Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/479
KARAR NO : 2023/505
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/06/2021
NUMARASI : 2016/232 E. – 2021/202 K.
DAVACI :
VEKİLLERİ
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetinin Tespiti İle
Men ve Ref’i, Maddi ve Manevi Tazminat
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/06/2021 tarih ve 2016/232 E. – 2021/202 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Kurumun, Ülkemizin akademik ve endüstriyel araştırma ve geliştirme çalışmalarında bulunduğunu, bu faaliyetlerinde kullandığı 2006/17747 sayılı bir şekil markasının mevcut olduğunu, müvekkilinin markasının aynı zamanda T/01691 numarasıyla tanınmış marka olarak da tescilli bulunduğunu, müvekkilinin davalı …. Şti. ile arasında 04.11.2013 tarihinde, 1.200.000 adet … satın alınmasına ilişkin sözleşme imzalandığını, ancak bu sözleşme kapsamında müvekkilinin markasının kullanımına izin veren bir hükmün mevcut bulunmadığını, ayrıca sözleşmenin 04.11.2015 tarihinde sona erdiğini, tescilli markanın kullanımının “iş evrakı ve reklamlarda kullanılmasının” yasaklanmasına rağmen davalı tarafından müvekkiline ait markanın kullanıldığını, ayrıca davalı …. Şti’nin bu kullanımlarında logonun altında “…” ifadesine yer verdiğini, dolayısıyla müvekkilleriyle olmayan bir bağlantıyı varmış gibi göstererek haksız rekabet yarattığını, bu durumun müvekkili ile diğer dağıtımcılar ve basımevleri nezdindeki ilişkileri olumsuz yönde etkilediğinden, müvekkilinin zarara uğradığını, davalı …. Şti.’nin bu kullanımlarının diğer davalı … tarafından çıkarılan katalogda yayınlandığını, davalı …’ın bu katalogda yer alan kitapların ve güncel fiyatları için dağıtıcı ve basım evlerinden para aldığını, dolayısıyla bunun da bir ticari kullanım teşkil ettiğini, … ile …’ın müvekkilini birlikte zarara uğrattığını ve TBK m.61 kapsamında müteselsilen sorumlu olmaları gerektiğini ileri sürerek, davalılar hakkında, 556 sayılı KHK m.66/1-c’ye dayanmak suretiyle 1.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti. vekili, davacının bahsettiği katalogdaki kullanımın diğer davalı …. Şti. lehine yapılmış bir imaj reklamı yani tanıtım olduğunu, diğer davalının kataloğun basım tarihi olan 2016 Ocak ve Şubat döneminde de davacının bayisi olduğunu, dolayısıyla kataloğun basıldığı dönemdeki bilginin hatalı olmadığı gibi, bu reklamlarla ilgili herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını, davacının maddi kayıp iddialarının asılsız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …. Şti vekili, müvekkilinin 2010 yılından bu yana …’ın ana bayisi olarak çalıştığını, 07.12.2015 tarihli karar neticesinde de yeniden ihaleyi aldıklarını, ilgili reklamın reklam sözleşmesi gereği yayım sürecinin 20 gün öncesinde …’a bildirildiğini, 14.12.2015 tarihinde ise ilgili ihalenin iptal edildiğinin taraflarına bildirildiğini, ilgili iptal işlemine karşı hukuki yollara başvurduklarını, bu bakımdan söz konusu “…” kullanımlarının davacıya doğrudan ya da dolaylı zarar verme maksatlı olmadığını, müvekkilinin kusurlu bulunmamasından hareketle ortada tazmin edilecek bir zararın söz konusu olmadığını, davacının taraflarının kullanımından daha önce de haberdar olduğunu, buna uzun süreden beri sessiz kaldıklarını, bu sessiz kalmanın bir icazet anlamına geldiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı … Ltd. Şti. tarafından organize ettirilerek bastırıldığı anlaşılan … isimli kataloğun 8. sayfasında diğer davalı …. Şti. lehine bir reklam sayfasına yer verildiği, söz konusu reklam sayfasında “… …” bünyesinde “… …” isimli yayınevlerinin mevcut olduğu belirtilmekte, bu yayınevlerine ait kitapların satım ve dağıtımın davalı …… Ltd. Şti. (… …) tarafından yapıldığının ifade edildiği, anılan sayfanın sağ alt kısmında ise “…” “…” ifadeleriyle davacının tescilli şekil markası ile tanınmış “…” ibaresine yer verildiği, söz konusu kullanım ile “… …” olarak gösterilen davalı şirketin, davacı …’ın ana bayilerinden biri olduğunun ifade edildiği, somut uyuşmazlıkta taraflar arasında doğrudan bir bayilik akdi bulunmamakla birlikte kitap satış ve dağıtımından kaynaklanan bir hukuki ilişki olduğu, ancak gerek davalının … logosunu kullanımı ve gerekse de taraflar arasındaki satım ve dağıtım sözleşmesinin bitiş tarihinden sonra davalılarca kullanıma devam edilmiş olmasının marka hakkının ihlaline sebebiyet vereceği, bu anlamda gerek söz konusu markayı kullanmak suretiyle reklam yayınlatan …. Şti.’nin gerekse de reklam anlaşması çerçevesinde reklam yayınlayan … Ltd. Şti.’nin, davacıya ait tanınmış marka ve şekil markasını hukuka aykırı biçimde kullandığı, bu kullanımın ise 556 s. KHK anlamında tecavüz teşkil edeceği, davalı … firmasından kendisine sunulan reklamlardaki tüm kullanımları denetlemesi beklenemeyeceğinden ve davacı tarafından … firmasına eylemin sonlandırılmasına dair davacı tarafından bir ihtar gönderilmediğinden … firmasının tazminat sorumluluğunun bulunmadığı, davalı … … Limited Şirketinden toplam 7.020,47-TL maddi tazminat talep edebileceği, davalının, davacının marka hakkına tecavüz eylemi ve haksız rekabeti kusur niteliğinde olduğundan davacının manevi tazminata hak kazanacağı, somut olayın özelliği hak ve nesafet ilkesi gereği 2.000,00-TL manevi tazminatın uygun bulunduğu, gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile davalıların davacının markasının tecavüz ve haksız rekabetinin tespiti ile men ve ref’ine, tedbiren el konulan ve davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden tüm evrak ürün ve tanıtım malzemelerinden davacının markasının çıkarılmasına, mümkün değil ise imhasına, 7.020,47 maddi tazminatın 04/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, 2.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, diğer davalı yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, gerekçeli kararda el koyma tedbirinden bahsedilmekte ise de mahkemece bu yönde verilen bir kararın olmadığını, bu yöndeki talebin karşılanmadığını, davalı … Ltd. Şti. Yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddinin yerinde olmadığını, her iki davalının da hukuka aykırı biçimde müvekkiline ait markayı kullandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki tazminat hesabının yasaya ve hakkaniyete uygun olmadığını, manevi tazminat tutarının hakkaniyete uygun olmadığını, haksız eylemin ağırlığı ile örtüşmediğini, maddi tazminatın 4/11/2015 tarihinden itibaren tahsiline karar verilmişken manevi tazminata dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verildiğini, her iki tazminat için de haksız fiil tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, kararın Türkiye genelinde tirajı en yüksek 2 gazetede ilan edilmesine yönelik talep için bir karar verilmediğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : 1-Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetinin tespiti ile men ve ref’i, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının 2006/17747 sayılı “… ŞEKİL” ve T/01691 sayılı tanınmış “…” ibareli markalarının bulunduğu, davacı yanın kısaltmasının “…” olduğu, davalı … Ltd. Şti. tarafından organize ettirilerek bastırıldığı anlaşılan “…” isimli kataloğun 8. sayfasında diğer davalı …. Şti. lehine bir reklam sayfasına yer verildiği, söz konusu reklam sayfasında “… …” bünyesinde yapıldığının ifade edildiği, anılan sayfanın sağ alt kısmında ise “…” “…” ifadeleriyle davacının tescilli şekil markası ile tanınmış “…” ibaresine yer verildiği, söz konusu kullanım ile davalı … Pazarlamanın, davacı …’ın ana bayilerinden biri olduğunun ifade edildiği, taraflar arasında kitap satış ve dağıtımından kaynaklanan bir hukuki ilişki olduğu, ancak davalıların bu kullanımlarını haklı kılacak doğrudan bir bayilik akdinin bulunmadığı, davalıların kullanımlarının davacının marka hakkının ihlaline sebebiyet vereceği, bu anlamda gerek söz konusu markayı kullanmak suretiyle reklam yayınlatan …. Şti.’nin gerekse de reklam anlaşması çerçevesinde reklam yayınlayan … Ltd. Şti’nin, davacıya ait tanınmış marka ve şekil markasını hukuka aykırı biçimde kullandığı, davalı … Ltd. Şti.’nin eylemi davacı adına tescilli markaya tecavüz oluşturmasına rağmen, davalının maddi ve manevi zararı tazmin ile yükümlü tutulabilmesi için somut olayda kusurlu bulunmasının gerektiği (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 24/04/2013 Tarih, 2012/9828 Esas ve 2013/8166 Karar). zira, SMK’nın 150-151. maddeleri kapsamında açılan tazminat davasının, özünde bir haksız fiil davası olup, her ne kadar madde metninde açıkça belirtilmemekte ise de, zarar ile fiil arasında nedensellik bağı yanında maddi tazminat talep edilebilmesi için mütecavizin kusurunun varlığının da gerekli bulunduğu (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı, İstanbul, 2018, s.774). diğer bir ifade ile tecavüz, özü itibariyle bir haksız fiil olduğundan, Kanun Koyucunun Türk Borçlar Kanunu’nun 49. vd. maddelerindeki genel hükümlere paralel olarak, burada tazminat bakımından da zarar ve illiyet bağının yanında kusur sorumluluğunu da kabul ettiği (Cahit Suluk, Tasarım Hukuku, 2003, Ankara, s.496; Fatih Aydın, TBB Dergisi, 2017, s.525), kusurun, kasıt biçiminde olabileceği gibi ihmal biçiminde de olabileceği, ihmal halinde de, gösterilecek özenin derecesi objektif kriterler yanında, mütecavizin mesleği, iştigal alanı, tacir olup olmadığı, somut olayın özellikleri gibi hususların da gözetilmesi gerektiği (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı, İstanbul, 2018, s.774), dosya kapsamında davalı … firmasından kendisine sunulan reklamlardaki tüm kullanımları denetlemesinin beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu anlaşıldığından davalının somut olaydaki kusurunun kasıt ve ihmal derecesinde olmadığı, bunun aksinin ispatına ilişkin bir delilin de dosya kapsamından anlaşılamadığı, kusuru bulunmayan davalı … Ltd. Şti.’nin maddi ve manevi tazminat ile sorumlu tutulamayacağı, dosya kapsamında belirlenen maddi tazminat tutarının da dosya kapsamında bulunan delillere ve hakkaniyete uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki diğer istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacının marka hakkının ihlali nedeniyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 149/1-ç maddesine dayalı olarak manevi tazminat talebinde bulunabileceği pek tabiidir. Ancak özel durumlar göz önünde tutularak hükmedilecek manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut uyuşmazlıkta manevi tazminat koşullarının davacı yararına gerçekleştiği yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarı, olayın oluş şekli, olay tarihindeki paranın satın alma gücü gözetildiğinde, hakkaniyete uygun görülmemiştir. Bu durumda, açıklanan hususlar dikkate alındığında davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde bulunmuş ve Dairemizce 7.000,00 TL manevi tazminatın, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun olduğu değerlendirilmiştir.
Diğer yandan davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, gerekçeli kararda el koyma tedbirinden bahsedilmekte ise de mahkemece bu yönde verilen bir kararın olmadığı ileri sürülmüştür. Gerçekten de dosya kapsamından, mahkemece bu yönde verilen bir karar olmadığı halde hüküm kısmında “tedbiren el konulan ve davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden tüm evrak ürün ve tanıtım malzemelerinden davacının markasının çıkarılmasına, mümkün değil ise imhasına,” şeklinde ibarelere yer verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece bu hususta daha önce bir karar verilmediği gözetildiğinde, hüküm kısmında yer alması gereken ibarelerin “Davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden davalıların tüm kullanımlarının, tüm evrak ürün ve tanıtım malzemelerinden çıkarılmasına, mümkün değil ise imhasına,” şeklinde olması gerektiği kanaatine varılmış ve davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları da yerinde bulunarak talep doğrultusunda karar verilmiştir.
Ayrıca manevi tazminat için talep gibi haksız fiil tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi de yerinde olmadığı gibi davacının, kararın Türkiye genelinde ilan edilmesine yönelik talebi için de bir hüküm kurulmaması doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 10/06/2021 gün ve 2016/232 Esas – 2021/202 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalıların davacının markasına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespiti ile men ve ref’ine,
3-Davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden davalıların tüm kullanımlarının, tüm evrak ürün ve tanıtım malzemelerinden çıkarılmasına, mümkün değil ise imhasına,
4-7.020,47 maddi tazminatın 04/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … … …. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,
5-7.000,00 TL manevi tazminatın 04/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … … …. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
6-Diğer davalı … yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine,
7- Kararın kesinleşmesini müteakip özetinin masrafı davalılara ait olmak üzere tüm Türkiye’de yayınlanan tirajı yüksek gazetelerden birinde bir defa ilanına,
8-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 957,74 TL karar ve ilam harcının davalı … … …. Şti.’den tahsili ile Hazineye irat kaydına,
9-Davacının tecavüz ve haksız rekabet davasının kabulü yönünden, karar tarihi itibariyle yürürlülükte olana Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdiren 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacının maddi tazminat davasının kabulü yönünden, karar tarihi itibariyle yürürlülükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. Maddesi gereğince takdiren 7.020,47 TL vekalet ücretinin davalı … … …. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,
11- Davacının manevi tazminat davasının kabul edilen talebi yönünden, karar tarihi itibariyle yürürlülükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2 ve 13/2 maddelerine göre takdiren 7.000,00 TL vekalet ücretinin davalı … … …. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,
12-Davacının manevi tazminat davasının reddedilen talebi yönünden, karar tarihi itibariyle yürürlülükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2 ve 13/2 maddelerine göre takdiren 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … … …. Şti’ye verilmesine,
13- Davacının, davalı … yönünden talep ettiği maddi tazminatın reddedilmesi nedeniyle, karar tarihi itibariyle yürürlülükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. Maddesi gereğince takdiren 7.020,47 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …ne verilmesine,
14- Davacının, davalı … yönünden talep ettiği manevi tazminatın reddedilmesi nedeniyle karar tarihi itibariyle yürürlülükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2 ve 13/2 maddelerine göre takdiren 7.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …ne verilmesine,
15-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 535,00 TL tebligat ve posta masrafı ile 219,50 TL istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 2.554,50 TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranı takdiren %82 kabul edilerek bu orana tekabül eden 2.094,69 TL’nin davalı … … …. Şti’den alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
16-Davalılar ilk derece yargılaması sırasında herhangi bir masraf yapmadıklarından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
17-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
18-Davacının istinaf talebi kabul edilmiş ise de harçtan muaf olması nedeniyle istinaf aşamasına gelirken herhangi bir harç yatırmadığı anlaşıldığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
19-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/04/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2023
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…