Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1623 E. 2022/1019 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2019/1623 Esas 2022/1019 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1623
KARAR NO : 2022/1019

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2019
NUMARASI :2017/833 Esas 2019/481 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/12/2017
KARAR TARİHİ : 13/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/09/2022

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında sözleşme imzalandığını, müvekkiline aracı kurum tarafından 899.000,00 TL kredi kullandırıldığını, aracı kurumun müvekkiline ait sermaye piyasası araçları süresinde satmayarak daha sonra satarak müvekkilinin zarara uğramasına sebep olduğunu, SPK tarafından bu yanlışlıkların tespit edildiğini iddia ederek şimdilik 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğunu, müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, müvekkilinin re’sen satış hakkını kullanıp kullanmamak noktasında serbest bir yetkiye sahip olduğunu, davacının zarara uğratıldığının gerçek olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; taraflar arasında imzalanan genel hükümlere ilişkin çerçeve sözleşmesi kapsamı dikkate alındığında, davalı tarafın hukuka aykırı olacak şekilde ve haksız fiil niteliğinde hile, emare ve olgusunun varlığının ispatlanamadığı, davalının özen ve sadakat borcunun yerine getirmeyerek sözleşme süresince özensizlik sonucu davacının zararına sebebiyet verdiğine ve bu suretle menfaat sağladığına ilişkin somut veri bulunmadığı, davalı acentenin öneri, tavsiye ve yorumlarının acente/müşteri ilişkisi içinde mutat, makul ve sınırlı olduğu, davacını hataya, hileye sevk edildiğinin ispatlanamadığı, kredili alışverişlerde davalının sebebiyet verdiği bir zararın tespit edilemediği, davacı tarafın ekonomik ve sosyal kişiliği dikkate alındığında çerçeve sözleşmesindeki risk bildirim formunda muhtemel riskleri serbest rızası ile anlayıp kabul ettiği, hesap ekstrelerinde yatırımın genel görünümü ile ilgili bilgi sahibi olduğu, hareket tarzı ile zarar miktarını davacının kendi fiil ve davranışı ile artırdığı, risk bildirim formunda aracı kurumun verdiği bilgi ve tavsiyelerinin kesin ve ispatlanmış sayılmaması gerektiği ikazı ile tüm risklerin aracı kurumun kusur ve ihmalinden doğan zararda doğan hakların saklı kalmak kaydı ile kabul ve beyan edildiği, yapılan işlemlerin davacının eşi tarafından vekaleten verilen emir ve talimatlarla gerçekleştirildiği, dosya kapsamındaki ses kayıtlarının incelenmesinde, davacının kredili menkul kıymet işlemlerinde aracı kurum nezdinde bulundurmaları gereken asgari öz kaynak oranına istinaden (müşteriler kredili menkul kıymet işlemlerinde başlangıçta %50 oranında öz kaynak yatırmak zorunda olup kredili menkul kıymet işlemlerinin devamı esnasında da asgari %35 oranında öz kaynak bulundurmak zorundadır) korunması gereken oranın altına düştüğü konusunda devamlı bilgilendirildiği ancak davacının adına vekaleten işlem yapan eşinin satış işlemine izin vermediği, dönem dönem nakit gönderilmiş ise de borcu (öz kaynağı tamamlamaya) kapatmaya yeterli olmadığı, pay senedinin değer düşüklüğü nedeniyle öz kaynak oranının devamlı düştüğü ve korunamadığı, davacının eşi tarafından vekaleten portföyün sürdürülmesinin talep edilerek sıfırlanmasının kabul edildiği, bu veriler ve oluş dikkate alındığında davalıya sorumluluk yüklenemeyeceği gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunun çelişkili olduğunu, itiraz etmelerine rağmen yeni bir bilirkişi raporuna ihtiyaç duyulmadığını, bilirkişi raporunda davacı lehine tespitler yapıldığını ancak sonuç bölümünde davalı tarafın bir kusuru olmadığı şeklinde rapor hazırlanıldığını, bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada müvekkilin özkaynak oranının 16.05.2016 tarihinde çerçeve sözleşmesinde ve kredili açığa alım sözleşmesinde belirtilen oran olan % 35’in altına düştüğünün görüldüğünü, müşteri sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işleminde başlangıçta asgari %50 oranında özkaynak yatırmak zorunda olduğunu, başlangıçta yatırılacak özkaynak, açılan kredi ile satın alınan menkul kıymetlerin cari piyasa değeri kadar nakit veya menkul kıymetin peşin olarak yatırılmasını ifade ettiğini, kredili sermaye piyasası aracı işlemlerinin devamı süresince özkaynak oranının asgari %35 olmasının zorunlu olduğunu, müşteri, zararını durdurmak amacıyla, aracı kurumla imzalanan sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesinde yer alan ya da bu madde hükümleri çerçevesinde alt sınırları belirlenen özkaynak oranına ulaşmadan, daha yüksek bir özkaynak oranında sermaye piyasası araçlarının satışını sağlayan resen satış emrinin uygulanması konusunda sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesine hüküm konulmasını ve buna ilişkin esasların belirlenmesini isteyebileceğini, özkaynağın, tamamlama bildiriminin müşteriye yapıldığı tarihten itibaren iki iş gününü geçmeyecek şekilde sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesinde belirlenen süre içerisinde tamamlanmaması halinde, aracı kurum ayrıca bir ihbarname göndermesine gerek kalmaksızın, kredili olarak alınan ve/veya özkaynak olarak verilen sermaye piyasası araçlarını satarak krediyi kapatma yetkisine sahip olduğunu, kendisine özkaynak tamamlama bildirimi gönderilmiş müşterinin hiçbir alım emri, bildirim gününden özkaynak tamamlanıncaya kadar geçecek süre boyunca yerine getirilmeyeceğini, hem SPK raporu hem bilirkişinin tespit ettiği hususlar hem de davacının eşi ile davalının temsilcisi arasında yapılan telefon konuşmalarından anlaşıldığı üzere davalı tarafın gerekli mesleki dikkat ve özeni gösteremediğini, davacının özkaynak oranı 92 gün yanlış hesaplandığını, davacının özkaynak oranı % 35’in altına düştüğünde müvekkile Seri :V NO:65 Tebliğ gereği temerrüt ihtarı verilmesi gerekirken verilmediğinin ortada olduğunu, sonuç olarak davalının mesleki gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek davacının hesaplılarında devamlı hataya düşerek davacının zamanında gerekli bildirimleri yapmayarak davacının zarara uğramasına sebep olduğunu bildirerek ilk derece kararının istinaf incelemesi neticesinde kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, kredili alım açığa satış sözleşmesi nedeniyle uğranılan zararın tahsili isteminden ibarettir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Taraflar arasındaki 20/11/2015 tarihli Kredili Alım, Açığa Satış Sözleşmesi, aynı tarihli Genel Hükümlere İlişkin Çerçeve Sözleşmesi, Sınırlı Saklama Sözleşmesi, SPK inceleme raporu, SPK’nın 10/11/2017 tarihli yazısı, CD dökümleri, hesap özetleri, kar zarar tablosu, kredi faiz ekstresi, temerrüt faiz ekstresi, Ankara Gölbaşı Noterliğinin 22/11/2017 tarihli … yevmiye no’lu ihtarnamesi, Beşiktaş 38. Noterliğinin 27/11/2017 tarih … yevmiye no’lu ihtarnamesi vs. deliller dosya arasında mevcuttur.
Davacı taraf, davalı ile aralarında 20/11/2015 tarihli genel hükümlere ilişkin çerçeve sözleşmesi ve kredili alım açığa satış sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafından 889.000,00 TL kredi kullandırıldığını, davacı ve davalı arasında imzalanan kredili alım açığa satış sözleşmesi gereği davacının öz kaynak oranının %35 altına düşmesinin ardından aracı kurum tarafından belirtilen sürede satış yapılarak tamamlama yapılmaması nedeniyle davacının zarara uğramasına sebep olduğunu iddia etmekte,
Davalı taraf ise, davacıya Ankara şubesinde 13/11/2002 tarihinde hesap açıldığını, eşi … tarafından vekil sıfatıyla işlerin yürütüldüğünü davacı tarafından ses kaydı ordinolarının ve talimatlarının kendi inisiyatifi ile yapıldığını, resen satışın davacının talebi ve ısrarı doğrultusunda bekletildiğini, davacıya %35 özkaynak oranının altına gerilemesi nedeniyle bir çok kez kredi pozisyonunu düzeltmesi için bilgi verildiğini, davacı tarafın kendisinin mağdur edilmemesi yönünde ısrarlı talebi üzerine imkan verildiğini ancak Ağustos 2016 yılında borsada yaşanan sert satış kaybından dolayı davacının öz varlığını kaybetmesi ihtimaline karşı daha fazla zarar görmemesi amacıyla SPK tebliğine uygun resen satış yapıldığını, davacının zarara uğramasına neden olunmadığını savunmaktadır.
İlk derece mahkemesince alınan 03/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalının kusur ve kastı tespiti ispat edilemediği dikkate alındığında davalıya sorumluluk yüklenmesi, soyut ve şüpheye dayalı bir varsayıma dayalı olacağının davalının özkaynak oranının korunmasında kusurunun bulunmadığının bildirilmiştir.
Dairemizce alınan 31/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; öz kaynağın, tamamlama bildiriminin müşteriye yapıldığı tarihten itibaren iki iş gününü geçmeyecek şekilde sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesinde belirlenen süre içerisinde tamamlanmaması halinde, aracı kurum ayrıca bir ihbarname göndermesine gerek kalmaksızın, kredili olarak alınan ve/veya özkaynak olarak verilen sermaye satarak krediyi kapatma yetkisine sahiptir.” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, davacı- müşterinin iddia ettiği zarara neden olan hisse senedi alımının Aracı Kurumun — (çalışanlarının) yönlendirmesi ile değil, bizzat davacı-müşterinin (…’in) kendi inisiyatifi ve kararı ile alınan hisse senetlerindeki fiyat düşüşlerinden kaynaklandığı; hisse senedi alımının kredi ile yapılmış olması nedeniyle hem hisse senedi fiyatındaki düşüşler hem de kredi maliyeti nedeniyle zararın arttığı ve kredi hesabında öz kaynak koruma oranının altına düşüldüğü; portföydeki hisse senetleri dahil varlıklarının değerinin öz kaynak koruma oranını sürdürmeye yeterli olmadığını ve borcunu bildiği ve bu konuda Aracı Kurum çalışanları tarafından birçok defa bilgilendirildiği halde davacı-müşterinin (…’in) “hisse senetlerinde fiyat artışı-değer yükselişi beklediği, böylece borcuna karşılık olması gereken öz kaynak koruma oranına ulaşacağı beklentisi içinde olduğu” için GOODY hisse senetlerini satmak istemediği; davalı Aracı Kurumun – davacının (…’in) hesaba nakit yatıracağını ifade etmesi ve böylece borcunu ödeyeceğini söylemesi ve hisse senedi satışını kesinlikle istemediğini bir çok kere ifade etmesini dikkate alarak re’sen satış hakkını 22 Ağustos 2016 tarihine kadar kullanmadığı; davacının (…’in) borcunu ödemek konusunda girişimde bulunmaması nedeniyle de 22 Ağustos 2016 tarihinde temerrüt tutarını karşılayacak miktarda hisse senedini satış yoluna gittiği, davalı Aracı Kurumun davacının hissesini satma hakkı bulunmasına karşın, satış yapmak zorunda olduğuna dair sermaye piyasası mevzuatında bir hüküm bulunmadığı da dikkate alınarak, davacının zararından davalı Aracı kurumun sorumlu tutulamayacağı, hisse senedi alımının kredi ile yapılmış olması nedeniyle hem hisse senedi fiyatındaki düşüşler hem de kredi maliyeti nedeniyle zararın arttığı ve kredi hesabında öz kayrrak koruma oranının altına düşüldüğü; portföydeki hisse senetleri dahil varlıklarının değerinin öz kaynak koruma oranını sürdürmeye yeterli olmadığını ve borcunu bildiği ve bu konuda Aracı Kurum çalışanları tarafından birçok defa bilgilendirildiği halde davacı-müşterinin (…’in) “hisse senetlerinde fiyat artışı-değer yükselişi beklediği, böylece borcuna karşılık olması gereken öz kaynak koruma oranına ulaşacağı beklentisi içinde olduğu” için … hisse senetlerini satmak istemediği; davalı Aracı Kurumun Davacının (…’in) hesaba nakit yatıracağını ifade etmesi ve böylece borcunu ödeyeceğini söylemesi ve hisse senedi satışını kesinlikle istemediğini bir çok kere ifade etmesini dikkate alarak re’sen satış hakkını 22 Ağustos 2016 tarihine kadar kullanmadığı; davacının (…’in) borcunu ödemek konusunda girişimde bulunmaması nedeniyle de 22 Ağustos 2016 tarihinde temerrüt tutarını karşılayacak miktarda hisse senedini satış yoluna gittiği, davalı Aracı Kurumun davacının hisse senetlerini satma hakkı bulunmasına karşın, satış yapmak zorunda olduğuna dair sermaye piyasası mevzuatında bir hüküm bulunmadığı da dikkate alınarak, davacının zararından davalı Aracı Kurumun sorumlu tutulamayacağı bildirilmiştir.
25/04/2022 tarihli 1. ek bilirkişi raporunda özetle; kök bilirkişi raporunda yer alan tespitleri ve ulaşılan sonuç ve kanaati değiştirecek bir husus olmadığı belirtilmiştir.
30/06/2022 tarihli 2.ek bilirkişi raporunda özetle; davacının 01/04/2016 tarihinde kendisinin verdiği bir yatırım kararı ile … hisse senetlerini aldığı, ayrıca başka bir aracı kurum vasıtası ile de aynı hisse senetlerinden alım yaptığı … hisse senetlerinde alış tarihinden sonra meydana gelen fiyat düşüşleri sebebiyle hisse senetlerinin değerinin, dolayısıyla aracı kurumdan aldığı kredinin teminatının düştüğü, bu durumun kredi hesabında öz kaynak koruma oranının % 35’in altına düşmesine neden olduğu, bu nedenle 26 Nisan-22 Ağustos 2016 döneminde muhterif tarihlerde kredi hesabına (dava dosyasında yer alan bilgilere göre 16 Mayıs 2016 tarihinde 140.000,00 TL, 20 Haziran 2016 tarihinde 50.000,00 TL, 22 Ağustos 2016 tarihinde 140.000,00 TL) para yatırdığı, ancak özellikle … hisse senetlerini (Bu kağıdı bekleyeceğim ben, bu kağıtta inan ki çok beklentim var, 6000’e (hisse fiyatı 6 TL’ye) gelse de yine satmayacağım) satmak istemediği, aracı kurumun ise 26 Nisan 2016 tarihinde öz kaynak tamamlama bildiriminde bulunması gerekirken, 16 Mayıs 2016 tarihinde bu konuda davacıyı (…’i) bilgilendirdiği, …’in hesaba nakit yatıracağını ifade etmesi ve hisse senedi satışını istememesini dikkate alarak resen satış hakkını 22 Ağustos 2016 tarihine kadar kullanmadığı, 22 Ağustos 2016 tarihinde temerrüt tutarını karşılayacak ve öz kaynak sürdürme oranının (%35) üstüne çıkacak miktarda, 125.000 adet … hisse senedi satış yoluna gittiği, bu süreçte … hisse senetlerinin fiyatının, davacının ( …’in) alım yaptığı tarihte 5,35 TL iken 26 Nisan 2016 tarihinde 5,38 TL olduğu, 12 Mayıs tarihinde 4,95 TL’ye, 1 Haziran tarihinde 4,23 TL’ye, 30 Haziran tarihinde 2,96 TL’ye 21 Temmuz tarihinde 2,92 TL’ye düştüğü, aracı kurumun re’sen satış hakkını kullandığı 22 Ağustos 2016 tarihinde de 3,10 TL olduğu, 22 Ağustos 2016 günkü … hisse senedinin kapanış fiyatı 3,10 TL olmakla birlikte, aracı kurumun davacının … hisse senetlerinin gün içinde 3,44-3,46 TL fiyat aralığında sattığı davalının re’sen satış hakkını kullandığı 22 Ağustos 2016 tarihinde sattığı 125.000 adet … hisse senedinin, davacının davalı nezdindeki kredi hesabında yer alan özkaynak tutarının “özkaynak koruma” oranının altına düştüğü ilk tarih olan 26 Nisan 2016 tarihinde … hisse senedinin fiyatının 5,38 TL olup, toplam değerinin ( 125.000X5,38=) 672,500 TL olduğu, davalının re’sen satış hakkı kapsamında satışı sonucunda hesabına aktarılan tutarın 440.850,00 TL olup buna göre … hisselerinin alım-satımından kaynaklanan zararın (672.500-440.850=) 231,650 TL olduğu, diğer taraftan davalı kurum re’sen satış hakkını;
*21 Temmuz 2016 tarihinde kullansaydı, söz konusu hisselerin alım-satım kaynaklanan zararın (672.500-365.000=) 307.500 TL;
*30 Haziran 2016 tarihinde kullansaydı, söz konusu hisselerin alım-satım kaynaklanan zararın (672.500-370.000=) 302.500 TL;
*1 Haziran 2016 tarihinde kullansaydı, söz konusu hisselerin alım-satım kaynaklanan zararın (672.500-528.750=) 143.750 TL;
*12 Mayıs 2016 tarihinde kullansaydı, söz konusu hisselerin alım-satım kaynaklanan zararın (672.500-618.750=) 53.750 TL olarak hesaplandığı bildirilmiştir.
Dosya kapsamından davacı ile davalı arasında 20/11/2015 tarihinde Genel Çerçeve Sözleşmesi ve Kredili Alım Açığa Satım Sözleşmesi imzalandığı, davacının vekalet verdiği eşi …’in bu sözleşmelere istinaden davalı ile cari ve kredili işlemler yaptığı, davacıya ilk defa davalı tarafından 20/11/2015 tarihinde 90.000,00 TL tutarında menkul kıymet kredisi tahsis edildiği, 10/03/2016 tarihinde menkul kıymet kredisi tutarının 899.000,00 TL’ye yükseltildiği, menkul kıymet kredisi ile alınan hisse senetlerinin fiyatında meydana gelen düşüşler nedeniyle davacının kredi hesabında özkaynak koruma oranı sermaye piyasası mevzuatı ile belirlenen %35 oranının altına ilk defa 26/04/2016 tarihinde düştüğü, davalı tarafından davacıya vekaleten işlemleri gerçekleştiren eşi …’e 12/05/2016 tarihinde özkaynak tamamlama bildiriminde bulunulduğu, …’in nakit getirmek suretiyle, kredili hesaptaki eksiğini tamamlayacağını belirtmesi ve hisse senedi satışı yapılmamasını talep etmesi dikkate alınarak hisse satışının 22/08/2016 tarihinde gerçekleştiği, bu tarihten sonra taraflar arasında oluşan ihtilafın davacının 07/09/2016 tarihindeki başvurusu ile SPK’ya taşındığı anlaşılmaktadır.
SPK yaptığı inceleme sonucunda 10/11/2017 tarihli yazısında;
1. Aracı Kurumun davacı-müşterinin işlemlerini yerine getirme sürecinde; sermaye piyasası mevzuatına aykırı (davacı-müşterinin kredili işlem nedeniyle oluşan borç bakiyesinin bir kısmının cari hesaplarında izlenmesi; bu nedenle davacı-müşterinin öz kaynak koruma oranının doğru bir şekilde hesaplanmaması ve izlenmemesi; davacı-müşterinin kredili işlemlerle ilgili hesabında oluşan 3. temerrüdün zamanında borsaya bildirilmemesi şeklindeki) 3 ayrı uygulama nedeniyle Aracı Kurum hakkında toplamda 78.147,-TL İdari Para Cezası uygulandığı,
2. Davacının şikayetine konu işlemler ile ilgili olarak ise; “ses kayıtlarından müşterinin (davacının) hesabındaki borcun ödenmesi yönünde sürekli olarak bilgilendirildiği, müşterinin de borcunu ödeyeceğini ve hesaptaki paylarının (hisse senetlerinin) satışını kesinlikle istemediği yönünde ifadeler bulunduğu, mevzuatta ve çerçeve sözleşmede de payların (davacının hisse senetlerinin) re’sen satılmasının zorunlu olduğu yönünde bir hüküm bulunmadığı, mevzuatın ve çerçeve sözleşmenin resen satma hakkı verdiği ancak (davalı) Aracı Kurumun, müşterinin beyanlarını dikkate alarak bu hakkı bir süre kullanmadığı, müşterinin borcunu ödemek konusunda girişimde bulunmaması nedeniyle de 22 Ağustos 2016 tarihinde hesaptaki payların satımı suretiyle müşteriden olan borcun (alacağın) tahsili yoluna gidildiği hususu dikkate alınarak, payların satılma sürecine ilişkin olarak (Aracı Kurum hakkında) herhangi bir işlem tesis edilmemesine, müşterinin zarara uğradığı şeklindeki uyuşmazlığı ile ilgili olarak, müşteriye … payların geç satılması nedeniyle zarara uğradığına ilişkin iddiasına ilişkin olarak genel hükümler uyarınca adli yargı yoluna başvurabileceğinin hatırlatılmasına ” karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu hususların kredili işlemlerle ilgili olduğu dikkate alındığında Seri: V, No: 65 Sermaye Piyasası Araçlarının Kredili Alım, Açığa Satış ve Ödünç Alma ve Verme İşlemleri Hakkında Tebliğe (Kredili İşlemler Tebliği; Seri: V, No: 65 Tebli Bi, Tebliğ) göre incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir
Seri: V, No: 65 Tebliğinin “Kredi Hesabı Ve Hesapların Ayrılması” başlıklı 10. maddesinde; “Aracı kurumlar serma ye piyasası araçlarının kredili alımı ve açığa satış işlemlerinde bulunacak gerçek veya tüzel kişiler adına “kredi hesabı” açmak zorundadırlar. Müşterilerin hem sermaye Piyasası araçlarının kredili alımı hem de açığa satış işlemlerinin a yuranda olması halinde her iki işlem türü için de ayrı hesap açılır. arasında virman yapılabilir.” hükmü,
Seri: V, No: 65 Tebliğinin “Sermaye Piyasası Araçlarının Kredili Alım İşlemi” başlıklı 16. maddesinde; “Kredili sermaye piyasası aracı alımı işlemi, bu T ebliğde yer alan esaslar çerçevesinde kredi kullanılması suretiyle müşteri tarafından sermaye piyasası aracı alınmasıdır. Müşteri tarafından, alım emrinin kredili sermaye piyasası aracı işlemi olduğunun emrin verilmesi esnasında bildirilmesi zorunludur.
Kredili olmayan bir alım emri nedeni ile müşterinin ödemekle yükümlü olduğu tutarın tamamının veya bir kısmının takas günü itibarıyla tevdi edilmemesi veya söz konusu tutarın takas tarihi itibarıyla müşterinin aracı kurum nezdindeki hesabında bulunmaması durumunda, herhangi bir ilave bildirime ihtiyaç duyulmaksızın işlemin 7 ve 8 inci maddelerdeki limitler açısından kredili işlem olduğu kabul edilir.
Bu durumda takas tarihini izle yen üç iİş günü içerisinde aracı kurum tarafından;a) Aralarında kredili işlem sözleşmesi bulunan müşterilerin yazılı onayı alınarak; kredili sözleşmesi bulunmayan müşterilerle ise sözleşme akdetmek suretiyle, işlemin bu Tebliğ’in bütün hükümleri açısından sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi sayılması veya,
b) Daha önce imzalanan alım satım aracılığı çerçeve sözleşmesinde bu Yyönde hüküm bulunması ve alım emrinin yerine getirildiğinin müşteriye açıkça bildirilmiş olması şartı ile nakit yükümlülüğünü yerine getirmeyen müşteri namına alınan işleme konu sermaye Piyasası araçlarının yükümlülük tutarına tekabül eden kısmı satılarak borç tutarının tahsil edilmesi veya,
c) İMKB Yönetmeliğinin 39 uncu maddesinin ya da genel hükümlerin uygulanması suretiyle söz konusu temerrüdün tasfiye edilmesi ya da tasfiyesi için gerekli işlemlere başlanması zorunludur.
İşlemlere konu sermaye piyasası araçları listelerinde yer almayan sermaye … araçlarına ilişkin olarak gerçekleştirilen işlemlerde takas yükümlülüğünün müşteri tarafından süresi içerisinde yerine getirilmemesi halinde bu maddenin 3.fıkrasının (b) ve (c) bentleri uygulanır.” hükmü,
Seri: V. No: 65 Tebliğinin “Sermaye Piyasası Araçlarının Kredili Alımı İşlemlerinde Özkaynak Ve Özkaynağın Korunması” başlıklı 17’nci maddesinde: “Sermaye Piyasası araçlarının kredili alımı işlemlerinde Özkaynak, işleme konu kıymetlerin 13 üncü maddenin birinci fikrasındaki esaslara göre belirlenen cari değerleri ile bu kıiymerlere ödenen kâr payı, faiz ve benzeri gelirler toplamından verilen kredi tutarının ve günlük olarak tahakkuk etmiş faizlerinin düşülmesi suretiyle hesaplanır.
Müşteri sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işleminde, başlangıçta asgari % 50 oranında özkaynak yatırmak zorundadır. Başlangıçta yatırılacak özkaynak, açılan kredi ile satın alınan menkul kiymetlerin cari piyasa değeri kadar nakit veya menkul kıymetin peşin olarak yatırılmasını ifade eder. Kredili sermaye piyasası aracı işlemlerinin devamı süresince öz kaynak oranının asgari % 35 olması zorunludur.
Özkaynak oranının hesaplanmasında; (İşleme konu kıymetlerin cari piyasa değeri kredi tutarı) / işleme konu kı ymetlerin cari piyasa değeri) formülü kullanılır. İlgili borsa tarafından bu Tebliğ kapsamındaki işlemlere konu olacak birden fazla Sermaye piyasası aracı listesi belirlenmesi durumunda, Kurul farklı listeler için farklı öz kaynak oranları belirleyebilir ve bu oranları Haftalık Bültende ilan eder.
Müşteri, zararını durdurmak amacıyla, aracı kurumla öonzalanan sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesinde yer alan ya da bu madde hükümleri çerçevesinde alt smırları belirlenen özkaynak oranına ulaşmadan, daha yüksek bir öz kaynak oranında sermaye piyasast araçlarının satışını sağlayan resen satış emrinin uygulanması konusunda sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesine hüküm konulmasını ve buna ilişkin esasların belirlenmesini isteyebilir.” hükmü,
Tebliğin “Özkaynak tamamlama bildirimi” başlıklı 18. maddesinde; “Aracı kurumlar müşterilerinin kredi hesabındaki özkaynak – tutarını, Tebliğin 2 numaralı ekinde yer alan formata uygun olarak her iş günü itibarıyla hesaplamak ve raporlamak zorundadırlar.
Sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi karşılığı yatırtlan özkaynak tutarı, işleme konu kıymetlerin cari değerindeki değişmeler sonucunda gerekli özkaynak tutarının altına düştüğü takdirde, aracı kurumlar eksikliğin fespit edildiği gün itibarıyla, özkaynak oranını 17. maddede yer alan başlangıç özkaynak oranına tamamlayacak şekilde nakit ve/veya sermaye piyasası aracı yatırmak üzere müşteriye en seri iletişim aracı ile (faks, telefon, elektronik ortam ve benzeri) ulaşarak özkaynak tamamlama bildiriminde bulunur ve teyit alırlar. Sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemlerinde özkaynak tamamlama bildirimine ilişkin hesaplama örneği Tebliğin 1 numaralı ekinde yer almaktadır.
Özkaynağın, tamamlama bildiriminin müşteriye yapıldığı tarihten itibaren iki iş gününü geçmeyecek şekilde sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesinde belirlenen süre içerisinde tamamlanmaması halinde, aracı kurum ayrıca bir ihbarname göndermesine gerek kalmaksızın kredili olarak alınan ve/ veya öz kaynak olarak verilen sermaye piyasası araçlarını satarak krediyi kapatma yetkisine sahiptir. Kendisine özkaynak tamamlama bildirimi gönderilmiş müşterinin hiçbir alım emri, bildirim gününden özkaynak tamamlanıncaya kadar geçecek süre boyunca yerine getirilmez. ” hükmü düzenlenmiştir.
Buna göre, müşterinin/ yatırımcının kredili hisse alımı işlemi karşılığı yatırılan öz kaynak tutarı, işleme konu kıymetlerin cari değerindeki değişmeler sonucunda gerekli öz kaynak tutarının altına düştüğü takdirde, aracı kurumlar eksikliği tespit edildiği gün itibariyle, öz kaynak oranını mevzuatta belirlenen orana tamamlayacak şekilde nakit ve/ veya sermaye piyasası aracı yatırmak üzere müşteriye/ yatırımcıya en seri iletişim aracı ile (fax, telefon, elektronik ortam ve benzeri) ulaşarak öz kaynak tamamlama bildiriminde bulunmak ve teyit almak zorundadırlar. Öz kaynağın, tamamlama bildiriminin müşteriye yapıldığı tarihten itibaren 2 iş gününü geçmeyecek şekilde sermaye piyasası araçlarını kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesinde belirlenen süre içerisinde tamamlanmaması halinde, aracı kurum ayrıca bir ihbarname göndermesine gerek kalmaksızın, kredili olarak alınan ve / veya öz kaynak olarak verilen sermaye piyasası araçlarını satarak krediyi kapatma yetkisine sahiptir. Kendisine öz kaynak tamamlama bildirimi gönderilmiş müşterinin hiç bir alım emri, bildirim gününden öz kaynak tamamlanıncaya kadar geçecek süre boyunca yerine getirilmez.
Somut olayda, davacının 01/04/2016 tarihinde kendisinin verdiği bir yatırım kararı ile … hisse senetlerini aldığı, ayrıca başka bir aracı kurum vasıtası ile de aynı hisse senetlerinden alım yaptığı … hisse senetlerinde alış tarihinden sonra meydana gelen fiyat düşüşleri sebebiyle hisse senetlerinin değerinin, dolayısıyla aracı kurumdan aldığı kredinin teminatının düştüğü, bu durumun kredi hesabında öz kaynak koruma oranının % 35’in altına düşmesine neden olduğu, bu nedenle 26 Nisan-22 Ağustos 2016 döneminde muhtelif tarihlerde kredi hesabına (dava dosyasında yer alan bilgilere göre 16 Mayıs 2016 tarihinde 140.000,00 TL, 20 Haziran 2016 tarihinde 50.000,00 TL, 22 Ağustos 2016 tarihinde 140.000,00 TL) para yatırdığı, ancak özellikle … hisse senetlerini (bu kağıdı bekleyeceğim ben, bu kağıtta inan ki çok beklentim var, 6000’e (hisse fiyatı 6 TL’ye) gelse de yine satmayacağım) satmak istemediği, aracı kurumun ise 26 Nisan 2016 tarihinde öz kaynak tamamlama bildiriminde bulunması gerekirken, 16 Mayıs 2016 tarihinde bu konuda davacıyı (…’i) bilgilendirdiği, …’in hesaba nakit yatıracağını ifade etmesi ve hisse senedi satışını istememesini dikkate alarak resen satış hakkını 22 Ağustos 2016 tarihine kadar kullanmadığı, 22 Ağustos 2016 tarihinde temerrüt tutarını karşılayacak ve öz kaynak sürdürme oranının (%35) üstüne çıkacak miktarda, 125.000 adet … hisse senedi satış yoluna gittiği, bu süreçte … hisse senetlerinin fiyatının, davacının ( …’in) alım yaptığı tarihte 5,35 TL iken 26 Nisan 2016 tarihinde 5,38 TL olduğu, 12 Mayıs tarihinde 4,95 TL’ye, 1 Haziran tarihinde 4,23 TL’ye, 30 Haziran tarihinde 2,96 TL’ye 21 Temmuz tarihinde 2,92 TL’ye düştüğü, aracı kurumun re’sen satış hakkını kullandığı 22 Ağustos 2016 tarihinde de 3,10 TL olduğu, 22 Ağustos 2016 günkü … hisse senedinin kapanış fiyatı 3,10 TL olmakla birlikte, aracı kurumun davacının … hisse senetlerinin gün içinde 3,44-3,46 TL fiyat aralığında sattığı davalının re’sen satış hakkını kullandığı 22 Ağustos 2016 tarihinde sattığı, satım tarihinde davacının 2.ek bilirkişi raporunda belirlenen miktarda zararının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacının dava konusu işlemler nedeniyle zarara uğradığı ihtilaf konusu olmamakla birlikte, davacının zararının nasıl oluştuğu ve bu zararın kimin kusurundan kaynaklandığının tespiti gereklidir.
Yukarıdaki mevzuat hükümleri ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı kurum dava konusu dönemde davacının kredili hesap ve cari hesapta bulunan toplam borç bakiyesinin, öz kaynak koruma oranının % 35’in altına inmemesini sağlayacak kısmını cari hesapta izlemesi gerekirken bunu yapmayarak davacının kredi hesabı ve yanı sıra süreklilik gösterecek şekilde cari hesapta da kredi niteliğinde borç bakiyesi ile işlem yapmaya imkan vermesi, dava konusu dönem içerisindeki 125 hesaplama gününden 92’sinde öz kaynak koruma oranlarını hatalı hesaplaması, bu günlerin 69’unda ise oranın % 35’in altında kalmasına karşın bu hususu kredi takip raporlarına yansıtmaması ve davacıyı yanlış bilgilendirmesi, davacının öz kaynak tutarının “öz kaynak koruma” oranının altına düştüğü ilk tarih olan 26/04/2016 tarihinde davacıya öz kaynak bildiriminde bulunması gerekirken 12/05/2016 tarihine kadar bilgilendirme yapmaması, bu tarihten sonra da basiretli bir tacir olarak üzerine düşen özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil edecek şekilde satış işlemini gerçekleştirmemesi nedeniyle kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak, davacının öz kaynak tutarının “öz kaynak koruma” oranının altına düştüğü ilk tarih olan 26/04/2016 tarihinde davacıya bildirim yapması gerekirken yapmaması nedeniyle bildirimin yapıldığı 12/05/2016 tarihine kadar gerçekleşen zarar nedeniyle tam kusurlu olduğu ve böylelikle 26/04/2016 ile 12/05/2016 tarihleri arasında oluşan 53.750,00 TL zararın tamamından sorumlu olduğu; 12/05/2016 ilk bildirim tarihi ile 22/08/2016 tarihleri arasında gerçekleşen zarardan ise, davacı müşterinin yeni alım işlemi yapmasına izin vermemesi, davacı yanın borcun ödenmesi yönünde bilgilendirilmiş olması, buna rağmen davacı yanın ısrarla borcunu ödeyeceğini ve hesaptaki hisselerinin satışını kesinlikle istemediği yönündeki beyanları, mevzuatın ve çerçeve sözleşmenin verdiği re’sen satma hakkını davacı yanın beyanları dikkate alarak davacıya süre tanımış olması, davacı yanın borcunu ödeme konusunda girişimde bulunmaması nedeniyle de 22/08/2016 tarihinde hesaptaki hisselerin satılma suretiyle borcun tahsili yoluna gidilmiş olduğu hususları gözetilerek, Dairemizce takdir edilen % 20 kusuru oranında sorumlu olduğu kabul edilmiştir.
Davacı yan ise, dava konusu döneme ilişkin olarak davacı ile davalı kurum çalışanları arasında gerçekleşen telefon görüşmelerine ilişkin CD kayıtlarından da anlaşılacağı üzere, davacı- müşterinin iddia ettiği zarara neden olan hisse senedi alımının Aracı Kurumun — (çalışanlarının) yönlendirmesi ile değil, bizzat davacının kendi inisiyatifi ve kararı ile alınan hisse senetlerindeki fiyat düşüşlerinden kaynaklandığı, hisse senedi alımının kredi ile yapılmış olması nedeniyle hem hisse senedi fiyatındaki düşüşler hem de kredi maliyeti nedeniyle zararın arttığı ve kredi hesabında öz kaynak koruma oranının altına düşüldüğü, portföydeki hisse senetleri dahil varlıklarının değerinin öz kaynak koruma oranını sürdürmeye yeterli olmadığını ve borcunu bildiği ve bu konuda Aracı Kurum çalışanları tarafından birçok defa bilgilendirildiği halde davacı-müşterinin “hisse senetlerinde fiyat artışı-değer yükselişi beklediği, böylece borcuna karşılık olması gereken öz kaynak koruma oranına ulaşacağı beklentisi içinde olduğu” için … hisse senetlerini satmak istemediği, davalı Aracı Kurumun – davacının hesaba nakit yatıracağını ifade etmesi ve böylece borcunu ödeyeceğini söylemesi ve hisse senedi satışını kesinlikle istemediğini bir çok kere ifade etmesini dikkate alarak re’sen satış hakkını 22 Ağustos 2016 tarihine kadar kullanmadığı, davacının (…’in) borcunu ödemek konusunda girişimde bulunmaması nedeniyle de 22 Ağustos 2016 tarihinde temerrüt tutarını karşılayacak miktarda hisse senedini satış yoluna gittiği, davalı Aracı Kurumun davacının hissesini satma hakkı bulunmasına karşın, davalı tarafın hukuka aykırı olacak şekilde ve haksız fiil niteliğinde hile, emare ve olgusunun varlığının ispatlanamadığı, davacı tarafın ekonomik ve sosyal kişiliği dikkate alındığından çerçeve sözleşmesindeki risk bildirim formunda muhtemel riskleri serbest rızası ile anlayıp kabul ettiği, hesap ekstrelerinde yatırımın genel görünümü ile ilgili bilgi sahibi olduğu, hareket tarzı ile zarar miktarını davacının kendi fiil ve davranışı ile artırdığı, yapılan işlemlerin davacının eşi tarafından vekaleten verilen emir ve talimatlarla gerçekleştirildiği, dönem dönem nakit gönderilmiş ise de borcu (öz kaynağı tamamlamaya) kapatmaya yeterli olmadığı, pay senedinin değer düşüklüğü nedeniyle öz kaynak oranının devamlı düştüğü ve korunamadığı hususları gözetildiğinde davacı yanın 12/05/2016 tarihinden sonra zarar oluşmasında % 80 oranında kusurlu olduğu Dairemizce kabul edilmiştir.
Böylelikle davalı yan 26/04/2016 ile 12/05/2016 tarihleri arasında gerçekleşen 53.750,00 TL zararın tamamından sorumlu olduğundan, davacının satışın gerçekleştiği 22/08/2016 tarihinde oluştuğu bilirkişi raporu ile tespit edilen 231.650,00 TL miktarındaki toplam zararından davalının tamamen sorumlu olduğu 53.750,00 TL’nin düşülmesi ile kalan 177.900,00 TL zararın % 20’si oranındaki kusuruna tekabül eden 35.580,00 TL olmak üzere toplam 89.330,00 TL davacı alacağının bulunduğu anlaşılmakla birlikte davacı yanca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle 1.000,00 TL’nin tahsili talep edildiğinden, taleple bağlı kalınmak suretiyle davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE ile,
2-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/05/2019 tarih ve 2017/833 Esas 2019/481 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Davanın KABULÜNE,
1.000,00 TL’nin 12/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından peşin yatırılan 31,40 TL peşin harç ve 31,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 62,80 TL’nn davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yargılama aşamasında yapılan bilirkişi, tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 649,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirmiş olduğundan istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
B)1-Davacı tarafça yatırılmış olan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde yatıran davacı tarafa iadesine,
2- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı, 122,10 TL posta gideri ile 1.250,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.493,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açılmış olması nedeniyle 11.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/09/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.