Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1724 E. 2022/431 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2019/1724 Esas 2022/431 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1724
KARAR NO : 2022/431

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2019
NUMARASI : 2018/1047 Esas 2019/671 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Menfi Tespit, İstirdat, Tapu iptal tescil
DAVA TARİHİ : 16/11/2018
KARAR TARİHİ : 07/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit, istirdat ve tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Bankası Eskişehir şubesi mudisi olan …’ın 19.03.2013 tarihli 500.000,00.-TL limitli genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, bu sözleşmeye istinaden müvekkili adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … mahallesi 9179 ada, 36 parselde bulunan B Blok Kat:2 No:11 bağımsız bölüm 2/38 arsa payı ile … ili … ilçesi … mahallesi 12863 ada, 1 parsel kat:6 No:16 bağımsız bölüm, 126/3000 arsa paylarını ipotek verdiğini, bu iki taşınmazın satıldığını, davalı bankanın alacağına mahsuben bu iki taşınmazı açık artırmada satın aldığını, ayrıca müvekkilinin bu iki taşınmaz dışında bankaya ve icra dairesine 98.995,00.-TL ödeme yaptığını, davalı banka tarafından Beşiktaş 17.Noterliği’nin 22.02.2017 tarihli ihtarnamenin müvekkiline keşide edilerek hesabın kat edilmeye çalışıldığını, bu ihtarname ile ilgili sözleşme ve yasa hükümleri gereği kredi hesabının kat edildiğinin ileri sürüldüğünü, ancak bu ihtarnamenin usulüne uygun olmadığı gibi hesabı kat etmekten çok uzak olup sadece asıl borçlunun hesap hareketlerini gösterdiğini, davaya konu Eskişehir 4.İcra Müdürlüğü’nün 2017/7608 esas sayılı takip talebinde 03.03.2010 tarihli ve 03.12.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın mesnet gösterildiğini, müvekkiliyle yapılan 19.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesinden bahsedilmediğini, yine davaya konu Eskişehir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2017/7573 esas sayılı takip talebinde de Beşiktaş 17.Noterliği’nin 22.02.2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin mesnet gösterildiğini, bahsi geçen ihtarnamenin usulüne uygun olmadığını, tüm bunlardan davalının asıl borçlunun tüm borçlarını bir havuzda toplayıp özentisiz, usulüne uygun olmayan bir takiple borçlu olmayan müvekkilinin gayrimenkullerini sattığının ortaya çıktığını ileri sürerek öncelikle kötü niyetle açılan 4.İcra Müdürlüğü’nün 2017/7608 esas sayılı dosyasıyla yapılan takibin durdurulmasına akabinde iptaline, söz konusu taşınmazların kayıtlarına tedbir konulmasına, dava sonucunda bu taşınmazların müvekkili adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde gayrimenkullerin 21.08.2017 tarihli kıymet takdirindeki rayiç bedeli gözönüne alınarak karar tarihinde güncellenerek muhammen bedelin kendilerine ödenmesine, Eskişehir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2017/7608 esas sayılı dosyasına tedbir konulmasına, müvekkilinin bankaya ve icra dosyasına ödediği miktarların bilirkişi ile tespiti ve ödeme gününden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte geri ödenmesine, Eskişehir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2017/7608 esas ve Eskişehir 6.İcra Müdürlüğü’nün 2017/7573 esas sayılı icra dosyalarında borçlu olmadıklarının tespitine, davalı bankaya müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, kötü niyetle hareket ederek müvekkillerinin ticari hayatlarına onarılmaz zararlar veren bankanın icra dosyasındaki alacağının %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından menfi tespit davası açılmışsa da davacının açılan bu davadan hukuki bir yararının bulunmadığını, bu davanın icra dosyaları infaz olduktan sonra açıldığından menfi tespit davası adı altında açılmasının mümkün olmadığını, davacının müvekkili banka ile borçlu … arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine kefil sıfatıyla taraf olduğunu, davacıya ait taşınmazların da dava dışı kredi borçlusu …’ın bankadan doğmuş ve doğacak kredi borçlarına karşılık müvekkili banka lehine ipotek ettirildiğini, ipotek senetlerinin 1.maddesinde …. Bankası A.Ş. Merkez ve şubeleri, özellikle Eskişehir Şubesi tarafından … namına açılmış ve açılacak bilcümle borçlu hesaplardan veya senetlerinin bankaca iskonto ve icrasından fekki bankadan bildirilinceye kadar süresiz olarak ipoteği kabul ettiğini, dava dışı kredi borçlusunun ve müşterek borçlu müteselsil kefilin müvekkili bankaya olan borçlarını ödememesi üzerine Beşiktaş 17.Noterliği’nin 22.02.2017 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesiyle kredi hesaplarının kat edilerek ihtarnamenin davacının eşine 24.02.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, ihtarname ekinde ödenmeyen bütün kredilere ait hesap özetlerinin ve hesap numaralarının ayrıntılı olarak gösterildiğini, davacı tarafından bu ihtarnameye yönelik olarak da herhangi bir itirazda bulunulmadığını, davacının aleyhine yapılan icra takiplerine yönelik olarak da bir itirazının olmadığını, ipotekli taşınmazlar satıldıktan ve müvekkili bankanın alacağını tahsil ettikten sonra bu davanın açılmasının mümkün olmadığını savunarak haksız olarak açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; davalı ile dava dışı kredi borçlusu arasında 03.02.2010 tarihinde 55.000,00.-TL limitle kredi açılıp sözleşme imzalandığı, bu kredi limitinin 03.03.2010 tarihinde 200.000,00.-TL arttırılarak 250.000,00.-TL’ye yükseltildiği, 19.03.2013tarihinde ise 500.000,00.-TLlimitli sözleşme imzalanarak kredi limitinin 750.000,00.-TL’ye çıkarıldığı, davacının 19.03.2013 tarihli sözleşmeyi 500.000,00.-TL kefalet limitiyle sorumlu olmak üzere müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, bilahare 02.03.2015 tarihinde dava dışı asıl borçlunun kredi limitinin 1.000.000,00.-TL daha arttırıldığı, davacının ayrıca 2 adet taşınmazını 05.04.2013 tarihinde dava dışı asıl borçlunun borcunun teminatı olarak davalı lehine ipotek ettirdiği, dava dışı asıl borçlunun borcunu ödememesi üzerine cari hesap şeklinde işleyen kredi hesabının kat edilip dava dışı asıl borçlu ile müşterek borçlu müteselsil kefiller aleyhine ilamsız takip yapıldığı gibi ipotekli taşınmazlar yönünden de ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı, söz konusu taşınmazların 255.000,00.-TL’ye satıldığı ve davacının da ayrıca 98.550,00.-TL borca mahsuben ödemede bulunduğu, davacının sorumluluğunun bulunduğu 19.03.2013 tarihli sözleşmeden dolayı son limit arttırımının yapıldığı 02.03.2015 tarihi itibarıyla dava dışı asıl borçlunun davalıya 371.555,83.-TL cari hesap borcunun bulunduğu ve davacının kefilliğinden kaynaklı borcun kapanmadığı ve davacının sorumluluğunun bu nedenle devam ettiği tapu iptal ve tescil davası ile menfi tespit ve istirdat davasının koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı …’a 19.03.2013 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, ancak …’ın davalı banka ile aralarında 4 adet genel kredi sözleşmesi daha bulunmakta olup bunlardan birisinin de 02.03.2015 tarihli ve 1.000.000 TL limitli olduğunu, müvekkili ile imzalanan sözleşmeden sonra yeni limit ile yeni kefiller alındığını, müvekkilinin kefil olduğu sözleşmede diğer sözleşmelere atıf bulunmadığını, müvekkiline keşide edilen hesap kat ihtarnamelerinin yanlış ve eksik, dolayısıyla usulsüz olduğunu, 22.02.2017 tarihli ihtarnamede hangi genel kredi sözleşmesine ait borcun olduğunun belirtilmediğini, genel kredi sözleşmesinin-barkod numarasının yazılmadığını, yapılan ilamsız takiplerde müvekkilinin yaptığı sözleşmeden bahsedilmeden müvekkili ile ilgisi hiç olmayan genel kredi sözleşmelerinin konulduğunu ve dolayısıyla takiplerin usulsüz olduğunu, müvekkilinin …’ın tüm genel kredi sözleşmelerine kefil olmayıp sadece 19.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, davalı banka, bilirkişi ve mahkemenin müvekkilini …’ın tüm borçlarından sorumlu tuttuğunu, ayrıca hesap ve sözleşmeler ile ilgili belgeler istenildiği halde dosyaya sunulmadığını, bilirkişi raporunda da belgelerden bahsedilmediğini, müvekkilinin hangi sözleşmeden ne kadar borçlu ve ne süre ile borçlu olduğu tespit edilmeden yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredi borcunun usulsüz kat ihtarı keşide edilerek ve usulsüz icra takipleri başlatılarak işbu kredi sözleşmesine istinaden üzerinde ipotek tesis edilen ve satılarak davalı bankaca satın alınan davacıya ait iki adet taşınmazın tapu iptali ve tesciline olmadığı takdirde bedelinin iadesi ile davalı bankaya yapılan nakdi ödemenin istirdadına, davacı kefil aleyhine başlatılan icra takiplerinde borçlu olunmadığının ve davalı bankaya borçlu olunmadığının tespiti istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu Eskişehir 6.İcra Müdürlüğü’nün 2017/7573 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı banka vekili tarafından dava dışı … … ve … … ile davacı hakkında 404.499,12.-TL asıl alacak, 57.437,55.-TL işlemiş faiz, 2.871,88.-TL faizin %5 gider vergisi, 1.471,48.-TL masraf, 440,00.-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 94,95.-TL ihtiyati haciz masraf bedelinden oluşan toplam 466.814,98.-TL’nin tahsili için 08.08.2017 tarihinde genel kredi sözleşmesine ve 22.02.2017 tarihli kat ihtarına dayalı olarak ilamsız takip yapıldığı, ödeme emrinin davacının eşi …’a 17.08.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davacı borçlu tarafından takibe itiraz edilmediği, takip dosyasına davacının kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu ve eş rızasının alındığı 19.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesinin eklendiği, anlaşılmıştır.
Dava konusu Eskişehir 4.İcra Müdürlüğü’nün 2017/7608 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı banka vekili tarafından dava dışı asıl borçlu … hakkında 404.499,12.-TL asıl alacak, 46.111,57.-TL işlemiş faiz, 2.305,58.-TL faizin %5 gider vergisi, 234,73.-TL masraf bedelinden oluşan toplam 453.151,00.-TL’nin tahsili için davacıya ait 03.04.2013 tarihinde 300.000,00 TL bedel üzerinden 2. Sırada ve 05.04.2013 tarihinde 500.000 TL bedel üzerinden olmak üzere 3. sırada toplam 2 adet taşınmaz ile dava dışı kişilere ait 2 adet taşınmaza ilişkin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile 25.07.2017 tarihinde icra takibi yapıldığı, takip dayanağının 22.02.2017 tarihli kat ihtarı gösterildiği, tahsilde tekerrür etmeme kaydıyla icra takibinin başlatıldığı, görülmüştür.
Yine, iptali talep edilen taşınmazların tapu kayıtlarının incelenmesinden, bu yerlerin davacıya ait iken cebri icra satışıyla davalı tarafından tapusunun temlik alındığı, bilahare dava açıldıktan sonra bu yerlerin davalı tarafından dava dışı 3. kişiye 26.12.2018 tarihinde satıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişi …’den alınan 25.03.2019 tarihli raporda özetle ; davalı bankanın ilgili şube kayıtları üzerinde yapılan incelemeye göre; davalı bankanın Eskişehir şubesi tarafından dava dışı kredi borçlusu … lehine vadesiz cari hesap şeklinde işleyen kredi sözleşmeleri imzalatılarak kredi açılıp kullandırıldığı, davacının da 19.03.2013 tarihli 500.000,00.-TL’lik vadesiz, cari hesap şeklinde işleyen kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, dava dışı kredi borçlusunun doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak iki adet taşınmazı da davalı banka lehine süresiz olarak ipotek ettirdiğini, banka ipoteklerinin doğmuş ve doğacak kredi borçlarının teminatı karşılığı alınan üst sınır ipotekleri olduğu, bu ipoteklerin doğmuş ve doğacak banka alacaklarının teminatı olarak alındıklarından bunların kefalet limitinden ayrı olarak kabul edilmesi gerektiği, ipoteklerin süresiz olarak alındığından ipoteklerin fekkinin de ancak kredi borcunun sona ermesiyle mümkün olduğu, davacıya ait taşınmazlarda dava dışı kredi borçlusunun davalı bankadan doğmuş ve doğacak kredi borçlarına karşılık ve süresiz olarak banka lehine ipotek ettirildiği, bu ipotekli taşınmazların satışından elde edilen ve kredi borcuna mahsup edilen 255.000,00.-TL’sının iadesini davacının talep etme hakkının olmadığı, davacının imzaladığı 500.000,00.-TL’lik kredi sözleşmesinin vadesiz cari hesap sözleşmesi olduğu, davacının da kefaletinin kaldırılmasına yönelik olarak davalı bankaya yazılı olarak başvuruda bulunmadığı, noterden kefaletinin kaldırılmasına yönelik olarak bankaya ihtarname keşide etmediği, müşterek borçlu müteselsil kefaletinin devam ettiği, süresiz olarak imzalanmış olmasına rağmen borcun ödenmiş ve cari hesap sıfırlanmışsa, bankanın yeni kredi sözleşmeleri üzerinden borçluya kredi kullandırması halinde doğan borçtan, eski kredi sözleşmesinin kefilinin, yeni sözleşmelerde imzası yoksa veya yeni kredi sözleşmesinde eski sözleşmelere tarih ve miktar belirtilerek herhangi bir atıfta bulunulmamışsa, müşterek borçlu müteselsil kefil yeni kullandırılan kredi sözleşmesinden doğan borçtan sorumlu tutulamayacağı, davacının imzasının olmadığı 1.000.000,00.-TL’lik vadesiz kredi sözleşmesinin 02.03.2015 tarihinde imzalandığı, bu sözleşmenin imzalandığı tarihte kredi cari hesabının sıfırlanmadığı, cari hesapta davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla kullandırılan aylık eşit taksitli kredilerin 1.03.2015 tarihi itibarıyla bakiyesinin 139.953,30 TL, rotatif kredilerin bakiyesinin 99.425,53 TL, teminat mektubu kredilerinin bakiyesi 120.000,00 TL’sı, kredili mevduat hesabı kredisinin bakiyesi 12.177,00 TL olmak üzere davacının imzasının bulunmadığı 01.03.2015 tarihli sözleşmeden önce 371.555,83.-TL’sı borç bakiyesi olduğu, yani banka ek kredi sözleşmesi imzalatmadan önce davacı lehine icra takibine geçmiş olsa, kefalet limitinden dolayı 371.555,83.-TL’sı alacak talebinde bulunacağı, diğer bir deyişle davacının 371.555,83.-TL’sı borcun ve faizlerinin bankaya ödenmesinden sorumlu tutulacağı, davacının imzasının olmadığı sözleşmeden önce bankaya olan kredi borcunun sıfırlanmadığı, davacının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredilerden dolayı 01.03.2015 tarihi itibarıyla davalı bankanın 371.555,83.-TL’sı alacağının olduğu, davacının davalı bankaya kefalet borcuna karşılık 13.10.2017 tarihinde 40.000,00 TL ve 06.08.2018 tarihinde 58.550,00 TL olmak üzere toplam 98.550 TL’sı ödemede bulunulduğu, bu nedenle davacının bankaya ödediği 98.550,00.-TL’sının ticari faiziyle birlikte taraflarına iade edilmesi yönündeki talebinin yerinde olmadığı, davacının ipotekli taşınmazların satışından ve bankaya yaptığı ödemelerden dolayı istirdaden hiçbir alacağının olmadığı, bildirilmiştir.
Somut olayda, davacı, müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu 19.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu …’a kullandırılan ticari kredi karşılığında aynı zamanda iki adet taşınmazı üzerinde davalı banka lehine ipotek de tesis ettiğini, davalı bankanın kredi ilişkisini usulsüz bir şekilde kat ederek müvekkili aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinde taşınmazları alacağına mahsuben satın aldığını, ayrıca kredi alacağı için müvekkili tarafından 98.995,00 TL ödendiğini, davalı banka tarafından başlatılan icra takibinde müvekkilinin kefalet imzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmesinin dayanak sözleşme olarak gösterildiğini ileri sürerek müvekkili hakkında başlatılan gerek ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibinde gerekse ilamsız icra takibinde müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, davalı bankaca alacağa mahsuben alınan iki adet taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, icra takip dosyasına ödenen miktarların istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili ise, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, icra dosyaları infaz edildikten sonra menfi tespit davasının açılamayacağını, davacının kendisine keşide olunan ihtarnamelere ve icra takip dosyasında gönderilen ödeme emirlerine itiraz etmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Uyuşmazlık; davalı bankanın icra takiplerine konu kredi alacağının davacının kefalet imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinden doğup doğmadığı, davacının kefil sıfatıyla söz konusu kredi alacağı sebebiyle sorumlu tutulup tutulamayacağı, icra takipleri sebebiyle borçlu olup olmadığı, davalı bankanın söz konusu icra takiplerinde fazla tahsilat yapıp yapmadığı, davacıya iadesi gereken bir meblağın bulunup bulunmadığı, takipte davacı aleyhine davalı lehine ipotekli olan ve davalı alacağına mahsuben satılan taşınmazın davalı adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tescili koşullarının oluşup oluşmadığı, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. Davalı vekili davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını ileri sürmüş ise de kesinleşen icra takip dosyalarında borçlu olan ve ödeme yapan davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekmiştir. İlk derece mahkemesince usul ve yöntemine uygun olarak alınan ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan, objektif bilirkişi raporunda, davacının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı 19.03.2013 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredilerden dolayı imzasının bulunmadığı 02.03.2015 tarihli kredi sözleşmesinden önce 01.03.2015 tarihi itibarıyla davalı bankanın 371.555,83.-TL’sı alacağının olduğu, davacının davalı bankaya kefalet borcuna karşılık 13.10.2017 tarihinde 40.000 TL ve 06.08.2018 tarihinde 58.550,00 TL olmak üzere toplam 98.550,00 TL’sı ödemede bulunulduğu, bu nedenle davacının bankaya ödediği 98.550,00.-TL’sının ticari faiziyle birlikte taraflarına iade edilmesi yönündeki talebinin yerinde olmadığı tespit edildiğine, dolayısıyla dava tarihi itibarıyla davacının borçlu olduğu ve icra takip dosyalarına fazladan bir ödeme yapılmadığı tespit edildiğine göre, ilk derece mahkemesince gerek menfi tespit gerekse istirdat davalarının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafından takibe müvekkilinin imzasının bulunmadığı kredi sözleşmesinin konulduğu ileri sürülmüş ise de davacı hakkında başlatılan dava konusu Eskişehir 6.İcra Müdürlüğü’nün 2017/7573 esas sayılı ilamsız icra takip dosyasına davacının kefalet imzasının bulunduğu 19.03.2013 tarihli sözleşme örneği eklenmiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporuna davalı banka kayıtları üzerinde inceleme yapıldığı halde takip konusu kredi alacağının dayanağı hesap özetleri eklenmemiş ise de istinaf incelemesi sırasında takip konusu yapılan bilirkişi raporunun 5. Sayfasında belirtilen ve davacının kefil sıfatıyla sorumluluğunun bulunduğu kredilere ait hesap özetleri getirtilerek bu eksiklik giderilmiş, söz konusu hesap özetleri davacı vekiline tebliğ edilmiş, ancak bu belgelere davacı tarafından herhangi bir itirazda bulunulmamıştır.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 say. Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri uyarınca istinafa başvuran taraftan alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/04/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.