Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/920 E. 2023/720 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/606
KARAR NO : 2023/695
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2018
NUMARASI : 2017/242 E. – 2018/161 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : 1-…
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Dairemizce verilen 12.02.2021 tarih ve 2019/991 E. – 2021/170 K. sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/11/2022 tarih ve 2021/4261 Esas 2022/8240 Karar sayılı ilamıyla bozulmuş olmakla, dava Dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; ticaret unvanının ayırıcı unsuru … ibaresinden oluşan müvekkilinin “… …+ŞEKİL” ibare ve biçimli 39. Sınıf hizmetleri içeren 24.07.1996/174119 ve “… …-…+ŞEKİL” ibareli 35, 36, 39 ve 42. Sınıf hizmetleri içeren 21.08.2002/21178 sayılı tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının “…’…” ibareli, 4/1-4 ve 37/1-13.sınıf ürün ve hizmetleri içeren marka tescil başvurusuna kötüniyet, ticaret unvanı tescili, markalarla iltibas ve tanınmışlık vakıa ve hukuki sebeplerine dayanarak yaptıkları itirazlarının nihai olarak YİDK tarafından 2017/M-4217 sayılı kararla reddedildiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, başvurunun tescilinin müvekkilinin markaları ile iltibasa sebebiyet vereceği gibi, onların tanınmışlığından haksız yarar sağlayıp itibar ve ayırt edici karakterini de zedeleyeceğini, ticaret unvanı tescilinden doğan haklarına zarar vereceğini ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek YİDK’ın 05/06/2017 tarihli 2017/M-4217 sayılı kararının iptali ile davalı adına tescil edilen markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili; Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili; 1967 yılında kurulan müvekkilinin 2013 yılından itibaren akaryakıt sektöründe de ticari faaliyete geçtiğini, … ibareli birçok marka tescilinin olduğunu, başvuru kapsamındaki ürün ve hizmetlerin davacının markalarının kapsamında yer almadığını, esasen davacının markalarını sadece nakliye alanında kullandığını, kaldı ki müvekkili başvurusunun konusu olan işaret ile redde mesnet alınmaya çalışılan davacının markaları arasında görsel, sescil ve anlamsal olarak bıraktıkları umumi intiba bakımından ilişkilendirme ihtimalinin de bulunmadığını, öte yandan davacının markalarının kullanmama sebebiyle iptali istemiyle İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/196 esas sayılı dosyasında açılan davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı şirkete ait markaların “… …+ŞEKİL” ve “… …-…+ŞEKİL” ibareli, davalının marka tescil başvurusunun konusu olan işaretin de “…’…” ibareli olduğu, her iki işaretin asıl ve ayırt edici unsurları itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama alıcıları iltibasa düşürebilecek derecede benzer bulundukları, ancak başvuru konusu işaretin kapsamında yer alan 4/1-4 ve 37/1-13.sınıf ürün ve hizmetlerin davacı markalarının kapsamında bulunmadığı, anılan ürün ve hizmetlerin davacı markalarının kapsamında bulunan ürünlerle aynı tür sayılmaları imkanı bulunmadığı, zira her iki ürün ve hizmet grubunun dağıtım kanalları, kullanım yöntemleri, hedeflenen halk kesimleri farklı olduğu gibi, birbirlerini tamamlama veya birbiri yerine ikame edilebilme niteliği bulunmadığı, davacının ticaret unvanı iştigal mevzu da yargılama konusu olan davalı ürün ve hizmetlerini içermediği, davacının redde mesnet marklarının taşımacılık hizmetleri bakımından belli düzeyde tanınmış olduğu, Türkçe karşılığının “gitmek” olan … kelimesi davacının yarattığı bir sözcük değil, genel olarak herkesin bildiği, hatta davacı markalarının tescili ve kullanımından daha önceki zamanlardan bu yana ülke içerisinde ve dışında birçok şirket tarafından tescilli ve tescilsiz biçimde farklı birçok ürün grubunda kullanılan bir sözcük olduğu, aynı biçimde davacının “… …+ŞEKİL” ve “… …-…+ŞEKİL” ibareli markasının, taşımacılık ile ilgili sektörün dışındaki kişiler tarafından farklı alanlar da dahil olmak üzere birçok değişik anlam ve ürün tanımı için kullanıldığı, bu halin, davacının markasının reklâm değeri hakkında taşımacılık sektörü dışındaki kullanımları engelleme fonksiyonuna yönelik olarak olumsuz bir etki yarattığı, davalı başvurusunda bulunan 4/1-4 ve 37/1-13.sınıf ürün ve hizmetlerin bir kısmının ara üreticilere bir kısmının ise herkese hitap ettiği, fakat bu ürünlerin ve hizmetlerin büyük kısmının satın alınması için çok ciddi bilgi, emek ve zaman sarfedilmesinin zorunlu olduğu,
bu kabul, ilke ve vakıalara göre davalı işaretinin, 4/1-4 ve 37/1-13.sınıf ürün ve hizmetler için tescilinin, davacıya ait taşımacılık sektöründe belli bir tanınmışlık yahut bilinirlik elde etmiş markanın itibarinden haksız biçimde yararlanma sağlayabileceğinin düşünülmesinin olanaksız olduğu, dava konusu başvurunun 4/1-4 ve 37/1-13.sınıf ürün ve hizmetler için tescilinin, taşımacılık sektöründe bilinirliği kanıtlanmış olan davacı markasının gücünün ve etkileme alanını zayıflamasına neden olmayacağı, davalı başvurusunun konusu olan işaret, her ne kadar “…” kelimesini de içeriyor olsa da, gitmek anlanıma gelen anılan ibarenin ayırt ediciliğinin zayıf olması, bunun yanında özgün bir şekli de içermesi, öteden buyana kullanılıyor olması, davacı markalarına yanaşma niyet ve arzusunu taşıdığının kanıtlanmamış ve bu yönde bir kanaat de elde edilmemiş olması, sektörlerin bariz derecede uzak olması sebebiyle davacı markasının, tüketici gözünde ürün veya hizmetin kaynağını belirtme fonksiyonunu zayıflatacağından, bu meyanda davacı markalarının ayırt edici karakterini zedeleyeceğinden söz edilebilmesinin de olanaksız olduğu, bu nedenlerle davacının 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca da davalı başvurusunun tescilini engelleme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin iddialarının kararda değerlendirilmediğini, bu durumun hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliği taşıdığını ve HMK hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkilinin marklarında yer alan esas unsurun “…” ibaresi olup ayırt ediciliğinin düşük olmadığını, başvuru konusu ibare müvekkili marka işaretleri arasında da iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik olduğunu, zira ibarelerin esas unsurlarının birebir aynı bulunduklarını,dava konusu başvurunun kapsamında bulunan ürün ve hizmetlerle müvekkili markalarının kapsamlarında bulunan hizmetler arasında benzerlik olduğunu, kaldı ki müvekkili markalarının tanınmış olduklarını, 35, 37 ve 42. Sınıfta yer mal ve hizmetlerin tüketici kitlesinin bilinçli olmadığını, bu kapsamda iltibas tehlikesinin tüm sınıflar için mevcut bulunduğunu, kendi içinde çelişkili olan bilirkişi raporunun hükme esas alınmaması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :Dairemizi 12.02.2021 tarih ve 2019/991 E. – 2021/170 K. sayılı kararıyla, dava konusu başvurunun asıl unsurunun “…” ibaresi olduğu, dolayısıyla davacının “…” asıl unsurlu itiraza dayanak markaları ile dava konusu “…’…” ” ibareli başvuru arasında, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında, ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, dava konusu başvuru kapsamında 37/2, 3, 4 ve 5. Sınıfta yer alan “Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri; temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri. Kara araçları servis istasyonu hizmetleri (bakım, tamir ve akaryakıt dolumu). Deniz araçlarının bakımı ve tamiri hizmetleri; gemi inşaatı hizmetleri. Hava taşıtlarının bakım ve tamiri hizmetleri.” hizmetleri ile davacının itirazına mesnet markaları kapsamında yer alan 39. sınıf hizmetlerinin benzer olduğu, taraf markaları arasında, sayılan hizmetler yönünden, iltibas koşullarının bulunduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile YİDK kararının 37. Sınıf “”Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri; temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri. Kara araçları servis istasyonu hizmetleri (bakım, tamir ve akaryakıt dolumu). Deniz araçlarının bakımı ve tamiri hizmetleri; gemi inşaatı hizmetleri. Hava taşıtlarının bakım ve tamiri hizmetleri.” yönünden iptaline, dava konusu markanın sayılan hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 23/11/2022 TARİH VE 2021/4261 ESAS 2022/8240 KARAR SAYILI KARARININ ÖZETİ: Dairemiz kararının, taraf vekillerince temyizi üzerine, anılan Yargıtay ilamı ile özetle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile davacının markalarının “…” esas unsurlu oldukları, davalının 2016/10105 sayılı başvurusunun kapsamında bulunan 4/1-4. ve 37/1-13.sınıf ürün ve hizmetlerin, davacının markalarının kapsamında yer alan ürün ve hizmetlerle aynı türden olmadığı, tarafların farklı sektörlerde iştigal ettikleri, davalının başvuru markası her ne kadar … ibaresini içeriyorsa da Türkçe’de “gitmek” anlamına gelen …” ibaresinin zayıf bir marka olduğu, zayıf markaların ayırt edici gücü yüksek markalar gibi korunmasının mümkün olmadığı, zayıf markaları adına marka olarak tescil ettirenlerin, sonraki zamanlarda anılan işaretleri başkalarının da diğer ayırt edici eklerle ve şekillerle birlikte tescil edilebileceğini öngörmeleri ve buna katlanmaları beklentisinin marka hukukunun evrensel bir prensibi olduğunun öngörülmesi gerektiği, ayrıca, davalıya ait marka tescilinden çok açık şekilde görüldüğü gibi … ibaresinin baskın ve öne çıkmış şekilde kullanılmadığı, markanın yazım karakterinin de davacıya ait markanın¸ yazım karakterine benzemediği, bu durumda, davacının “…” esas unsurlu markalarıyla davalının “…’…” ibareli başvurusu arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak genel izlenimde ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, açıklanan hususlar çerçevesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle Dairemiz kararının davalılar yararına bozulmasına karar verilmiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur.
Dairemizce uyulmasına karar verilen bozma ilamında da açıklandığı üzere, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük bulunan zayıf marka niteliğinde olduğu, bu nedenle koruma düzeyinin dar tutulması gerektiği, dava konusu markanın bir bütün olarak “…’…” ibaresinden oluştuğu, “…” ibaresinin öne çıkarılmadığı, taraf markalarının tertip tarzının da farklı bulunduğu, dava konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle ile davacının markaları kapsamında buluna mal ve hizmetlerin aynı türden olmadığı hususları gözetildiğinde, davacı markaları ile dava konusu başvuru arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik bulunmadığı, bu itibarla dava konusu YİDK kararının iptali ve davalı markasının hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından, davacıdan peşin olarak alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile kalan 148‬,50-TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. gereğince hesap olunan 15.000,00-TL maktu vekaletin ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
5-Davalı kurum tarafından temyiz aşamasında yapılan temyiz kanun yoluna başvurma harcından oluşan 292,10-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
6-Davalı şirket tarafından temyiz aşamasında yapılan temyiz kanun yoluna başvurma harcından oluşan 292,10-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan alınması gereken 179,90-TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 44,40-TL istinaf karar ve ilam harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
9-Dairemizce bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamı gereğince yapılan istinaf duruşması nedeniyle taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşmaya katılan davalı şirket, davalı … vekilinin yüzlerine karşı, davacı vekilinin yokluğunda, yapılan açık yargılama sonucunda 24/05/2023 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip