Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2018/1515 E. 2021/484 K. 05.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2017
NUMARASI : ….

DAVA : Limited Şirketinin Haklı Nedenle Feshi ve Tasfiyesi, Olmadığı Takdirde Ortaklıktan Ayrılmasına İzin Verilmesi ve Pay Bedelinin Ödenmesi
DAVA TARİHİ : 19/10/2015
KARAR TARİHİ : 05/05/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2021

Taraflar arasındaki limited şirketinin haklı nedenle feshi ve tasfiyesi, olmadığı takdirde ortaklıktan ayrılmasına izin verilmesi ve pay bedelinin ödenmesi istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı şirketin feshine ilişkin istemin reddine, davacının davalı şirket ortaklığından çıkması talebinin kabulüne, bilirkişi tarafından belirlenen çıkma pay bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce duruşma açılmak suretiyle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşi … ile birlikte davalı şirketin % 50 oranında hissedarı olduklarını, müvekkilinin eşi ile evlenince İstanbul’daki kariyerini ve çalışma hayatını bırakarak Eskişehir’e geldiğini, müvekkilinin Eskişehir’e yerleştikten sonra Eskişehir’de hazır gelinlik piyasasındaki boşluğu fark ettiğini, hazır gelinlik işi yapan bir şirket kurmaya karar verdiğini, müvekkilinin davalı şirketi kendi birikimleri, annesinden kalan miras hisseleri ve ailesinin desteği ile tek başına kurduğunu, müvekkilinin bu şirkette ne fikir ne emek ne de sermaye olarak bir katkısı olmamasına rağmen eşine davalı şirketin % 50 oranındaki hissesini verdiğini, davalı şirketin esasında müvekkili tarafından kurulan bir şirket olduğunu, kuruluş tarihi olan 31/03/2008 tarihi itibarıyla müvekkilinin ve eşinin şirkete 10 yıl süre ile müdür tayin edilmiş olduğunu, davalı şirketin müvekkili ve eşi …’ın münferit imzası ile temsil ve ilzam edilebilmekte olduğunu, müvekkili ile eşinin 08/04/2006 tarihinde evlenmiş olduklarını ve bu evlilikten 3 çocuklarının olduğunu, müvekkili ile eşi arasında son dönemlerde büyük anlaşmazlıklar baş gösterdiğini, sürekli kavga eder hale geldiklerini, eşinin çocuklarına ve bakıcıya şiddet uyguladığını, müvekkilinin şikayetçi olduğunu, kendisi ve çocuklarının hayatının güvende olmadığını anlayan müvekkilinin eşinden boşanmak için boşanma davası açtığını, müvekkilinin kendisinden şikayetçi olması, boşanma davası açması üzerine davalı şirketin münferit imza yetkilisi olan şirket müdürü …’ın şirkete ait tüm defter kayıt ve belgelere el koyduğunu, müvekkilini şirkete ait olan mağazadan içeri dahi sokmaz olduğunu, davalının müvekkilinin şirket hesaplarına girmesini engellemek için şirketin Pos cihazının bağlı olduğu hesap bilgilerini dahi değiştirdiğini, …’ın şirketin oybirliği ile alınabilecek bir genel kurul kararı ile tasfiye edilmesi talep edilmiş ise de kendisinin bu talebi kabul etmediğinden şirketin alınacak bir ortaklar kurulu kararı ile feshinin de mümkün olmadığını belirterek müvekkkilinin fazlaya dair tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davalı … … Ltd. Şti.’nin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 636/3 maddesi gereğince haklı nedenle feshine, davalı şirketin feshine karar verilmesi talebinin kabul edilmemesi durumunda mahkeme tarafından TTK’nın 641/1 maddesi gereğince belirlenecek olan ayrılma akçesinin ödenmesi kaydı ile müvekkilinin davalı şirket ortaklığından çıkarılmasına, durumun ticaret siciline bildirilerek tescil ve ilanına ve davalı şirketin bağlı bulunduğu …. bildirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız, dayanaksız ve gerçek dışı iddialardan ibaret olduğunu, davalı şirketin kuruluşundan bugüne kadar tüm işlerini diğer ortak …’ın takip ettiğini, dava dilekçesinde iddia olunanın aksine gerek bayilik görüşmeleri ve bayilik sözleşmesinin yapılmasında gerek mağazanın fiilen faaliyete hazır hale gelmesinde ve dekorasyonunda tüm yükünün diğer ortak …’ın yüklendiğini, devamında da şirketin ticari faaliyetlerinin yürütülmesinde en az davacı taraf kadar emek ve mesai harcadığını, davacının yaşları çok küçük olan 3 çocuğu ile birlikte tüm bu işleri tek başına takip etmesinin zaten hayatın olağan akışına da uygun olmadığını, davacının ve çocuklarının şiddete maruz kaldığının doğru olmadığını, davacının hayati tehlike içinde kaldığı ve diğer ortak tarafından şirketten uzak tutulduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, diğer ortağın şirketi zarara uğratacak işlemler yapabileceği iddasının da iyiniyetten uzak olduğunu, şirketin feshini gerektirecek hiçbir haklı sebep olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; bilirkişi kurulunun rapor ve ek raporunda ayrıntılı belirtildiği üzere davacının eşi ile birlikte davalı şirketin % 50’şer paya sahip oldukları, şirket ortağı olan eşler arasında boşanma davası olduğu gibi ceza davalarının da bulunduğu, aile içi şiddete yönelik koca aleyhine koruma kararlarının alındığı, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin ortadan kalktığı, TTK’nın 376/2. maddesine göre şirketin sona erdiği, bu kapsamda haklı nedenlerle davacı şirketin fesih koşullarının oluştuğu, ancak asıl olanın şirketin yaşatılması olduğu bu kapsamda şirketin feshinin uygun çözüm olmadığı, ancak davacının şirket ortaklığından ayrılmasına izin verilmesi ile çıkma payı alacağının ödenmesinin kabul edilebilir uygun çözüm olduğu, bilirkişi kurul rapor ve ek raporlarında belirtildiği üzere davacının çıkma payı alacağının 21.671,78 TL olduğu anlaşıldığından davacının davalı şirketin feshine ilişkin isteminin reddine, davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, 21.671,78 TL çıkma payının davalıdan aşağıdaki biçimde tahsiline karar vermek gerekmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda şirketin feshi gerektiği teknik ve ekonomik olarak tespit edildiği halde, raporun aksine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, şirketin feshine karar verilmemesinin gerekçesinin mahkeme tarafından açıklanamadığını, şirketin devamı için yasal ve ekonomik herhangi bir neden olmadığı halde neden şirketin feshine karar verilmediği muhasebesel, ekonomik ve hukuki açıdan gerekçesinin açıklanmadığını, müvekkilinin eşi olan davalı şirketin diğer paydaşı tarafından müvekkiline şiddet uygulanmak suretiyle evlilik birliğinin sona erdiğini, müdürlük görevini kötüye kullanarak şirkete ait mal varlığını kaçırdığını, şirketi fiktif olarak kendisine borçlandırdığını, şirketi sürekli zarara uğrattığını, şirketin işiyle ilgilenmediğini, ayrılma akçesinin tahsil edilmemesi durumunda müvekkilinin paylarının nedensiz olarak diğer ortağa geçmiş olacağını, diğer ortağın şirket mal varlığını kaçırma ihtimali karşısında müvekkilinin ayrılma akçesini tamamen tahsil edemeyeceğinin kuvvetle muhtemel olduğunu, ayrılma akçesinin en yakın karar tarihine göre değil dava tarihine göre hesaplandığını, bu hususun TTK’nun 636/3 ve 531. maddelerine aykırı olduğunu, ayrılma akçesinin eksik ve hatalı hesaplandığını, ayrılma akçesinin sadece şirkete ait bilanço değerleri üzerinden belirlendiğini, bu yapılırken özellikle muhasebe kayıtlarında şirket pasiflerine eklenen fiktif kalemlerin gözden kaçırıldığını, bu nedenle çok düşük belirlendiğini, diğer ortağın bir takım muhasebe oyunlarıyla şirket pasiflerini fiktif olarak artırmış olduğu mahkeme tarafından görmezden gelindiğini, “ortaklara borçlar” kısmında yer alan 262.423,00 TL’nin tamamen fiktif bir borçlanma kalemi olduğunu, şirket aktiflerinin 520.804,26 TL, şirket pasiflerinin de 520.804,26 TL olarak kaydedildiğini, bu durumun hayatın olağan akışına uygun düşmediğini, banka kredilerinin davalı şirketin diğer ortağının şahsi ihtiyaçları için alındığını, şirketin kasasına girmediği gibi şirkete herhangi bir mal ve hizmet alımı için kullanılmadığını, şirketin diğer ortağının şirket adına bankalardan çektiği krediler ile şahsi mal varlığı edindiğini, kendisine ev ve araba aldığını, şirket bilançoları incelendiğinde şirket pasifleri arasında banka kredilerinin 60.802,82 TL tutarında bir kalemin daha yer aldığı ve bilirkişinin haksız olarak bu kalemi şirket pasifleri arasına dahil etmek suretiyle müvekkilinin ayrılma akçesinin gerçeğe aykırı şekilde düşürüldüğünü, mahkemenin de buna itibar ettiğini, şirketin pasifinde yer alan “diğer çeşitli borçlar” 69.013,67 TL’ninde tamamen uydurma ve fiktif olduğunu, “diğer çeşitli borçlar” olarak kira borçları aylık 4.200,00 TL, muhasebe borçları aylık 279,30 TL olarak belirlendiğini, şirketin ödenmemiş herhangi bir kira ve muhasebe borcu olmadığı halde bilançoda bunların ödenmemiş gösterilerek şirketin pasifine 69.013,67 TL eklendiğini, bu nedenle de ayrılma akçesinin hatalı tespit edildiğini, tüm ısrarlara rağmen ilk derece mahkemesince şirket hesabından diğer ortağa transfer edilen paraları tespit etmediği, davalı şirketin diğer ortağının şirkete ait banka hesaplarından şahsi mal varlığı edinebilmek için kendisi ve üçüncü şahısların hesabına pek çok transfer yaptığını, şirkete ait banka hesapları dosyaya celp edildiği takdirde bu hususun ortaya çıkacağını, itirazlarına rağmen bilançolardaki fiktif borçlanmalarla ilgili tek bir belgenin rapora eklenmediğini, neden eklenmediğinin de açıklanmadığını, dava tarihi itibariyle davalı şirketin 300.000,00 TL ticari mal, 200.000,00 TL değerinde taşıt ve demirbaş olmak üzere toplam 500.000,00 TL mal varlığının bulunduğunu, müvekkilinin % 50 hissesinin mevcut olduğunu, ancak sadece bilançoya göre 21.671,00 TL ayrılma akçesi hesaplandığını, bunun hukuka aykırı olduğunu, payların gerçek değerinin bilanço değerini kastetmediğini, davalı şirketin marka olarak Eskişehir’de bilindiğini, ticari itibarı ve değerinin bulunduğunu, bu hususun ayrılma akçesine eklenmemesinin hatalı olduğunu, piyasa koşullarına göre davalı şirketin ticari maksatla devredilmesi durumunda şirketin devir bedelinin ne olduğunun hesaplanmadığını, bu nedenlerle ve re’sen dikkate alınacak sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmak suretiyle davalı şirketin feshine, bunun mümkün olmaması halinde ayrılma akçesinin yukarıda açıklandığı üzere hesaplanarak tespit edilmesi, müvekkiline ödenmesine ile şirketin mal varlığının korunması için tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; haklı nedenlerle limited şirketin feshi ve tasfiyesi olmadığı takdirde ayrılma akçesinin ödenmesi suretiyle şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince mali müşavir, hukuk fakültesi öğretim görevlisi ve makine mühendisi bilirkişiden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; davalı şirketin incelenen ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerini ihtiva etmekte olduğu, davalı şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu, öncelikle TTK m.376/2 hükmüne göre şirketin sona erdiğinin görüldüğü, şirket müdürlerinin TTK m.633 gereğini yerine getirmedikleri, işbu davada, şirketin haklı nedenlerde feshine karar verilmez ise, başka bir çözüm yolu olarak; davalı şirkete yeni bir ortak alınarak davacının paylarının devredilebileceği, davacının, davalı şirketin ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesi hususunda takdirin Mahkemeye ait olduğu, davacı ortağın çıkma payı alacağının 21.671,78 TL olduğu belirtilmiştir.
İtiraz üzerine aynı heyetten alınan ek raporda özetle; firma değerlemesinin uzmanlık alanları içerisinde olmadığını, firma değerlemesinin ayrılma akçesi hesaplamasında kullanılan bir yöntem olmadığı, kök raporda görüşlerinin ayrıntılı olup değiştirecek bir hususun bulunmadığı belirtilmiştir.
Dairemizce davalı şirketin unvanın ekonomik değerinin bulunup bulunmadığı hususunda talimat yoluyla gelinlik sektörü uzmanı, makine mühendisi ve öğretim görevlisi mali müşavir bilirkişiden oluşan heyetten alınan raporda özetle; davalı şirketin son döneme ait ticari defter ve kayıtlarının şirket yetkilisince taraflarına sunulmadığını, şirket mali müşaviri imzalı en son mizan üzerinden bilanço oluşturulduğunu, gayri faal olan şirkette defter tutulmadığının taraflarına beyan edildiğini, davalı şirketin bilinilirliğinin çok zayıf olduğunu, şirket isminin yanında marka tesciline rastlanılmadığını, dosyada bulunan ve araştırma sonucu elde edilen delil ve değerler ile ikinci taraflara satış değeri olarak unvan ve marka değeri tespit edilemediğinden unvan ve marka değerinin sıfır olduğunu, rapor tarihi itibariyle davalı şirketin reel varlıklar toplamının 70.234,25 TL olmasına rağmen reel borç toplamının ise 111.997,43 TL olduğunu, şirketin reel öz varlığı değerinin -41.763,18 TL olduğunu, şirketin varlıklarının borçlarını karşılayamayacak düzeyde olduğunu, davacının çıkma payının da -20.880,00 TL olacağı belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın “Limited Şirketin Sona Ermesi Ve Sonuçları” başlıklı 636. maddesinde; Limited şirketin, şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle, genel kurul kararı ile iflasın açılması ve kanunda öngörülen diğer hallerde sona ereceği, uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirleyeceği, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verileceği, haklı sebeplerin varlığında, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemenin, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği, fesih davası açıldığında mahkemenin taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği, düzenlemesi yer almaktadır.
Bilindiği üzere limited şirket ve anonim şirketlerde; şirketin haklı sebeplerle feshi ve şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep teşkil edecek nedenlerin hangi haller olduğu hususu Türk Ticaret Kanununda sayılmamış olup, doktrinde ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması,” “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması,” “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi,” “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması,” “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması, şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmıştır.
Dosya içerisindeki bilgi, belge, tanık beyanları, ilk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan rapor ve ek rapor ile Dairemizce bilirkişi heyetinden alınan denetim ve hüküm kurmaya elverişli raporlardan da anlaşılacağı üzere, davalı şirketin iki ortaklı olduğu, davacı ile diğer ortağın karı koca olup, ortaklar arasında uyuşmazlıklar bulunduğu, Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasında davalı şirketin dava dışı ortağı … hakkında davacı eşi olan …’ı basit yaralamasından ötürü kamu davası açıldığı, ayrıca Eskişehir 3. Aile Mahkemesince 6284 Sayılı Yasa kapsamında … hakkında tedbir kararı uygulandığı, Eskişehir 4. Aile Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığı, bu hale göre şirket ortakları arasında ceza davası bulunduğu gibi aile içi şiddete yönelik diğer dava dışı ortak aleyhine koruma kararı alındığı, bu kapsamda boşanma davası açıldığı ve ortaklar arasındaki güven ilişkisinin ortadan kalktığı, şirketin gayri faal durumda olup amacını gerçekleştiremediği, gelişen olaylardan ötürü davacının daha kusurlu olduğuna ilişkin yeni bir delil de bulunmadığı gözetildiğinde haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğunun kabulü gerekir.
Dairemizce duruşma açılmak suretiyle alınan bilirkişi raporunda davalı şirketin gayri faal durumda olduğu, şirketin unvanın ve marka değerinin bulunmadığı, öz sermayesinin borcu karşılayamadığı, davacının çıkma payının -20.880,00 TL olacağı tespit edilmiş ise de, ilk derece mahkemesince verilen kararın davalı şirket tarafından istinaf edilmediğinden davacı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu, bu hale göre davalı şirketin fesih ve tasfiyesi yerine davacının çıkma payı karşılığında ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesi gerektiği, davacı vekilinin de 05/04/2021 tarihli oturumda müvekkilinin öncelikle şirket ortaklığından çıkma bedelini talep etmiş olmakla ilk derece mahkemesince de davacının şirket ortaklığından çıkarılması ve çıkma payı olarak 21.671,78 TL hüküm altına alındığından, istinafa gelen tarafın sıfatı ile davacı yararına usuli kazanılmış hak da gözetilerek 6102 Sayılı TTK’nın 636/(3). maddesi gereğince davalı şirketin fesih ve tasfiyesi yerine davacının davalı şirket ortaklığından çıkartılmasına ilişkin çözüm yolunun daha yerinde olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/12/2017 tarih ve … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE,
TTK’nın 636/(3). maddesi gereğince davalı şirketin fesih ve tasfiyesi yerine davacının davalı şirket ortaklığından çıkartılmasına, davacının 21.671,78 TL çıkma payının davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Durumun ilk derece mahkemesince ticaret sicil müdürlüğüne bildirilmesi ile TESCİL VE İLANINA,
3-İstinaf karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.480,40 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL peşin harç ile tamamlama yoluyla alınan 397,80 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1.082,60 TL karar ve ilam harcının davalı şirketten alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvuru harcı ve 27,70 TL peşin harç ile 397,80 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 453,2‬0 TL harcın davalı şirketten alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan posta, tebligat gideri ve bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 1.424,00 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacı…’na ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran davacı tarafa iadesine,
C)1-İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında davacı tarafından yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran davacıya iadesine,
2-İstinaf incelemesi sırasında davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı 769,8‬0 TL keşif harcı ile 2.452,65‬ TL posta, tebligat gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.320,55‬ TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak kendini vekil ile temsil ettiren davacıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/04/2021

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.