Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1296 E. 2021/700 K. 01.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2019
NUMARASI …
DAVA : Limitet Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 20/11/2018
KARAR TARİHİ : 01/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/06/2021

Taraflar arasındaki limited şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının … ve … Ltd.Şti.’nin % 7 ortağı olduğunu, davalılardan … … eşi, … ve …’ın babası olan dava dışı … … ise % 93 pay sahibi iken, davacının şirketteki payını 02/08/2000 tarihli protokoldeki şartlarla davalı … …’a devrettiğini; … …’ın protokolde üstlendiği edimlerini uzun süre yerine getirmemesi üzerine, pay devrinin iptali için Ankara 3.Ticaret Mahkemesi’nin…..esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece yapılan yargılama sonucu taraflar arasındaki pay devrinin geçersizliğine karar verildiğini, kararın kesinleştiğini; yargılama sürecinde, … … payını kızı …’a sattığını, davalıların pay devrinin iptaline yönelik davayı sonuçsuz bırakmak istediklerini, Ankara 16.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 19/07/2000 tarih …..karar sayılı kararı ile … … eşi … …’a vasi tayin edildiğini; 12/08/2005 tarihinde … … imzası taklit edilerek şirket sermayesinin artırıldığını ve artırılan sermayenin şirketin malik bulunduğu taşınmazın satışından elde edilecek kârdan karşılanmasına karar verildiğini; taşınmazların davalı …’a satıldığını; vasi … …’un işlem için mahkemeden izin almadığını; davalı …’un taşınmazları almasının akabinde üçüncü kişilere sattığını; uğranılan zararın tazmini için Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. Esas sayılı dosyasından dava açıldığını ve Mahkemenin 14/06/2012 tarih ve…….. Karar sayılı kararı ile talebi haklı gördüğünü ve gerekçeli kararda satışa konu konutların toplam değerinin 2.338.223,00 TL olduğunu, davalılar arasındaki resmî satış sözleşmesinde 24 adet konutun toplam 302.000,00 TL’ye satıldığını, taşınmazın gerçek değerinin altında satılması nedeniyle 2.036.223,00 TL zarara uğranıldığını belirterek davanın kabulüne karar verildiğini ve 200.000,00 TL’nin satış tarihi 10/05/2005 tarihinden itibaren reeskont faizi ile tahsiline karar verdiğini ve kararın onanarak kesinleştiğini; bu sebeple fark olan şirket zararının tahsili için ek dava açtığını belirterek, taşınmazların muvazaalı olarak …’a satıldığı 10/05/2005 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte 1.836.223,00 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak … ve … Ltd. Şti’ne verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davalıların yerleşim yeri adreslerine göre İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, davanın şirket ortakları olmayan davalılara yöneltildiğini ve pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacının, dava dışı … ve … Ltd.Şti.’nin yetkilisi olmadığını ve aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacının Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. Esas sayılı dosyasından benzer dava açtığını; derdestlik ile kesin hüküm itirazında bulunduklarını; davacının Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin……Esas sayılı dosyasından çıkma talepli dava açtığını hukukî yararının bulunmadığını, kötü niyet bulunuğunu ve bu nedenlerle davanın esastan da reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; eldeki davada çok açık bir şekilde taşınmazların elden çıkarılması nedeniyle sorumluluğa dayalı olarak tazminat istenmekte olup, dava “şirketin uğradığı zararın tahsili” istemine ilişkin olduğundan muvazaalı işlemin kendisi yönünden başka bir deyişle taşınmazın aynına ilişkin işlemler yönünden zamanaşımı işlemeyecekse de tazminat istemi zaman aşımına tabi olduğundan ve zamanaşımı dolduğundan savunmaya itibar edilmediğinden zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davalılardan … …’ın dava dışı şirketin yetkilisi iken şirkete ait 24 adet lüks villayı 18 yaşından küçük kardeşi diğer davalı … … 10/05/2005 tarihinde muvazaalı şekilde 302.000,00 TL gibi düşük bir bedelle satarak şirketin mevcudunu azalttığını, bilirkişi tarafından taşınmazların satışlarındaki değerinin 2.334.000,00 TL olarak tespit edildiğini,
Müvekkili tarafından Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasında muvazaalı işlemler nedeniyle şirketi zararı uğratan davalılar hakkında fazlaya ilişkin haklar saklı kalarak 200.000,00 TL bedelli alacak davası açıldığını, mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, açılan bu davanın ise ek dava olduğunu, mahkemece davalıların eyleminin muvazaaya dayandırılmayarak şirket yöneticilerinin sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle TTK’nın 309.maddesi kapsamında zaman aşımı dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, söz konusu olayda hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olup 16.Asliye Ticaret Mahkemesince ana davanın muvazaaya dayalı tazminat davası olarak nitelendirildiğini, bu nitelendirmenin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, ek dava da söz konusu hususların kesin hüküm teşkil etmesine rağmen mahkemece hatalı başka bir nitelendirme ile davanın reddine karar verildiğini, söz konusu olayda TTK’nın 309.maddesinin uygulanmasının söz konusu olamayacağını,
Hiç kimsenin kötü niyetli davranışlarının sonuçlarından yararlanamayacağını, esas olarak davayı açma görevinin şirket yöneticilerine ait olduğunu, davanın açılması için defalarca uyarılmasına rağmen dava açılmadığından müvekkili tarafından davanın açıldığını,
Ana davada şirket temsilcisi … ile 18 yaşından küçük diğer davalı … arasında gerçekleştirilen satış işleminin muvazaalı olduğunun kabul ve tespit edildiğini, bakiye 2.036.223,00 TL alacağın tahsili için ek davanın açıldığını, söz konusu davada muvazaaya dayanılmış olup zaman aşımı süresinin uygulanmasının söz konusu olamayacağını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirket yöneticisinin fiilleri nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini, davasıdır.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısının …, davalılarının … …, … … ve … … olup, şirket zararının tahsiline yönelik olarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalınarak tespit edilen zararın şirkete ödenmesi talepli alacak davası açıldığı, mahkemece bilirkişi heyetinden rapor alındığı, alınan rapora göre davaya konu taşınmazların satış tarihi olan 10/05/2005 tarihi itibariyle toplam değerlerinin 2.338.223,00 TL olarak belirlendiği, tapudaki satış değeri ile tespit edilen satış değeri arasındaki farkın 2.036.223,00 TL olduğu tespit edilmiş, mahkemece taşınmazların satımı sırasında davalı … …’ın şirket yetkilisi olarak davalı … … ve diğer davalı … … vekaleten tapuda işlem yaptıkları anne ve çocuklar olan davalıların birlikte hareketle muvazaalı olarak şirketi zararlandırıcı işleme sebebiyet verdikleri, bu nedenle oluşan zararın davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarından şirketin zarara uğraması nedeniyle davacının da dolaylı zarara uğradığı kanaatine varıldığından davacının şirket zararının şirkete ödenmesi için açmış olduğu davanın kabulüne karar verildiği, kararın davalılarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2013 tarih ve …. Karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği,
Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …..Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacısının …, davalılarının … …, … … ve … … olup, dava dışı … ve … Ltd. Şti.’nde ki %7 hisse yönünden yapılan sözleşmenin iptali ile davacının bu şirketle kardeş olduğunun tespiti yönünde açılan davanın kabulü ile taraflar arasında imzalanan 02/08/2000 tarihli pay devrine ilişkin Protokolün iptaline, pay devirlerinin geçersiz olduğunun tespitine karar verildiği, kararın temyiz edilmeyerek 15/10/2009 tarihinde kesinleştiği,
Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….Esas sayılı dosyasının davacısının …, fer’i müdahillerinin … ve … olduğu, dava dosyasının duruşmasının 23/06/2021 tarihine atılı olduğu anlaşılmıştır.
Dava dışı … ve … Ltd. Şti.’nin sicil özetinin incelenmesinde, ortaklarının … …, …, … … olduğu, şirketin kuruluş tarihinden itibaren 3 yıl süreyle …’ün temsil ve yetkili kılındığı, 21/08/2000 tarihli karara göre …’ün istifa etmesi nedeniyle 3 yıl süreyle … …’ın temsil ve ilzama yetkili kılındığı, 01/12/2004 tarihli ortaklar kurulu toplantısında şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınan … …’ın görev süresinin dolması nedeniyle şirketi temsil ve ilzam etmek üzere 5 yıl için yeniden … …’ın müdür olarak yetkili kılınmasına karar verildiği görülmüştür.
Uyuşmazlık, dava dışı şirketin ortağı ve temsilcisi olan davalıların dava dışı şirketi zarara uğratıp uğratmadıkları, zarara uğratmış iseler zararın miktarı ve alacağın zaman aşımına uğrayıp uğramadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri ve denetçileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici ve denetçi aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait ise de, zarar gören ortakların da yöneticiler ve denetçiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır.
Ortakların dava açma hakkı doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir. Yöneticinin yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışı sonucunda ortağın doğrudan zarara uğraması söz konusu ise, ortak uğradığı zararın tazmin edilerek kendisine verilmesi için yönetici aleyhine tazminat davası açabilecektir. Yöneticinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, denetçilerin de bu duruma sessiz kalarak iştirak etmeleri, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Bir başka anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Ortak dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatın kendisine değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2015 tarih ve….Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/10/2017 tarih ve….. Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/03/2018 tarih ve …. Karar sayılı emsal ictihatları).
Somut olaya gelindiğinde, davacı yan, ortağı olduğu dava dışı … ve … Ltd. Şti.’nin kötü şekilde yönetilmesi nedeniyle dava dışı şirketin zarara uğradığını iddia ederek işbu sorumluluk davasını açmıştır. Dava dilekçesindeki zararın kaynaklandığı sebepler gözetildiğinde zarar davacı yönünden dolaylı zarar niteliğinde olup, davacı tarafından açılan işbu davada usul ve yasaya uygun olarak, hüküm altına alınacak tazminatın dava dışı şirkete ödenmesi talep edilmiştir.
Dava tarihinde 6102 Sayılı TTK yürürlüktedir. Davaya konu dairelerin tapuda devir işlemleri ise mülga 6762 Sayılı TTK’nın yürürlükte bulunduğu dönemde gerçekleşmiştir. 6102 Sayılı TTK’nın 553. ve devamı maddeleri kapsamında şirketin yöneticilerine karşı açılan sorumluluk davalarından kaynaklı tazminat istemlerinin aynı Yasa’nın 560.maddesi gereğince davacının zararı ve sorumluluğu öğrendiği tarihten itibaren 2 ve her halde zararı doğuran fiilen meydana geldiği günden itibaren 5 yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacağı ve aynı şekilde mülga 6762 Sayılı TTK’nın tazminat davalarına ilişkin zaman aşımı süresi anılan kanunun 309/4. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre sorumlulara karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vuku tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacağı düzenlenmiştir.
Düzenleme ile birlikte somut olaya gelince ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere davacı yan tarafından Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Karar sayılı dosyasında davalılar hakkında dava dışı şirkete ait dairelerin muvazaalı devredilmesinden ötürü şirketin dolaylı zarara uğradığından bahisle uğranılan zararın tespiti ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalarak 200.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesine yönelik açılan davada mahkemece davanın 14/06/2012 tarihinde kabulüne karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2013 tarih ve….. Karar sayılı ilamıyla onanarak 10/09/2013 tarihinde kesinleştiği dosya kapsamıyla sabittir. Bu hale göre eldeki işbu davada davacının sorumluluğa yol açtığını iddia ettiği muvazaalı yapıldığı iddia edilen devirlere ilişkin olarak fail ve fiilleri ile en geç Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararın kesinleştiği 10/09/2013 tarihi itibariyle öğrenmiş olup, 2 yıllık zaman aşımı süresi en geç 10/09/2015 tarihi itibariyle dolmuştur. Eldeki dava ise 20/11/2018 tarihinde açılmış olup, her halükarda açılan işbu dava 2 ve 5 yıllık zaman aşımı süresi içinde açılmadığından davanın zaman aşımı nedeniyle reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, eldeki işbu davada davacı yanca dava dışı şirkete ait olan dairelerin aynına ilişkin herhangi bir dava açılmadığı, dairelerin satış tarihi itibariyle gerçek değerlerinin tespit edilerek aradaki farkın davalılardan tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesi talep edilmiş olmakla açılan davanın zaman aşımına tabi olmadığına ilişkin istinaf başvurusu da yukarıda açıklanan gerekçeye göre de yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/06/2021

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.