Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/743 E. 2023/672 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/743
KARAR NO : 2023/672
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2023
NUMARASI : 2022/504 E. – 2023/45 K.

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ :
DAVALI : 1 -… –

VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/02/2023 tarih ve 2022/504 Esas – 2023/45 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı Şirket tarafından 2018/14721 sayılı “…+Şekil” ibareli marka başvurusunda bulunulduğunu, marka başvurusu kapsamında 34 ve 35. sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın önce Markalar Dairesi Başkanlığı sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin “…” markaları ile birlikte kullandığı 2009/54183 sayılı şekil markasının da bulunduğunu, dava konusu başvuru ile bu markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik olduğunu, dava konusu başvurunun asli unsurunun “…” kelimesinden oluştuğunu, başvuruda yer alan “…” ibaresinin ve kalp şeklinin ayırt edicilikte geri planda kaldıklarını, buna göre müvekkili markalarının ve dava konusu başvurunun asli unsurunun ilk üç harfinin birebir aynı olduğunu, markadaki … harflerinin yazım stillerinin de müvekkili markalarındaki yazım şekillerine benzediğini, davalının müvekkiline ait tescilli markaları/kullanılan paketleri taklit ettiğini, markaların bütün olarak bıraktığı izlenimin karıştırılabilir şekilde benzer olduğunu, marka kapsamlarının da benzer ve bağlantılı bulunduklarını, müvekkiline ait … markalarının tütünler,sigaralar vb. ürünler için tanımış olduğunu, SMK’nın 6/5. maddesinde tanınmış markaların farklı ürünler için olsa dahi korunmalarının öngörüldüğünü, davalının, müvekkilinin tanınmış … markasına iltibas yaratacak derecede benzer olan … ibaresini seçmesinin basit bir tesadüf olarak değerlendirilemeyeceğini, markanın fiili kullanımının da müvekkilinin markaları ile birebir aynı olduğunu, davalının ayrıca sistematik şekilde 3. kişilere ait farklı markaları taklit eden başvurular yaptığını, bu nedenlerle davalının kötü niyetli başvuruda bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-1950 sayılı kararının iptaline, marka başvurusu tescil edilmişse markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, tarafların markaları arasında işitsel, görsel veya biçimsel hiçbir benzerlik olmadığını, müvekkilinin Azerbaycan ve Birleşik Arap Emirliklerinde de aynı şekilde tescilli olan ve yoğun şekilde kullanılan markalarına, davacı şirketin hiçbir şekilde itiraz etmediğini, Türkiye’deki marka tescilini hükümsüz kılmaya çalışmasının samimyetsiz olduğunu, Türkiye’de sigara satin almak isteyen herhangi bir tüketicinin bir raf/reyon karşısında geçip de bir çok sigara markası arasından bir seçim yapmasının ve dilediği sigarayı kendi eliyle raftan almasının gerek hukuken gerekse de fiilen imkansız bulunduğunu, satış görevlilerinin sigarayı tüketicilere vereceğini, bu nedenle markaların karıştırılmalarının mümkün olmadığını, müvekkili başvurusunun kötü niyetli bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2018/14721 sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimali olmadığı, her ne kadar “…” markası tanınmış marka olarak tescil edilmişse de SMK’nın 6/5. maddesinde aranan diğer şartların gerçekleşeceğine dair davacı tarafından somut delil dosyaya sunulamaması karşısında anılan maddenin uygulanması şartlarının oluşmadığı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi çerçevesinde markaların benzer olup, iltibas riski sebebiyle başvurunun reddinin gerektiğini, müvekkili markalarının tanınmış olmaları nedeniyle aynı Kanununun 6/5 maddesi koşullarının da gerçekleştiğini, başvurunun kötü niyetli olduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporundaki çoğunluk görüşünün de iddialarını teyit ettiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, görsel ve işitsel olarak başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, taraf markaları işaretleri arasında benzerlik olmadığından, davacı markalarının tanınmış olmalarının da bir tescil engeli oluşturmayacağı, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının ispat edilemediği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, mahkemece bilirkişi raporundaki çoğunluk görüşüne itibar edilmemesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı davacı tarafça istinaf başvurusu sırasında yatırıldığı anlaşıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 18/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip