Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1509 E. 2021/1646 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2019
NUMARASI …
DAVA TARİHİ : 26/04/2017
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2021

Taraflar arasındaki menfi tespit ve itirazın iptaline ilişkin davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne, yönelik olarak verilen hükme karşı aslı davada davacı birleşen davada davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı bankanın müşterisi olduğunu ve bankada kredi hesabı açıldığını, belirtilen kartta ayrıntıları dava dilekçesinde yazılı olan tarihlerde ve belirtilen miktarlarda havale yapıldığının tespit edildiğini, 11/04/2016 tarihi itibari ile 5.190,33 TL borç bulunduğunun belirlendiğini, havale yapılan kartların davacı tarafından kullanılmadığını, belirtilen havalelerin davacı tarafından yapılmadığını, borcun sebebine ilişkin davalı banka tarafından herhangi bir bilgi verilmediğini, ayrıca belirtilen hesaba gelen 1.723,63 TL’ye davalı banka tarafından el konulduğunu belirterek davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığının tespiti ile 1.723,63 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacının bankada kredi hesabı bulunduğunu, davacıya 3 adet … çıkarıldığını, kart ücretlerinin davacıya ait hesaptan otomatik ödeme talimatı gereğince alındığını, ayrıca esnek ticari hesap limiti tanımlandığını ve 29/09/2016 tarihine kadar hesabın açık olduğunu, bu nedenle yıllık kredi tahsis ücretinin tahsil edildiğini, ticari krediler yönünden finansal analiz ve istihbarat yapılması nedeniyle ücret alındığını, kredi kartı yıllık aidat ücretlerinin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca alındığını belirterek davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVA
Davacı banka vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile 10/10/2012 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede diğer davalının müşterek ve müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğunu, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, borcun buna rağmen ödenmemesi üzerine borçlular hakkında borcun ödenmesi için icra takibi yaptıklarını, davalıların borca haksız yere itiraz ettiklerini belirterek Ankara 16. İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasında davalıların yapmış oldukları itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP
Birleşen davada davalı tarafa dava dilekçesinin tebliğ edilmediği, davaya karşı cevap verilmediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; … … Şirketi ile … … … … arasında genel kredi ve teminat sözleşmesinin imzalandığı, … …’nün sözleşme kapsamında müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla usulüne uygun ve geçerli şekilde imzasının bulunduğu, sözleşme nedeniyle … nolu esnek ticari hesap adı altında hesabın tanımlandığı, yine sözleşme kapsamında iki adet … … düzenlendiği, 15/09/2014 – 14/06/2016 tarihleri arasında anılan hesaptan verilen kredi kartlarına ilişkin olarak otomatik ödeme talimatı uyarınca ödemelerin yapıldığı, düzenlenen kredi kartlarının teslimine ilişkin belgenin bulunmaması nedeniyle kartların teslim alınmadığı öne sürülmüş ise de, itiraz tarihinden önceki dönemde belirtilen kredi kartlarına ait ödemelerin aynı hesaptan düzenli olarak yapılmış olması karşısında şirketin kredi kartı borcundan haberdar olmamasının hayatın olağan akışına ve ticari usullere uygun olmadığı, kredi kartlarının ticari kredi kartı olması nedeniyle yasal mevzuat kapsamında yıllık aidat ücreti alınmasının uygun olduğu, ayrıca tanımlanan ticari kredi hesabının da hesapta para bulunmaması nedeniyle eksi (-) bakiye verebileceği, bu itibarla gerek kredi kartı aidatı olarak alınan bedellerin, gerek kredi tahsis ve değerlendirme ücretlerinin, gerekse ticari hesabın eksi (-) bakiye vermesi nedeniyle alınan faizin hukuka ve bankacılık iş ve işlemlerine ve yasal mevzuata uygun olduğu, gerek asıl dava tarihi, gerekse birleşen dava tarihi itibari ile bilirkişi tarafından yapılan hesaplama neticesinde … … … … ile … …’nün sözleşme kapsamında borcunun bulunduğu anlaşıldığından, asıl dava yönünden davacı birleşen dosya davalısı … … … … tarafından açılan davanın reddine, birleşen dava yönünden davalı birleşen dosya davacısı … … Şirketi tarafından açılan davanın kısmen kabulü ile Ankara 16. İcra Dairesinin…esas sayılı dosyasında birleşen dosya davalılarının yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 4.431,99 TL asıl alacak, 229,67 TL işlemiş faiz, 11,48 TL BSMV ve 229,15 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 4.902,29 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 28,08 oranında temerrüt faizi işletilmesine, kabul edilen asıl alacak miktarı olan 4.431,99 TL’nin % 20’si oranında hesaplanan 886,39 TL icra inkar tazminatının birleşen dosya davacıları borçlulardan alınarak birleşen dosya davacısı alacaklıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davalı banka nezdinde … müşteri no’ su ile kayıtlı müvekkil şirkete, davalı bankanın Ankara … … Şubesi’nde … numaralı kredi hesabı açıdığını, Hesap hareketleri incelendiğinde 15.09.2014, 13.10.2014, 13.11.2014 ve 15.06.2015 tarihlerinde …numaralı visa kartına çeşitli ödemeler yapıldığı, 15.06.2015 tarihinde bu defa …no’lu karta 100,00 TL ödendiğini, bunların. yanında 02.10.2014, 02.01.2015, 01.04.2015, 01.07.2015, 02.10.2015, 04.01.2016 tarihlerinde müvekkilce bilinmeyen başka bazı hesaplara havale yapıldığını, müvekkilinin 11.04.2016 tarihi itibariyle davalı banka nezdinde 5.190,33 TL borçlu çıkartıldığını, söz konusu banka kartlarının müvekkili tarafından hiçbir şekilde kullanılmadığını, müvekkili tarafından herhangi bir kişi veya kuruma havale yapılmadığını, yaptığı nakliye işi sebebiyle müvekkilinin şirkete gönderilen 1.723,63 TL’ye davalı banka tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak, olmayan borcuna mahsuben el konulduğunu, ilk derece mahkemesinin eksik ve yanlış düzenlenen bilirkişi raporunu hükme esas alıp haksız ve hukuka aykırı bir karar verdiğini, davalı tarafça kredi kartlarının teslimine ilişkin formların dosyaya sunulmadığını, bilirkişi tarafından yapılan değerlendirme de müvekkili şirketin önceki dönem borçlara itiraz etmemesi, sonraki dönem borçlara da itiraz etmeyeceği kanaatine varılıp hatalı bir değerlendirme yapıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki sadece aleyhe olan hususların dikkate alındığını, lehe olan hususların hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, kredi riski bulunmadığı halde kredi tahsis ve değerlendirme ücreti alındığını, 1.723,63 TL’nin iadesinin gerektiğinin bilirkişi raporunda ayrıca belirtildiğini,
27.03.2017 tarihli delil dilekçe belirtilen deliller celp edilmeksizin eksik araştırma ve hatalı inceleme ile hüküm kurulmasının kanuna aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiş,
Davacı şirket vekili 14/10/2021 tarihli ek istinaf dilekçesinde ise; ilk derece mahkemesinin kararına karşı 24.09.2019 tarihinde asıl dava yönünden istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, ilk derece kararına karşı asıl dava yönünden yaptıkları istinaf kanun yoluna başvurusu ve istinaf gerekçelerinin birleşen dava yönünden de aynen geçerli olduğunu, birleşen dava yönünden eksik kalan harçların taraflarınca yatırıldığını, asıl dava yönünden yaptıkları istinaf kanun yoluna başvurularının birleşen dava yönünden de aynen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı şirket tarafından birleşen dava yönünden istinaf başvurusunda bulunulmadığını, birleşen davanın kesinleştiğini, asıl davada ise davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı karşı davacı banka vekili ek istinaf dilekçesine karşı vermiş olduğu beyan dilekçesinde özetle; asıl dava ile birleşen davaların birbirinden bağımsız olduğunu, ayrı ayrı harca tabi bulunduğunu, davacı yanın birleşen dava yönünden süresi içerisinde istinaf talebinde bulunulmadığını, bu nedenle ek dilekçenin reddi gerektiğini, asıl dava yönünden yapılan istinaf başvurusunun ise reddini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl Dava; davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti, birleşen dava ise, banka tarafından genel kredi sözleşmesine dayalı alacağın ödenmesi için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
… … Şirketi ile davalı … … … … arasında 10/10/2012 tarihinde 300.000,00 TL bedelli genel kredi ve teminat sözleşmesinin imzalandığı, davalı … …’nün anılan sözleşmede müşterek ve müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu, borcun ödenmemesi üzerine 06/01/2017 tarihinde hesabın kat edildiği, sözleşmede belirtilen adrese gönderilen tebligatlardan şirkete gönderilen tebligatın iade olduğu, kefile gönderilen tebligatın ise 10/01/2017 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Ankara 21. Noterliğinin 02/05/2016 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamenin incelenmesinde; keşidecisinin … … … …, muhatabının … … Şirketi olup, bankanın … no’lu müşterisi olduğunu, anılan hesaba ilişkin hesap hareketlerinin incelendiğinde 15/09/2014-04/01/2016 tarihleri arasında müvekkilince bilinmeyen başka bazı hesaplara havale yapıldığının görüldüğünü, toplam 5.190,30 TL borç gözüktüğünü, ilgili banka şubesinden müvekkilinin herhangi bir kimse veya kuruma havale yapılmadığını, sözde havale yapılan kişi ya da kurumların kimler olduğunun tespiti ile bildirilmesi, aksi halde dava açılacağının ihtar edildiği,
Ankara 16. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklı banka tarafından … … … … ve … … aleyhine kredi sözleşmesi, ihtarname, hesap özeti açıklaması ile 4.431,99 TL alacağın ferileri ile birlikte ödenmesi için takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçlulara 13/03/2017 ve 15/03/2017 tarihlerinde tebliğ edildiği, borçluların 20/03/2017 tarihli dilekçeleri ile takibe, ödeme emrine, borca ve tüm ferilerine itiraz ettiği ve itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Bankacı bilirkişiden alınan raporda özetle; … … Şirketi ile … … … … arasında 10/10/2012 tarihli 300.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, … …’nün de bu sözleşmede aynı limitle kefaletinin bulunduğunu, asıl dava ve birleşen davaya konu borcun davacı şirketin adına banka şubesi nezdinde açılan … no’lu esnek ticari hesap kredisi borcundan ileri geldiğini, davacı şirketin bu hesaptan yapılan ödemelere itiraz ettiğini, davacı şirkete kredi kartı verildiğini, davacı şirketin itiraz ettiği dönemlerden önce de bu kredi kartlarına ait borçların dava konusu hesaptan tahsil edildiğinin görüldüğünü, bu nedenle bu kredi kartı borçlarından davacı şirketin sorumlu olacağını, ayrıca bankanın imzalanan sözleşme kapsamında ücret ve komisyon alma hakkı bulunduğunu, takip tarihi itibariyle davacı bankanın toplam alacağının 4.902,29 TL olduğunu, asıl davada ise dava tarihi itibariyle borcun 4.127,40 TL olduğu belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 303/1 maddesi uyarınca “bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” hükmünü içermekte olup, kesin hüküm HMK’nun 114/1-i maddesi gereğince olumsuz dava şartlarındandır.
Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de, davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361). Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir. 6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de, “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K.; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.; 08.12.2010 gün ve 2010/1-602 E. 2010/643 K.; 02.11.2011 gün ve 2011/2-561 E. 2011/668 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır. Mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.ge., C. V, s. 5051- 5053).
Somut olayda, asıl davada davacı şirket tarafından davalı bankanın müşterisi olduğunu ve bankada kredi hesabı açıldığını, açılan bu hesaptan ötürü davalıya herhangi bir borcu bulunmadığından işbu davanın açıldığı, birleşen davada ise, davacı bankaca müşterisi olan davalı şirket ile aralarında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı … …’nün sözleşmenin müteselsil kefili olduğunu, sözleşme kapsamında davalı şirketin borcunu ödemediğinden alacağın tahsiline yönelik ilamsız icra takibi yapıldığını, takibe itiraz edildiğinden itirazın iptali talep edilmiş, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda bankacı bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda asıl davanın reddine birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Asıl davanın davacısı olan şirket tarafından 24/09/2019 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğu, istinaf başvurusu yapılırken maktu harç yatırıldığı, istinaf dilekçesinin netice-i talep kısmında ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulünün talep edildiği, davacı şirket tarafından bu kez 14/10/2021 tarihli ek dilekçe ile ilk derece mahkemesi kararına karşı taraflarınca 24/09/2019 tarihinde asıl dava yönünden istinaf kanun yoluna başvuruda bulunduklarını, asıl dava yönünden yapılan istinaf başvurusunun ve istinaf gerekçelerinin birleşen dava yönünden aynen geçerli olduğu belirtilerek birleşen dava yönünden de eksik kalan harcın tamamlandığının belirtildiği, davalı banka vekili ise, istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesi ve davacı şirketin 14/10/2021 tarihli ek dilekçesine karşı verdiği cevap dilekçesinde, birleşen dava yönünden herhangi bir istinaf başvurusu yapılmadığı, bu nedenle birleşen dava olan itirazın iptali davasının kesinleştiği, ek dilekçenin usulüne uygun olmadığı, bu nedenle davalının birleşen dava yönünden beyanlarını içerir istinaf başvurusunun usulden reddi gerektiği iddia edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı gözetildiğinde davacı şirket tarafından açılan menfi tespit davasının tarafları, konusu ve sebebi aynı olan Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasıyla birleştirildiği, her iki dosyanın yargılamasının birleşen Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/689 Esas sayılı dosyası üzerinden görüldüğü, ilk derece mahkemesince 16/04/2019 tarihinde asıl davanın reddine karar verildiği, birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş olup, davacı şirket vekili 24/09/2019 tarihli istinaf dilekçesinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile açtıkları davanın kabulünü talep etmiş, 14/10/2021 tarihli ek dilekçede ise, açıkça ilk derece mahkemesinin kararına karşı 24/09/2019 tarihinde asıl dava yönünden istinaf kanun yoluna başvuruda bulunduklarını belirtmiştir.
Hal böyle olunca, tarafları ve konusu aynı olan Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasında açılan itirazın iptali davası yönünden süresi içerisinde davalı şirket tarafından istinaf başvurusunda bulunulmadığından itirazın iptali davası kesinleştiğinden tarafları ve konusu aynı olan asıl dava olan menfi tespit davasının da kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekeceğinden davacı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek asıl dava yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının asıl dava yönünden kaldırılmasına ve asıl davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan, 6100 Sayılı HMK’nın 345.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuru süresi iki hafta olup, bu süre ilamın usülen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlayacak olup, somut olayda da, asıl davada davacı birleşen davada davalı şirket vekilinin 14/10/2021 tarihli ek dilekçesinde açıkça ilk derece mahkemesi kararına karşı taraflarınca 24/09/2019 tarihinde asıl dava yönünden istinaf yoluna başvurulduğu belirtilmiş olmakla süresi içerisinde birleşen dava yönünden istinaf başvurusu yapılmadığı anlaşıldığından asıl davada davacı birleşen davada davalı şirket vekilinin birleşen dava yönünden sunduğu 14/10/2021 tarihli ek dilekçesi ile harcı da yatırılan istinaf başvurusunun usulden reddi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle asıl davada davacı birleşen davada davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, asıl davanın kesin hüküm nedeniyle reddine, birleşen dava yönünden ise istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Asıl davada davacı birleşen davada davalı şirket vekilinin birleşenAnkara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…. Esas sayılı dosyasına yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 345 ve devamı maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Asıl davada davacı birleşen davada davalı şirket vekilinin birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…. Esas sayılı dosyasına yönelik yatırdığı 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 84,00 TL nispi harç olmak üzere toplam 246,10 TL harcın talep halinde Asıl davada davacı birleşen davada davalı şirkete iadesine,
B)1-Asıl davada davacı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek KABULÜNE,
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/04/2019
tarih ve … Karar sayılı kararının HMK’nıun 353/(1)-b.2. maddesi gereğince asıl dava yönünden KALDIRILMASINA,
B)1-Asıl davanın kesin hüküm nedeniyle HMK’nun 114/1.i ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harçtan peşin alınan 29,44 TL maktu harç ile 90,00 TL tamamlama harcının mahsubu ile artan‬ 60,14‬ TL harcın talep halinde asıl davada davacı şirkete iadesine,
3-Asıl davada davacı şirket tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Yargılama aşamasında kendisini vekil ile temsil ettiren asıl davada davalı banka yararına AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin asıl davada davacı şirketten alınarak asıl davada davalı bankaya verilmesine,
5-Gider avansından artan miktarın ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
C)1-Asıl davada davacı şirketin peşin yatırdığı 44,40 TL maktu harcın talep halinde asıl davada davacı şirkete iadesine,
2-Asıl davada davacının istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy çokluğu ile karar verildi.30/12/2021

….

Asıl davada davacı şirket tarafından davalı bankanın müşterisi olduğunu ve bankada kredi hesabı açıldığını, açılan bu hesaptan ötürü davalıya herhangi bir borcu bulunmadığından işbu davanın açıldığı,
Birleşen davada ise, davacı bankaca müşterisi olan davalı şirket ile aralarında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı … …’nün sözleşmenin müteselsil kefili olduğunu, sözleşme kapsamında davalı şirketin borcunu ödemediğinden alacağın tahsiline yönelik ilamsız icra takibi yapıldığını, takibe itiraz edildiğinden itirazın iptali talep edilmiş, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda bankacı bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda asıl davanın reddine birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Asıl davanın davacısı olan şirket tarafından 24/09/2019 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulmuş, her ne kadar istinaf başvurusu yapılırken maktu harç yatırılmış ise de, istinaf dilekçesinin netice-i talep kısmında ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü talep edilmiş, 14/10/2021 tarihli ek dilekçe ile de birleşen dava yönünden eksik harcın ikmal edilerek ilk derece mahkemesi kararına karşı asıl dava yönünden yaptıkları istinaf kanun yoluna başvurularının ve istinaf gerekçelerinin birleşen dava yönünden de aynen geçerli olduğu belirtilmek suretiyle birleşen dava yönünden de davalı şirket vekilinin süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvuruda bulunduğu görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.30/12/2021


Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.