Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1619 E. 2021/1050 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2019
NUMARASI : …
DAVA : MENFİ TESPİT (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/12/2018
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/10/2021

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresinde davalı vekilince istinaf davacı vekilince katılma yolu ile istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine borçlu ve/veya kefil sıfatıyla imzalamadığı genel kredi sözleşmesine istinaden başlatılan ilamsız icra takip dsyasında borçlu olmadığının tespitine, %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu davada yetkisine itiraz edilmemiş olmakla kesinleşen icra takibinin yapıldığı Konya icra müdürlüğünün bulunduğu Konya mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının itirazı üzerine icra takibi durduğundan menfi tespit davasını açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkili banka ile dava dışı … arasında imzalanan 04/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesini davacıya vekaleten …’ın 600.000,00 TL kefalet limitiyle müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, Kadıköy 23. Noterliği’nin 17/02/2010 tarihli vekaletnameye istinaden davacının dava dışı …’a kendi adına kefil olması için açık yetki verdiğini, davacı tarafa tebliğ olunan kat ihtarına cevaben davacının imzaya itirazda bulunmadığını, dava dışı …’a vekaletname verdiğini gizleyen davacının kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddine, %50 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; 21.03.2019 tarihli celsesinde davalı banka genel müdürlüğünün Ankara ilinde olması karşısında İİK. 72/son maddesi gereğince davalı vekilinin yetki itirazının esas hükümle birlikte istinaf yasa yolu açık olmak üzere reddine karar verildiği, 6098 sayılı T.B.K. 584/1. Maddesindeki düzenlemesi gereği, 27.06.2013 tarihinde evlenen davacı için kefalet sözleşmesinin en geç akit tarihi olan 04.02.2015 tarihinde eşi …’ın kefalete eş rızası vermesi gerekir iken, eş rızası olmaksızın kefalet sözleşmesinin imzalandığı, 21.03.2019 tarihli celsesinde davalı vekiline verilen kesin süreye rağmen davalı tarafından davacıya ait eş rızasının ibraz edilmediği, bu suretle davacının eş rızası alınmadığından kefalet sözleşmesinin 6098 Sayılı TBK’nın 584/1.Maddesi uyarınca geçersiz olup takip konusu borçtan davacının borçtan sorumlu tutulamayacağı, davacının aleyhine yapılan icra takibine itiraz etmiş olmasının menfi tespit davası açmasını engellemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının icra takip dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davalının icra takibine kötüniyetli olarak giriştiği sabit olmadığından davalının tazminata mahkum edilmesi yönündeki davacı isteminin İİK. 72.maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece gerçekleştirilen 21/03/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında usule ilişkin yetki itirazlarının hukuki yarar yokluğuna ilişkin itirazlarının değerlendirilmediğini, davanın esasına girilerek kefalete eş rızasının bulunduğuna dair belge sunmak üzere süre verildiğini, HMK’nın 164. Maddesi gereği öncelikle ön sorun niteliğindeki yetki ilk itirazı ve hukuki yarar yokluğuna ilişkin itiraz değerlendirilmeksizin karar verilmesinin doğru olmadığını, dava dilekçesinde sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığını iddia eden davacı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürülen vekaletnameye istinaden sözleşmede imzasının bulunduğunu anlayan davacı tarafın bu defa eş muvafakati bulunmadığından bahisle kefaletten kurtulmaya çalıştığını, kefaletin teşekkülü konusunda eş muvafakatinden kaynaklı eksikliğin bulunması halinde bu eksikliğin davacının kendi kusurundan kaynaklandığını, müvekkili banka harçtan muaf olduğu halde mahkemece harçtan sorumlu tutulduğunu ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili katılma yolu istinaf dilekçesinde özetle; Özel kanun hükümlerine göre kurulmuş bir kamu kurumu olan davalı bankanın kefil sıfatını kazanabilmesi için eş rızasının bulunması gerektiğini bilmemesinin mümkün olmadığını, bu sebeple dava konusu icra takibinin başlatılmasında davalının kötü niyetli olarak hareket ettiğinin kabulü gerektiğini, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince kötü niyet tazminatının reddine dair verilen hükmün kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacının icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında İİK’nın 72/3. maddesi hükmü uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Konya 4. İcra Müdürlüğü”nün …. Esas sayılı icra takip dosyasında; davalı banka tarafından aralarında davacı ile dava dışı …, … ve … aleyhine aleyhine genel kredi sözlemeleri borcuna dayalı olarak 492.153,48 TL asıl alacak, 90.273,15 TL takip öncesi işlemiş faiz, 4.153,66 TL %5 BSMV, 20.769,40 TL faiz olmak üzere toplam 607.709,69 TL üzerinden 22/10/2018 tarihinde ilamsız icra takibinde bulunduğu, davacı vekilinin yasal sürede borca ve faize itirazı üzerine takibin durduğu, takibe ve davaya dayanak olan genel kredi sözleşmesinin davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 04.02.2015 tarihinde akdedilmiş olup, genel kredi sözleşmesini davacı …’a vekaleten …’ın 600.000,00 TL kefalet miktarı ile müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla 04.02.2015 tarihinde imzaladığı, Kadıköy 23. Noterliği’nin 17.02.2010 tarih ve …. yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davacının …’a kefil olma konusunda açık yetki verdiği anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince 21/03/2019 tarihinde yapılan davalı vekilinin de hazır olduğu ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin HMK’nın 164. Maddesi anlamında ön sorun niteliğindeki yetki ilk itirazı değerlendirilmiş olmakla davalı bankanın genel müdürlüğünün adresinin Ankara’da bulunması sebebiyle İİK’nın 72/son maddesi gereği reddine karar verilmiş olduğuna göre usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Diğer taraftan her ne kadar davacı-borçlunun yasal sürede itirazı üzerine aleyhinde başlatılan dava konusu ilamsız icra takibi durmuş ise de işbu menfi tespit davasının açıldığı tarihte davacı borçlu aleyhine itirazın iptali davası açılmış olmadığından, hakkında takip başlatılan borçlu davacının takip konusu borcunun bulunmadığını kanıtlamak için İİK’nın 72/2 Maddesinde düzenlenen işbu menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Nitekim ilk derece mahkemesince bu husus gerekçeli kararda değerlendirilmiştir.
Uyuşmazlık, davaya ve takibe konu olan genel kredi sözleşmesinin TBK. 583 ve 584.maddeleri gereğince geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava ve takip dayanağı 04/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesine davacı tarafından dava dışı …’a kefil olma konusunda açık yetki veren Kadıköy 23. Noterliği’nin 17/02/2010 tarih ve …. yevmiye numaralı vekaletnamesine istinaden davacı adına vekaleten … tarafından imzalanan söz konusu genel kredi sözleşmesine ait kefalet sözleşmesinde TBK’nın 583. Maddesi gereği “müteselsil” kelimesi, kefalet tarihi “04/02/2015” ve kefalet limiti “600.000,00” TL adı geçen vekil tarafından elle yazılmış olduğu anlaşılmakla, kefalet sözleşmesinin şeklen geçerli olduğu kabul edilmiştir. Ne var ki işbu kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan emredici nitelikteki TBK’nın 584. Maddesi gereği kefaletnamenin imzalandığı tarihte evli olduğu anlaşılan davacının eş rızasını içermediğinden davacının kefaleti geçersizdir. Nitekim ilk derece mahkemesince bu konuda davalı bankaya söz konusu genel kredi sözleşmesine kefalete eş rızasını içerir belgeyi sunmak üzere ön inceleme duruşmasında verilen iki haftalık kesin sürede de davalı bankaca bu eksiklik giderilmemiştir. Her ne kadar davalı banka bu eksikliğin giderilmemesindeki kusurun davacıya ait olduğunu ve dava dilekçesinde esasen sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığını iddia eden davacının kötü niyetli olduğunu iddia etmiş ise de TBK’nın emredici nitelikteki 584. Maddesindeki hükmü gereği kefalet aktinin kurulduğu sırada akdin tamamlanabilmesi, geçerli olabilmesi için eş rızası alınması gerekli olduğundan, anonim şirket olarak kurulan dolayısıyla tacir olan davalı bankanın TTK’nın 18/2. Maddesi gereği basiretli davranma yükümlülüğüne aykırı bir şekilde TBK’nın emredici nitelikteki kefaletin geçerliliği için eş rızasını alma yükümlüğünü gözetmeksizin kefalet akdini imzalamasında kusur davalı bankaya aittir. Yine, kefalette eş rızasının aranmasına ilişkin bu hükmün emredici niteliği gereği mahkemece re’sen gözetilerek bulunmaması halinde somut olayda olduğu üzere kefalet sözleşmesinin geçersizliğine karar verilmesi de yerindedir.
Davalı banka aleyhine bakiye nispi karar harcına hükmedilmesinde de usul ve yasaya aykırılık söz konusu değildir.
Davacı vekilinin katılma yolu ile istinafı kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi ilişkindir. Gerçekten de İİK’nın 72/3. Maddesi hükmü gereği kesinleşen icra takibinden sonra açılan işbu menfi tespit davasında davacı vekili dava dilekçesinde kötü niyet tazminatı isteminde bulunmuştur. İİK’nın 72/5. Maddesi gereği menfi tespit davasının kabulü halinde, eş deyişle davacının kesinleşen icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi halinde davacı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için işbu madde hükmü uyarınca davacı aleyhine dava konusu icra takibinin kötü niyetli olarak başlatıldığı ispatlanmamıştır. TBK’nın emredici nitelikteki kefalette eş rızası bulunma koşulunun dava ve takip dayanağı genel kredi sözleşmesine kefalete ilişkin kefaletnamede gerçekleşmemesi ise başlı başına icra takibinin kötü niyetli başlatıldığını kanıtlamaya yetmez. Bu sebeple davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf, davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf başvuru kanun dilekçelerinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf, davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf, davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvuran davalı taraftan taraftan alınması gereken 41.512,64 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta peşin alınan 10.378,16 TL’nin mahsubu ile bakiye 31.134,48 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvuran davalı taraftan taraftan alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/09/2021

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.