Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1603 E. 2021/1504 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2019
NUMARASI …
….
KARAR TARİHİ : 09/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2021

Taraflar arasındaki limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemiyle açılan asıl dava ile şirket müdürünün azli ve şirkete kayyım atanmasına ilişkin birleşen 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas, ortaklıktan çıkarılma istemiyle açılan ve birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas, şirket müdürünün azli ve kayyım atanmasına ilişkin birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 Esas, ortaklıktan çıkarılmaya ilişkin Birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 Esas sayılı rücuan tazminat istemine ilişkin asıl ve birleşen davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı limited şirketin feshi istemiyle açılan davanın reddine, birleşen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas sayılı davanın kabulü ile davalı şirket müdürlüğü görevinden azline, kayyım atanması talebinin reddine, birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı davada davalının şirket ortaklığından çıkarılması davasının reddine, birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 Esas sayılı dosyada davacının şirket müdürünün azli istemiyle açtığı davada aktif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine, davalı şirket ortağının şirketten çıkarılması istemiyle açılan birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 Esas sayılı davada davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine dair verilen hükme karşı asıl ve birleşen davalarda davalı-davacı şirket vekili tarafından istinaf ile asıl ve birleşen davalarda davalı-davacı … vekili tarafından katılma yolu ile süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 2004 yılında kurulan davalı şirketin %50 hissesinin davacıya, %50 hissesinin ise davalı …’e ait olduğunu, ana sözleşme ile müdür seçilen …’ün şirket ortağı davalı …’ün kardeşi olduğunu, şirketin uzun süre sorunsuz olarak faaliyette bulunduğunu, son zamanlarda ise davalı … ile kardeşi şirket müdürünün, ortaklar kurulu tarafından karar alınarak işlem yapılması gereken hususlarda karar alınmadan iş ve işlemler yaptığını, bu bağlamda şirketin yeni adresinde kiralanan taşınmaz üzerinde yeni bir hastane yapıldığını, şirketin aktifinden devamlı dava dışı firmalara nakit aktarımı yapıldığını, nakit paraların İMKB’de değerlendirildiğini, duyumlara göre de 50.000,00 TL zarar edildiğini, usulüne uygun olarak ortaklar kurulunun toplantıya çağrılmadığını, ortaklar kurulu tarafından şirket müdürünün ibra edilmemesine rağmen şirket müdürünün hareketlerine devam ettiğini, şirket müdürünün hesap vermediğini, şirket müdürü tarafından kendi şirketi adına … ve … patent başvuruları yapıldığı gibi başvuru masraflarının da davalı şirketçe karşılandığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı …, davacı iddialarının yerinde olmadığını, şirket sermayesinin tamamının ödendiğini, ancak davacının teminat yatırması gerektiğini belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, davacının yapılan bütün iş ve işlemlerden haberi olduğunu, davacının iddia ettiği yeni bina kiralanması olayının doğru olduğunu, kiralanan binanın hastane kurmaya son derece elverişli bina olduğunu, kısa sürede de inşaat işine başlandığını, binanın iç duvarlarının tamamlanması ile yeni hastane binasına ruhsat alındığını, şirketin borsada değerlendirilen paralarla ilgili bankada hesap bulunduğunu, paraların en verimli şekilde kullanıldığını, patent başvurularında tescil edilen isimlerin şirket adına olduğunu beyan ederek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas sayılı dosyasında;
DAVA
Davacı vekili, …’nin %50 ortağı olduğunu, ortak olmayan davalının ana sözleşme ile şirket müdürü seçildiğini, şirket müdürünün diğer ortağın kardeşi olduğunu, ortaklar kurulu kararı olmadan iş ve işlemler yapıldığını, ana sözleşme değişikliği yapılmadığını, keşide olunan ihtarnameye rağmen kar payı dağıtılmadığını, davalı müdürün şirket işlemleri ile ilgili hesap vermediğini, iddia ederek haklı nedene dayalı olarak davalı şirket müdürünün müdürlükten azli ile şirkete kayyum atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iddiaların yerinde olmadığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı dosyasında;
DAVA
Davacı şirketin 23/06/2004 tarihinde kuruluşunu tamamlayarak ticaret siciline kaydının yapıldığını, ortakların 01/06/2017 tarihli kararla şirket sermayesini arttırma kararı aldıklarını, ancak ortakların nakit olarak ödeyecekleri sermayenin 45.000 TL’lik bölümünü ödemediklerini, şirket ortağı …’ün yapılan çağrı üzerine süresinde arttırılan şirket sermayesini nedeniyle hissesine düşen miktarı ödediğini, fakat davalıya usulüne uygun iki defa ihtar yapılmasına rağmen sermaye arttışı ile ilgili ödeme yapmadığını belirterek davalı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili, TTK’nın 504/1 maddesine göre davacı şirketin tek ortaklı olarak faaliyetine devam edemeyeceğini, ortaklar kurulu kararı alınmadan bu davanın açılamayacağını, müvekkilinin şirkete sermaye koyma borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddine, dava dosyasının birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 Esas sayılı dosyasında;
DAVA
Davacı …Ltd. Şti. Adına yasal denetçi …, şirketin yasal denetçisi olarak vermiş olduğu dilekçe ile davacı şirketin iki ortaklı olduğunu, birinin kendisi, diğerinin ise dava dışı … olduğunu, ana sözleşme ile atanan şirket müdürü davalının diğer ortağın kardeşi olduğunu, şirketin feshi ve tasfiyesi için açılan davanın derdest bulunduğunu, şirket müdürünün azli konusunda 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın, şirket ortaklığından çıkarılması konusunda kendisi aleyhine Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın, Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesindeki dava ile birleştirildiğini, şirket müdürünün azli istemiyle davanın açıldığı tarihinden bugüne kadar olan olayların dava konusu edildiğinden önceki açılan dava ile derdestliğin söz konusu olmadığını, şirket müdürü davalı ile dava dışı ortağın kaçak inşaat yaparak şirketin parasını kaçak inşaata harcayıp yıkım kararına maruz kalınması nedeniyle para cezası ödendiğini ve cezai yönden Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2012/548 Esas sayılı kamu davası açıldığını belirterek davalı şirket müdürünün azline karar verilmesini, ayrıca dava dosyasının birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, iddiaların yerinde olmadığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 Esas sayılı dosyasında;
DAVA
Davacı vekili, şirketin feshi ve tasfiyesi yönünde 9. Asliye Ticaret Mahkemesine, şirket müdürünün azli ve kayyum tayini hakkında Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesine, şirket ortaklığından çıkarılma hususunda Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesine, şirketin feshi ve tasfiyesi yönünde Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesine, şirket müdürünün azli hususunda 6. Asliye Ticaret Mahkemesine açılan davaların Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/491 Esas sayılı dosyası ile birleştirildiğini, 818 sayılı Borçlar Kanununun 530 ve 531.maddesi, Yeni Türk Borçlar Kanununun 630 ve 631. maddeleri, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Yeni Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri gereğince şirkete ortak olması nedeniyle yasal denetçi ortak olarak iş bu davayı açma hakları bulunduğunu, kendisi ile davalı …’ün şirketin %50’şer ortağı olduklarını, …’ün ise şirket müdürü olduğunu, şirket ortağı tarafından yeni müdür seçiminin reddedildiğini, reddedilmesi nedeniyle şirketin müdürsüz kaldığını, sahte evraklarla kendisini sahte müdür, müdürler kurulu başkanı, eski müdür davalıyı sahte müdür seçtiğini, sahte evraklarla, sahte yolsuz tescil işlemleri yaptığını, sahte yönetimlerine devam ettiğini, bu hususların da davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına haklı sebep olduğunu, şirketin davalılar tarafından zarara uğratıldığını belirterek davalı … …’ün haklı nedenle şirketten çıkarılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 TL zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalılar vekili, davacının iş bu davayı açamayacağını, yasal dayanağının bulunmadığını, tazminat istemine ilişkin olarak aynı gerekçelerle aynı kişilere karşı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/456 Esasında görülmekte olan davanın açıldığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İş bu davada sorumluluk davasına ilişkin bölüm tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydı yapılmış, çıkma ve çıkarılmaya yönelik dava iş bu dosyada görülerek sonuçlandırılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; davalı şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirecek yeterli ve somut nedenlerin varlığının ispatlanamadığı, birleşen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/252 esas sayılı dosyasında davalı … 23/06/2004 tarihinde ilk on yıl için ana sözleşme ile müdür seçilmiş olup, ana sözleşmede müdürün azli konusunda özel bir düzenleme olmayıp uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak 6762 sayılı TTK’nun 543.maddesinin yollama yaptığı TTK’nun 161 ve 162.maddelerine göre haklı sebeplerin varlığı halinde ortak olmayan müdürün mahkeme kararı ile azledilebileceği, bilirkişi raporunda belirtilen müdürün imar mevzuatına aykırı davranışları nedeniyle şirkete idari para cezasının tatbik edilmesi, davacının bilgi edinme taleplerinin cevapsız bırakması, şirketin iştigal konusu kapsamında olmayan borsa yatırımı yapması ve bundan dolayı şirketin zarara uğraması, şirket müdürünün şirket markasını kendi adına tescil ettirmek üzere başvuruda bulunması, müdürün kanunen görevli bulunmasına rağmen, ortaklar olağan genel kurulunu talebe rağmen toplantıya çağırmaması, şirket tasarruflarındaki değerlerin müdür tarafından kendi adına işletildiği ve müdürün ortaklara farklı davrandığı iddiaları haklı neden olup, birleşen bu dava yönünden müdürün azline karar vermek gerektiği, davacı şirkete kayyum atanmasını da talep etmiş ise de ortakların bir araya gelip müdür atamadıkları taktirde mahkemece ancak kayyum atanabileceğinden bu aşamada şirkete kayyum atanması talebinin yerinde olmadığı, birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 Esas sayılı dosyasında şirketin denetçisi olarak … şirket müdürünün azli, hak ve yetkisinin kaldırılması ve kayyum tayini, birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 Esas sayılı dosyasında da şirketin denetçisi sıfatı ile … tarafından tefrik olunmayan davada diğer ortağın şirketten çıkarılmasını talep etmiş ise de; davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 548/2.maddesi ve 531. Maddele hükümleri gözetildiğinde; davacı …’nın bu hükme göre ortak sıfatı ile bilgi alma hakkı ve ayrıca sorumluluk davası açma hakkı mevcut ise de; bu maddeye göre davacı ortağın denetçi sıfatı ile şirketin müdürünün azli ve ortağın şirketten çıkarılması davasını açamayacağı anlaşılmış olmakla birleşen bu davaların aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği, birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı dosyasında davalı ortağın sermaye koyma borcunu yerine getirmediğinden şirketten çıkarılması talep edilmiş ise de 6762 Sayılı TTK’nun 536.maddesine göre ortaklar kurulu kararı alınmadan şirkete sermaye koyma borcu yerine getirilmediği iddiasıyla dava açılamayacağından açılan iş bu davanın da aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle şirketin feshi ve tasfiyesine yönelik asıl davada fesih ve tasfiye şartlarının oluşmaması nedeniyle, birleşen 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas, birleşen 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 esas, birleşen 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 esas sayılı dosyalarında müdürün azline ve kayyum atanmasına yönelik davalarda davacının aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle reddine, birleşen 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas sayılı dosyada şirket müdürünün azline yönelik talebin kabulüne, kayyum atanması talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı-davacı …Ltd. Şti. İstinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl dava yönünden; davacının TTK’nın 636/3. Maddesi uyarınca şirketten çıkarılmasına karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, birleşen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas sayılı dava dosyasında; alınan bilirkişi raporlarında şirket müdürünün azlini gerektirecek bir sebep bulunmadığı belirtildiği halde şirket müdürünün azline karar verilmesinin hatalı olduğunu, 20.06.2014 tarihinde yapılan genel kurulda … yeniden ve 10 yıllığına şirket müdürlüğüne getirildiğine göre şirket müdürlüğünden azil kararının hukuki dayanağının kalmadığını, birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/261 Esas sayılı dava dosyasında alınan bilirkişi raporuna göre sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen şirket ortağı …’nın şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin açılan davanın reddine karar verilmesinin de doğru olmadığını, sonuç olarak şirketin feshi istemiyle açılan davanın reddine, Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas sayılı şirket müdürünün azli istemiyle açılan davanın kabulü ile şirket müdürünün müdürlükten azline ilişkin ve Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı davacı şirket ortağı …’nın ortaklıktan çıkarılması davasının reddine ilişkin mahkeme kararlarının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; hakkında ceza mahkumiyet kararları bulunan davalı … hakkında ticaret hukuku uzman…. raporu doğrultusunda şirketin feshi istemiyle açılan davada ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi gerekirken ya da şirketin feshine karar verilmesi gerekirken, alınan bu rapordaki gerekçenin şirket müdürünün azline karar verilmesinde kullanıldığını, zira bütün hukuka aykırı işlem ve eylemlere şirket ortağı …’ün de iştirak ettiğini, ceza mahkemesi kararlarında da anılan ortağın iştiraken suçlu bulunduğunu, davalı şirket müdürünün her işlemine iştirak ettiğini, şirketin kaçak/yolsuz 6.536.572,00 TL aktiften çıkarılan yatırıma ilişkin bilirkişi kurulu raporunun karara yazılmadığını, sadece idari para cezasının belirtildiğini, dosyaya sunulan üç ayrı ilamın, ceza mahkemelerince verilen mahkumiyet kararlarının, bilirkişi raporlarının, idare mahkemesi kararlarının yazılmadığını, ticaret hukuku uzmanı Prof. Dr …’nin raporunun karara yazılmadığını, bu sebeple asıl davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, birleşen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas sayılı dava dosyasının da tam kabulü gerektiğini, şirkete kayyım atanması gerekirken bu yöndeki istemin reddinin doğru olmadığını, şirket ortaklarının bu durumda şirket müdürü seçmelerinin mümkün olmadığını, bu davada kayyım tayini isteminin reddine karar verildiği gerekçesiyle davalı lehine vekalet ücreti takdirinin de hatalı olduğunu, davada müvekkili lehine yargılama giderine hükmedilmemiş olmasının da hatalı olduğunu, birleşen Ankara 2. ATM’nin 2010/261 Esas sayılı müvekkili ortağın şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin dava dosyasının tam reddi gerektiğini, davanın usulden ve esastan reddi gerektiğini, ret gerekçelerinin eksik olduğunu, nitekim ret gerekçelerinin Prof. Dr. …’nin raporunda ayrıntılı olarak açıklandığını, davacı şirket müdürünün gerekse diğer ortak …’ün şirketin sermayesi 2.000.000,00 TL’ nin tamamen yatırıldığına dair asıl dava cevap dilekçelerinde açık beyanları gözetildiğinde davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulüne aykırı olduğunu ve tacir olmayan müvekkili ortağa karşı bu kayıtlara dayanılamayacağını, müvekkilinin şirketten 94.000,00 TL alacağı bulunduğu dikkate alındığından takas definin haklı olduğu ve takas beyanı ile sermaye koyma borcunun yerine getirilmiş olduğunu, ortaklar genel kurul kararı alınmaksızın bu davanın açıldığını, tüm bu gerekçelerin davanın reddi gerekçesi olarak yazılması gerektiğini, bu davada müvekkili lehine yargılama giderine hükmedilmemiş olmasının da doğru olmadığını, birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/261 Esas sayılı davasının da tam kabulü gerektiğini, bu davanın şirket lehine ortak … tarafından açıldığı açık olduğu halde karar başlığı, içeriğinin ve sonucunun çelişik olduğunu, zira şirket müdürünün azli istemiyle şirketin sona yazıldığı Ankara 7. ATM’nin 2010/252 Esas sayılı dava dosyasının kabulüne karar verilirken şirketin başa yazıldığı iş bu davada davanın reddine karar verilmiş olmasının çelişkili olduğunu, müvekkili ortağın bu sıfatla sorumluluk davası açabileceği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 Esas sayılı dava dosyasının da tam kabulü gerektiğini, ayrıca bu davada karar başlığında bir kısmı tefrik edilen sorumluluk davası tarafları ile ortaklıktan çıkarılması davası tarafları karıştırılarak ortaklıktan çıkarma davasında ortak olmayan azledilen müdür …’ün adına da yer verilmesi ve davanın reddi ile onun lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, zira ortaklıktan çıkarma davasında …’ün taraf olmadığını, tefrik edilen sorumluluk davasında adı geçenin taraf olduğunu, birleşen Ankara 7. ATM’nin 2010/252 esas sayılı şirket müdürünün azli istemiyle açılan davada şirket müdürünün yeniden seçildiği iddiasının doğru olmadığını, zira yeni müdürlük iddiasının sahtecilik sebebiyle yok hükmünde olduğunu, Ankara 12. ATM’nde 2014/834 Esas sayılı sahtecilik davasının devam ettiğini, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle asıl ve birleşen davalarda ilk derece mahkemesince verilen kararların kaldırılarak yeniden karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl dava, limited şirketin fesih ve tasfiyesi, birleşen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas sayılı davada, davalı şirket müdürünün müdürlükten azli ile şirkete kayyım tayini, birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı davanın şirket ortaklığından çıkarılması, birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/335 Esas sayılı davanın davacı şirket adına yasal denetçi sıfatıyla açılan davalı şirket müdürünün müdürlükten azli, birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 Esas sayılı davanın davacı şirket adına yasal temsilci sıfatıyla davalı şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davalı limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemiyle açılan asıl davanın reddine, birleşen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/252 Esas sayılı dava dosyasında davalı şirket müdürünün azline, şirkete kayyım atanması talebinin reddine, birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı şirket ortaklığından çıkarma davasının, birleşen 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 esas ve birleşen 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/376 esas sayılı dosyalarında ayrı ayrı aktif husumet yokluğu sebebiyle davaların reddine karar verilmiştir.
1) Asıl davada davacı ve davalı şirket vekilinin istinaf başvuruları değerlendirilecek olursa;
Asıl davada davalı birleşen davada davacı …Ltd. Şti.’nin davacı … ve davalı … %50 şer hisse sahibi olup şirket iki ortaklıdır. Davalı … … şirketin 21.06.2004 tarihli ana sözleşmesi ile ilk 10 yıl için münferiden davalı şirketi temsile yetkili olarak atanmış olup görev süresi 23.06.2014 tarihinde sona erecektir.
Davalı limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemiyle açılan asıl davada, ilk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan 3 ayrı bilirkişi raporu özetlenmiş olup yargılama sonunda şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, Anayasa’nın 141/3. maddesi, “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” buyurucu hükmünü içermektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de, hükmün kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, (c) bendine göre, mahkeme kararlarında tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, ve delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler açıkça gösterilmesi gereklidir. O halde Mahkemece davacı vekilinin davalı limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemi hakkında anılan Yasa hükmünde belirtilen hususları ve sonucu kapsayacak şekilde bir karar verilmesi gerekirken davacı tarafından şirketin feshi için haklı sebep oluşturduğu ileri sürülen iddialar, davalının savunması ile tarafların sunmuş oldukları deliller ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları karar yerinde tartışılmaksızın, yazılı şekilde salt limited şirketin feshi istemiyle açılan asıl davanın reddine karar verilmesi Anayasa’nın 141. ve HMK’nın 297.maddesi hükmüne aykırılık oluşturmaktadır. Bu şekilde gerekçesiz karara yönelik istinaf incelemesi yapılması mümkün değildir. Açıklanan bu sebeplerle HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık hususu yönünden yapılan inceleme sonunda asıl davada davacı ve davalı şirket vekilinin istinaf istemlerinin kabulü gerekmiştir.
2-Birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı dava dosyasına yönelik davacı şirket ile davalı vekilinin istinaf başvurularının incelenmesine gelince;
6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesini içermektedir. Anılan hüküm kamu düzenine ilişkin olup, re’sen gözetilmesi gerekir.
Davacı şirket tarafından davalı şirket ortağı …’nın şirkete sermaye koyma borcunu yerine getirmediği iddiasıyla ortaklıktan çıkarılması istemiyle açılan davada ilk derece mahkemesince 6762 Sayılı TTK’nun 536.maddesine göre ortaklar kurulu kararı alınmadan şirkete sermaye koyma borcu yerine getirilmediği iddiasıyla dava açılamayacağından açılan iş bu davanın da aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği gerekçede kabul edildiği halde hükümde davanın aktif dava ehliyeti var olduğu kabul edilir şekilde davalının şirketten çıkarılma talebinin reddine karar verilmiştir. Bu durum ise gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşmasına sebep olup HMK’nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
3) Birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 Esas sayılı dava dosyasında verilen karara karşı davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin incelenmesinde;
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 543. Maddesi (6102 sayılı TTK’nın 630/2. Maddesi) yollamasıyla aynı Yasa’nın 162. Maddesi hükmü uyarınca iki ortaklı davalı limited şirketin ana sözleşmesiyle müdür olarak tayin edilen davalı ortağın müdürlükten azli, haklı sebebin varlığı halinde mahkemeden talep edilebilecektir. Nitekim davacı … tarafından dava dilekçesinde “ortak/temsilen/denetçi ” ibarelerine yer verilmek suretiyle davalı şirket müdürü …’un limited şirket müdürlüğünden azline karar verilmesini talep etmiştir. Dava dilekçesi sadece talep sonuç kısmı ile değil bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Dava dilekçesinde davacının açıkça “ortak” sıfatıyla da işbu davayı açtığını bildirdiği, dolayısıyla işin esasına girilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği gözetilmeksizin ilk derece mahkemesince yanılgılı değerlendirme davacı ortağın denetçi sıfatı ile şirketin müdürünün azli davasını açamayacağı gerekçesiyle husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin asıl ve birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı dava dosyasında verilen kararlara karşı istinaf başvurularının HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık hususu yönünden yapılan inceleme sonunda ayrı ayrı kabulüne, ayrıca, birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 Esas sayılı dava dosyasında istinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kaldırma sebep ve şekline göre davalı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, kaldırma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin istinaf başvuru dilekçelerine konu asıl ve birleşen davalarda verilen kararlara ilişkin öteki istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, anılan asıl ve birleşen dava dosyalarının HMK’nın 353/1-a-6. maddesine göre yeniden esası hakkında bir karar verilmek üzere mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin asıl davada ve birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı dava dosyasında istinaf başvurularının HMK’nın 355. Maddesindeki kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme sonunda, birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 Esas sayılı dava dosyası bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2- Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.05.2019 tarihli ve 2011/491 Esas-2019/393 sayılı kararının asıl dava ile birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/261 Esas sayılı dava dosyasında ve birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/335 Esas sayılı dava dosyasında verilen kararların KALDIRILMASINA,
3-Asıl ve anılan birleşen davaların yeniden görülmesi için dava dosyalarının ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre taraf vekillerinin istinaf başvuru dilekçelerine konu asıl ve birleşen davalarda verilen kararlara ilişkin öteki istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına,
5-Davacı vekili tarafından peşin yatırılan toplam 222 TL (44,40 x 5), davalı tarafından yatırılan 133,2 TL (44,40 x3) istinaf maktu karar harçlarının talepleri halinde kendilerine iadesine,
6-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından başvuran taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca tarafların yokluğunda kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/12/2021

….

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.