Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/256 E. 2023/674 K. 22.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/256
KARAR NO : 2023/674
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2021
NUMARASI : 2015/138 E. – 2021/253 K.

DAVACI :
VEKİLİ : Av. … – UETS

DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/06/2021 tarih ve 2015/138 E. – 2021/253 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … ile diğer davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” esas unsurlu ve “…” ibareli markalarının bulunduğunu, davalıların “…” esas unsurlu marka başvurularının müvekkilinin itirazları üzerine reddedildiğini, ancak “… …+şekil” ibareli markaya yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğunu, oysa başvurunun müvekkilinin markalarıyla görsel, işitsel ve anlamsal olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların emtia yönünden de benzediğini, başvurudaki “…” kelimesinin ayırt edici niteliği olmayan yan unsur olarak kullanıldığını, markalar arasındaki farklılıkların önemsiz olduğunu, kullanılan işaretlerin de tüketicilerce müvekkili şirkete ait olduğunun zannedileceğini, tüketicilerin işletmelerin birbirinden farklı olduğunu bilseler dahi, benzerliğin işletmeler arasında ekonomik ve organik bir bağ olduğu algısı oluşturacağını, başvurunun kötüniyetli olarak yapıldığını, müvekkilinin uzun yıllardır kullanmakta olduğu “…” ibareli markaların ülkemizde yüksek bilinirliğe sahip olduğunu, tüketici zihninde refleks olarak müvekkili şirketi çağrıştırır duruma geldiğini ileri sürerek, YİDK’nın 10.02.2015 tarih ve 2015-M-624 sayılı kararının iptalini, 2013/34974 nolu “… …” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirketler vekili, müvekkili ortaklık tarafından “… …”, “… …”, “… …” markalarının davacının “…” markasının tescilinden yıllar önce kullanıldığını ve halen kullanılmakta olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin ortaklık tarafından tanınır ve bilinir hale getirildiğini, müvekkili ortaklığın … Küçükçekmece-Halkalıda yaptığı 3500 üzerindeki konut ve işyerleri ile yine yapılacak Türkiye’nin en büyük eğlence merkezi ve işyerlerini “… …” markası ile yaptığını, davacının “… …” markalarının TPE tarafından reddinden hemen sonra aynı markanın kendi adlarına tescili için başvuruda bulunduğunu ve kötü niyetini açıkça gösterdiğini, “… …” ve “… …” markasının müvekkili tarafından yıllardır kullanılan markalar olduğunu, “…” ibaresini içeren kayıtlı 300’e yakın tescilli marka bulunduğunu, müvekkiline ait “… …” markası altlı üstlü şekilde yazıldığını, tali kelime olan “…” ibaresinin küçük karakterlerle üstte ve geri planda olacak şekilde ve “…” ibaresinin ise altta ve ön planda olmak üzere büyük karakterlerle altta olacak şekilde tasarlandığını, müvekkiline ait marka ile davacı yana ait markaların tamamen farklı olduğunu, iltibasa mahal verecek bir benzerlik olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan tüm hizmetler açısından taraf markaları arasında benzerliğin söz konusu olduğu, davalı markasında mavi renkli bir daire şekli yer almakta olup “… …” ibaresinin bu şekil unsurlarının orta kısmında yer alacak şekilde konumlandırıldığı, davacının 2011/21307, 2011/95230 ve 2013/23845 numaralı markalarının “…” ibaresinden oluştuğu, şekil unsurunun yer almadığı, davacının “…” ve “…” kelimelerinin birleşiminden oluşan markalarının bir anlamının bulunmadığı, taraf markalarının esaslı unsurları olan “…” ibaresinin ortak olduğu, dava konusu markanın davacı markasının esaslı unsurunu aynen içerdiği, bu kapsamda işitsel, görsel benzerlik oluştuğu, ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “… …” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu, davalı marka başvurusunun kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı, yine davacının kötüniyetli hareket iddiasının da davalı yanca ispatlanamadığı, önceye dayalı tescilsiz kullanımın davalının tescil talebi halinde davacının markasal itirazlarının dinlenmeyeceği sonucunu doğurmayacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile YİDK’nın 2015-M-624 sayılı kararının iptaline, davalıya ait 2013/34974 nolu “… …+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim yönünden benzer olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde, taraf markalarının görsel, işitsel ve bıraktıkları genel intiba itibarıyla farklı olduklarını, karıştırılmaları tehlikesinin bulunmadığını, bilirkişi raporlarına ve bilirkişilere itirazlarının değerlendirilmediğini, uzman görüşü ve bilirkişi raporu arasındaki çelişkilerin giderilmediğini, dava konusu markanın 2008 yılından beri tescilsiz olarak kullanıldığını ve ayırt ediciliğinin güçlü olduğunu, Bakırköy 2. FSHHM’nin 2016/169 esas sayılı dosyasında açılan hükümsüzlük davasının sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, “…” ibaresinin tüm dünyada kullanılan genel bir ad olduğunu, bu nedenle marka olarak tescil edilemeyeceğini, önceye dayalı kullanım nedeniyle marka üzerinde gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davanın kötü niyetli olarak açıldığını, kararın Anayasa’nın 141. ve HMK’nın 27. maddelerine aykırı olduğunu, dosyaya sunulan hukuki mütalaada davacının haksız ve kötü niyetli olduğunun belirtildiğini, davacının markalarını kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini, faaliyet alanının farklı olduğunu, davacının 28 ve 41. sınıflarda tescilinin olmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli başvuru markası ile itiraza mesnet 2011/21307, 2011/95230, 2013/23845 ve 2013/90569 sayılı “…” ibareli markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, zira her iki markada da “…” ibaresinin asli unsur olarak yer aldığı, dava konusu başvuruda yer alan “…” ibaresinin iyi bilinen bir coğrafi yer adı olması sebebiyle yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı, başvurunun tescil edilmek istendiği mal ve hizmetlerin redde mesnet markaların kapsamında da yer aldığı, diğer taraftan gerçek hak sahipliği ve itiraza mesnet markaların kötüniyetle tescil ettirildiği iddialarının işbu davada dinlenemeyeceği, markaların tescilli oldukları müddetçe korunması gerektiği, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11/02/2019 tarih ve 2017/4172 E.-2019/1024 K. sayılı ilamında davalıların “… …” ibareli markasının davacının itiraza mesnet markalarıyla benzer bulunduğu anlaşılmakla, davalı … vekili ile diğer davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … ile diğer davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … ile diğer davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 179,90’ar-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı taraflarca istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 80,70’er-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 99,20’şer-TL’nin davalı taraflardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı … ile diğer davalılar vekilleri tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 16/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip