Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/980 E. 2023/791 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/980 – 2023/791
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/980
KARAR NO : 2023/791
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2023
NUMARASI : 2023/80 E. – 2023/116 K.

DAVACI
VEKİLİ
DAVALI
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : İstirdat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23/03/2023 tarih ve 2023/80 E. – 2023/116 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 16/02/1996 tarihinde “Online Sayısal Loto Sistemi Kurulmasına Yönelik Teçhizat, Yazılım ve Hizmet Teminine İlişkin Sözleşme” imzalandığını, 17/04/2009 ve 23/08/2011 tarihli Ek Sözleşmeler ile ana sözleşme ve ek sözleşmelerin bazı maddelerinin tadil edildiğini, ek düzenlemeler getirildiğini, 2011 tarihli sözleşmenin 10. maddesi hükümlerine göre müvekkili idarenin sözleşmede yer alan alacak kalemlerini her ay eksiksiz bir şekilde davalıya ödediğini, davalı ile akdedilen ana sözleşmenin imzalandığı tarihten beri söz konusu alacakların ifasının eksiksiz bir şekilde yerine getirildiğini, pandemi nedeniyle sabit ve seyyar bayilerinin faaliyetlerinin kısıtlandığını, faaliyet gösterdikleri iş yerlerinin geçici olarak kapatıldığını, müvekkili idarece düzenlenen şans oyunlarından elde edilen satış gelirlerinde, kamuya aktardıkları kaynaklarda ve bayilerinin komisyonlarında ciddi düşüşler yaşandığını, müvekkili idare tarafından davalıya gönderilen 09/04/2020 tarihli yazı ile pandemi nedeniyle terminalleri işletemeyen sayısal oyun bayilerinin tespit edilerek davalıya ödenecek sabit bedelden tespit edilecek miktara oranla indirim yapılmasının talep edildiğini, ancak bu taleplerinin reddedildiğini, davalı tarafından sadece hasılatın düşük olması ile reddedilen taleplerinin ilişkilendirilmiş olsa da faaliyetleri durdurulan ve oyun oynatılamayan oyun terminalleri için hesaplama yapılarak sabit bedelin belirlenmesinin de sözleşmenin amaç ve ruhuna aykırı olduğunu, davalı ile müvekkili idare arasında 1996 yılından itibaren kesintisiz ve sürdürülen sözleşme ilişkisini zedelediğini, dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili idarenin şans oyunları faaliyetlerinin kesintiye uğramaması için sözleşmede yer alan döviz cinsinden sabit bedelin TL karşılığı olan 4.078.262,78-TL’nin davalıya ihtiraz-i kayıtla 22.06.2020 tarihinde ödediğini, sözleşme hükümlerine göre çalışılmayan gün sayısı dikkate alınarak hesaplanan bedelin, ödedikleri miktardan düşülerek iadesinin gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile Mayıs ayı boyunca 60.156 saat faaliyet göstermediği tespit edilen oyun terminalleri için hesaplanan ve davalıya fazla ödenen 125.726,00-USD’nin, 22.06.2020 ödeme tarihinden itibaren Wallstreet Journal tarafından en son yayımlanan 30 günlük Libor faiz oranına %1 ilave edilerek bulunacak faizi ile birlikte, fiili ödeme günündeki TL değeri üzerinden davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacı İdarenin sözleşmeyi akdederken bayilerin çalışıp çalışmadığı hususunu sözleşme bedeli hesabına dahil etmediğini, onun yerine sisteme bağlı olup olmadığı hususunda bir hesaplama yöntemini kabul ettiğini, sokağa çıkma kısıtı olduğu günlerde de davacının tahsis ettiği araçlarla davalı personellerinin hizmet vermeye devam ettiğini, Mayıs 2020 ayı boyunca bayilerden gelen 927 adet çağrının tümünün cevaplandığını ve bunlardan 347 adet arızaya bizzat yerinde müdahale edilerek çözümlendiğini, bu sebeple müvekkili şirket giderlerinde herhangi bir azalmanın olmadığını, davalıya yapılan ödemelerin şans oyunu hasılatlarına bağlı olmayıp, hasılat çok olduğunda artmadığı gibi, az olduğunda da azalmaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalı vekilinin Mayıs ayı boyunca müvekkilince sözleşmeye göre verilmesi gereken hizmetin devam ettiğini iddia ettiği, davacı vekilinin ise davalı tarafın bu beyanına itiraz etmediği ve bu hususta herhangi bir delil bildirmediği, davacının her ne kadar mücbir sebeple Mayıs 2020 dönemine ilişkin indirim talepli dava açmışsa da, taraflar arasındaki sözleşmeye göre ücretlendirmenin bir kısmının sabit ücret olduğu, bir kısmının ise merkezi sisteme başarıyla bağlanmış olan terminallerin sisteme bağlı olduğu gün sayısı baz alınarak hesaplandığı, bu bağlamda sisteme bağlı olan bayilerin açık olup olmamasının veya çalışıp çalışmamasının davacı tarafından ödemesi gereken ücrete etki etmeyeceği, taraflar arasındaki sözleşmede bayilerin açık olup olmamasının ücretlendirmeye etkisinin olacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı, öte yandan davalı şirketin beyan ve delillerinden, davalının sunduğu terminallerin bağlı olduğu merkezi sistemin işletim ve bakım hizmetlerinin, bayilerin açık olup olmadığına bağlı olmaksızın devam ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, Covid-19 kaynaklı pandemi nedeniyle 20 yaş altı ve 65 yaş üzeri vatandaşlarımıza sokağa çıkma yasağının getirildiğini, diğer vatandaşlarımıza da zorunlu olmadıkça evden çıkmamaları yönünde uyarılarda bulunulduğunu, büyükşehir statüsündeki illerimizde hafta sonu ve resmi tatil günlerinde sokağa çıkma yasağı uygulamasına gidildiğini, söz konusu idari kısıtlamaların sonucunda, başta sayısal oyun bayileri olmak üzere, sabit ve seyyar bayilerin faaliyetlerinin kısıtlandığını, faaliyet gösterdikleri işyerlerinin geçici olarak kapatıldığını, satış kanallarının kapalı olması nedeniyle bayilerin ve müvekkili İdarenin satış gelirlerinde, dolayısıyla kamuya aktardıkları kaynaklarda ciddi tutarlarda düşüşlerin meydana geldiğini, dolayısıyla temel birkaç komut ile aktif hale getirilen oyun sistemi için mücbir sebep nedeniyle çalışamayan bayi sayıları da dahil edilerek müvekkilinden sabit ücret alınmasının hukuka aykırı olduğunu, olayın mücbir sebep olarak değerlendirilmesinin gerektiğini, Covid-19 pandemisi gibi sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkması durumunda, sözleşmeye bağlılık ilkesinin sıkı bir şekilde uygulanmasının hakkaniyete aykırı olacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, eldeki davanın maddi tazminat talepli bir dava olmadığını, davacının itirazı kayıtla ödediği fatura bedellerinden indirim talep ettiğini, davacının talep ettiği tutarın belirli olduğunu, eldeki dava belirsiz alacak davası olarak dahi açılmadığını, davacının ne yazılı ne de sözlü beyanlarında müvekkili şirketin sözleşmeye aykırı bir davranışı/eylemi olduğuna ilişkin iddiasının bulunmadığını, bu nedenle mahkemece eldeki davanın maddi tazminat olduğu gerekçesiyle maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, eldeki davanın değerinin 125.726 ABD Doları olduğundan, karar tarihindeki Türk Lirası karşılığı üzerinden davaya esas değer hesaplanarak vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, davacı tarafça 23.08.2011 tarihli ek sözleşmenin 10.1. maddesi uyarınca davalıya ihtirazi kayıtla ödenen bedelin, mücbir sebep hukuki nedenine dayanarak davalıdan istirdadı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11.03.2020 tarihinde ilan edilen ve Ülkemizde de etkili olan Covid-19 kaynaklı pandemi nedeniyle sabit ve seyyar bayilerinin faaliyetlerinin kısıtlandığı, faaliyet gösterdikleri iş yerlerinin geçici olarak kapatıldığı, müvekkili idarece düzenlenen şans oyunlarından elde edilen satış gelirlerinde, kamuya aktardıkları kaynaklarda ve bayilerinin komisyonlarında ciddi düşüşler yaşandığı, bu olayın müvekkili yönünden mücbir sebep sayılması gerektiği ileri sürülerek, 23.08.2011 tarihli ek sözleşmenin 10.1. maddesi uyarınca davalıya ödenen bedelden, 2020 yılı Mayıs ayı boyunca 60.156 saat faaliyet göstermediği tespit edilen oyun terminalleri için hesaplanan ve davalıya fazla ödenen 125.726,00-USD tutarında indirim yapılması talep edilmiş, bu talepleri davalı tarafça kabul edilmeyince, ihtirazi kayıtla ödeme yapılarak, fazladan ödendiğini iddia ettiği bedelin istirdadı için işbu dava açılmıştır.
Öncelikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2022 tarih ve 2022/6-537 E.- 2022/1179 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere “Covid-19 pandemisinin varlığı, sözleşmenin ifası açısından kendiliğinden mücbir sebep oluşturmaz. Mücbir sebep olarak kabul edilebilmesi için pandeminin yarattığı sonuçlar ile sözleşmenin ifasının engellenmesi arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Bir olayın mücbir sebep olup olmadığının somut olayın özelliklerine göre tespit edilmesi gerekir. Bir sözleşme için mücbir sebep teşkil eden durum başka bir sözleşme için mücbir sebep teşkil etmeyebilir. Bu itibarla Covid-19, her durumda mücbir sebep oluşturduğu genellemesinden hareket edilemez; bir başka deyişle, her somut sözleşme için Covid-19’un mücbir sebep oluşturup oluşturmadığı denetlenmelidir (Kırca, Karakaş, s. 7).”.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; gerek taraflar arasındaki 16.02.1996 tarihli sözleşmenin 2.1., gerekse de 23.08.2011 tarihli sözleşmenin 5.1. maddesine göre, davalı şirket bu sözleşme ile davacının gereksinim duyduğu Geliştirilmiş Sistemin tüm parçalarını üretecek/tedarik edecek, hasar ve ziyan riski kendisine ait olmak üzere Türkiye’ye getirip alıcı davacının göstereceği merkeze kuracak, işletime alacak, Geliştirilmiş Terminalleri depolardan bayilere taşıyacak, kuracak, iletişim ağına bağlayacak, işletime alacak, Geliştirilmiş Sistemle ilgili tüm idari, işletme, tamir, bakım ve destek hizmetlerini verecektir.
Davacının indirim talep ettiği ücretlerin ise sözleşmenin 10.1. maddesinin D, E, F, G, H bentlerinde düzenlenen ve davalı tarafça verilen bakım ve tamir hizmetlerine yönelik, sabit ücretlere veya kurulu Gelişmiş Terminal başına değişen ücretlere ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Zira artık davalı taraça Geliştirilmiş Sistemin ve Geliştirilmiş Terminallerin davacıya satılması, davacının gösterdiği merkezde ve bayiler nezdinde kurulması, işletime alınması aşamaları tamamlanmış, gerek davacının merkezinde kurulan Geliştirilmiş Sistemin gerekse de bayilerde kurulan Geliştirilmiş Terminallerin işletildiği, tamir, bakım ve destek hizmetlerinin verildiği dönem başlamıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık da bu dönemde meydana gelmiştir.
Bu noktada öncelikle dikkat edilmesi gereken husus, davalının da aynı pandemi koşullarının geçerli olduğu dönemde, sözleşmede kendisine düşen hizmet yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmiş bulunduğudur. Gerçekten de davalının aynı pandemi döneminde, sözleşme ile kendisine düşen hizmet borcunu tamamen ifa ettiği, davacının da kabulündedir. Oysa pandemi koşulları nedeniyle davalının giderlerinde de herhangi bir azalma olmamış, sözleşmenin başlangıcında belirlenen ifa koşulları, davalı açısından da pandemi nedeniyle aynı oranda kötüleşmiştir. Dolayısıyla davacı tarafça mücbir sebep hukuki nedenine dayanılarak, aynı dönemde aynı koşullarla tüm idari, işletme, tamir, bakım ve destek hizmetlerini yerine getiren davalıdan, ücret indirimde bulunması talep edilemez.
İkinci olarak 23.08.2011 tarihli sözleşmenin sözleşmenin 10.1. maddesinin D, E, F, G, H bentlerinde, davalıya yapılacak ödemelerin tespitinde, hasılata göre değişen bir hesaplama yöntemi tercih edilmemiş, tam tersine 10.2. maddesinde, sözleşmenin 10.1. maddesi uyarınca davalıya yapılacak ödemelerden terminal sayısı ile bağlantılı olanların, kurulu Geliştirilmiş Terminal/Terminal sayısı baz alınarak ve her ödeme dönemindeki Geliştirilmiş Sisteme bağlı olduğu gün sayısı esas alınarak tespit edileceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla taraflar daha sözleşmenin kuruluş aşamasında, Geliştirilmiş Terminallerin bilet satışına açık/kapalı olup olmaması veya bayilerin çalışıp çalışmaması hususunun, davalıya ödenecek ücretin tespitinde etkili olmayacağını kararlaştırmışlardır. Böylece taraflar, bayilerin kendi iş yerlerinde kurulu bulunan Geliştirilmiş Terminallerini herhangi bir sebeple hiç açmayabileceklerini başlangıçta düşünmüş ve bu durumu davalıya ödenecek hizmet bedelinin hesaplanmasında dikkate almamıştır. O halde davalıya yapılan ödemelerin şans oyunu hasılatları çok olduğunda artmadığı gibi, az olduğunda da azalmaması gerekir. Davalı tarafça işbu dava konusu döneme ilişkin olarak düzenlenen faturada talep edilen ücretin anılan maddeye uygun şekilde, Geliştirilmiş Terminal/Terminal sayısı ve Geliştirilmiş Terminallerin Geliştirilmiş Sisteme bağlı, diğer bir deyişle oyun oynatılabilir (aktif) durumda olduğu gün sayısı esas alınarak hesaplandığı hususu davacının da kabulündedir.
Bu durum karşısında Dairemizce de ilk derece mahkemesinin, somut uyuşmazlık yönünden Covid-19 kaynaklı pandemi koşullarının, davacı yönünden mücbir sebep teşkil etmediğine dair tespitinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yine 23.03.2023 karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT.’nin 13/4. maddesi uyarınca, maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. Bu hükümde döviz cinsinden alacaklar için ayrık bir düzenleme getirilmediğine göre, ilk derece mahkemesince somut uyuşmazlık yönünden de davanın tamamen reddi nedeniyle davalı vekili yararına maktu vekalet ücreti takdirinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı Kurum harçtan muaf olduğundan ve herhangi bir harç yatırmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcı, davalı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırıldığından başkaca bir harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin tarafların uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.