Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1349 E. 2021/903 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2018
NUMARASI …
DAVA : Menfi Tespit (Genel Kredi Sözleşmelerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/09/2013
KARAR TARİHİ : 30/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/07/2021

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar … ve … vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, borcun nedeni olarak ticari ödeme planlı iş yeri kredisinden kaynaklanan 10/10/2012 tarihli ihtarnamenin gösterildiğini, bankanın talebinde haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin banka hesap hareketleri incelendiğinde yazılı talimatlar olmaksızın….. hesaplar üzerinde oynama yapıldığını, şirketin bu nedenle zarara uğradığının tespit edildiğini, banka lehine ipotek bulunduğunu, müvekkili şirketin iş yeri kredi borcunun kapatılması şartı ile fabrika satışından 03/02/2012 tarihinde kredi hesabına karşılık 1.500.000,00 TL paranın banka hesabına geldiğini ve … taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkedildiğini, kredi borcunun kapatılmayıp müvekkilinin talebi ve talimatı olmaksızın paranın vadeli hesaba aktarıldığını, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, davalı banka tarafından keşide olunan muacceliyet ihtarında iş yeri kredisi ve çek yaprağının iade edilmesi hususunun da ihtar edildiğini, bankaya ödenen miktarlar ve mevduat hesabına aktarılan paranın mahsubu neticesinde müvekkilinin alacaklı konumuna geldiğini belirterek müvekkillerinin maliki olduğu taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin fekkine, icra takip dosyası nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine, davalı tarafın haksız ve kötüniyetli icra takibi nedeniyle kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, davalı bankaya işyeri kredisinin teminatı olarak verilmiş blokedeki para ile teminat amacıyla verilmiş müşteri çeklerinin iadesine, tahsil edilen müşteri çek bedellerinin davalı bankadan tahsil edildiği tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davacı şirket lehine krediler kullandırıldığını, ihtara rağmen kredi borçlarının ödenmemesi üzerine kullandırılan kredilerin teminatını oluşturan davacılar … ve …’e ait taşınmazlar üzerindeki ipoteklerle ilgili ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, mevcut kredilerin kapatılması için fabrika satışından davacı şirketin hesabına gönderilen paranın kredinin kapatılmasına kullanılması yönünde bir talebin olmadığını, davacı yanın talimatı olmaksızın işlem yapılamayacağını, taraflar arasında imzalanan sözleşmede ödeme planının bulunduğunu, davacı tarafından yapılan işlemin sadece vadesiz hesabına bir tutarın yatırılmasından ibaret olduğunu, davacının davaya konu işlemler sonrasında yaptığı işlemler sırasında herhangi bir ihtirazi kayıt koymayarak yapılan işlemlere onay verdiğini, davacının yaptığı tüm ödemeler düşülmek suretiyle ihtarname keşide edildiğini, ihtarnamedeki alacak miktarı üzerinden takibe geçildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı banka ile davacı şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerine istinaden kredi kullandırıldığı, genel kredi sözleşmesinde diğer davacıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, kefillerin taşınmazları üzerinde kredi borcunun teminatı olarak ipotek tesis edildiği, kredi borçluları aleyhine icra takibi başlatıldığı, alınan bilirkişi raporu ile takip tarihi itibariyle kredi asıl borçlusu davacı şirket ile kefiller davacı … ve …’nun borçlu olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verildiğini, tek kişilik bankacı bilirkişinin itirazları karşılayacak inceleme yapma kapasitesinin olmadığını, dosyanın konusunda uzman 3 kişilik yeni bir bilirkişi heyetine tevdinin zorunlu olduğunu, mevcut durumda dahi banka işleminin Bankacılık Kanuna aykırı bulunduğunu, banka tarafından müşterinin güvenini zedeler ve zararına neden olur şekilde işlem tesis edildiğini, mahkeme kararında borçlu şirketin bankaya gönderdiği ilk ihtarname konusuna dahi kararda yer verilmediğini, banka kayıtları ve hesap ekstreleri ayrıca 3 adet kredi ve fabrika iş yeri kredi dosyaları incelenmeden sadece banka kayıtları üzerinden nasıl hesaplandığı ve hesaplama yöntemi belirlenmeksizin hazırlanan raporun denetime elverişli olmadığını, banka hesap ekstresine itiraz edildiğini, üst sınır ipoteğinde ipotek limitinin dışında başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinin iptal edilmesi gerektiğini, yatırılan harç tutarı üzerinden vekalet ücreti hesaplaması yapılması gerekirken vekalet ücretinin talep edilen tutar üzerinden hesaplandığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının müvekkilleri … ve … yönünden kaldırılmasına, davanın müvekkileri … ve … yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve ipoteklerin fekki istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dava konusu Ankara 13. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmeleri, mevduat rehin sözleşmesi, ipotek resmi senetleri, hesap kat ihtarnamesi, davacı şirket adına davalı bankada açılan vadeli hesap bilgileri, davacılar … ve şirket tarafından davalı bankaya gönderilen ihtarname sureti, hesap kat ihtarına itirazı içerir davalı bankaya gönderilen ihtarname sureti, davacı şirket banka hesap hareketleri, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 26/02/2014 tarihli ön, 20/05/2014 tarihli kök, 26/09/2014 tarihli birinci ek, 13/12/2014 tarihli ikinci ek, 16/10/2015 tarihli üçüncü ek rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
Davacı şirket ile davalı banka arasında 09/07/2012 tarih ve 3.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, diğer davacıların sözleşmede 4.000.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, 21/12/2010 tarih ve 1.000.000,00 TL limitli sözleşmede diğer davacıların aynı limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı …’in taşınmazı üzerinde davalı banka lehine 12/01/2011 tarihinde davacı şirketin doğmuş ve doğacak borçlarını teminat altına almak üzere 146.000,00 TL limitli, davacı …’nun taşınmazı üzerinde ise davalı banka lehine 13/01/2011 tarihinde davacı şirketin doğmuş ve doğacak borçlarını teminat altına almak üzere 160.000,00 TL limitli üst sınır ipoteği tesis edildiği görülmüştür.
Davalı banka tarafından kredi borcunun ödenmediği gerekçesiyle davacı şirketin kredi hesabı kat edilerek 10/10/2012 tarihli hesap kat ihtarnamesi davacılara ve dava dışı borçlulara gönderilmiştir. Hesap kat ihtarnamesinde 534.256,06 TL nakit alacağın ödenmesi, 6.000,00 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi için davacılara ve dava dışı borçlulara 24 saatlik atıfet süresi tanınmıştır.
Davalı bankada davacı şirket adına 06/02/2012 tarihinde vadeli hesap açılmış olup, vadeli hesapta anılan tarih itibarıyla 1.317.500,00 TL olduğu görülmüştür.
Davacılar … ve şirket tarafından davalı bankaya gönderilen 02/10/2012 tarihli ihtarname ile iş yeri kredi borcunun kapatılması şartıyla fabrika satışından 03/02/2012 tarihinde kredi hesabına karşılık 1.500.000,00 TL paranın banka hesabına gelmesi üzerine ipoteğin fekkedildiği, borcu kapatmak için fabrikanın satıldığı, talimat dışı vadeli hesap açıldığı, vade faizinin düşük, iş yeri kredi faiz oranının ise yüksek olduğu, her ay çoğalan zarara bankanın sebebiyet verdiği, borcun çok üzerinde teminat verildiği belirtilerek kredi sözleşmesi, talimat, teminatın bildirilmesi, faiz tutarı ve ne miktar borç kaldığının bildirilmesi istenilmiştir.
Davalı banka tarafından hesabın kat edilmesinden sonra davacılar … ve şirket tarafından hesap kat ihtarnamesine itiraza ilişkin 26/10/2012 tarihli ihtarname gönderilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök raporunda takip tarihi itibarıyla davalı bankanın toplam 531.163,78 TL alacaklı olduğu, ipotek fek koşullarının oluşmadığı, fabrika satışından gelen paranın vadeli hesaba aktarılarak ipotek olan fabrika binasının üzerinde olan gayri menkul ipoteğinin fekkedildiği, hesaba gelen 1.500.000,00 TL’nin fek edilen gayri menkulün yerine kredinin teminatı olarak vadeli hesaba alınarak davacı asıl borçlu şirketin izni ile rehin sözleşmesi imzalandığı için davalı bankanın krediyi kapatma yükümlülüğünün olmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Birinci bilirkişi ek raporunda kredi hesabına karşılık 03/02/2012 tarihinde gelen 1.500.000,00 TL’nin tamamen mevcut borçtan düşülerek yeniden hesaplama yapılması istenildiğinden bu yönde hesap yapılabilmesi için eksik belgeler bulunduğu belirtilmiş, alınan ikinci ek raporda davacıların davalı bankaya 03/02/2012 tarihinde faiz hariç toplam 486.999,67 TL anapara borcu bulunduğu tespit edilmiş, alınan üçüncü ek raporda da davacı şirket ve …’in toplam 531.163,78 TL, diğer davacının ise toplam 484.643,74 TL borçlu olduğu, ipotek fek koşulunun oluşmadığı, davalı bankanın fek edilen ipotek için yatırılan 1.5000.000,00 TL’yi vadeli hesaba alıp asıl borçlunun izni ile rehin sözleşmesi imzalandığı için davalının krediyi kapatma yükümlülüğünün bulunmadığı kanaati bildirilmiştir.
Yargılama aşamasında 10/12/2015 tarihli celsede 3 kişilik bilirkişi heyetinden önceki bilirkişi raporunu da değerlendirir şekilde davacıların davalı bankaya borcu bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınmasına karar verildiği, 26/01/2017 tarihli celsede dosyanın bilirkişi kuruluna tevdi için her bir bilirkişiye 600,00 TL takdir edilerek toplam 1.800,00 TL’yi iki haftalık süre içerisinde yatırması için davacılar vekiline davetiye çıkarılmasına, aksi halde mevcut delillere göre karar verileceği hususunun şerh edilmesine, bilirkişi ücretinin yatırılması halinde dosyanın 10/12/2015 tarihli celsede belirlenen bilirkişi kuruluna tevdi ile bilirkişilere yerinde inceleme yapma ve belgelerden suret alma yetkisi verilmesine karar verilmiştir.
Anılan ara karar tarihinden sonra ara kararda belirtilen masraf ödenmesine ilişkin davetiye davacılar vekiline 09/02/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, davacılar vekilince 29/05/2017 tarihinde ara kararda belirtilen bilirkişi ücreti yatırılmış ise de, meşruhatlı davetiyede öngörülen süre içerisinde ücretin yatırılmaması nedeniyle mevcut delillere göre karar verileceğinden bilirkişi inceleme talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.
Davacı yan davalı banka ile şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde diğer davacıların müteselsil kefil olduğunu, davacı gerçek kişilerin taşınmazları üzerinde ipotek tesis edildiğini, davacı şirketin ipotekle yükümlü taşınmazının 1.500.000,00 TL bedel ile satılarak bu bedelin davacı şirketin bankada bulunan hesabına yatırıldığını, şirketin satılan taşınmazındaki ipoteğin fekkedildiğini, bankanın taşınmaz satışından gelen bedelden kredi alacağını tahsil etmeyip, parayı vadeli hesaba aktardığını, paranın yatırıldığı tarihte kredi alacağının yatan bedelden tahsil edilmesi halinde herhangi bir borç kalmayacağını, müvekkillerinin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadıklarını, ipoteğin fek koşullarının oluştuğunu iddia etmiş, davalı yan ise davacı şirketin hesabına yatırılan taşınmaz satış bedelinden şirketin talimatı olmaksızın kredi alacağının tahsil edilemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacı şirket ile davalı arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde diğer davacıların müteselsil kefil oldukları, davacı şirketin davalı bankaya doğmuş ve doğacak borçlarının teminatın teşkil etmek üzere diğer davacıların taşınmazları üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edildiği, davalı banka tarafından kredi borcunun ödenmediği gerekçesiyle davacı şirketin kredi hesabının kat edildiği, davalı tarafından davacılar aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, davacı şirketin hesabına davalı bankanın kredi hesabını kat tarihinden önce, 03/02/2012 tarihinde 1.500.000,00 TL yatırıldığı, davacı şirketin hesabına yatırılan paranın 06/02/2012 tarihinde davacı şirket adına açılan vadeli hesaba aktarıldığı hususlarında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalı bankanın kredi hesabını kat tarihinden önce davacı şirketin hesabına yatırılan 1.500.000,00 TL’den kredi alacağını tahsil edip edemeyeceği, paranın yatırıldığı tarihte davalı bankanın davacı şirketten ne kadar kredi alacağı bulunduğu, davacı şirketin hesabında bulunan paranın davacı şirket adına vadeli hesap açılarak bu hesaba aktarılması işlemlerinin davacı şirketin talimatı ile yapılıp yapılmadığı, dava tarihi itibarıyla davalının genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağı bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacılar … ve … vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde; hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporları banka kayıtları üzerinde yerinde incelemeyi içermemektedir.
Yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden kök ve ek raporlar alındıktan sonra 3 kişilik bilirkişi heyetinden banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapmak suretiyle rapor alınmasına karar verilmiş ise de, davacılar vekilinin kararlaştırılan bilirkişi ücretini verilen sürede yatırmadığı, ücretin süresinde yatırılmaması halinde mevcut duruma göre karar verileceğinin ihtar edildiği gerekçesiyle bilirkişi inceleme talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosyanın üç kişilik bilirkişi heyetine tevdine ilişkin 10/12/2015 tarihli ara kararda bilirkişi ücreti kararlaştırılmamıştır. Bilirkişi ücretinin kararlaştırıldığı 26/01/2017 tarihli celsede davacılar vekiline kararlaştırılan bilirkişi ücretini yatırmak üzere, sürenin kesin olduğu belirtilmeden iki haftalık süre verildikten sonra ücretin yatırılmaması halinde mevcut delillere göre karar verileceği hususunun davacılar vekiline çıkarılacak davetiyeye şerh edilmesine karar verilmiştir.
HMK’nun 94/2. Maddesinde hakimin tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebileceği, aksi halde belirlenen süreyi geçirmiş olan tarafın yeniden süre isteyebileceği, bu şekilde verilecek ikinci sürenin kesin olduğu ve yeniden süre verilemeyeceği düzenlenmiş, HMK’nun 94/3. maddesinde de kesin süre içinde yapılması gereken işlemi süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkının ortadan kalkacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan yasa hükümleri karşısında somut olaya gelindiğinde, yargılama sırasında bilirkişi heyeti için kararlaştırılan bilirkişi ücretini yatırmak üzere mahkemece iki haftalık süre belirlenmiştir. Verilen sürenin kesin olduğu ise kararlaştırılmadığı gibi ücret yatırmak üzere verilen süre ilk kez verilen süre niteliğindedir.
Davacılar vekilince mahkemece ilk kez verilen süreden sonra kararlaştırılan bilirkişi ücreti mahkeme veznesine yatırılmıştır.
Bu durumda mahkemece bilirkişi ücreti için tayin edilen sürenin kesin olduğuna karar verilmediği, bilirkişi ücreti yatırmak üzere verilen sürenin mahkemece ilk kez verilen süre niteliğinde olduğu, davacılar vekilince ilk kez verilen süre sona erdikten sonra bilirkişi ücretinin yatırıldığı, HMK’nun 94/3. maddesinin somut olayda uygulanamayacağı gözetilerek ara karar gereğini yerine getirmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının davacılar … ve … yönünden kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve taktiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 tarih ve…. Karar sayılı kararının davacılar … ve … yönünden KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacılar … ve … tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacılar … ve …’e iadesine,
5-Davacılar … ve … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacılar … ve … yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)g. maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.