Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1283 E. 2021/795 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
…..
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

……
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ :ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2018
NUMARASI : …….
DAVA : Anonim Şirket Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 23/03/2015
KARAR TARİHİ : 16/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/05/2021
Taraflar arasındaki anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın yapılan yargılaması sonunda davanın reddine yönelik verilen ilama karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirkette %25 hisse ile ortak olduğunu, davacı dışındaki diğer yönetim kurulu üyelerinin davacıyı saf dışı ederek kendi lehlerine azlık pay sahibi davacı aleyhine olacak biçimde şirketi yönettiklerini, davacının Antalya 11. Noterliğinin 15.07.2014 tarihli ihtarnamesi ile yönetim kurulundan genel kurulun toplantıya çağrılmasını talep ettiğini, davacının genel kurul çağrısı ve gündeme madde eklenmesi talebinin yönetim kurulu tarafından yerine getirilmediğini, bu nedenle davacının genel kurulun toplantıya çağrılması talebi ile Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinde…… Esas sayılı dava açtığını, bu işlemler devam ederken davacıdan habersiz bir şekilde ve yönetim kurulu üyesi davacıya çağrı yapılmadan toplantı gündemi gereği gibi ilan edilmeden 30.01.2015 tarihinde olağan üstü genel kurul toplantısı yapıldığını, bu toplantıdan müvekkilinin haricen haberdar olduğunu, toplantıda alınan kararların amacının azlık hakkı sahibi davacının bu hakkını bertaraf etmek olduğunu belirterek 30.01.2015 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan bütün kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının şirketin kuruluşundan beri ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, yönetim kurulu üyeliğinin azil edildiği Mayıs 2014 tarihine kadar şirketi yöneten kişi olduğunu, davacının Antalya 11. Noterliğinin 14.07.2014 tarihli ihtarnamesine istinaden Ankara 56. Noterliğinin 04.08.2014 tarihli davet yazısı ile şirket yönetim kurulunun 12.08.2014 günü yapılacak toplantıya katılmasının istendiği, yazının 07.08.2014’de davacının eşi … imzasına tebliğ edildiğini, davacının toplantıya icabet etmediğini, iddia edilen hususlara mesnet teşkil edecek bilgi ve belge ibraz edilmediğinden suçlama amacı taşıyan iddiaların genel kurul gündemine taşınmasına gerek olmadığına karar verildiğini, şirket yönetiminin davacının 10. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davanın kararını beklemeksizin 09.11.2014’de toplanarak davacı tarafından iddia edilen hususlarla şirketin 12.08.2014 tarih …..
sayılı yönetim kurulu kararında yer alan hususları görüşmek üzere 12 Ocak 2015’de Olağanüstü Genel Kurul yapılmasına karar verdiğini, ancak toplantının gazete ilanı ve ortaklara çağrı sürelerine uyulması nazara alındığında, bu tarihte toplantı yapılmasının imkansız olması nedeni ile 26.12.2014’de yönetim kurulunun yeniden toplanarak Olağanüstü Genel Kurul toplantısının aynı gündemle 30 Ocak 2015’de yapılmasına karar verildiğini, genel kurula çağrının sicil gazetesinde 08.01.2015 tarihli örneğinde yayınlandığını, gündemi içeren çağrının bir kısım ortaklara tebliğ edildiğini, davacıya iadeli taahhütlü gönderilen mektubun süresinde almadığı gerekçesiyle iade olunduğunu, davacının sermaye payına isabet eden taahhüt borcunun tamamını şirket kuruluşundan bu yana ödemediğini, TTK 435 maddesi uyarınca oy hakkının bile bulunmadığını, 16.03.2015 tarihli yönetim kurulunda verilen sürede sermaye taahhüt borçlarını ödemeyen ortaklarla ilgili karar alındığını belirterek haksız mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; davalı şirketin 30/01/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlarının iptali talebine ilişkin açılan bu davada davacının ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu davalı şirketin 30.01.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında çağrıda usulsüzlük yapıldığı ve azlık hakkını bertaraf etmek amacı ile dürüstlük kuralına aykırı kararlar alındığı iddiası ile alınan kararların iptali talebinde bulunduğu, somut uyuşmazlıkta dava konusu edilen 30.01.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına ilişkin sicil gazetesinde gerekli ilanın yapıldığı, davacıya usulüne uygun iadeli taahhütlü mektupla bildirimde bulunulduğu öte yandan genel kurul toplantısında alınan kararların toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak alınmış olduklarının anlaşıldığı, davacı yanın çağrıda usulsüzlük yapıldığı iddiası kapsamında çağrının usulsüzlüğünün kabulü halinde dahi usulsüz çağrı sadece dava açma hakkı vereceğinden alınan kararların toplantıya katılanların oy birliği ile alınmış olması ve davacının toplantıya katılmış olması halinde kullanacağı oyun alınan kararların sonucunu değiştirmeyeceği anlaşılmakla bu yönü ile davacı talebinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığı, genel kurul toplantısının üçüncü gündem maddesinde davacının noterden bildirimi ile ilgili herhangi bir karar alınmasına gerek görülmediği belirtilerek oylamanın yapılmadığı, davacı yanın bu karara karşı TTK 437/5 maddesi kapsamında pay sahibi olarak bilgi alma ve inceleme hakkının kullandırılması yönünde mahkemeye müracaat hakkı bulunduğu gibi yönetim kurulu üyesi sıfatı ile TTK 392/4 maddesi kapsamındada yasal hakkını kullanabileceği, davacı şirketin ana sözleşmesinin 6. maddesinde 250.000,00 TL olan ana sermayenin %30’u olan 75.000,00 TL ‘sinin davacı tarafından taahhüt edildiği ve 1/4’ünün tescilden itibaren 3 ay, bakiyesinin 30/09/2012 tarihine kadar ödeneceği öngörülmüş olup 22/05/2015 tarihli ….. sayılı yönetim kurulu kararında sermaye taahhüdünü yerine getirmeyen davacının pay senedinden doğan haklarından yoksun bırakılmasına karar verildiği, yönetim kurulu kararının ana sözleşmenin 10. maddesine uygun nisaplarla alındığı bu suretle davacının 22/05/2015 tarihinde ıskat edilmiş olduğunun anlaşıldığı, ortaklık sıfatına bağlı olarak açılan davada ortaklık sıfatının dava sonuna kadar devam etmesinin gerektiği, davacının yargılama safatında ıskat edilmesi nedeniyle karar tarihi itibariyle ortaklıktan doğan haklarından olan genel kurul karar iptalini talep hakkının ortadan kalktığı, kaldı ki davacının ıskatı öncesi dava tarihi itibari ile değerlendirme yapıldığındada dava konusu edilen genel kurul toplantısına ilişkin usulüne uygun çağrı yapıldığı, TTK 447 maddesi kapsamında alınan kararların butlanına ve iptaline ilişkin koşulların oluşmadığı, toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak alınan genel kurul toplantısındaki kararlara ilişkin yokluk müeyyidesinin de söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının azınlık haklarını bertaraf etmek amacıyla 30/01/2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında kararlar alındığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hukuki ve maddi açıdan yetersiz olup denetime elverişli olmadığını, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına ilişkin itirazları değerlendirilmeksizin karar verildiğini, iptali veya butlanı istenilen 30/01/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının usulüne uygun olmadığını, TTK’nın 414. Maddesi hükmüne aykırı olarak toplantıya çağrının yapıldığını, bilirkişi raporunda genel kurul çağrısının ilan edildiği, ancak toplantı çağrısının 26.11.2014 tarihli yönetim kurul kararı ile yapılmış olduğunun ilan edildiği ancak böyle bir kararın bulunmadığının raporla da sabit olduğunu, bilirkişi raporunda genel kurulun toplantıya çağrılma şekline ilişkin anonim şirketin esas sözleşmesinin hiç incelenmediğini, genel kurulun toplantı günü ile gündeminin şirketin internet sitesinde de yayınlanmadığını, toplantı günü ile gündemi ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler pay sahibi ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan müvekkiline bildirilmediğini, tebliğ edilmediğini, bu sebeplerle müvekkilinin genel kurula katılması ve oy kullanmasının engellendiğini, kanundan kaynaklanan ve vazgeçilmez nitelikteki haklarının sınırlandırıldığını, bütün bu hususların toplantıda alınan kararların butlanla geçersiz ve yok hükmünde olduğunu gösterdiğini, toplantı günü ile gündemin müvekkiline tebliğ edilmediğinin bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu, davalı tarafından toplantının olağanüstü genel kurul toplantısı olarak iddia edildiği halde bilirkişi raporunda toplantının olağanüstü genel kurul toplantısı olmadığının belirtildiğini, bu tespitinin iddia ve savunmaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda müvekkilinin TTK’nın 442. Maddesi kapsamında bir talebinin de bulunmadığı belirtilmiş ise de aksine müvekkilinin çağrı ve gündeme madde eklenmesi talebi ile yönetim kurulundan TTK’nın 442. Maddesi uyarınca bulunduğu talebine karşı 7 gün içinde yönetim kurulu hiçbir işlem yapmadığından bu maddeye göre müvekkilince Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….. Esas sayılı dava dosyasında dava açıldığını, bu durumda bilirkişi raporundaki aksi yöndeki tespitin de hukuka aykırı olduğunu, pay sahibi ve yönetim kurulu üyesi olan müvekkiline tebligat çıkartılmadığı bilirkişi raporuyla sabitken aynı raporda davacının toplantıya katılmasına haksız olarak izin verilmediğine dair somut delilin bulunmadığının belirtilmesinin açıklanmasının mümkün olmadığını, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle duruşmalı olarak istinaf incelemesinin yapılarak olağanüstü genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların iptaline karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, anonim şirket olağanüstü genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ile davalı şirketin defter kayıt ve belgeleri üzerinde ticaret hukuku öğretim üyesi ve muhasebe finans anabilim dalı öğretim üyesi bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen kök ve ek raporlarda özetle; “Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı çağrısının ilan edildiği 08 Ocak 2015 tarihli sicil gazetesinin tetkikinde; çağrının 26.12.2014 tarihli….. sayılı yönetim kurulu kararı ile yapılmış olduğu, kararda 4 üyeden 3’ünün toplantıya katıldığı, davacının katılmadığı, dava konusu genel kurul toplantısına çağrı davetinin belirtilen adrese taahhütlü posta ile gönderildiği, hazır bulunanlar listesine göre davacının dava konusu toplantıya katılmamış olduğu, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısının çağrısı usulüne göre yapılmış olduğundan ve genel kurula yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerin katıldıklarına dair somut iddia ve ispatın bulunmaması, hazirun cetveline göre sadece pay sahiplerinin toplantıya katılmış olması, davacının toplantıya katılmasına haksız olarak izin verilmediğine dair somut iddia ve ispatın bulunmaması nedeni ile davacının talepte bulunamayacağı, davacının toplantıya katılması halinde dahi gereği gibi ilan edilmemiş olan konularda da karar alınabileceği, sair gündem maddeleri de karar almama kararları alındığı ve iptal koşullarının oluşmadığı, şirketin ana sözleşmesinin 23. Maddesinin TTK 414 maddesi ile içerik olarak aynı olduğu, davalı şirketin internet sitesi kurma zorunluluğu bulunduğu ispatlanmamış olduğundan bu yöndeki itirazların haklı olmadığı, çağrının toplantı tarihinden iki hafta önceden fazla sürede olmak üzere 06.01.2015’de iadeli taahhütlü posta ile davacıya çağrının bildirilmiş olduğu, şirketin ana sözleşmesinin 6. Maddesinde sermayesinin 250.000 TL olduğu, davacının %30 oranına tekabül eden 75.000 TL sermaye koymayı taahhüt ettiği, sermayenin 1/4’ünün tescil ve ilan tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde bakiyesinin ise 30.09.2012 tarihine kadar ödenmesinin gerektiği, 31.01.2015 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 5. Maddesinde mevcut sermaye taahhüt borçlarının ödenmesinin sağlanması ve sermaye artırımı konusunun olağan genel kurulda yeniden değerlendirilmesine oy birliği ile karar verildiği, 10.02.2015 tarihli ihtarname ile bu hususta davacıya ihtarda bulunularak en geç 1 ay içerisinde taahhüt borcunun yatırılması aksi halde TTK 482 ve 483 maddelerinin uygulanacağının ihtar edildiği, 17.03.2015 tarihinde ihtarname ile bir önceki ihtarnamenin hatırlatılıp bir aylık sürede ödeme yapılmaması halinde ortaklıktan çıkarılma müeyyidesinin uygulanması ve payın başka birine satılacağının ihtar edildiği, ayrıca sicil gazetesinde ilan yapıldığı, akabinde 22.05.2015 tarihli yönetim kurulunun …… sayılı kararı ile davet ve ihtara rağmen sermaye taahhüdünü yerine getirmeyen …’nün temerrüde konu sermaye taahhüt borçlarının kapatılması kaydıyla sözkonusu payları devir almak isteyen ortaklara devrini oy birliği ile karar verilmiş olduğu, davalı şirketin ortaklık pay defteri ve yevmiye fişine göre davacının hissedarlık statüsünün sona ermiş olduğu, davacının 22.05.2015 tarihinde iskat edildiği” belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.04.2014 tarih, …… K. sayılı ilamında açıklandığı üzere anonim şirket genel kurul kararlarının hükümsüzlük halleri; iptal, yokluk ve butlan olarak iki grupta incelenebilir. Genel kurul kararlarının iptali talebinde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 445.ve 446.maddelerindeki sebep ve prosedürlerin varlığı dikkate alınırken anonim şirket genel kurul kararlarının butlan sebepleri ise Kanun’un 446.maddesinde örnekseme yöntemiyle sayılmıştır. Buna karşı, anonim şirket genel kurul kararlarının yokluğu müessesesi TTK’da düzenlenmemekle birlikte, Yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen göz önünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, 6102 S. TTK 445-446 maddelerinde düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.3.2008 gün ve …… K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Dava, anonim şirket olağanüstü genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin olup, davalı şirketin dava tarihi itibarıyla ortağı olan davacı, 30/01/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına usulüne uygun davet edilmediğini, toplantı gündeminin gereği gibi ilan edilmediğini ve iptali istenen toplantıda alınan tüm kararların azınlık haklarını bertaraf etmek amacıyla alındığını ileri sürerek söz konusu genel kurulda alınan kararların iptalini istemiştir.
Usulsüz çağrı toplantıda hazır bulunmayan ortağa genel kurul kararının iptali davası açma hakkı sağlar ve alınan kararların Yasaya, ana sözleşmeye, iyiniyet kaidelerine aykırı alındığının ayrıca ispatı gerekir. Tek başına usulsüz çağrı genel kurul kararının iptalini gerektirmez. Bu durumda da TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptal davası açma süresi, genel kurul tarihinden itibaren üç aydır. Eldeki dava, genel kurulun yapıldığı 30.0.1.2015 tarihinden itibaren anılan maddede öngörülen 3 aylık hak düşürücü sürede 23/03/2015 tarihinde açıldığından süresindedir.
Somut olayda dava tarihi itibarıyla şirket ortağı olan davacı 30/01/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına usulüne uygun davet edilmediğini, toplantı gündeminin gereği gibi ilan edilmediğini iddia etmiştir. Dosyadaki Ankara 56. Noterliği’nin 15.04.2013 tarihli imza sirkülerine göre davalı …. AŞ’nin 27.03.2013 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararla 3 yıl süre ile şirket yönetim kurulu başkanlığına …, başkan yardımcılığına …, yönetim kurulu üyeliklerine … ile davacı … getirilmiş olup, 08.01.2015 tarihli ticaret sicili gazetesi örneğinde; davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olan …’nun başkanlığında 26/12/2014 tarihinde yapılan ve 4 üyeden oluşan yönetim kurulunun üç üyesinin katılımıyla gerçekleştirilen davacının katılmadığı yönetim kurulu toplantısında alınan….. sayılı kararla olağanüstü genel kurul toplantısının yapılma kararının alındığı, her ne kadar yönetim kurulu üyesi olan davacının katılmadığı yönetim kurulu kararı ile olağanüstü genel kurul toplantısı kararı alımmış ise de TTK 390/1 hükmüne göre karar nisabı bulunduğundan alınan bu kararın kararın geçerli olduğu, dava konusu genel kurul toplantısına çağrı davetinin ve gündemin 08.01.2015 tarihli …’nde ilan edildiği, davacının Antalya adresine iadeli taahhütlü mektupla gönderilen çağrının bekleme müddeti bittiğinden 15.01.2015 tarihinde iade edildiği, davacının iş yerine bu defa 27.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği, çağrının toplantı tarihinden iki hafta önceden fazla sürede olmak üzere 06.01.2015’de iadeli taahhütlü posta ile davacıya çağrının bildirilmiş olduğu, hazır bulunanlar listesine göre davacının dava konusu toplantıya katılmamış olduğu, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısının çağrısı usulüne göre yapıldığının kabulü gerekmiştir. Her ne kadar söz konusu toplantı gündeminin davacıya tebliğ edilmemiş olması sebebiyle çağrının usulsüz olduğunun kabulü halinde dahi, usulsüz çağrı ancak işbu genel kurulda alınan kararlara karşı dava açma hakkını vereceğinden, toplantıda toplantı ve karar nisabına uygun olarak alınan kararların bu gerekçe ile yokluğunu veya iptalini doğurmaz. Nitekim somut olayda da davacının genel kurula yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerin katıldıklarına dair somut iddiası ve bu konuda kanıtı bulunmadığı gibi hazirun cetveline göre sadece pay sahiplerinin toplantıya katılmış olması, davacının toplantıya katılmasına haksız olarak izin verilmediğine dair somut iddiasının ve ispatının bulunmadığı hususları gözetildiğinde davacının bu yöndeki iddialarına itibar edilmemiş olup davalı anonim şirketin toplam 250.000 hissenin 162.500’ünün toplantıda temsil edilmiş olması ve alınan kararların oy birliği ile alınmış olması karşısında davacının toplantıya katılması halinde dahi, davalı şirkette davacının sahip olduğu 62.500 adet pay adedi gözetildiğinde sonuca etkisi bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacının iddiasının aksine şirketin ana sözleşmesinin 23. Maddesi, TTK’nın 414 maddesi ile aynı içeriğe sahip olup davalı şirketin internet sitesi kurma zorunluluğu bulunduğu ispatlanmadığından davacının genel kurul toplantı çağrısının ve gündeminin davalı şirketin internet sitesinde ilan edilmesi gerektiğine dair iddiası da yerinde görülmemiştir.
Dava konusu iptali istenen genel kurulda alınan kararların hükümsüz olup olmadığına ilişkin yapılan incelemede; 3 no”lu kararda; “… tarafından iddia edilen Antalya 11. Noterliği’nin 15.07.2014 tarihli bildiriminde yer alan hususların görüşüldü. Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığı’na verilen dilekçedeki hususlar görüşüldü, herhangi bir karar alınmasına gerek görülmediğinden oylama yapılmadan diğer gündem maddesine geçildi.” şeklinde karar alınmış ise de davacı yanın bu karara karşı TTK 437/5 maddesi kapsamında pay sahibi olarak bilgi alma ve inceleme hakkının kullandırılması yönünde mahkemeye müracaat hakkı bulunduğu gibi yönetim kurulu üyesi sıfatı ile TTK 392/4 maddesi kapsamındada yasal hakkını kullanabileceğinden davacının bu maddenin iptaline yönelik talebi yerinde görülmemiştir. Şu halde bu konuda alınan kararın yoklukla sakat olmadığı da ortadadır. Ayrıca, 3 nolu kararda; “Gündem maddesi gereği şirketin 12.08.2014 tarihli …. sayılı yönetim kurulu kararında yer alan hususlar görüşülüp müzakere edildi. Söz konusu kararda belirtilen hususların yönetim kurulu tarafından gereğinin yapılmasına oy birliğiyle karar verildi.” denilmiş olup davacının katılmadığı 12.08.2014 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan…… sayılı karar davacının eşine Ankara 56. Noterliği’nin 15.08.2014 tarihli ihtarnamesi ekinde 21.08.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olmakla, davacı esasen bu kararın da içeriğinden haberdardır. Genel kurulda alınan 4 nolu kararda; “şirketin mevcut durumu müzakere edildi şirketin mevcut ve potansiyel faaliyet konularıyla ilgili çalışmaların hızlandırılması hususlarında gereğinin yapılması amacıyla yönetim kuruluna direktif verilmesine oy birliğiyle karar verildi”, 5 no’lu kararda; “mevcut sermaye taahhüt borçlarının ödenmesinin sağlanmasına ve sermaye artırımı konusunun olağan genel kurulda yeniden değerlendirilmesine oy birliğiyle karar verildi”, son olarak 6 no’lu kararda ise; “bu konunun karara bağlanması için ortakların tümü genel kurulda hazır bulunmadığından herhangi bir karar alınmamasına oybirliği ile karar verildi”ne dair kararlar alındığı görülmüştür.
Davacı genel kurulda alınan tüm kararların azınlık haklarını bertaraf etmek amacıyla alınmış olduğunu iddia ederek iptalini talep etmiştir. Davalı anonim şirketin anasözleşmesinin 6. maddesinde 250.000 TL olarak belirlenen şirketin sermayesinin %30 oranına tekabül eden 75.000 TL miktarındaki sermayeyi koymayı davacının taahhüt ettiği, sermayenin 1/4’ünün tescil ve ilan tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde bakiyesinin ise 30.09.2012 tarihine kadar ödenmesinin gerektiğine yer verilmiştir. Davalı şirketin dava konusu genel kurulda alınan 5 no’lu karar doğrultusunda davalı şirketin 09.02.2015 tarihli yönetim kurulunda alınan karar ile TTK’nın 481. Maddesi gereği şirkete sermaye taahhüt borçları bulunan şirket ortağının bu hususun ……. ilanından itibaren 1 ay içinde ihtarnamede bildirilen IBAN numarasına yatırılmasına aksi halde TTK’nın 482. Ve 483. Maddelerinin uygulanacağını ihtar eden bildirimin davalı şirketçe davacıya keşide olunan Ankara 56. Noterliğinin 10.02.2015 tarihli ihtarnamesi ile davacıya keşide olunan 17.03.2015 tarihli ihtarname ile de sermaye koyma borcunu yerine getirmemesi halinde TTK’nın 483. Maddesi gereği ortaklıktan çıkarılma müeyyidesinin uygulanacağı belirtilerek bu bağlamda 1 aylık ilave süre verildiği bu ihtarnamenin 17.03.2015 tarihinde davacının eşi … imzasına tebliğ edilmiş, Ankara 56. Noterliğinin 12.06.2015 tarihli davalı şirketçe davacıya keşide olunan ihtarı ile 22.05.2015 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısında ……..sayılı yönetim kurulu kararı ile oybirliği ile anasözleşmenin 10. Maddesindeki nisaba uygun olarak alınan karara göre 62.500 adet pay sahibi olan davacı ortağın şirkete taahhüt ettiği sermaye koyma borcunu yerine getirmediğinden 62.500 adet pay senedinden doğan haklarından yoksun bırakılmasına oy birliği ile karar verilmiş, bu karar davacının adresine Tebligat Kanunu’nun md 21/2 ye göre 25.06.2014 tarihinde tebliğ edildiği gibi davalı şirketin pay defterinde 22.05.2015 tarihinde ortaklıktan çıkarılarak hisselerinin diğer ortaklara devredildiği kaydedilmiştir. Anonim şirketin genel kurulunun iptali istemiyle açılan bu davada TTK’nın 446. Maddesi gereğince ortaklık sıfatı, ortağın açacağı iptal davasının dinlenebilme koşuludur. Davacı, bu sıfatını davanın kesin hükümle sonuçlanmasına kadar korumakla yükümlüdür. Somut olayda yargılama sırasında davacının 22/05/2015 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirket ortaklığından ıskat edilmiş olmakla karar tarihi itibarıyla ortaklık sıfatı sona erdiğinden işbu davada aktif husumet ehliyeti de sona ermiştir. Bununla birlikte somut olayda iptali istenen genel kurulda alınan kararların gerek niteliği gerekse toplantı ve karar nisabı bakımından yokluk ve TTK’nın 447. maddesi hükmü anlamında butlan halleri de söz konusu değildir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinafa başvuran davacı taraftan alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/06/2021

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.