Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1130 E. 2021/1194 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/03/2019
NUMARASI ….
DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 29/01/2016
KARAR TARİHİ : 21/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/10/2021

Taraflar arasındaki istirdat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine dayanak genel kredi sözleşmesine müvekkili tarafından atılmış kefalet imzası bulunmadığı gibi kefalet sözleşmesinin de geçersiz olduğunu, zira kefilin sorumlu tutulacağı sürenin ve kefalet limitinin belirtilmediğini, kefaletin eşi tarafından da imzalanmadığını, müvekkilinin, davalı bankanın talebi üzerine mahkemece verilen ihtiyati haciz kararı uyarınca haciz baskısı altında kalmamak için yasal haklarını saklı tutarak icra dairesi … hesabına toplam 46.525,78 TL ödediğini, asıl borçlu tarafından davalı banka lehine verilen ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine geçilmeden müvekkili aleyhine başlatılan işbu takibin geçersiz olduğunu, takipte bileşik faiz istenmesinin doğru olmadığını, müvekkili temerrüde düşürülmediğinden temerrüt faizi talep edilemeyeceğini ileri sürerek müvekkili aleyhine başlatılan ilamsız icra takibinde talep edilen alacağın haksız olduğunun tespiti ile tahsil edilen 46.525,78 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi birlikte davalıdan istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı ….’nin asıl borçlu davacının ise müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla müvekkili banka arasında imzalanan 05.08.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine keşide olunan Beşiktaş 17. Noterliği’nin 02.06.2015 tarihli ihtarnamesinin davacı kefilin gerek genel kredi sözleşmesinde bildirdiği gerekse mernis adresine tebliğ edildiğini, davacının takibe itiraz etmeksizin kredi borcunu ödediğini, dava konusu ilamsız icra takibinin dava dışı asıl borçlu şirketin borcu için verilen ipotek bedeli düşülerek 500,000,00 TL kredi borcu üzerinden başlatıldığını, ipoteğin asıl borçlunun borcunu teminat altına aldığını, davacı kefilin kefalet borcunu kapsamadığını, sözleşmede kefalet limitinin yazılı olduğunu, kredi sözleşmesine kefaletin geçerli olduğunu, davacının iddiasının aksine kredi borcunun ödenmediğini, davacının bir tarihte kredi borcunun sıfırlanmış olmasının kefaletinin sona erdiğini göstermediğini, davacının tek yanlı olarak kefaletten vazgeçemeyeceğini savunarak davanın reddine, %20 tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve toplanan tüm delillere göre; somut uyuşmazlıkta, dava dışı borçlu ile davalı arasında 05.08.2011 günlü 500.000,00TL limitli genel kredi sözleşmesi düzenlenmiş olup, 600.000,00 TL limit ile davacının anılan sözleşmenin müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefili olduğunun, kefalet sözleşmesindeki el yazısından anlaşıldığı, 25.03.2011 günlü 7780 sayılı … Gazetesinden davacının kredi sözleşmesinin tarafı olan şirketin ortağı olduğu ve payını 2012 yılında devrettiği anlaşılmakla kefalet sözleşmesinin kurulması sırasında TBK’nın 584.maddesi gereği eş rızası aranmayacağı, dolayısıyla, geçerli bir kefalet sözleşmesinin bulunmadığı, dava dışı borçlu ile davalı arasındaki genel kredi sözleşmesi uyarınca borçlu arasında birden fazla kredi kullanımı yapıldığı, bu kredilerin taksit ödemesinin yapılmaması nedeniyle dava dışı borçluya Beşiktaş 17.Noterliği’nin 02.06.2015 günlü ve …. yevmiyeli ihtarnamesi ile 1.119.606,28 TL bedelin ödenmesinin istendiği halde ödenmediği, sözleşme borçlusunun kredi taksitlerini ödemede gecikmesi ve ihtarname ile de sonuç alınamamış olması nedeniyle TBK’nın 586/1.maddesi hakkında davacı müteselsil kefil hakkında icra takibi başlatılmasında ve davacının hakkında başlatılan takip nedeniyle takip bedelini ödemesinde yasaya aykırı bir taraf bulunmadığı, dolayısıyla, ödenen bu bedelin istirdadını da talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında “davacının payını 2012 yılında devrettiği, kefalet sözleşmesinin kurulması sırasında eş rızasının aranmadığı”nın belirtildiğini, oysa yargılamada 07.07.2012 tarihli yasa değişikliğinin akabinde …. tarafından tüm bankalara gönderilen ve “tüm sözleşmelerin yasal değişiklik uyarınca yenileneceği, yenilenmemiş ve eş rızası alınmamış sözleşmelerin geçerli olmayacağının” bildirir yönergenin celbi istendiği halde mahkemece bu yöndeki taleplerinin dikkate alınmadığını, dayanılan delilin mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden dikkate alınmamış olması sebebiyle mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, borca dayanak kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, ayrı bir kefalet sözleşmesi imzalanmadığı gibi müvekkilinin kefalet imzasının bulunduğu kredi sözleşmesinin ek kısmında müvekkilinin kefil sıfatıyla sorumlu olacağı azami sürenin de yazılı olmadığını, 05.08.2011 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalanmış ise de kredinin kullandırıldığı 20.10.2012 tarihinde 6098 sayılı TBK’nın yürürlükte olduğunu, 818 sy BK hükümleri gereği de kefalet miktarının ve kefilin sorumlu olacağı azami sürenin kefalet sözleşmesinde yazılı olması gerektiği halde bu unsurların belirtilmediğini, dolayısıyla kefaletin geçersiz olduğunu, müvekkilinin 14.09.2012 tarihinde asıl borçlu şirketin tüm hisselerini devrettiğini, dava konusu kredinin müvekkilinin şirket hissesini devrettiği tarihten sonra ve yetkisiz kişi tarafından kullanıldığını, kredi kullanan veya talimat veren kişilerin kimlik bilgilerinin davalı bankadan temini ile ıslak imzalı belge asıllarının istenilmesi ve gerekirse bu kişilerin tanık sıfatıyla dinlenilmesinin talep edildiğini, ancak ilk derece mahkemesince bu yöndeki taleplerinin kabul edilmediğini, bu konuda olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmadığını, icra takibinden önce müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, buna rağmen müvekkilinden talep edilen faiz ve ferilerinin haksız olduğunu, asıl borçlu şirket tarafından davalı bankaya verilen ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapılmadan müvekkili aleyhine haksız olarak icra takibi başlatıldığını ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan ilamsız icra takibine konu kredi borcunun haksız olarak tahsil edildiği iddiasıyla borçlu olunmadığının tespiti ile istirdadı istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle davacı kefil tarafından dava konusu kredi borcu davalı bankaya 03/08/2015 tarihinde ödenmiş olup İİK’nın 72/7. Maddesi hükmü gereği 1 yıllık hak düşürücü sürede 29/01/2016 tarihinde eldeki dava açılmıştır.
Somut olayda davalı alacaklı banka tarafından talep edilmesi üzerine Ankara 11. Asliye … Mahkemesince 16/07/2015 tarih ve… sayılı kararıyla davacı yönünden 37.895,15 TL ihtiyati haciz kararı verilmiş, dava dışı asıl borçlu … ..Ltd. Şti. İle birlikte davacı kefil aleyhine kredi sözleşmesine, Beşiktaş 17. Noterliği’nin 02.06.2015 tarihli ihtarnameye dayalı olarak tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla 35.369,75 TL asıl alacak, 3.324,76 TL işlemiş faiz %72, 166,24 TL BSMV olmak üzere toplam 38.860,75 TL alacağın takip tarihinden itibaren asıl alacağa işletilecek %72 oranında faiziyle birlikte tahsili istemiyle Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün…. Esas sayılı ilamsız icra takip dosyasında ödeme emrinin davacıya 31/07/2015 tarihinde tebliğinden sonra davacı tarafından verilen 03.08.2015 tarihli dilekçe ile Ankara 11. Asliye … Mahkemesi’nin …. İş sayılı dosyasında verilen ihtiyati haciz kararı sebebiyle borçlu olduğunu düşünmemekle birlikte haciz baskısından dolayı ödediği paranın istirdadı dahil her türlü yasal hakkı saklı kalmak kaydıyla icra dosyası borcunu ödeyeceğini bildirmiş, 03.08.2015 tarihinde icra takip dosyasına toplam 46.525,78 TL ödemiştir.
Davacının bir örneği dosyada bulunan 05/08/2011 tarihli genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, 05/08/2011 tarihli genel kredi sözleşmesine davacının kefaletinin geçerli olup olmadığı, geçerli ise dava dışı asıl borçlu şirketin işbu sözleşmeye dayalı olarak kredi kullanmışsa kredi borcunun, dolayısıyla davacının kefil sıfatıyla sorumlu tutulup tutulamayacağı, sorumlu tutulacaksa miktarı, davacıdan haksız olarak kredi borcunun tahsil edilip edilmediği, davacıya iadesi gereken bir meblağın bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dosya kapsamında yer alan dava konusu ilamsız icra takibine dayanak dava dışı ……. asıl borçlu, davacı … …’ın müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinin imzalandığı 05/08/2011 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484. Maddesi hükmü gereği söz konusu genel kredi sözleşmesinin ekinde yer alan “müşterek borçlu ve müteselsil kefalet şerhi”nde kefil olunan miktar hem yazı hem de rakam ile 600.000,00 TL (altı yüzbin) TL olarak belirtilmiş ve yazılı olarak akdedilmiş olmakla davacının kefaleti geçerlidir.
Davacı vekili, dava dışı asıl borçlu …Ltd. Şti. Yetkilisi tarafından genel kredi sözleşmesi imzalanmadığından müvekkilinin işbu sözleşmeye kefaletinin de geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Kuşkusuz kefaletin fer’iliği ilkesi gereği, kefalet ancak asıl borcun varlığı halinde doğacaktır. Daha açık bir anlatımla, kefaletin geçerliliği öncelikle BK’nın 485. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere asıl borcun geçerli olmasına bağlıdır. Dayanak kredi sözleşmesinin imzalandığı 05.08.2011 tarihinde işbu sözleşmeyi asıl borçlu sıfatıyla imzalayan … Ltd. Şti.’nin 99 adet payına sahip ortağı ve şirket yetkilisi davacı … … ise de şirket adına kredi sözleşmesini dava dışı, işbu sözleşmenin diğer kefili … imzaladığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Zira, dava dışı … tarafından söz konusu genel kredi sözleşmesinin imza tarihinden önce, Türkiye … … Gazetesi’nin 25.03.2011 tarihinde yayımlanan 18/03/2011 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplantısında alınan karar ile asıl borçlu şirketteki 99 adet pay davacı …’e devredilmiş, adı geçenin şirket müdürlüğünün de iptali ile davacı şirket müdürü olarak atanmıştır. Şu halde genel kredi sözleşmesinin imza tarihinde, kredi sözleşmesini imzalayarak kredi kullanan asıl borçlu … Ltd. Şti.’nin iki ortağından biri olan davacı … … şirketin hakim ortağı olduğu gibi aynı zamanda şirket müdürüdür. Ne var ki genel kredi sözleşmesi, asıl borçlu şirketin yetkilisi olan davacı tarafından imzalanmamıştır. Dosya kapsamında kredi kullandıran davalı bankanın … … … …. kayıtları üzerinde konusunda uzman bankacı bilirkişi vasıtasıyla yapılan inceleme sonunda düzenlenen iki ayrı bilirkişi raporunda dava dışı asıl borçlu şirkete işbu kredi sözleşmesine dayanılarak kullandırılan toplam 25 adet kredinin, davacı kefilden talep olunan dava ve takip konusu 180.000,00 TL tutarındaki taksitli ticari kredinin 20.10.2012, diğer 24 adet kredinin tamamının 2014 yılında kullandırıldığı belirlenmiş olup, davacıdan kefil sıfatıyla talep olunan kredi de dahil tüm krediler, davacının asıl borçlu şirketteki 99 adet payının tamamını diğer ortak olan …’e devrettiği ve şirket müdürlüğünün de iptal edildiği 20.09.2012 tarihli Türkiye … Gazetesi’nde yayımlanan ortaklar kurulu kararının alındığı 14/09/2012 tarihinden sonraki tarihlidir. Dava dışı asıl borçlu şirketin hisselerine sahip olan davacı ve … … ve … …’ın akraba oldukları, aile şirketi olan dava dışı asıl borçlu limited şirket adına kullanılan ve limited şirketin hesaplarına aktarılan kredileri bilmemesinin mümkün olmadığı gözetildiğinde, gerek anılan kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte şirket yetkilisi olan davacı tarafından imzalanmadığı gerekse kredi kullanımı yönünde bankaya şirket yetkilisince talimat verilmediği yönündeki iddianin TMK’nın 2. Maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı bulunmuş olmakla itibar edilmemiştir.
Davacı vekili, genel kredi sözleşmesine müvekkilinin eş rızası bulunmadığından geçersiz olduğunu, bu konuda celbi istenen BDDK yönergesinin mahkemece getirtilmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini de istinaf sebebi olarak bildirmiştir. Davacının kefalrt imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesi 05/08/2011 tarihli olup sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484. Maddesine uygun olarak kefalet tesis edilmiştir. Kefalette eş rızasını arayan TBK’nın 584. Maddesi hükmü ise 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. Maddesine göre TBK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Kefalet sözleşmesi 818 sayılı BK yürürlükte iken yasaya uygun olarak kurulduğundan 6098 sayılı TBK’nın 584. Maddesindeki düzenlemeden dolayı geçersiz kabul edilemez. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7. Maddesinde 6098 sayılı TBK’nın derdest davalara uygulanmasıyla ilgili düzenleme yapılmışsa da bu hüküm 818 sayılı sayılı BK’ya uygun olarak kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olayda uygulanma yeri bulunmamaktadır. O halde bu konudaki BDDK yönergesinin celbinin de uyuşmazlığın çözümünde etkisi olmayacaktır.
Davacı vekili kefalet sözleşmesinde kefaletin geçerli olacağı azami sürenin de belirtilmediğini iddi etmiş ise de genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484. Maddesi hükmü uyarınca kefaletin geçerliliği yazılı olma ve kefalet limitinin belirli olması koşullarına bağlanmış, kefaletin geçerli olacağı azami süre şartı aranmadığı gibi BK’nın 494. Maddesi hükmü gereği süresiz kefalet sözleşmesi de akdedilebilecektir. Davacının iddiasına konu BK’nın 485. Maddesi hükmünde asıl borcun kefalet sözleşmesinin yapıldığı anda mevcut olması aranmamakta, muaccel olan kefaletin yerine getirilmesi alacaklı tarafından istenildiği zaman asıl borcun bulunması yeterli görülmektedir. Daha açık bir anlatımla ileride doğacak bir borç için de kefil olma imkanı getirilmiş olmaktadır. Nitekim somut olayda da davacının genel kredi sözleşmesine kefil olduğu tarihten sonra dava dışı asıl borçlu şirkete kredi kullandırılmış olup, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı kefile başvurulmuştur. O halde, kat ihtarının keşide edildiği, dolayısıyla davacı kefile tebliğe çıkarıldığı tarihte davacının kefalet imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinden doğan kredi borcu bulunmaktadır.
Dava dışı asıl borçlu şirkete keşide olunan kat ihtarı 04.06.2015 tarihinde tebliğ edilemeyip iade edilmiş, bununla birlikte kredi borcu ödenmediğinden TBK’nın 586/1. Maddesi hükmü gereği davacı kefile başvuru koşulu da gerçekleşmiştir.
Ayrıca, davacı İİK’nın 45. Maddesi gereği kredi alacağı dava dışı asıl borçlu şirket tarafından verilen ipotekle teminat altına alındığından öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı bankaca ipotek limiti olan 500.000,00 TL düşülerek diğer borçlular hakkında ilamsız icra takibi tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla yapılmıştır. Dosyada ipotek akit tablosu bulunmamaktadır. Şayet ipotek davacının kefalet borcunu da teminat altına almıyorsa davacı kefil İİK’nın 45. Maddesi hükmünü ileri süremeyecek, kredi alacağının öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla tahsilini talep edemeyecektir.
Diğer taraftan davacı vekili, müvekkilinin takipten önce temerrüde düşürülmediğini, dolayısıyla temerrüt faizi alacağından sorumlu tutulamayacağını iddia etmiştir. Gerçekten de davalı banka tarafından keşide olunan Beşiktaş 17. Noterliği’nin 02/06/2015 tarihli kat ihtarı davacı kefilin gerek genel kredi sözleşmesinde bildirilen adresine, gerekse mernis adresine tebliğe çıkarılmış ise de tebliğ olunamayarak 04.06.2015 tarihinde iade edilmiştir. Kat ihtarında 1 günlük atıfet süresi verilmiştir. Takip 23.07.2015 tarihinde başlamıştır. Şu halde davacı kefile takipten önce kat ihtarı usulüne uygun olarak tebliğ edilemediğine göre TTK’nın 7. Maddesi hükmü gereği davacının takipte işlemiş temerrüt faizi alacağından sorumlu tutulması mümkün değildir. Takipte 3.324,76 TL %72 temerrüt faizi oranı üzerinden temerrüt faizi ve 166,24 Tl BSMV talep edilmiştir. Davacı takipte talep olunan toplam alacak miktarı 38.860,75 TL ile 3.431,01 TL vekalet ücreti, 3.536,33 TL tahsil harcı miktarı ve 697,69 TL faiz alacağı olmak üzere toplam 46.525,78 TL ödenmiştir.
Banka kredi alacaklarının hesaplanmasında, ödenmeyen kredi asıl alacağına kat tarihine kadar akdi faiz işletilerek asıl alacak miktarı ve BSMV’si ile kapitalize edildikten sonra bulunan kredi asıl alacak miktarına şayet kredi borçlusu kat ihtarının usulüne uygun olarak tebliği ile takip tarihinden önce temerrüde düşürülmüşse kat ihtarında verilen atıfet süresinin sonunda ödenmeyen kredi asıl alacağına temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi alacağı ve BSMV’si belirlenecektir. İlk derece mahkemesince yargılama sırasında bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişiden alınan 01/07/2017 tarihli ilk raporda; kat tarihi 29.05.2015 tarihi itibarıyla dava dışı asıl borçlu şirketin ana para borcu 35.029,77 TL olarak hesaplanmış olup kat ihtarında verilen 1 günlük sürenin dolduğu 06.06.2015 tarihi itibarıyla 35.324,02 TL olarak belirlenmiştir. Somut olayda davacı kefil, dava konusu ilamsız icra takibinden önce usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmediğinden icra takip tarihi 23.07.2015 tarihi itibarıyla mütemerrit olduğunun kabulü ile bilirkişi raporu ile kat ihtarı ile verilen atıfet süresinin dolduğu 06.06.2015 tarihinde hesaplanan 35.324,02 TL kredi asıl alacağına takip tarihi 23.07.2015 tarihine kadar 46 gün için genel kredi sözleşmesinin 2. Maddesinde belirlenen %36 oranı üzerinden hesaplanan akdi faiz alacağı 1.624,90 TL ve bu alacağın %5 BSMV’si 324,98 ilave edilerek kapitalize edildiğinde takip tarihinde davalı bankanın talep edebileceği kredi asıl alacağı 37.273,9 TL olacaktır. Ne var ki davalı banka takip talebinde 35.369,75 TL asıl alacak talep etmiştir. HMK’nın 26. Maddesindeki taleple bağlılık kuralı gözetilerek takip talebinde istenilen asıl alacak miktarı 35.369,75 TL esas alınarak, davacı kefilin temerrüde düştüğü icra takip tarihi 23.07.2015 tarihinden davacının takip dosyasına ödeme yaptığı 03.08.2015 tarihine kadar yine kredi sözleşmesinin 2. Maddesinde belirlenen %72 temerrüt faizi oranı üzerinden 11 gün için hesaplanan temerrüt faizi alacağı 778,14 TL, 38,91 TL BSMV alacağı hesaplanmıştır. Bu durumda davacı-kefilden ödeme yaptığı 03.08.2015 tarihi itibarıyla talep olunabilecek kredi alacağı 35.367,75 TL asıl alacak, 778,14 TL %72 oranı üzerinden temerrüt faizi alacağı ve 38,91 TL BSMV olup toplam alacak miktarı 36.186,8 TL’dir. Davacının icra takip tarihinde ödeme yaptığı 03.08.2015 tarihinde tahsil harcı(%9,10), vekalet ücreti (3/4) olmak üzere ödemesi gereken 42.548,45 TL iken bu miktarın üzerinde 46.525,78 TL tahsil edilmiş olmakla, davanın kısmen kabulü ile davacıdan fazla tahsil edildiği anlaşılan 3.977,33 TL’nin ödeme tarihi 03.08.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle, davacı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin esastan reddine, davacı kefilin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davanın kısmen kabulüne, dava konusu Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün…. Esas sayılı icra takip dosyasında davacıdan fazla tahsil olunan 3.977,33 TL’nin ödeme tarihi 03.08.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-İstinafa başvuran davacı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin esastan reddine, istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye … Mahkemesi’nce verilen 18/03/2019 tarih ve… Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
Dava konusu Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasında davacıdan fazla tahsil olunan 3.977,33 TL’nin ödeme tarihi olan 03.08.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 271,69 TL nispi karar harcından başlangıçta peşin alınan 79,45 TL’nin mahsubu ile bakiye 192,24 TL nispi karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. Ve 13/2 maddeleri gereği davada kabul olunan miktar üzerinden hesaplanan 3.977,33 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi gereği davada reddolunan miktar üzerinden hesaplanan 6.331,30 TL’nin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 79,45 TL 1/4 nispi karar harcı, 29,20 TL başvurma harcı ve 4,30 TL vekalet harcı toplamı 112,95 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-İlk derece mahkemesinde davacı tarafından yapılan 1.000,00 TL Bilirkişi ücreti, 129,00 TL posta ve Tebligat ücreti olmak üzere toplam 1.129,00 TL yargılama giderinin haklılık durumu gözetilerek (%8,55’ine karşılık gelen) 107,55 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına ,
8-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
C-) 1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, 78,80 posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 200,10 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sorasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 21/10/2021

u belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.