Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1568 E. 2022/1744 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2019/1568 Esas 2022/1744 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1568
KARAR NO : 2022/1744

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :26/06/2019
NUMARASI :2017/40 Esas 2019/552 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/01/2017
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/12/2022

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının …. Şti. ile …. …firmalarının elemanı olarak İsrail’de çalıştığı döneme ilişkin ödenmeyen alacakları nedeniyle Ankara 11. İş Mahkemesi’nde dava açıldığını, davanın açıldığı tarihten sonra davalı … … Ltd. Şti.’nin alacaklılarının takibinden kurtulmak amacıyla 2-3 ay gibi kısa aralıklarla iki, üç kez isim değiştirip daha sonra tasfiyeye girdiğini, tasfiye olurken devam eden işçilik alacağı davasında bu durumun celselerde sözlü olarak ve dosyaya sunulan dilekçelerde saklandığını, isim değişikliklerine rağmen sunulan dilekçelerde …. … Ltd. Şti. isminin kullanılmaya devam edildiğini, Ankara 11. İş Mahkemesi’nin 2010/445 esas sayılı dosyasının 26/11/2015 tarihinde karara çıktığını, 2015/1163 sayılı kararın Ankara 14. İcra Müdürlüğü’nün 2016/498 sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, takibin kesinleştiğini, firmanın borcunu neden ödemediği araştırıldığında en son … … Ltd. Şti. ismi ile tasfiyeye girdiği ve tasfiyesinin kesinleştiğinin öğrenildiğini, tasfiye memurunun şirketin tasfiye işlemlerini hukuka aykırı olarak tamamladığını, yerleşmiş yargı içtihatları ve TTK hükümlerine göre tasfiye memurlarının, kanuna, esas sözleşmeye, iş görme şartlarını tespit eden diğer hükümlere aykırı hareket ederek 3. şahısları veya şirket ortaklarını zarara uğratırlarsa kusursuzluklarını ispat etmedikçe bundan sorumlu olacaklarını, davalı tasfiye memurunun alacağın tahsil edilememesinde sorumlu olduğunu iddia ederek tasfiye memurluğu görevinin kötüye kullanılması nedeniyle davalının sorumlu olduğu güncel 80.000,00 TL alacağın temerrüt tarihi 16/08/2018 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın alacağının kesinleşmiş bir alacak olmadığını, Ankara 11. İş Mahkemesi’nin 2010/445 esas 2015/1163 karar sayılı dosyasının temyiz aşamasında olduğunu, bu sebeple ortada şeksiz ve şüphesiz bir alacak varmış gibi bahsetmenin hukuken mümkün olmadığını, müvekkilinin sonradan tasfiye memuru olarak görev yaptığı … İnş. firmasına husumet düşmeyeceğini ve böyle bir alacaktan mesul bulunmayacağını, tasfiye memuru olan müvekkilinin ticaret sicil gazetesinde gerekli tüm ilan ve bildirimlerde bulunduğunu ancak davacı tarafından herhangi bir müracaat yapılmadığını, tasfiye edilen şirketin ihyasına ilişkin dava açılmadan, iş mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklenilmeden, kararda …. Ltd. isimli yurt dışı firmasının da müteselsil sorumlu tutulduğu ve alacağın bu davalıdan tahsil imkanı bulunduğu gözetilmeden yani zararı oluşmadan dava ikame etmesinde hukuki yararının olmadığını, müvekkilinin böyle bir ihtilaflı alacaktan haberi olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı tazminat davası olup, TTK’nun 553. maddesi uyarınca; tasfiye memurunun kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusuruyla ihlal etmesi halinde sorumlu olacağı, işbu davada şirketin tasfiyeye girdiği, davalının tasfiye memuru olarak atandığı, tasfiye memuru olarak alacaklılara ilişkin ticaret sicil gazetesinde ilanların yaptırıldığı, davanın şirket vekilince takip edilip, karardan sonraki aşamada silinme durumunun bildirildiği, davalı tasfiye memuruna kusur izafe edecek bir durumun olmadığı ve kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı şirkete karşı Ankara 11. İş Mahkemesinin 2010/445 Esas sayılı dosyasında açtığı dava devam ederken şirketin tasfiyeye girdiği ve davalının tasfiye memuru olarak atandığı, tasfiye işlemleri devam ettiği halde, davalının TTK.nun 541 maddesi uyarınca alacaklıları davet etmediği gibi şirketin tasfiye halinde olduğunu gizlediğini, ayrıca TTK.nun 533/2 maddesinin amir hükmüne rağmen şirket isminin başına”tasfiye halinde” ibaresini eklemediğini, isim değişikliğini mahkemeden gizleyerek şirketin eski isminin kullanılmaya devam edildiğini, şirketin hiçbir haklı neden olmadığı halde alacaklılarının takibinden kurtulmak amacıyla kısa sürede iki kere isim değiştirdiğini, davalı tasfiye memurunun şirketin tasfiye halinde olduğunu ve değişen isimlerini mahkemeye bildirmediğini, TTK.nun 541/3 maddesindeki şirketin, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak tutarda paranın notere tevdi edileceği hükmüne rağmen paranın depo edilmeyerek müvekkilinin alacağının tahsiline bilerek engel olunduğunu, davalının aynı zamanda şirket ortağı olması ve şirket alacaklılarından kurtulmak için yaptığı diğer işlemler birleştirildiğinde davalının alacaklıları zarara uğratmak kastıyla görevini kötüye kullandığının açık olduğunu, yasanın açık ihlallerine rağmen mahkemece, davalının alacaklıları davet için ilam verilmesi yeterli bulunularak kusurlu olmadığının kabulü hukuka aykırı olduğunu, davalının mahkemece verilen kesin mehile rağmen tasfiye bilanço örneği ve şirket defterlerini de sunmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı tasfiye memurunun 6102 sayılı yasanın 541. maddesinin yollaması ile aynı yasanın 553. maddesine göre tazminat sorumluluğu iddiası ile açılan alacak talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, Ankara 11. İş Mahkemesinin 2010/445 2015/1163 Esas sayılı dosyası, Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/498 Esas sayılı dosyası vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Davalının tasfiye memuru olarak atandığı …. Şti.’nin ticaret sicil özetinin incelenmesinde; şirketin 09/04/2003 tarihinde …. Şti. unvanı ile ticaret siciline tescil edildiği, 20/02/2013 tarihinde unvan değiştirerek … …. Şti. unvanını aldığı, yine 18/04/2013 tarihinde unvan değiştirerek …. Şti.unvanını aldığı, şirketin 27/12/2013 tescil tarihi itibariyle tasfiyeye girdiği, tasfiye memurluğuna davalı …’ın atandığı, 11/04/2016 tarihli kararla tasfiye kapanışı yapıp 22/04/2016 tarihinde sicilden silindiği anlaşılmıştır.
Ankara 11. İş Mahkemesi’nin 2010/445 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı … tarafından davalı …. Şti. ile …. …hakkında alacağın tahsili istemiyle 06/05/2010 tarihinde dava açıldığı, yapılan yargılama sonucu 26/11/2015 tarih 2015/1163 sayılı kararla davanın kabulüne, toplam 49.382,99 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği, kararın Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 14/02/2019 tarih 2016/5893 esas 2019/3281 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği görülmüştür.
Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/498 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından …. Şti. ile …. …şirketine karşı 08/01/2016 tarihinde Ankara 11. İş Mahkemesinin 2010/445 Esas sayılı ilamına dayanılarak toplam 60.036,30 TL alacağın tahsili amacıyla ilamlı icra takibi başlatıldığı, borçlu …. Şti. gönderilen icra emrinin 13/01/2016 tarihinde şirketin tanınmadığından bahisle bila tebliğ iade edildiği, icra müdürlüğünce yapılan adres araştırmasında borçlu şirketin unvanının değiştiğini ve tasfiyeye girdiğinin tespit edildiği, borçlu şirketten herhangi bir tahsilat yapılamadığı görülmüştür.
…. … … Ltd. Şti.’nin tasfiye sürecine ilişkin belgelerin incelenmesinde, tasfiye sürecinde 1., 2. ve 3. ilanların sırasıyla 02/01/2014, 09/01/2014 ve 16/01/2014 tarihli ticaret sicil gazetelerinde yayınlandığı ve 02/05/2016 tarihinde de tasfiye kapanışının yapılarak sicil kaydının silindiğinin ilan edildiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre şirket tasfiyesi, şirket mal varlığının paraya çevrilerek alacaklı 3. kişilerle şirket arasındaki ilişkilerin sona erdirilmesi, varsa artan kısmın şirket ortakları arasında paylaştırılması ve şirket unvanının ticaret sicilinden silinmesi sürecini ifade eder. Tasfiye sürecini genel olarak yürütmeye yetkili kişiler ise tasfiye memurlarıdır.
Tasfiye memurlarının yerine getirmesi gereken görevler Türk Ticaret Kanununun ilgili maddelerinde belirtilmiş olup, TTK.nun 541/3 maddesinde de tasfiye memurlarının, şirketin henüz muaccel olmayan ve hakkında uyuşmazlık bulunan borçları yeterli güvence ile teminat altına alınmadıkça veya şirket varlığının pay sahipleri arasında paylaşımı bu borçların ödenmesi şartına bağlanmadıysa, söz konusu borcu karşılayacak tutarda parayı notere depo ettireceği düzenlenmiştir. Tasfiye memurları, şirket aktiflerini paraya çevirmek ve şirket borçlarını, bu borçların ilk tasfiye bilançosundan ve alacaklılara yapılan çağrı sonucunda anlaşılan duruma göre şirket malvarlığından fazla olmadığı belirlenmiş ise ödemek zorundadır. Borçlar ödenip pay bedelleri geri verildikten sonra genel kurul kararı ile pay sahiplerine ödedikleri sermaye ve imtiyaz hakları oranında dağıtım yapılır(TTK 543/1). Tasfiye memurları tasfiye sonunda ticari defterler ve diğer belgeleri (tasfiye işlemleri de dahil) TTK.nun 82. maddesi kapsamında 10 yıl saklamakla yükümlüdürler. Tasfiye memurları, tasfiye sürecinde alacaklıların çağrılması ve korunmasına ilişkin TTK.nun 541 ve ihtilaflı bulunan alacakların karşılığının notere depo ettirilmesine ilişkin 541/3 maddesine aykırı davranan şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı kusurlarıyla verdikleri zararlar nedeniyle sorumludurlar.
Nitekim dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın limited şirketlere ilişkin 644.maddesine atfı ile tasfiye memurlarının sorumluluğuna ilişkin uygulanması gereken TTK’nın 553.maddesinde tasfiye memurları kanundan ve esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri takdirde alacaklılara verecekleri zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir.
Madde metninden de anlaşılacağı üzere tasfiye memurlarının sorumluluğu bir çeşit kusur sorumluluğu olarak düzenlenmiştir. Tasfiye memurlarının sorumlu tutulabilmesi için kanundan ve esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmemiş olmaları ve bu yerine getirmeme olgusunun da kusurlarıyla oluşması gerekir. Tasfiye memurlarının sorumlu tutulabilmeleri için görevlerini kusurlarıyla ihlal etmeleri yeterli olmayıp aynı zamanda bu kusurlu eylem nedeniyle bir zararın doğmuş olması gereklidir. Kusur ve eyleme rağmen zarar doğmamış ise tazminattan söz edilemez.
Davacının, davalı tasfiye memurundan uğradığını iddia ettiği zararı talep edebilmesi için, öncelikle dava dışı borçlu tasfiye halinde …. Şti.(eski unvanı …. Şti.)’nden alacaklı olduğunu ve var olan alacağını davalının kusuru nedeniyle borçlu şirketten tahsil edemediğini ispatlaması gereklidir.
Somut olayda, Ankara 11. İş Mahkemesinin 2010/445 Esas 2015/1163 Karar sayılı dosyası ile de tespit edildiği üzere davacının 09/04/2003 tarihinde …. Şti. unvanı ile ticaret siciline tescil edilen ve 20/02/2013 tarihinde unvan değiştirerek … …. Şti. unvanını alan, yine 18/04/2013 tarihinde unvan değiştirerek …. Şti.unvanını alan ve aralarında organik bağ bulunan İsrail’de kurulu …. …şirketinde 26/04/2006-26/04/2007 ve 14/11/2007-14/11/2008 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığı, bu dönemlere ilişkin işçilik alacağının tahsili amacıyla 06/05/2010 tarihinde Ankara 11. İş Mahkemesinin 2010/445 Esas sayılı dosyasında dava açtığı, söz konusu davanın yargılaması devam ederken şirketin 2013 yılında kısa aralıklarla iki kere unvan değiştirerek 27/12/2013 tescil tarihi itibariyle tasfiyeye girdiği, tasfiye memurluğuna davalı …’ın atandığı, 11/04/2016 tarihli kararla tasfiye kapanışı yapıp 22/04/2016 tarihinde sicilden silindiği, Ankara 11. İş Mahkemesinde görülen dava ve karar tarihi olan 26/11/2015 tarihi itibariyle ve hatta ilamın davacı tarafından icra takibine konu edildiği 08/01/2016 tarihinde tasfiye sürecinin devam ettiği, yargılama sırasında şirketin unvan değişikliklerinin mahkemeye bildirilmediği, iş mahkemesi kararına karşı …. Şti. adına tasfiye memuru sıfatıyla davalı … tarafından vekaletname verilen Av. …tarafından temyiz dilekçesi sunulduğu, böylelikle davalının Ankara 11. İş Mahkemesindeki davadan haberdar olduğunun anlaşıldığı gibi aksinin kabulü halinde de davalının şirket alacaklarının tespiti hususunda üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği,davacı tarafından Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/498 Esas sayılı dosyasında …. Şti.ne karşı başlatılan icra takibinde borçlu …. Şti. gönderilen icra emrinin 13/01/2016 tarihinde şirketin tanınmadığından bahisle bila tebliğ iade edildiği ve borçlu şirketten herhangi bir tahsilat yapılamadığı, böylelikle daha önceden davacının mahkeme ilamı ile hüküm altına alınan işçilik alacaklarını davalının kusuru ile borçlu şirketten tahsil edemeyerek zarara uğradığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Davalı yanca, tasfiye sırasında Ankara 11. İş Mahkemesinin 2010/445 Esas sayılı dosyasının temyiz aşamasında olduğu, kesinleşmiş bir alacağın bulunmadığı, bu sebeple ortada şeksiz ve şüphesiz bir alacağın bulunmadığı savunulmuş ise de yukarda açıklandığı üzere TTK.nun 541/3 maddesi gereğince davalı tasfiye memuru tarafından şirketin, muaccel olmayan ve hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak tutarda paranın notere depo ettirilmesi gerekirken bu yükümlülüğe uyulmadığı gibi bu gibi borçların yeterli bir şekilde teminat altına alındığı veya şirket varlığının pay sahipleri arasında paylaşımının bu borçların ödenmesi şartına bağlandığına dair iddia ve delil ileri sürülmediğinden davalının bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir.
Dairemizce davalı yanın dava konusu dosyasının eksiksiz olarak sunulması için kesin süre verilmesine rağmen davalı yanca tasfiye dosyası eksiksiz olarak sunulmadığından dosyada mevcut 11/04/2016 tarihli ayrıntılı bilanço ve bu bilançoda yazılan rakamlar esas alınmak suretiyle davacıya ödenecek miktarın tespiti yoluna gidilmiştir. Söz konusu belgeden borçlu …. Şti.nin tasfiye kapanışının yapıldığı sırada aktif varlıklar toplamının 242.628,88 TL olduğu, davalı yanca söz konusu miktardan 211.795,31 TL ortaklara borçlarına ve bakiye miktarın da şirketin vergi ve KDV borçlarına karşılık ödenerek şirketin tasfiye edildiği anlaşılmaktadır. Dairemizce Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2016/498 Esas sayılı dosyasında mevcut alacağı yönünden yaptırılan kapak hesabında davacının söz konusu icra takibi nedeniyle dava tarihi itibariyle 74.442,14 TL alacağının bulunduğu, bu miktarın tasfiye kapanış bilançosunda yer alan ortaklara ödenen miktardan az olması ve tasfiye sırasında öncelikle alacaklılara ödeme yapmak yerine ortaklara borç kaydındaki (ki davalı tasfiye memuru tasfiyeye esas belgeleri kesin süreye rağmen sunmadığından sıhhati de ispatlanamamıştır) tutarları ortaklara ödeyerek davacı işçinin tasfiyeden alacağını imkansızlaştırdığından verdiği zarardan sorumlu tutulmuştur. Davalının eldeki dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğüne ilişkin davacı yanca sunulan Ankara 15. Noterliğinin 16/08/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarının davalıya tebliğine dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığından davacının dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceği kabul edilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddine yönelik kararında isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2019 tarih ve 2017/40 Esas 2019/552 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
74.442,14 TL’nin dava tarihi olan 17/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alınması gerekli 5.085,14 TL harcın peşin alınan 1.366,20 TL’den mahsubu ile bakiye 3.718,94 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından başlangıçta yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 1.366,20 TL peşin harç olmak üzere toplam 1.397,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 611,00 TL tebligat ve müzekkere gideri olan yargılama giderinin davanın kabul red oranına göre 585,55 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar yönünden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 12.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar yönünden karar tarihindeki AAÜT madde 13/1 uyarınca 5.557,86 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-Davacının peşin yatırdığı 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının ile posta masrafı olarak yapılan 31,00 TL olmak üzere toplam 152,30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/12/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.