Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1725 E. 2022/129 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2019
NUMARASI : ….
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 30/05/2017
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sahibi olduğu … …. Şti’ni Kayseri 6. Noterliği’nin 31.10.2013 tarihli işlemiyle …’a şirketi devrettiğini, şirketin daha sonra 04.12.2014 tarihinde unvanının … … Olarak değiştirildiğini, şirketin müvekkili adına kayıtlı olduğu dönem ortaya çıkan nakit ihtiyacının bir kısmını müvekkilinin şahsi hesabından şirkete aktarılan paralarla karşılandığını, şirket kayıtlarında da bu hususun gösterildiğini, müvekkilinin, şirkete aktardığı şahsi parasına karşılık da 30.07.2014 tarihli 1.110.351 TL bedelli … numaralı çek tazmin edildiğini, daha sonra şirketin tüm alacakları ve borçlarıyla birlikte 31.10.2013 tarihinde …’a devredildiğini, devir anında da resmi defterlerde kayıtlı olarak görülen bu alacağın vadesi geldiği halde ödenmediğini, gerek müvekkilinin alacağının gerekse takip dayanağı çekin şirket defterlerinde kayıtlı olduğunu, söz konusu alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine davalı şirketçe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibine konu çekte müvekkili şirket adına atılı imzanın müvekkiline ait olmadığını, imzanın kime ait olduğunun bilinmediğini, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, müvekkili şirketin devralındığı 31.10.2013 tarihine kadar şirketin tek ortağı ve yetkilisinin davacı olduğunu, 31.10.2013 tarihinde müvekkili şirketi devralan …’un 21.02.2014 tarihinde şirketteki tüm hisselerini … isimli kişiye devrettiğini, bu tarihten bu yana da şirketin tek ortağı ve imza yetkilisinin … olduğunu, şirketin ticaret sicil kayıtlarına göre davacının imza yetkisinin 31.10.2013 tarihinde sona erdiğini, dava konusu çekin ise 30.07.2014 tarihinde keşide edildiğini, bu tarihte davacının imza yetkisinin bulunmadığını, kaldı ki çekin karşılığı keşide tarihinde bankaya sorulmadığından ve arkasına bankaca karşılığının bulunmadığı yazılmadığından çekin kambiyo vasfının bulunmadığını, çeke dayalı olarak kanunen aranan yasal 3 yıllık zamanaşımı süresini de dolduğunu, davacının kendisi ile işlem yapma yasağına riayet etmeyerek lehine çek keşide etmiş ise bu işlemin kötü niyetli ve usule aykırı olduğunu, müvekkilinin icra takibine itirazın haksız ve kötü niyetli olmadığından müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini savunarak davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; itirazın iptali istemiyle açılan işbu davada dava ve takip dayanağı çek, süresinde ibraz edilmeyerek delil başlangıcı mahiyetini taşıyan bir çek haline geldiği, davacı söz konusu çek sebebiyle davalıdan alacaklı olduğunu her türlü delil ile ispat etmek zorunda olduğu, ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, davacının söz konusu çekin lehdarı, davalı ise çekin keşidecisi olduğu, davalı şirketin dosya arasına alınan ticaret sicil kayıtları incelendiğinde çekin düzenlendiği tarih itibarı ile, şirketin yetkili temsilcisinin davacı … olduğu, kural olarak şirket yetkili temsilcilerinin kendileri ile işlem yapmalarının mümkün olmadığı, temsilcinin şirket genel kurulundan izin almaksızın kendisiyle yaptığı işlem sakat bir işlem olup, genel kurulun bu hususta izin vermemesi durumunda şirketi bağlamayacağı, ancak TTK 673 ve 818/1-a madde hükümleri çerçevesinde şirket yetkili temsilcisinin keşidecisi şirket olan çeki şirket adına keşide edip, kendisini lehdar göstererek çek düzenlemesi kambiyo hukuku kurallarına aykırı olmadığı, bu nedenle söz konusu talep “şirketle işlem yapma yasağı” ilkesine aykırı bir işlem olarak değerlendirilmediği, davacı davasının dayanağı olarak şirkete nakit olarak verdiği borç parayı göstermekte ve bu borç para karşılığında şirketin kendisine çeki verdiğini iddia ettiği, davacının şirkete borç verdiğini iddia ettiği nakit paranın şirket hesaplarına geçmediği, şirket kayıtlarından davacıya söz konusu çekin verilmesini gerektirir dayanak bir davacı alacağının görünmediğinin alınan mali müşavir bilirkişi rapor ve ek raporları ile belirlendiği, davaya konu çekin şirket ticari defterlerinde 10/04/2013 tarihinde nakden ödeme kaydı ile kapatılması olgusu başlı başına söz konusu çek nedeniyle davacı şirket yetkili temsilcisinin şirkete iddia ettiği gibi borç para verdiğini göstermediği, bu nedenle de nakden ödeme hususunun ispatının ve bunun dayanak belgesinin davalı şirket tarafından gösterilmesi gerektiği iddiasının somut uyuşmazlık açısından doğru olmadığı, diğer yandan davaya konu çekin, çek çıkış bordrosu incelendiğinde çekin 30/10/2013 tarihinde düzenlendiği ve davacının da şirket hisselerini 31/10/2013 tarihinde devrettiği, hisse devrinde söz konusu çek ile ilgili bir düzenlemenin yapılmadığı olgusu davacının alacağı konusunda şüpheler oluşturduğu, zira davacının şirket hissesini devralarak şirket ortağı ve şirket yetkili temsilcisi haline gelen …’un şirketin 30/07/2014 tarihinde ödemeyi taahhüt ettiği iddia edilen davaya konu çekten bilgi sahibi olarak hisse devraldığının iddia ve ispat edilemediği, … 31/10/2013 tarihindeki şirket hesapları ve bilançolarını inceleyerek şirket hissesi devraldığı, şirketin 31/07/2014 tarihinde ödemesi gereken davaya konu çekten hiç bahsedilmediği anlaşılmış olmakla davanın reddine, davacının sırf kötüniyetle icra takibi başlattığı ispat edilemediğinden ve şartları oluşmadığından davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmetmeye yer olmadığına karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı temlik alan vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu alacağın varlığı, şirkete sağlanan nakdi karzın iadesi olup 30.07.2014 tarihli çekin alacağın ispatı anlamında delil olduğunu, zamanaşımına uğramış olması sebebiyle çekin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, bu durumda müvekkili tarafından tanık dahil her türlü delille davanın ispatının sağlanabileceğini, 30.05.2017 tarihli dava dilekçesinde tanık deliline dayanıldığı halde 29.09.2017 tarihli tensip zaptının 5 nolu ara kararı ile tanık isimlerinin bildirilmesinin istendiğini, ara karar doğrultusunda tanık isimleri sunulmuş olmasına rağmen yerel mahkemece tanıklara davetiye çıkartılmadığını, tanık bilgisine başvurulmadığını, 15.01.2019 tarihli duruşmada devirden sonra şirket defterleri üzerinde oynama yapılarak nakden ödeme kaydının düşüldüğü iddiasını ispata yönelik olarak muhasebe data kayıtlarının flash disk içerisinde sunmasına ve bu kayıtlara dair bilişim/bilgisayar uzmanlarınca rapor düzenlenmesi talep edildiği halde, yerel mahkemece flash disk içerisinde ne olduğuna dahi bakılmaksızın taleplerinin reddedildiğini, yargılamanın etkin başvuru hakkı ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, şirket defterlerinde açıkça görülen 10.04.2013 tarihli nakden ödeme kaydının hukuki nitelendirilmesinin yerel mahkemece yapılmadığını, alacağa karşılık nakden ödeme kaydına yer verilmesinin var olan-kabullenilen borcun ödenmek suretiyle kapatıldığı anlamına geldiğini, bu kaydın bağlantılı bileşik ikrar mahiyetinde olduğunu, davalının ticari defterlerine temlik eden …’nun 1.109.000,00 TL alacaklı olduğunu, ancak 10.04.2013 tarihinde nakden ödendiğini kaydetmesinin bağlantılı bileşik ikrar mahiyetinde olduğunu, o halde davalının defterlerine varlığı kaydedilen 1.109.000,00 TL alacağın ödendiğine dair karşı iddianın HMK’nın 200. Maddesi gereği yazılı olarak ispatı gerektiğini, dosyaya davalı tarafından ibraz edilmiş herhangi bir ödeme belgesinin bulunmadığını, bu hususun mahkemece araştırılmadığını, basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüğü altındaki devralanın, şirket kayıtlarını defterlerini inceleyip değerlendirmesini yaptığının kabulü gerektiğini, nitekim mahkemenin gerekçesinde …’un 31.10.2013 tarihinde şirket hesaplarını ve bilançoları inceleyerek şirket hissesini devralmış denilmesine karşın devamında 31.07.2014 tarihinde ödenmesi gereken davaya konu çekten hiç bahsedilmediği belirtilerek devralanın basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünün ihlal edildiğini, şirket defterlerinde (sonradan kayıt düzeltilmiş olmakla birlikte) yer alan 10.04.2013 tarihli nakden ödeme kaydını davalı lehine delil kabul eden yerel mahkemenin ilamında, aynı ödeme kaydının ikrar niteliği ve belgelendirilme zorunluluğu kapsamında “şüpheli” görülerek kabul edilmemesinin açık bir çelişki olduğunu, üstelik yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 10.04.2013 tarihli nakden ödeme kaydına vurgu yapılarak davacının alacağının ödendiğinden bahisle alacaklı görülmediği şeklinde kanaat bildirildiğini, mahkemece icra takibine konu zamanaşımına uğramış olan çekin dava konusu olarak görüldüğünü, oysa bu çekin dava konusu olmayıp müvekkilinin alacak iddiasını destekler delil vasfında olduğunu, dolayısıyla yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bu çekin başlı başına davanın konusu olarak görülmesi ve salt bu çeke dair bildirim yükümlülüğünün aranmasının uyuşmazlığın TTK çerçevesinde çözümüne herhangi bir katkı sağlamayacağını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, süresinde ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi gereği iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
İtirazın iptali davası, takibe sıkı sıkıya bağlı bir eda davası olup bu niteliği gereği takipte gösterilen borcun sebebi ile sınırlı olarak dava ele alınacaktır. Somut olayda dava konusu ilamsız icra takibinde borcun sebebi olarak keşidecisi … … Taahhüt Ltd. Şti, lehtarı … olan keşide yeri Kayseri keşide tarihi 30.07.2014 olan 1.110.351,00 TL bedelli çek gösterilmiştir. Dayanak çekin süresinde bankaya ibraz edilmediği, 16.05.2016 tarihinde işbu ilamsız icra takibine konulduğu anlaşılmıştır.
Davalı borçlu şirket vekili tarafından süresinde borca itiraz edilmesi üzerine icra takibi durmuş, Kayseri 6. Noterliği’nin 18.10.2017 tarihli temlik sözleşmesi ile icra takibine konulan 30.07.2014 vadeli çek ve bu çekin dayanağı olan… San. Ve Tic. Ltd. Şti. De olan (eski unvanı … … Taahhüt Ltd. Şti) 1.101.000,00 TL alacağın ve bu alacağın tüm ferileriyle birlikte gayri kabili rücu olarak temlik alana devir ve temlik ettiği, yine temlik edenin işbu itirazın iptali davasının konusunu da temlik alan …’e devredildiği düzenlenmiştir.
Dava konusu icra takibinde dayanak çekin keşidecisi eski unvanı … Ltd. Şti’nin yeni unvanı …Ltd. Şti’nin dosyadaki ticaret sicil kayıtlarına göre; 20.08.2013 tarihli ve 25 sayılı ortaklar kurulu kararı ile şirketin %50 oranında hissedarı olan …’ın tüm hisselerini diğer ortak olan davacı-temlik eden …’na devretmesi üzerine müdürlükten istifasının kabulüne karar verilmiş olup şirket tek ortaklı hale gelmiş, daha sonra şirketin tek ortağı davacı-temlik eden … 31.10.2013 tarihinde şirketin tüm hisseleriNİ …’a devretmiş ve müdürlükten istifa etmiş, bu durumda şirketin tek ortağı ve 10 yıl süre ile şirketin yetkili müdürü … olmuş, daha sonra 20.02.2014 tarihinde şirketin tüm hisseleri …’ye devredilmiş, … San. Ve Tic. Ltd. Şti. Olan şirketin unvanı 03.12.2014 tarihli genel kurul kararı ile … San. Ve Tic. Ltd. Şti olarak değiştirilmiş, şirketin 18.12.2015 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirkete …’nin 20 yıl süre ile şirkete müdür olarak atanmıştır.
Dosyadaki ticaret sicil kayıtlarına göre dava konusu icra takibine dayanak çekin keşide edildiği 30.07.2014 tarihinde davalı şirketin tek ortağı … olup şirket müdürü ise …. Davacı-temlik eden, davalı şirket ortaklığından ve müdürlüğünden 31.10.2013 tarihinde ayrılmış olup yani çekin keşide tarihinde davalı şirketin ortağı ve yetkili müdürü değildir.
Davacı temlik alan vekili tarafından dosyaya sunulan dava konusu çeke ait çek çıkış bordrosuna göre bordro davacının keşideci şirket ortaklığını devrinden ve şirket müdürlüğünden ayrıldığı 31.10.2013 tarihinden bir gün önce 30.10.2013 tarihinde keşideci …Ltd. Şti. Adına 1.110.351,00 Tl bedelli olarak davacı-temlik eden … K. adına, … tarafından ileri vadeli çek olarak düzenlenmiştir.
Davalı şirket yetkili temsilcisi … isticvap edilmiş olmakla 13/03/2018 tarihli celsedeki beyanında; dava konusu 30.07.2014 keşide tarihli keşidecisi olarak davalı şirket adı altında yer alan keşideci imzası …’na ait olduğunu, bu imzanın kendisine ait olmadığını, çekin ne zaman düzenlendiği konusunda bilgisinin bulunmadığını, beyan etmiştir. Nitekim davacı-temlik eden vekili de delil listesini ibraz ettiği 11.10.2017 havale tarihli dilekçesinde dava konusu çekteki imzanın müvekkili … K.na ait olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin yetkili temsilcisi olduğu dönemde tanzim edildiğini bildirmiştir.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan mali müşavir tarafından düzenlenen 14.05.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davalı şirketin mizan kayıtları 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları ve davacı-temlik edenin banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonunda; davalının incelenen 2013 ve 2014 yıllarına ait yevmiye defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olduğu, muhasebe kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, davalının ticari defterleri üzerinden 30.10.2013 tarih ve 97 sıra nolu çek çıkış bordrosu ile davalı tarafından davacıya verildiği iddia olunan … nolu 30.07.2014 keşide tarihli 1.110.351,00 TL bedelli… ait çekin, 2013-2014 yılı davalı yevmiye defterinde davacıya verildiğine ilişkin herhangi bir muhasebe kaydının bulunmadığı, davalı tarafından 2013 yılı yevmiye defterinde davacı adına 331 ortaklara borçlar ana hesabı altında 331.01.001.01 … isimli tali hesabın açıldığı, söz konusu hesabın 2012 yılından 2013 yılına devir eden davacı alacak bakiyesinin 1.109.000.00 TL olduğu, davalı şirket tarafından 10.04.2013 tarihinde 412 fiş numaralı aşağıdaki yevmiye kaydı ile davacıya 1.109.000 TL nakden ödeme yapıldığı ve davalı alacağının kapatıldığı (bu tarihte davacı şirket yetkilisi ve tek ortağı), bu durumda davacının davalı şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığı, … tarafından gönderilen davalıya ait … numaralı hesabın 01.09.2013-30.07.2014 tarihleri arasında işlem gören hesap hareketlerinin tetkiki neticesinde bu hesap üzerinden davalıya gönderilen ve davalıdan alınan nakitlerin 20.09.2013-11.06.2014 tarihleri arasında davacı tarafından davalıya 70.000 Tl davalı tarafından davacıya 28.000 TL havale gönderildiği, aradaki 42.000 TL nin davacı alacağı olup olmadığı hususunda davalı ticari defterlerinde herhangi bir kaydın bulunmaması münasebetiyle bir tespit yapılmasının mümkün olmayacağı, söz konusu çekin, davalı tarafından ibraz edilen 2013-2014 yıllarına ait yevmiye defterlerinde herhangi bir kaydın bulunmaması nedeniyle, takip ve dava konusu çekten kaynaklı davalı şirket ticari defterlerinde davacının herhangi bir alacağının bulunmadığı, belirtilmiştir.
Davacı-temlik eden vekilinin itirazları, bu bağlamda davacı-temlik eden tarafından davalı şirket adına yapılan ödemelere ilişkin açıklama gözetilerek alınan 17.12.2018 tarihli ek raporda özetle; davacı tarafından ibraz edilen 25 sayfadan ibaret 22.03.2014 tarihli mizanın hangi ticari yılın hangi dönemine ait olduğuna ilişkin herhangi bir bilginin ve tarihin bulunmadığı, söz konusu mizanın tasdiksiz olduğu ve doğruluğu hususunda herhangi bir kurumun veya şirket yetkilisinin tasdikinin bulunmaması sebebiyle davalı defterleri üzerinden karşılaştırılmasının muhasebe tekniği açısından mümkün olmadığı, davacı tarafından ibraz edilen ve davalıya ait olduğu ileri sürülen mizanın davalının 2012 ve 2013 yılı yevmiye borç ve alacak tutarları ile karşılaştırıldığında ibraz edilen mizanın iddia konusu hususlar hakkında dayanak belge olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davalı 2013 yılı yevmiye defteri kapanış tasdik suretinde, tasdik tarihinin 27.06.2014 olmasına rağmen sehven kök rapora 27.06.2017 olarak yazıldığı, davacı defter tasdiklerinin süresinde yapıldığı, davacının şahsi banka hesabından davalının banka hesabına virman yoluyla gönderdiği paralar karşılığında davalı tüzel kişilik hesabından çekmiş olduğu paraların karşılaştırılması ve davalı tüzel kişilik adına ödediğini iddia etmiş olduğu paraların davalı tüzel kişilik defterlerinde bulunmaması sebebiyle davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığı, takip konusu çekin basım tarihinin (27.09.2013) davacının çeki teslim aldığına ilişkin beyan etmiş olduğu bordronun tarihinin 30.10.2013 olduğu, bordroda teslim alan kişinin ve çeki düzenleyen kişinin davacının kendisi olduğu, davacının 31.10.2013 tarihinde davalı şirketteki hissesini devrettiği, takip konusu çekin devir tarihinden önce davacı tarafından davalı şirket tüzel kişiliği adına temsil ve ilzama yetkili şirket müdürü olarak kendisi tarafından kendisi adına düzenlenerek imzalandığı, davalı şirket defterlerinde ve banka hesaplarında, takip konusu çekin davacıya düzenlenmesini gerektirecek herhangi bir davacı alacağının bulunmadığı tespit edilmiştir.
İlk derece mahkemesince usul ve yöntemine uygun olarak alınan kök ve ek raporlar Dairemizce objektif, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur.
Uyuşmazlık, davalı şirketin ortağı ve müdürü olan davacı-temlik edenin dava konusu ilamsız icra takibine dayanak süresinde ibraz edilmeyen lehtarı olduğu çek sebebiyle davalı şirketten alacaklı olup olmadığı, işbu çek karşılığında davalı şirkete ödeme yapıp yapmadığı, ödeme yapmışsa davalı keşideci şirketçe çek bedelinin ödenip ödenmediği noktalarında toplanmaktadır.
İtirazın iptali davasına konu ilamsız icra takibinde alacağın dayanağı olarak gösterilen keşidecisinin davalı şirket, lehtarının davacı-temlik olduğu çek süresinde bankaya ibraz edilmediğinden yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Davalı şirketin keşidecisi olduğu çek dosyadaki çek çıkış bordrosuna göre davalı şirket adına davacı-temlik edenin davalı şirketin henüz yetkili müdürü olduğu, davalı şirketin yetkili müdürlüğünden ve ortaklığından ayrıldığı 31.10.2013 tarihinden bir gün önce 30.10.2013 ileri vadeli olarak düzenlenerek davalı şirket adına keşide edilip imzalanmıştır. Nitekim bu husus davacı-temlik edenin de kabulündedir. Davacı-temlik eden davalı şirkete çek meblağı 1.110.351,00 TL borç verdiğini iddia etmiş ise de ne davacının incelenen banka hesaplarında, ne davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında bu miktarın borç olarak alındığı kayıtlı olmadığı gibi söz konusu çek de şirketin ticari defter ve kayıtlarında kayıtlı değildir. Kaldı ki davacı-temlik edenin şirket ortağı ve yetkili müdürü olduğu dönemde davalı şirketin usulüne uygun olarak tutulduğu tespit edilen ticari defter ve kayıtlarında davalı şirket tarafından 10.04.2013 tarihinde 412 fiş numaralı aşağıdaki yevmiye kaydı ile davacıya 1.109.000 TL nakden ödeme yapıldığı ve davalı alacağının kapatıldığı kayıtlıdır. Davacı-temlik eden vekili her ne kadar bu kaydın geriye dönük olarak sonradan oluşturulduğunu iddia etmiş ise de alınan bilirkişi raporu ve davacı-temlik eden banka kayıtları ile şirketin banka kayıtlarına göre öncelikle çek mablağı kadar parayı davalı şirkete borç olarak verdiğini ispat edemediğine göre alacağın gerçekliği ispatlanamamakla, davacı-temlik edenin bu yöndeki (borcun ödenmesine ilişkin kayıtların sonradan oluşturulduğuna dair) beyanına itibar edilmemiştir. Bu sebeplerle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmüş, davacı-temlik eden vekilinin istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına ve özellikle dosya kapsamına ve oluşa uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi kök ve ek raporlarının hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,3 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/02/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.