Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1750 E. 2021/797 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2019
NUMARASI : …
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 06/01/2017
KARAR TARİHİ : 16/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/07/2021

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekilleri tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nin asıl borçlu, diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredinin vadesinde ödenmemesi üzerine kredi alacağının tahsili borçlulara kat ihtarnamesinin keşide edildiğini, kredi borcunun ödenmemesi sebebiyle Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. D.İş dosyasında alınan ihtiyati haciz üzerine başlatılan ilamsız icra takibine davalı-borçlularca haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı banka ile müvekkili şirket arasında imzalanan 30.06.2015 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredi karşılığında davacı bankaya ayni teminat olarak verilen rehinlerin paraya çevrilmesi yoluna başvurulmaksızın dava konusu ilamsız icra takibinin başlatılamayacağını, müvekkiline keşide edilen ihtarnamenin ekinde hesap özetinin de yer almadığını, İİK’nın 68/b maddesi anlamında işbu ihtarname ile hesapların kat’ının mümkün olmadığını, taraflar kanunun emredici hükümlerine aykırı düzenleme yapamayacaklarından davacı tarafından konulan muacceliyet kaydının geçersiz olduğunu, gayrinakdi kredilerin depo edilmediğinden bahisle kredi kullanan aleyhine borç tahakkukunun yersiz olduğunu, davacının müvekkiline hangi gayri nakdi kredileri sağladığı belirsiz olduğu gibi gayri nakdi kredilere esas belgelerin iadesini de talep etmediğini, taraflarca karşılıklı muhakeme edilmeksizin sadece sözleşmenin taraflarından biri lehine düzenlenen hükümlerin gabin teşkil ettiğini, faiz türü ve oranlarının yasaya aykırı olduğunu, ihtarnamede makul mehil tanınmadığını, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin de yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi heyet kök ve ek raporlarına göre; davacı bankanın şubesi ile davalı şirket arasında imzalanan, diğer davalıların da kefil olduğu sözleşmeye dayanarak bankanın gayrinakit kredi niteliğinden …. ve Euro cinsinden akreditif krediler kullandırdığı, akreditif kredilerinin tazmin olunması nedeniyle davacı bankanın doğan nakdi borcun ödenmesi ve gayrinakdi kredi olan akreditif kredilerinin deposu amacıyla borçlu ve kefillere hesabı kat ederek ihtarname keşide ettiği, ihtarnamenin gereğinin yerine getirilmemesi üzerine takip başlatıldığı, her ne kadar takip talebi ile ödeme emri farklı ise de takip talebine itibar edilmesi gerektiği, kefillerin takipten önce herhangi bir temerrüdünün bulunmadığı, son bilirkişiden alınan rapor ve ek raporlarda belirtildiği gibi davalı şirketin, davacı banka nezdinde açılan ve teminat olarak alınan döviz hesabı bulunmakta olup, bunların mahsup edilmesi ve ödeme sonucunda takip tarihi itibariyle davacının talep edebileceği herhangi bir nakdi alacak bulunmadığı, ABD Doları olan gayrinakit kredinin nakde çevrilmesi nedeniyle 18/04/2017 tarihi itibariyle 227.220,48 ABD Doları, Avro olan gayrinakit kredinin nakde çevrilmesi nedeniyle 14/03/2017 tarihi itibariyle 88.194,72 Avro borç bulunmakta olup, davalılar bu borçtan nakde çevrilme tarihlerinden itibaren işleyecek kar payı ile birlikte sorumlu oldukları gerekçesiyle davacının nakdi alacakla ilgili talebinin reddine, belirlenen gayrinakit alacak nakde çevrildiğinden 227.220,48 ABD Doları’nın 18/04/2017, 88.194,72 Avro’nun 14/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %6,34 kar payı ve kar payının BSMV’si ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalıların münhasır delil niteliğindeki müvekkili banka kayıtları gereğince müvekkili bankaya borçlu olmaları nedeniyle müvekkili bankaca davalılara hesap kat ihtarının keşide edildiğini ve başlatılan icra takibinde davalıların haksız olarak takibe itiraz ettiklerini, takip tarihi 23.11.2016 itibarıyla müvekkili banka alacağının 50.773,00 USD asıl alacak, 385,22 USD işl. Gecikme kar payı, 19,26 USD BSMV, 179.895,00 Euro Deposu gereken akreditif asıl alacak, 463.004,31 USD deposu gereken akreditif asıl alacağı olduğunu, toplamda 514.181,79 USD ve 179.895,00 Avro olduğunu, takip başlatıldıktan ve dava açıldıktan sonra müvekkili banka nezdindeki borçlu şirketin hesaplarına ödenen miktarların müşterilerin borçlarına mahsup edildiğini, davanın açıldığı 06.01.2017 tarihinden sonra şirketin 4 nolu hesabına 15.03.2017 tarihinde 133.500,79 USD geldiğini, işbu bedelin 16.03.2017 tarihinde tazmin olunan akreditif borç bedellerinin karşılığı olarak müvekkili bankaca 50.773,00 USD ve 76.769,04 Euro borca mahsup edildiğini, dava tarihinden sonra borçlu şirketin 17 nolu hesabına 15.03.2017 tarihinde toplamda 92.045,70 Avro geldiğini, işbu bedelin aynı gün tazmin olunan akreditif borç bedellerinin karşılığı olarak müvekkili bankaca 92.045,70 Avro borca mahsup edildiğini, yine dava tarihinden sonra borçlu şirketin 4 nolu hesabına 13.04.2017 tarihinde 87.475,00 USD geldiğini, işbu bedelin aynı gün tazmin olunan akreditif borç bedellerinin karşılığı olarak müvekkili bankaca 87.475,00 USD borca mahsup edildiğini, taraflar arasında imzalanmış genel kredi sözleşmesinin 37.3. Maddesine göre müvekkili bankanın muhasebe, defter ve kayıtlarının esas alınacağının, bunun kesin (münhasır) delil sözleşmesi niteliğinde olması nedeniyle müvekkili banka kayıtlarının esas alınması neticesinde dava tarihinden sonra gelen meblağların müvekkili bankaca borca mahsubu sonrasında müvekkili banka alacağının 18.04.2017 tarihi itibarıyla 11.193,32 Euro ve 373.486,72 USD olduğunu, 2. Atanan bilirkişinin hesap uzmanı olmaması ve ilk hazırlanan rapora benzer şekilde rapor düzenlenmesi, dosyanın 2. Kez bilirkişiye sevk edilmesinin denetlenebilir herhangi bir sonuç doğurmaması nedeniyle bu dosyada kararın eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye istinaden verildiğini, bilirkişi raporunda dava tarihinden sonra davalı şirketin hesabına gelen bedellerin müvekkili bankaca borca mahsup edildiğine ilişkin tespit yapmasına karşın gerekçeli kararda hatalı bir şekilde müvekkili aleyhine yasal vekalet ücretine hükmedildiğini, ilk alınan kök ve ek raporlar arasında borç miktarı yönünden çelişki bulunduğunu, son alınan hukukçu bilirkişinin, önceki tarihli 23.11.2018 tarihli mali müşavirin ek raporunu kendi ek raporuna konu ettiğini, tüm raporlarda müvekkili banka alacağının hatalı belirlendiğini, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın duruşmalı olarak yapılacak istinaf incelemesi sonunda kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Avro cinsinden gayri nakdi alacak ile ilgili olarak ödeme emrinde talebin bulunmadığını, kaldı ki davacının istinaf dilekçesinde 11.080,26 Avro gayri nakdi kredi alacağı kaldığını belirlemesine rağmen ilk derece mahkemesince 88.194,72 Avro alacağa hükmedilmesinin de doğru olmadığını, bu durumda gayrinakdi kredinin 11.080,26 Avro olarak yeniden düzenlenmesine ve artan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılarak davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacının ödeme emrinde borçluya bildirilenden fazlasına hükmetmesinin taleple bağlılık kuralına aykırı olduğunu, hesap rehni kapsamında 1.800.000,000 USD rehin olarak bankanın blokajında bulunduğundan hiçbir ad altında borcunun kalmadığını, ihtarname masrafı istenemeyeceğini, 227.220, 48 USD kalan açık hesaplamanın kabul edilmediğini, nakit alacağının kalmadığını, Avro cinsinden depo talep hakkı bulunmamakla birlikte aksinin kabulü halinde farklı bilirkişilerden alınan 02.05.2018 tarihli raporun son sayfası, 19.03.2019 tarihli raporun 8. Ve 15. Sayfalarındaki hesaplamalar gereği bu bedelin 11.080,26 Avro bedelini aşamayacağını, bu nedenle 88.194,72 Avro kalan açık hesaplamasının kabul edilmediğini, kefalet sözleşmesinin 27. Maddesi hükmü uyarınca kefillere başvuramayacağını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle davacının istinaf sebeplerinin reddine, kabul yönünden gayri nakit depo alacağının 88.194,72 Avro olmadığına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesine istinaden davalı asıl borçlu şirkete kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredi alacağının davalı asıl borçlu ile davalı müteselsil kefillerden tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi gereği iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle nakdi kredi alacağı yönünden davanın reddine, tazmin olunan gayri nakdi kredi alacağının tazmin tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmiştir.
Ne var ki; ilk derece mahkemesince henüz hüküm verilmeden önce yargılama sırasında davalı …’ın UYAP ortamından alınan nüfus kaydına göre 08/09/2018 tarihinde öldüğü halde, mirasçıları davaya dahil edilmeden ve onlara savunma hakkı verilmeden yargılamanın sürdürülüp sonuca gidildiği görülmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki; HMK’nın 114/1-d bendi gereği yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları dava şartıdır. Ölümle, taraf ve dava ehliyeti sona ermektedir. Ancak, yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz bu davalara, ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir.
Yine, HMK’nın 55. maddesi gereğince, taraflardan birinin ölümü halinde, diğer tarafın istemiyle hâkim davanın takibi için bir kayyım tayin edebilir. Bu halde, ölen tarafın mirasçıları, davayı HMK’nın 59. Maddesi anlamında mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip ederler. Ölen taraf davalı ise, davacı, davayı davalının mirasçılarının hepsine karşı birlikte devam ettirebilir; sadece mirasçıların bazılarına tebligat yaptırarak onlara karşı davayı yürütme olanağı yoktur. Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınması gereken bir olgudur ve istinaf edenin sıfatına bakılmaksızın mahkemece re’sen gözetilmesi gereklidir.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan ”Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesi ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen ”Adil Yargılanma Hakkı’nın” en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke olmayıp, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir.
Somut olayda, davanın 06/01/2017 tarihinde açıldığı yargılama devam ederken 08/09/2018 tarihinde davalı …’ın öldüğü ve mirasçıları davaya dahil edilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek yargılama sırasında ölen davalının mirasçılarının tamamının davaya dahil edilmesi için davacıya önel verilerek taraf teşkili sağlanmak, ondan sonra davanın esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplamak ve sonucuna göre bir hüküm kurulmak gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bu husus kaldırma sebebidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, esasa yönelik öteki istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık gözetilerek davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince taraf teşkili için kaldırılarak dava dosyasında Dairemiz kararına uygun biçimde yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvurusunun, esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık gözetilerek KABULÜNE
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2019 tarih ve … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf maktu karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sy. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a.4 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/06/2021

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.