Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/268 E. 2023/185 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/268 – 2023/185
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/268
KARAR NO : 2023/185
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2021
NUMARASI : 2021/268 E. – 2021/621 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/10/2021 tarih ve 2021/268 E. – 2021/621 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı ile müvekkili Bakanlık bünyesinde bulunan … arasında 2014-2015 eğitim öğretim döneminde servis taşımacılığını üstlenmek üzere sözleşme imzalandığını, sözleşme gereği davalının okul aile birliğine katkıda bulunmak üzere her servis için aylık 400 TL ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak taahhütlerini tam olarak yerine getirmediğini ileri sürerek, sözleşme gereği ödenmeyen 35.590 TL katkı bedelinin 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranlarda işletilecek gecikme zammıyla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmada bulunmamıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece 21/07/2014 tarihli taşıma işine ilişkin hizmet sözleşmesinin…. Şti arasında düzenlendiği, okul aile birliğinin tüzel kişiliğinin bulunmadığından, davacı Bakanlığın temsil yetkisi nedeniyle davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğu, sözleşmenin diğer tarafı olan taşıma işini yüklenen …. Şti.’nin taraflar arasında sözleşme akdedilmesinden önce, 23/01/2014 tarihinde sicilden terkin edildiği, davacının davasını şirket adına sözleşmeye imza atan davalı …’a yönelttiği, davalının sözleşmeyi kendi adına imzalamadığı, sözleşme hükümlerinin ancak taraflar arasında bağlayıcı olduğu ve hüküm doğurabileceği, tarafların sözleşmeden kaynaklanan haklarını ancak birbirlerine karşı ileri sürebileceği, davalının şirket yetkilisi olmasının, imzalanan sözleşmeden sorumlu tutulması sonucunu doğurmayacağı, davalıya husumet düşmediği gerekçesiyle davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan dolayı HMK m.114/1-d delaletiyle HMK m.115/2 uyarınca, dava şartı yokluğundan, usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu sözleşmenin, …. Şti.’nin terkin tarihinden sonra, 21.07.2014 tarihinde imzalandığını, sözleşmede taşıyan tarafının “…” işletme adı ile belirtildiğini, diğer bir deyişle sözleşmede herhangi bir şirket adının belirtilmediğini, sözleşme gereği 200.000,00 TL’lik teminat senedinin “…-…” adına düzenlendiğini, sözleşme teklifinin de … tarafından imzalandığını, dava konusu sözleşmenin de … tarafından imzalanarak, o tarihte sicilden terkin edilen şirket kaşesinin basıldığını, bu nedenle sözleşmenin tarafının … olduğunu ve müvekkilince davanın şirkete karşı sehven açıldığından, tarafının sonradan değiştirildiğini, ortada bir işletme olmamasına rağmen bir ticari işletme varmış gibi o işletme adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan davalının, iyi niyetli Okul Aile Birliğine karşı sorumlu olduğunun kabulünün gerektiğini, dolayısıyla davalının sözleşmedeki borçtan sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, …ile …. Şti. arasında 21.07.2014 tarihli bir taşıma sözleşmesinin düzenlendiği, taşıma sözleşmesini …. Şti. adına, şirket kaşesi altında ve şirketi temsilen davalı …’ın imzaladığı, sözleşmede taşıyanın unvanının “…” olarak belirtildiği, sözleşme gereğince keşideci sıfatıyla “…-…” unvanı ile 200.000,00 TL ve 40.000,00 TL tutarlı iki adet teminat senedinin düzenlenip davacıya verildiği, ayrıca 2014-2015 eğitim dönemi boyunca taşıma işinin yapıldığı gibi katkı payının bir kısmının da ödendiği, buna karşılık aylık ödenmesi gereken katkı payının bir kısmının eksik ödendiği iddiasıyla işbu davanın açıldığı, ancak dava konusu sözleşmeyi imzalayan şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği, terkin hususunun da 23.01.2014 tarihinde ticaret siciline tescil, 28.01.2014 tarihinde de ilan edildiği hususları anlaşılmaktadır.
Her ne kadar başlangıçta dava …. Şti.’ne karşı açılmışsa da mahkemece 09.11.2016 tarihli ara kararı ile süre verilmesi üzerine, davacı vekilince 23.11.2016 tarihli dilekçe ile HMK’nın 124. maddesi uyarınca davalının … olarak düzeltilmesi talebinde bulunulmuş, mahkemece de 07.12.2016 tarihli oturumda, davacının talebinin kabulü ile dava dilekçesinin, 23.11.2016 tarihli dilekçenin ve duruşma gününün …’a tebliğine karar verilmiştir.
Bu delillerden çıkan sonuca göre davalı …, ortağı olduğunu ve sicilden terkin edildiğini bildiği şirketi temsilen dava konusu sözleşmeyi imzalamış, teminat senetlerini davacıya vermiş, uzunca sayılabilecek bir süre de sözleşme gereği üstlendiği taşıma yükümlülüğünü yerine getirmiş, böylece gerçekte var olmayan …. Şti.’nin var olduğu izlenimini yaratarak davacının iradesini sakatlamıştır.
Her ne kadar mahkemece sözleşme hükümlerinin ancak taraflar arasında hüküm doğurabileceği, tarafların sözleşmeden kaynaklanan haklarını ancak birbirlerine karşı ileri sürebileceği, diğer bir deyişle dava konusu alacağın sadece …. Şti.’nden istenebileceği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa da, feshedilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulacağından, münfesih tüzel kişiliğin, gerek yargıda gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden bahsetmek olanaklı değildir. Tasfiyesi tamamlanıp ticaret sicilinden silinmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sona eren münfesih şirketin, sözleşmenin tarafı olma ehliyeti de bulunmamaktadır. Dolayısıyla sicilden terkin edilen bir şirketin herhangi bir hukuki işlem tesis etmesinin mümkün olmadığı gibi bu şirketin borçlu kılınmasının veya temsilinin de hukuken olanaklı bulunmadığı açıktır. Tesis edilen işlemlerin hukuki sonuç doğurması da mümkün değildir (Yargıtay 12. H.D.’nin 08.06.2015 gün ve 2015/6656 E.-15822 K., 15.11.2016 gün ve 2016/26527 E.- 23660 K., 22.05.2017 gün ve 2017/991 E.-7706 K.). Bu nedenle ilk derece mahkemesinin anılan gerekçesine Dairemizce iştirak edilmemiştir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ortada temsil olunan bir şirket var olmadığından, somut uyuşmazlıkta yetkisiz temsilden bahsedilebilmesi de mümkün değildir.
Somut olayda davalı …, ortağı olduğu şirketin gerçekte var olmadığını bildiği halde, bu durumu davacıdan gizlemiş, anılan şirket varmış gibi davacıyı yanıltıp sözleşmeyi imzalatmış ve hatta bir yıl süreyle de uygulamıştır. Taraflar bu sözleşmeden doğan edimlerini kısmen veya tamamen ifa etmişlerdir.
6098 sayılı TBK’nın 36/1. maddesi uyarınca taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Yine TBK’nın 39. madddesi uyarınca yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.
Tüm bu hususlar nazara alındığında, davalı …’ın hile ile davacının iradesini sakatladığı, sözleşmenin taraflarca uzunca bir süre uygulandığı, davacının da yanılmayı öğrendiği halde sözleşme gereği ödemesi gereken katkı payını talep etmek suretiyle sözleşmeyi onadığı, buna rağmen davacının tazminat hakkının ortadan kalkmadığı kabul edilmeli, mahkemece tarafların sunduğu deliller çerçevesinde davacının davalıdan talep edebileceği bir katkı payı alacağının bulunup bulunmadığının tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Somut uyuşmazlığın bu şekilde değerlendirilmesi, Dairemizce tarafların menfaatlerine de en uygun çözüm şekli olarak düşünülmüştür.
Bu durum karşısında mahkemece, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde değerlendirilip, işin esasının incelenmesine girişilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 06/10/2021 gün ve 2021/268 Esas, 2021/621 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan ve bu nedenle istinaf başvurusunda harç yatırmadığından, anılan hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/02/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.