Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1697 E. 2021/1437 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

…..
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2019
NUMARASI :……
DAVA TARİHİ : 09/10/2015
KARAR TARİHİ : 01/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/12/2021

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının……. ünvanlı şirketin kullandığı kredi için ipotek verdiği, kredinin … Şubesinde kullandırılmış olduğunu, davacının Kıbrıs’a giderek kredi sözleşmesine imza attığını kendisine imzaların sadece ipotek ile krediyi irtibatlandırmak için usulen alındığı kendisinin sadece taşınmazı ile krediden sorumlu olduğunun söylendiğini, davalı personelinin evraklara sonradan ekleme ve doldurma yaparak sanki kredinin kullandırıldığı tarihte kredinin tamamına kefil olmuş gibi görüntü yarattıklarını oysa davacıların ne kredinin kullandırıldığı tarihte imza attığını ne de attığı imzaların kredilere kefil olmak için atmış olduğunu imzanın bulunduğu alana sonradan bir takım yazılar eklendiğinin fark edildiğini, yazıların hiç birinin davacının eli eseri olmadığını, kefaletin yasal geçerlilik şartı olan eş muvafakatinin mevcut olmadığını, davacının…… mesken vasfındaki taşınmazı üzerine … … Ltd. Şti.’nin kullandığı krediye ipotek verdiğini, davacının eşinin bu ipotek tesisi içinde muvafakatinin bulunmadığını ipoteğin yasal geçerlilik taşımadığını belirterek … ……. unvanlı şirketin davalı bankanın Lefkoşe şubesinde kullandığı 22/05/2014 tarihli kredi sözleşmesinde davacının imzasının yanındaki “22/05/2014”, “beşyüzellibin” “550.000 TL”, “müteselsil Kefil” ibarelerinin davacının elinin eserinin olmadığına, yasal kefalet şartlarının gerçekleşmediğine, davacının sözleşmeye kefil olmadığına, sözleşmedeki edimlerden sorumluluğunun olmadığına keza ipoteğin yasal şartının da ikmal edilmediğinden ipoteğin geçersizliğine ve terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacının oğlu ……. hissedarı/ yetkilisi olduğu … … Ltd. Şti’nin kredi alabilmesi için bu krediye kefil olduğunu ve 09/06/2014 tarihinde taşınmazını dava dışı … ….. kullandığı/kullanacağı kredilerin teminatını teşkil etmek için 220.000,00 TL için davalı banka lehine ikinci derecede ipotek ettiğini, ipotek verilen taşınmazın aile konutu olmadığını, aynı taşınmazın birinci derecede … lehine ipotek edildiğini, davacının birinci derecede ipotek ile ilgili geçersizlik iddiasında bulunmaz iken ikinci derecedeki ipoteğin geçersizliğini ileri sürmesini hakkın kötüye kullanıldığının kanıtı olduğunu, ipotek tesis edilen konutta kiracının bulunduğunu, davacının genel kredi sözleşmesini kefil olma iradesi ile imzaladığını, ipoteğin daha sonra tesis edildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; talebe konu genel kredi sözleşmesinin imzalandığı 22/05/2014 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 583. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktarı ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın kefalet tarihi ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfat ile veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesinin şart olduğu ön görülmüş olup yaptırılan grafolojik inceleme neticesi düzenlenen raporda kefalet imzasının davacıya ait olduğu tespit edilmiş ise de kefalet miktarı ve müteselsil kefil ibarelerine ilişkin el yazılarının davacının elinin ürünü olmadığı tespit edilmiş öte yandan TBK’nın 584.maddesi kapsamında davacı kefaletine ilişkin eş rızasının alınmadığı, ayrıca asıl borçlu şirketin ticaret sicil kaydının tetkikinde TBK’nın 584.maddesinde belirtilen istisnalarında söz konusu olmadığı tespit edilmiş olmakla kefalet sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle davacının kefalet sorumluluğundan söz edilemeyeceği bu kapsamda menfi tespit talebinin yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla davanın kabulüne, davacının ……..şubesi ile düzenlenmiş asıl borçlusu … … ve … … Ltd. Şti. olan 22/05/2014 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin geçersizliği nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının Kıbrıs’a kadar giderek genel kredi sözleşmesini imzaladığını, krediyi müvekkili bankanın … Şubesi tarafından kullandırıldığından KKTC yasal düzenlemesinde kefaletin geçerliliği için eş muvafakatı aranmadığından eşinin muvafakatının alınmadığını, olayların sıralaması dikkate alındığında davacının ipotek işlemini tamamlamak üzere kefil olduğunu, fiili duruma uymadığını, müvekkilinin kamu bankası olduğunu, davacıyı yanıltarak kefaletinin alındığının gerçeği yansıtmadığını, davacının oğlu … …’nin hissedarı/yetkilisi olduğu dava dışı … … Ltd. Şirketi’nin kredi alabilmesi için kefil olduğunu ve bu taşınmazı üzerinde ipotek tesis ettiğini, davacıya hesap kat ihtaratı yapılana kadar hiç bir şekilde ipoteğin ve kefaletin geçersizliğini ileri sürmediğini, bunu ileri sürmesinin TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, emsal Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 02/03/2017 tarih ve …. Karar sayılı ilamının göz önünde tutulması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinin geçersiz olduğundan bahisle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Genel Kredi Sözleşmesinin incelenmesinde; davalı bankanın … Şubesinde … … ve … … San. Ltd. Şti. lehine 500.000,00 TL limitli 22/05/2014 tarihli sözleşmede davacı … … …’nin müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, kefalet miktarının 550.000,00 TL olarak yazıldığı, eş muvafakatına ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmadığı, sözleşmenin “Yetkili Mahkeme ve İcra Müdürlükleri” başlıklı 29/a.maddesinde; müşteri ile banka arasında bu sözleşmenin uygulanması ve yorumlanması dolayısıyla çıkabilecek bütün anlaşmazlıklarda Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının geçerli olduğu belirtilmiştir.
Davacının aile nüfus kayıt örneğinde 09/11/1985 tarihinde evlenmiş olduğu görülmüştür.
Grafoloji ve sahtecilik uzmanı … tarafından düzenlenen 31/01/2017 tarihli raporda özetle; … Bankası ile … … ve … ……. Şirketi arasında 22/05/2014 tarih ve 500.000,00TL limitli genel kredi sözleşmesinin aslı üzerinde yapılan inceleme sonucu müteselsil kefil adına atılı bulunan imzaların … … … elinden çıktığı, 20. sayfasında … … … ile ilgili bölümdeki yazıların ise … … …’nin elinden çıkmadığı belirtilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 583.maddesinde; kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu, düzenlemesi yer almaktadır.
Düzenlemeler ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde davacı banka ile dava dışı … … ve … … San Ltd. Şti. arasında 22/05/2014 tarihli 500.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacının söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla aynı limitle imzaladığı, Grafoloji alanında uzman bilirkişiden alınan rapora göre 22/05/2014 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin 20. sayfasındaki matbu “Kefalet Türü”, “Kefalet Limiti” ve “Kefalet Tarihi” bölümlerinin karşılarında yazılı bulunan yazıların dava dosyasındaki mevcut mukayese yazı ve rakamlarında tespit edilen farklılıklara kıyasen davacı … … … elinden çıkmadığının tespit edildiği, bu hale göre dava konusu genel kredi sözleşmesinde kefalet tarihi, kefalet türü ve miktarının sözleşmenin müteselsil kefili olarak imzası bulunan davacı … … …’nin eli ürünü olmadığı gibi davacının kefalet tarihi itibariyle evli olup, genel kredi sözleşmesinde eş muvafakatının bulunmadığı anlaşılmakla davacı … … …’nin dava konusu sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğundan ilk derece mahkemesince davanın kabulüne yönelik verilen kararda bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir (Emsal Mahiyette Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 22/05/2017 tarih 2016/7935 esas 2017/4041 karar sayılı içtihatı ile 27/04/2017 tarih 2016/16320 esas 2017/3435 karar sayılı içtihatı).
Öte yandan, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 29/a.maddesi gereğince müşteri ile banka arasında bu sözleşmenin uygulanması ve yorumlanması dolayısıyla çıkabilecek bütün anlaşmazlıklarda Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının geçerli olduğu taraflarca kabul edilmiş olmakla, davalı banka vekilinin somut olayda ….. kanunlarının uygulanması gerektiği yönündeki istinaf başvurusu da yerinde değildir.
İsviçre Federal Mahkeme kararlarında istikrarla belirtildiği üzere şekil noksanı ile sözleşmenin butlanını ileri süren taraf hakkını kötüye kullanmış olmaz. Butlanı ileri süren tarafın böyle bir ithamdan kurtulabilmesi, sözleşmeyi yerine getirmeden kaçınmada korunmaya değer bir menfaati bulunduğunu ispata bağlı değildir. Aksine somut olayda butlanı ileri sürme hakkının kullanılmasını dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı bir hale koyan durumların varlığını butlanın ileri sürülmesine kabul etmeyen diğer tarafın ispatlaması gerekir. Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için şekil noksanı ile sakatlanmış bir muamalenin muteberliğine taraflardan birinin itirazda bulunması yeterli değildir; ayrıca özel durumlar sebebi ile onun itirazının dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı görünmesi gerekir. (Medeni Hukukun Genel Teorisi ve Şahıslar Hukuku ile ilgili İsviçre Federal Mahkeme Kararları 1961-1965, Aytekin Ataay)
Hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı da her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerelendirilmedir.
Somut olayda davacı kefil, işbu davada genel kredi sözleşmesinde ki kefaleti geçersiz olduğundan bahisle genel kredi sözleşmesi kapsamında borçlu bulunmadığının tespitini istemiştir. Davalı banka vekili ise, davacının kefaletin geçersiz olduğu yönündeki iddiasını ileri sürmesinin TMK’nın 2.maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğunu öne sürmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere şekil noksanlığını sonradan ileri sürmek davacı yönünden hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemez. Meğer ki davalı banka dürüstlük kaidelerine aykırılığı açıkça ortaya koyan bir halin varlığını ileri sürüp ispatlamasın. Davalı banka ilk derece yargılaması sırasında sunmuş olduğu delillerle davacı kefilin şekil şartı yokluğunu bilerek davacının kredi kullandırma iradesini sakatlamak kastı ile şekil noksanlığını yarattığını ispatlayamamıştır. Tarafların kredi ilişkisindeki duruma göre (kredi kullandırıp kullandırmama tamamen bankanın inisiyatifindedir) güçlü konumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğünde olan davalı banka, davacının kefaletinin kanundaki düzenleme çerçevesinde şekil şartlarına uygun olarak alınması gerektiğini ve buna aykırı düzenlenen kefaletin geçerli olmayacağını bilecek durumdadır.
TBK’unun 583. maddesindeki şekil/geçerlilik şartına rağmen azami limitin, kefalet tarihinin ve türünün davacının eli ürün olması şartına gerek görmeden kredi kullandıran davalı banka daha sonra şekil şartı eksikliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu açıkça ortaya koymalıdır. Aksi takdirde kanunun aradığı şekil şartının hiç bir önemi kalmayacaktır. Dosyadaki bilgilere göre kredinin açılmasının salt davacı kefilin kefaletinin güçlülüğünden kaynaklandığı anılan kefalet taahhütü olmaması halinde kredinin açılamayacağı ve kredinin kullanıldırılmasının salt kefilin davranışları ile uyandırdığı kefalete dayalı bulunduğu ispatlanamamıştır Bu durumda davacı kefilin şekil noksanlığını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılmak vasfında olduğu davalı bankaca açıkça ortaya konulamadığından kefalet geçersiz adledilmelidir. Açıklanan gerekçelerle davalı bankanın buna yönelik buna yönelik istinaf başvurusuna da itibar edilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 37.570,50 TL harçtan peşin alınan 9.392,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 28.177,9‬0 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/12/2021

…..

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.