Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/584 E. 2023/639 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/584
KARAR NO : 2023/639
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2022
NUMARASI : 2015/755 E. – 2022/967 K.

DAVACI : … – …
VEKİLİ :
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 30/11/2022 tarih ve 2015/755 Esas – 2022/967 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen ikale protokolünün 3/1-c maddesi uyarınca davalının gizlilik ve rekabet yasağı hükümlerinin korunmaması halinde cezai şart olarak 100.000,00 Euro ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmede davalının üstlendiği yükümlülüklerine karşın 121.000,00 USD gibi oldukça yüksek bir tutar belirlendiğini, taraflar arasındaki ikale sözleşmesinden doğan ve Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davaya ilişkin yargılamada, davalı …’in rekabet ve gizlilik yasağına aykırı davranışlarda bulunduğunun ve müvekkili Şirketin bu kapsamda talep ve dava hakkının bulunduğunun mahkemece tespit edildiğini ve gerekçeli kararda bu dava konularının ayrı bir dava konusu teşkil ettiğinin belirtildiğini, bu durumun söz konusu dava dosyasına sunulan bilirkişi raporları ile de sabit olduğunu, ayrıca taraflar arasında bu konuda bir toplantı yapıldığını ve buna ilişkin tutanaklarda da anılan hususların tespit edildiğini, ikale sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükmü uyarınca davalıdan alacaklı olunan 100.000,00 Euro cezai şart alacağının tahsili için ilamsız takip başlatıldığını, davalı tarafın söz konusu takibe itiraz etmesi sebebiyle işbu itirazın iptali davasını açma zorluğunun hasıl olduğunu ileri sürerek, icra takibine yapılan itirazın iptaline, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin iş akdinin 13.08.2011 tarihli İkale Protokolü uyarınca sonlandırıldığını, ikale protokolü gereğince davacı tarafından ödenmesi gereken bakiye alacağın tahsili için müvekkilince açılan davada, müvekkili lehine karar verildiğini, bunun üzerine davacı tarafından müvekkili aleyhine işbu davaya konu icra takibinin başlatıldığını, dava dilekçesinde müvekkilinin gizli kalması gereken teknik ve sair bilgiyi açıklamama yükümlülüğünü ihlal ettiğinin iddia edildiğini, ancak bu yükümlülüğün ihlal edildiğine dair hiçbir somut durumun gösterilmediğini, müvekkilinin iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra davacı şirketin faaliyet gösterdiği sektörde çalışmadığını, gizlilik ve rekabet yasağına aykırılık teşkil eden bir davranışta bulunmadığını, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesine sunulan bilirkişi raporlarındaki belirlemenin sadece görüş niteliğinde olduğunu savunarak, davanın reddini ve davacı aleyhinde %20’den az olmamak tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalının müvekkili iş yerinde “Direktör/ İş Jetleri” pozisyonunda çalışmakta iken 13/08/2011 tarihindeki ikale sözleşmesi ile işine son verildiğini, davalının üstlendiği gizlilik ve rekabet etmeme yükümlülüklerine karşı ikale için 121.000,00 USD menfaat talep ettiğini, sorumluluğun yerine getirilmemesi halinde 100.000,00-USD cezai şart öngörülerek menfaat ile cezai şart arasında denge kurulmaya çalışıldığını, bütün bunlara rağmen davalının ikale sözleşmesine aykırı davrandığını, davalının bu davranışları sebebiyle davalıya ödenmesi gereken 121.000,00 USD’nin fesih tarihi itibarıyla ödenmemiş olan 36.000,00 USD’nin ödenmeyeceğinin ve ödenen 85.000,00 USD’nin iade edilmesi gerektiğinin davalıya bildirdiğini, davalının da Ankara 9 ATM’de 36.000,00-USD alacağın tahsili için dava açtığını, müvekkili şirketin de Ankara 18. ATM’nin 2012/86E. No’lu dosyasında ödenmiş olan 85.000,00 USD’nin iadesi için dava açtığını, her iki davanın Ankara 9. ATM 2014/660E. No’lu dosyasında birleştiğini, bu dava sonucu asıl davanın kabul edilip, birleşen davanın reddedildiğini, kararın temyiz incelemesinde olduğunu, davalının Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2015/18757 no’lu takip dosyasında ilamlı icra takibi yaptığını, müvekkilinin de cezai şartın ödenmesi için Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2015/21424 no’lu dosyasında ilamsız icra takibi başlattığını, davalının itiraz etmesi üzerine Ankara 12. ATM’nin 2015/755E. Sayılı dosyasında itirazın iptali davası devam ettiğinden bahisle ilamlı icraya konu 140.500,00-TL olarak davalının alacaklı olduğunu, ancak müvekkilinin de 100.000,00-Euro cezai şarttan dolayı 338.680,00-TL alacaklı bulunduğunu, takas ve mahsup edildiğinde 198.180,00-TL müvekkilinin alacaklı olduğunu, TBK 139/2. maddesi gereğince alacağın çekişmeli olmasının takas edilmeye engel olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin davacı şirkete cezai şart borcunun bulunmadığını, davacının takas mahsup talebinde bulunduğu alacaklardan hiç birinin muaccel olmadığını, müvekkilinin gizlilik ve rekabet yasağına aykırı davrandığına ilişkin hiç bir belgenin sunulamadığını, davacı tarafından varlığı iddia olunan zararın ispat edilemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, asıl davada davalının, davacı şirkette 30.12.2009’dan 13.08.2011 tarihine kadar direktör/iş jetleri pozisyonunda çalıştığı, işi ve pozisyonu gereği davacı şirketin ticari sırlarına sahip olduğu, tarafların karşılıklı anlaşmalarıyla ikale protokolü kapsamında davalının iş akdinin sonlandırıldığı, davalının, kendisine 121.000 USD ödenmesi karşılığında şirketten herhangi bir talebi olmayacağının, yine iş akdinin feshinden önce ya da sonra şirkete ait ticari sırları üçüncü kişilerle paylaşması /kullanması halinde ise 100.000 EURO ceza ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, davalın kullandığı “…” adresindeki e-posta hesabının, 13.08.2011 tarihinde Şirket yetkililerinin talebi üzerine Elektronik Posta Sunucusu firma olan … firması tarafından silindiği ve şirket yetkililerinin talebi üzerine bu adrese gelen e-postaların iş sürekliliğinin sağlanması amacıyla dağıtım listesinde ismi ve e-posta adresi bulunan şirket yetkililerinin e-posta kutularına yönlendirildiği, 13.08.2011 tarihi itibariyle “…” adresi kullanılarak şirket içi veya şirket dışı e-posta gönderilmesinin teknik olarak mümkün olmadığı, davalının iş akdinin ikale sözleşmesiyle sonlanmasından önce ya da sonra üçüncü kişilerle kurduğu iletişim neticesinde, bu kişilerin kendilerine bildirilen bu e-posta adresine yazışmalarını gönderdikleri, dosyada mevcut İngilizce orjinal metinleri ile tercümesine ilişkin belgelerde teknik bilirkişilerinde belirlediği gibi davalının üçüncü kişiler ile davacı şirketin ticari sırlarının kullanımı niteliğinde iletişim içinde olduğu, böylece davacının ticari sır saklama ve kullanmama yasağına aykırı davrandığı, davalının iş sözleşmesinden kaynaklanan tüm haklarına karşın kendisine 121.000 USD ödendiği, davalının ekonomik sosyal durumu nazara alındığında, 100.000 EURO’luk ceza şartın fahiş olduğu, TBK’nın 182.maddesi uyarınca cezai şarttan %50 oranında indirim yapıldığı, davacının takipte yabancı para cinsinden kararlaştırılan cezai şartı takip tarihi itibariyle 338.680,00 TL’ye çevirdiği, ancak TCMB efektif satış kurunun takip tarihinde 3.3242 olduğu, buna göre 100.000 EURO’nun TL karşılığının 332.420,00 TL bulunduğu ve bu miktarın %50’sinin 166.520,00 TL bulunduğu, dolayısıyla bu miktar üzerinde itirazın iptaline ve takibin devamına karar verildiği, yine cezai şart alacağının tazminat niteliğinde olup yargılama ile belirlendiğinden inkar tazminatı talebinin yerinde olmadığı, birleşen dosya yönünden ise takas mahsup talep edilen ilamlı takipteki borcun davadan sonra ödendiğinden konusuz kaldığı, ancak dava tarihi itibariyle de TBK’nun 139. maddesinde düzenlenen takas mahsup için iki alacağın da muaccel olması şartının gerçekleşmediği, dosyaya konu takibin ilamsız takip olduğu ve itiraz üzerine durduğu, alacağın yargılama konusu olduğu nazara alındığında konusuz kalan bu davada davacının haklı olmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile Ankara 24. icra Müdürlüğünün 2015/21424 esas sayılı dosyasında davalının 166.420,00 TL’ye yaptığı itirazın iptaline, bu miktar alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, takibin bu şekilde devamına, fazla istemin reddine, taraf vekillerinin icra inkar tazminat istemlerinin reddine, birleşen dava hakkında davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davalının müvekkili aleyhine rekabet yasağını ihlal ettiği, şirkete ait mail hesabını kullanarak müvekkilinin müşterilerine şirketin ismini ve kendisinin şirketteki konumunu kullanarak satış yapmaya çalıştığı hususlarının birden çok bilirkişi raporu ile ortaya çıkarıldığını, davalı yanın tüm savunmalarının çürütüldüğünü, dolayısıyla mahkemenin davalının rekabet yasağını ihlal ettiğini kesin olarak tespit ettiğini, bununla birlikte cezai şarttan takdiri indirim uygulanmasının hatalı olduğunu, davalının haksız menfaat temin ettiğinin ve ekonomik durumunun son derece iyi olduğunun gözardı edildiğini, davalının kötü niyetinin ve ağır kusurunun da dikkate alınmadığını, 100.000,00 Euro’luk cezai şartın TL’ye çevirme şeklinin de hatalı bulunduğunu, ödeme tarihi itibariyle çevirme yapmak yerine yazılı şekilde takip tarihi itibariye kur hesabı yapıldığını, takdiri indirim durumunda karşı vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin de hatalı olduğunu, birleşen dava yönünden alacakların muaccel olmadığı ve takas-mahsuba konu edilemeyeceği gerekçesinin yerinde bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne, birleşen dava yönünden ise davanın açıldığı anda her iki alacağın muaccel olmaması gerekçesinin, buna bağlanan karşı vekalet ücreti kararının kaldırılmasına ve lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı şirket tarafından cezai şarta gerekçe olarak gösterilen iddiaların hiçbirinin ispatlanmadığını, dosya içeriğinde müvekkilinin davacı şirketin ticari sırrını ifşa ettiğine ilişkin tek bir delil dahi bulunmadığını, mahkemece salt davacı şirketin yönetim kurulu başkanı ve dolaysıyla tüzel kişiliğin temsilcisi olan kişinin dava dilekçelerinin adeta kısa bir özeti niteliğindeki beyanlarından hareketle karar verildiğini, ilgili mail adresinin müvekkili tarafından kullanıldığını ve söz konusu yazışmaların müvekkili tarafından yapıldığını gösteren somut hiçbir delilin bulunmadığını, hatta bu yazışmaların müvekkili tarafından yapılmasının imkansız olduğunun alınan teknik bilirkişi raporları ile şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edildiğini, mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini, taraflar arasındaki ikale sözleşmesindeki cezai şartın tek taraflı olup, ikale protokolünde işvereni yükümlülüğe sokar nitelikte dengeleyici hiçbir hüküm olmadığını, dolayısıyla cezai şart koşulunun geçerli bulunmadığını, bu hususta gerekçeli kararda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, verilen kararla güçlü konumdaki işverenin ikale protokolü gereğince işçiye yaptığı ödemenin geri alması sonucunun yaratıldığını, davacı şirket tarafından müvekkilinin cezai şartı gerektirir bir eyleminin varlığının ya da davacının herhangi bir zarar uğradığının kanıtlanmadığını, icra takibine yapılan itirazın haklılığı tereddütte yer bırakmaz şekilde sabit olduğu halde mahkemece müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmolunmamasının da hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve asıl davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Asıl dava, taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen gizlilik ve rekabet etmeme yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiasına dayalı cezai şartın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali, birleşen dava ise borçlu olunmadığının tespiti istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, birleşen davada takas savunmasında bulunulan davalı alacağının davadan sonra ödendiği, dolayısıyla birleşen davanın konusuz kaldığı, dava tarihi itibariyle de davacının dava açmakta haksız bulunduğu, dolayısıyla birleşen davaya yönelik davacı istinafının yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl davaya yönelik taraf vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; davacı taraf, taraflar arasındaki ikale sözleşmesinin 3/1-c maddesinde öngörülen gizlilik ve rekabet etmeme yasağının, davalı tarafından ihlal edildiğini, bu durumun taraflar arasında Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/660 Esas sayılı dosyasında görülen davada tespit edildiğini ileri sürmüş, davalı tarafça, gizlilik ve rekabet etmeme yasağına aykırı bir davranışlarının bulunmadığı savunulmuş, mahkemece de yukarıda özetlenen gerekçe ile asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki 13.08.2011 tarihli ikale sözleşmesinin 3.1-c maddesinde, “Personel ikale sözleşmesi öncesinde ve/veya sonrasında; iş ve faaliyetleri ile ilgili ticari sırları, “know how”, sır olarak kalması gerekli teknik veya sair bilgiyi veya faaliyetler ile ilgili tarafına açıklanmış veya tarafından elde edilmiş gizli bilgiyi 3.Şahıslara hiç bir suret ve şekilde açıklamayacağını veya doğrudan veya dolaylı olarak kendi şahsi menfaati için kullanmayacağını; şirket dışına doğrudan veya dolaylı çıkarmayacağını, bütün bunların işverenin mülkiyetinde olduğunu, iş ilişkisi sırasında veya sona erdikten sonra zilyedinde bulunan tüm bilgi ve belgeleri işverene derhal vereceğini, aksi halde 3/b maddesi dışında 100.000, 00 Euro cezai şart ödeyeceğini, şirketin zararının bu bedelin üstünde olması halinde dava hakkının saklı olduğunu kabul ve taahhüt eder. Ayrıca Borçlar Kanunun 444. maddesi gereğince personel 1 yıl süre ile kendi hesabına rakip bir işletme açmayacağını veya rakip bir işletmede çalışmayacağını veya rakip işletme ile başka bir türden menfaat ilişkisine girmeyeceğini kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Davacı tarafça, davalının bu hükme aykırı davrandığı ileri sürülerek, cezai şartın tahsili talep edilmiştir. Dosya kapsamında alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında, davalının 13.08.2011 tarihinde davacı Şirketteki işinden ayrıldığı, 13.08.2011 ile 02.03.2013 tarihleri arasında davalıya ait herhangi bir sigorta kaydının bulunmadığı, davalının, davacı Şirketteki görevi gereği davacının sahip olduğu teknik bilgilere ve satış için gerekli irtibat bilgilerine vakıf bulunduğu, dosyadaki elektronik posta yazışmalarından davalının sahip olduğu bilgileri üçüncü kişilerle paylaştığının anlaşıldığı ve bunun da rekabet yasağı hükmüne aykırı bulunduğu açıklanmış, mahkemece de davalının iş akdinin ikale sözleşmesiyle sona ermesinden önce ya da sonra davacı şirketin ticari sırlarının kullanımı niteliğinde 3. Kişilerle iletişim içinde olduğu ve bunun da ticari sır saklama ve kullanmama yasağına aykırı olduğu kabul edilerek asıl davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, dosya kapsamında yer alan ve tercümesi yapılan elektronik posta yazışmaları incelendiğinde, davalının 3. kişilere herhangi bir elektronik posta göndermediği görülmektedir. Davacı tarafından davalıya tahsis edilen elektronik posta adreslerine, üçüncü kişiler tarafından gönderilen elektronik postalar mevcut ise de bilişim uzmanından alınan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, 13.08.2011 tarihi itibariyle ilgili yazışmaların yapıldığı elektronik posta hesabi silinmiş olup, bu hesap kullanılarak elektronik posta gönderilmesi de mümkün değildir. 13.08.2011 tarihi ile 17.02.2015 tarihleri arasında ise bu hesaba gönderilen elektronik postalar, davacı Şirket yetkililerine yönlendirildiği yine söz konusu raporda açıklanmıştır. O halde, davalı tarafından herhangi bir kimseye davacı Şirketin teknik bilgilerinin veya ticari sırlarının gönderilmediği sabit olup, davalının işten ayrıldığı 13.08.2011 tarihi itibariyle silinen ve davalının tasarrufunda olmayan elektronik posta adresine üçüncü kişiler tarafından gönderilen elektronik postalardan hareketle davalının gizlilik ve rekabet yasağına aykırı davranışta bulunduğu kabul edilemez. Kaldı ki söz konusu elektronik posta yazışmalarının içeriğinden de davalının, taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen yükümlülüklerine aykırı bir davranışta bulunduğu anlaşılamamaktadır. Dosya kapsamında dinlenen tanıkların davacı ile aralarındaki ilişki gözetildiğinde bu tanıkların beyanlarına itibar olunarak da davalının, gizlilik ve rekabet etmeme yasağına aykırı davrandığı sonucuna varmak mümkün değildir. Yine taraflar arasında Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/660 esas sayılı dosyasında görülen dava sonucunda verilen kararın gerekçesinde, işbu davanın davalısının, rekabet yasağı kapsamından davranışlarının bulunduğu belirtilmiş ise de söz konusu davanın konusunun, taraflar arasındaki ikale sözleşmesinde öngörülen bedelin eksik kısmının ödenmesi ile ödenen kısmın istirdadı olduğu, davanın niteliği gereği davalının rekabet yasağına aykırı davranıp davranmadığının ayrıca tartışma konusu yapılmadığı, yalnızca dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarına dayalı olarak belirtilen tespitin yapıldığı, dolayısıyla bu tespitin eldeki dava yönünden kesin delil teşkil edecek nitelikte olmadığı değerlendirilmiş ve sonuç itibariyle davalının, taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen gizlilik ve rekabet yasağına aykırı bir davranışının kanıtlanamadığı kanaatine varılmış, bu nedenle asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Kabule göre de, Yargıtay 11. HD.nin 24/09/2019 tarih ve 2018/502 E. 2019/5746K. sayılı kararında da kabul edildiği üzere cezai şarttan takdiri indirim yapılması nedeniyle davacı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi mümkün olmamasına rağmen mahkemece asıl davada davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılması da doğru olmamış, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı haklı görülmüş, yukarıda açıklanan nedenlerle bunun dışındaki istinaf itirazları yerinde bulunmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce taraf vekillerinin asıl davaya yönelik istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin asıl dava yönelik istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/11/2022 gün ve 2015/755 Esas – 2022/967 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Asıl davanın REDDİNE,
4-Asıl dava yönünden; Harçlar kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 4.090,41 TL’nin mahsubu ile kalan 3.910,51 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Asıl dava yönünden; davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4 maddesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin asıl dava davacısından alınarak asıl dava davalısına verilmesine,
6-Asıl davada davacının yapmış olduğu yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Asıl davada davalı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Birleşen Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/153 esas sayılı dosyasında, davacının davasının konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
9-Birleşen dava yönünden; Harçlar kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.399,39 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.219,49‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-Birleşen dava yönünden; davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve Dairemizce birleşen davada ilk derece mahkemesince kurulan hüküm yerinde görüldüğünden ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin birleşen dava davacısından alınarak birleşen dava davalısına verilmesine,
11-Birleşen davada davacının yapmış olduğu yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
12-Birleşen davada davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
13-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
14-Birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedildiğinden alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı istinaf başvurusu sırasında peşin olarak alındığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
15-Asıl dava davalısının istinaf başvurusu kabul edildiğinden davalı tarafından yatırılan toplam 3.021,9‬0 TL istinaf nispi karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde asıl dava davalısına iadesine,
16-İstinaf aşamasında asıl dava davacısı tarafından yapılan 37,00 TL posta ücreti, 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 529,00 TL yargılama giderinin asıl dava davalısından alınarak anılan asıl dava davacısına verilmesine,
17-İstinaf aşamasında asıl dava davalısı tarafından yapılan 128,00 TL posta ücreti, 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 620,00 TL yargılama giderinin asıl dava davacısından alınarak anılan asıl dava davalısına verilmesine,
18-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip