Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/95 E. 2023/550 K. 19.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/95
KARAR NO : 2023/550
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
TARİHİ : 06/02/2019
NUMARASI : 2017/211 E. – 2019/35 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ
DAVALI : 1 -… – (TC:…)
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Dairemizce verilen 25/02/2021 tarih ve 2019/1064 Esas 2021/246 Karar sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/11/2022 tarih ve 2021/4472 Esas 2022/8241 Karar sayılı kararı ile bozulmuş olmakla, dosya okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şahsın “…+şekil” ibareli başvurusunun müvekkiline ait … ibareli markalarla ayırtedilemeyecek kadar benzer olduğunu, davalı markasının asli unsurunun da “…” ibaresi olduğunu, “…” kelimesine bold yazılarak dikkat çekildiğini, davalı markasının benzer mal ve hizmetleri kapsadığını, uzman olmayan tüketiciye hitap ettiğini ve herhalükarda davacının tescili istenen sınıfları kapsayan 242 adet tanınmış “…” ibareli seri markalarıyla iltibas yarattığını, başvuru markasının davacının yeni bir seri markası olarak algılanacağını, Yargıtay tarafından onaylanan Ankara 2. FSHHM’nin 23.02.2012 tarih ve E.2011/109 K.2011/31 sayılı kararında … ibareli 35 ve 37. sınıfları içeren başvurunun müvekkilinin “…” ibareli seri markalarının içine sızmış bulunacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiğini, Yargıtay kararlarında “…” markasının zayıf ancak ayırtediciliği bulunan bir marka olduğunun kabul edildiğini, başvuru markasının “…” markasının tanınmışlığından haksız menfaat sağlanacağı gibi, markanın itibarı da olumsuz etkilenebileceğini, davacının seri markalarıyla iltibasa neden olacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulmasının, müvekkilinin markasının gücünden yararlanma amacını ve kötüniyetini ortaya koyduğunu ileri sürerek 2017-M-2028 sayılı YİDK kararının iptali ile tescil edilmiş olması halinde 2015/94276 sayılı ve “…+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, taraf markalarının görsel, işitsel ve sescil olarak ayırtedilemeyecek kadar veya iltibas yaratacak kadar benzer olmadığını, davalı markasının kelime, şekil ve renk unsurları içeren bir kompozisyondan oluştuğunu, “…” ibaresinin sektörde yaygın bir şekilde kullanılan, ayırt edici niteliği düşük zayıf marka niteliği taşıdığını ve tanınmış olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının “…+şekil” ibareli başvuru markasıyla davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makul düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma/faydalanma süresi içinde, davalının “…+şekil” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden bunun davacının “…” ibare ve biçimli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, başvuruya konu olan markanın kapsamındaki hizmetler ile davacının yukarıda belirtilen markalarının kapsamındaki hizmetler bakımından her iki markanın işletmesel kökenlerinin aynı olduğu, idari ve ekonomik açıdan birbirleriyle bağlantılı olabileceği ihtimali doğacağı, bu açıdan 556 sayılı KHK’nın 8/1 maddesindeki koşulların oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne, dava konusu 2017-M-2028 sayılı YİDK kararının iptaline, 2015/94276 sayılı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkin edilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu YİDK kararının hukuka uygun bulunduğunu, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi gereğince bir tescil engelinin mevcut olduğundan söz edebilmek için, markaların benzer olması, kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı/benzer olması ve iltibas yaratması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiğini, müvekkilinin markası ile davacının markası arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını, markalarda geçen “…” ve “…” ibarelerinin sektörde ne kadar tanınmış olursa olsun, tek başına ayırt edici niteliği düşük ibareler olduğunu, “…+şekil” ile davacıya ait markalar arasında objektif bir değerlendirme yapıldığında iltibas oluşturmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … ve service ibarelerinin ayırtediciliği düşük olduğu gibi tamamen farklılaştığını, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesindeki koşulların oluşmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Dairemizce; taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” kelimesinin, günümüzde … telefonu olarak algılandığı ve başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin … telefonu ile yapıldığını ifade etmek için kullanıldığı, bu haliyle, “…” kelimesinin zayıf ayırt edici niteliği ve dava konusu başvurunun biçim, düzenleme ve tertip tarzı da gözetildiğinde davacının itirazına mesnet markalarla dava konusu başvuru arasında, görsel, anlamsal ve işitsel olarak başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin ortalama tüketicileri üzerinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali de dahil benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davalının başvurusundaki şekil ve farklılıklarla yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, bu itibarla 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas bulunmadığı kanaatine varıldığı, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararının yerinde görülmediği gerekçesiyle, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 23/11/2022 TARİH ve 2021/4472 ESAS, 2022/8241 KARAR SAYILI KARARININ ÖZETİ: Dairemizce verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince, davalı markasında sadece … ibaresi değil … ibaresinin de bulunduğu, davacının ise, davalı markasının kapsamı ile aynı mal/hizmetlerde tescilli 2002/08806 sayılı … ibareli markasını da itirazına mesnet olarak gösterdiği, davacının itirazına mesnet olarak gösterdiği sözkonusu markası değerlendirilmeksizin davanın yazılı gerekçe ile reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle, karar davacı yararına bozulmuştur.

GEREKÇE : Dava, Marka ile ilgili kurum kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/11/2022 tarih ve 2021/4472 E.- 2022/8241 K. sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden, davalı … tarafından “…+şekil” ibaresinin tescili için başvuruda bulunulduğu, davacı tarafından başvurunun ilanına “…” ve “…” ibareli itiraza mesnet markalar gerekçe gösterilerek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9. maddeleri uyarınca itiraz edildiği, davacının itirazının önce Markalar Dairesi Başkanlığı, sonrasında da YİDK tarafından reddedildiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince taraf markaları arasında iltibas bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olup, bu karara karşı yalnızca davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğundan, taraflar arasındaki istinaf incelemesine konu uyuşmazlığın, davalı tarafın “…+şekil” ibareli başvurusunun, davacının itirazına mesnet “…” ve “…” esas ibareli markaları karşısında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında tescil engeli ile karşılaşıp karşılaşmayacağı, tarafların markaları arasında iltibas bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacının itirazına mesnet markalarının “…” ve “…” esas unsurlarından oluştuğu, davacı markalarının tamamının “…” ibaresi etrafında oluşturulmuş seri markalar olduğu, itiraza mesnet markalar arasında “…” ibaresinin İngilizce karşılığını içeren 2002/08806 sayılı “…” ibareli markanın da bulunduğu anlaşılmıştır. Davacının söz konusu markası “…” ve “…” kelimelerinin standart siyah büyük harflerle birleşik olarak yazılması ile oluşturulmuş olup, iki kelimenin ortasında “P” harfi diğer harflerden oldukça küçük yazılmış olduğundan markada “…” harf bütünü algıyı daha çok üzerinde toplamakta, marka …-… şeklinde okunmaktadır. Şekil unsuru içermeyen markanın esas unsurunu bir bütün halinde “…” ibaresi oluşturmaktadır. Dava konusu marka ise “…” ibaresinden oluşmakta, markada şekil unsuru da yer almaktadır. Başvuru markası standart siyah küçük harflerle ve “…” ibaresi daha koyu olacak şekilde yazılmış, ibarenin son üç harfinin alt kısmına turuncu renkte “.com” ibaresi konumlandırılmıştır. Buna göre başvuru markasının esas unsurunun da “…” ibaresinden oluştuğu kanaatine varılmıştır. Taraf markalarında “…” ve “… (itiraza mesnet markada İngilizce karşılığı)” ibareleri ortak olarak yer almaktadır. Markalarda ortak olarak yer alan “…” kelimesinin, günümüzde … telefonu olarak algılandığı ve başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin … telefonu ile yapıldığını ifade etmek için kullanıldığı, bu haliyle, “…” kelimesinin zayıf ayırt edici nitelikte olduğu, “…” kelimesinin ise Türk Dil Kurumu Sözlüğünde diğer anlamları yanında herkesçe bilinen “hizmet” anlamının da bulunduğu ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin yüksek olduğundan da söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır. Taraf markaları bu kapsamda karşılaştırıldığında her iki markanın da ayırt ediciliği düşük ibarelerden oluştukları, markaları oluşturan kelimelerin zayıf ibareler oldukları kabul edildiğinden küçük değişikliklerin dahi markaları farklılaştırmaya yeteceği, başvurunun tertip tarzı ve içerdiği şekil unsuru ile de itiraza mesnet markadan yeterince farklılaşmayı sağladığı, öte yandan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03.03.2020 tarih ve 2019/3833 E.- 2020/2305 K. sayılı ilamında “..,markaların ayırt edici unsurlarının özellikle baskın kısımlarının gözetilmek suretiyle, ortalama tüketicilerin markaların görsel, işitsel ve anlamsal özelliklerine göre oluşacak bütüncül intibaları dikkate alınmalıdır. Söz konusu değerlendirme yapılırken, markaya konu ibarelerin ilk ve başlangıç kısımlarının sonraki kısımlarına göre tüketicilerin bütüncül intibalarının oluşumunda daha baskın nitelikte olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.” ilkelerine yer verildiği, anılan ilkeler dikkate alındığında davacının itiraza mesnet 2002/08806 sayılı “…” markasında “…” ibaresinin, dava konusu başvuruda ise “…” ibaresinin bütüncül intibanın oluşumunda daha baskın olduğu, görsel ve işitsel olarak davacı markalarıyla benzer olmayan başvurunun bütüncül intibası dikkate alındığında da davacının markalarından farklı bir marka olduğunun tüketiciler tarafından derhal ve hiç düşünmeden algılanabileceği, bu nedenle taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Dairemizce, Yargıtay bozma ilamına uyularak, dava konusu “…” ibareli başvuruyla davacının itiraza mesnet “…” markası karşılaştırılmış ve taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas bulunmadığı sonucuna ulaşılarak, davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 148,50.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 120,00 TL posta ve tebligat gideri, 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 241,3‬0-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı… verilmesine,
6-Davalı … tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 395,00 TL tebligat ve posta gideri, istinaf aşamasında yapılan 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 516,3‬0-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davalılar tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
9-Dairemizce bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamı gereğince yapılan istinaf duruşması nedeniyle taraflar lehine vekalet ücreti takdir ve tayinine yer olmadığına,
Dair, duruşmaya katılan davacı vekili, davalı … vekili, davalı … vekilinin yüzlerine karşı, yapılan açık yargılama sonucunda 19/04/2023 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/04/2023

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 22/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip