Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/2212 E. 2023/1684 K. 19.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/2212 – 2023/1684
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/2212
KARAR NO : 2023/1684
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2023
NUMARASI : 2021/59 E. – 2023/215 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Tespit ve Alacak (Fikir ve Sanat Eseri ile İlgili Sözleşmeden
Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/05/2023 tarih ve 2021/59 E. – 2023/215 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin su, atık su, katı
atık, baca gazı, çamur ve koku arıtma sistemleri alanında faaliyet gösterdiğini, inşaat hizmetleri
alanında faaliyet gösteren davalı şirketin, dava dışı … Ltd.’ne
(“İşveren”) ait Irak’ın … şehrinde bir su arıtma merkezi, su alma yapısı ve boru hattı
inşa edilmesine ilişkin “Nehir Suyu Artıma Tesisi” işinin birlikte yüklenilmesi hususunda
müvekkiline başvurduğunu, taraflar arasında bu kapsamdaki
proses ünitelerinin elektrik ve mekanik ekipman temin ve montaj işlerinin tümünün müvekkili
şirketçe üstlenileceği bir iş ortaklığının meydana getirildiğini, taraflar arasında tam bir
iş paylaşımı modeli belirlenmiş olsa da davalı şirketin, dava dışı işveren ile yakın ilişkilerini
gerekçe göstererek, projenin doğrudan davalı şirketçe yüklenilmesi, müvekkili ile de … Ltd. ve davalı şirket arasında akdedilen ana sözleşme hükümlerine uygun bir
başka sözleşme akdedilerek, davalı ile müvekkili şirket arasında bir yüklenici – alt
yüklenici ilişkisinin kurulmasını talep ettiğini, müvekkilinin taraflar arasındaki iyi niyet
esaslarına duymakta olduğu güven nedeniyle bu teklifi kabul ettiğini, sonuçta dava
dışı işveren ile davalı şirket arasında 54.000.000,00-Amerikan Doları değerindeki sözleşmenin 04.08.2019 tarihinde imzalandığını, müvekkili şirketin de imza sırasında katılım sağladığını, uzun revize süreçleri akabinde 15.01.2020 tarihinde işbu davanın tarafları arasında
sözleşmenin kurulabildiğini, bu tarihe kadar müvekkili şirket tarafından zaten arıtma tesisi işinin su alma yapısı ve proses dizaynına ilişkin
proje ve tasarım işlerinin neredeyse bitirilerek davalı firmaya tamamen sunulur hale geldiğini,
projenin uygulanması aşamasına geçildiğinde üstlenilmiş olan işlerin yürütülmeye devam edilebilmesi için müvekkilinin ihtiyaç duyduğu hiçbir finansman desteğinin sağlanmadığını,
davalı şirket tarafından müvekkili
şirkete gerçeği yansıtmayan beyan ve isnatlardan oluşan bir
ihtarname keşide edilerek, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, sözleşmenin feshinden sonra ise müvekkilinin projelerinin
kullanılarak dava dışı üçüncü kişilerle yola devam edildiğini, müvekkilinin bu iş ortaklığı çerçevesinde
üstlendiği mühendislik işlerine ilişkin bütünüyle kendi bünyesindeki yoğun emek ve Ar-Ge
çalışmaları neticesinde geniş kapsamlı bir su alma yapısı ve arıtma projesi meydana getirdiğini,
ancak davalı tarafın bütünüyle müvekkili şirketçe meydana getirilen bu proje ve detaylarına
hakim olması akabinde, müvekkili şirkete hiçbir hakkediş bedeli ödemeksizin, taraflar arasındaki ilişkiyi sonlandırarak, tüm hak ve yetkileri münhasıran müvekkili şirkete ait “eser”
niteliğindeki mühendislik tasarım ve projelerini hukuka aykırı bir şekilde ele geçirdiğini ve kullandığını ileri sürerek, müvekkili şirketçe ortaya çıkarılan mühendislik ve tasarım işlerinin 5846 sayılı FSEK kapsamında “eser” niteliğini, müvekkil şirketin ise “eser sahibi” sıfatını haiz olduğunun tespitine, olağan telif
bedelinin 3 katı tutarındaki telif tazminatının şimdilik 10.000,00-TL’nın FSEK madde 68 uyarınca
davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile dava dışı … … Ltd. (“İşveren”) arasında Irak’ın … şehrinde su arıtma merkezi, su alma
yapısı ve boru hattı inşasına ilişkin “Nehir Suyu Arıtma Tesisi” işi konusunda ihale açıldığını,
ihale üzerine işveren tarafından sağlanan belgeler esas alınarak 04.08.2019 tarihinde ana sözleşmenin imzalandığını, sözleşme uyarınca projenin tasarımı, mühendisliği, tedariki, yapımı, testi ve devreye alınması işinin, anahtar teslimi olacak şekilde müvekkili tarafından üstlenildiğini,
söz konusu projenin su arıtma merkezi, su alma yapısı ve boru hattı kapsamında arıtma tesisinin
proses dizaynı ve bu kapsamdaki ünitelerin elektrik ve mekanik ekipman temini ve montajı
işleri konusunda 15.01.2020 tarihinde alt yüklenicinin davacı, müteahhidinin müvekkili olduğu
bir ana taşeron-alt taşeron sözleşmesinin imzalandığını, davacı şirketin kendi sorumluluğundaki işlerle ilgili ana sözleşmenin getirdiği tüm yükümlülükleri de kayıtsız şartsız kabul ettiğinin
hüküm altına alındığını, davacı şirket tarafından sözleşme kapsamında üstlenilen işlerin yapımının sürekli olarak geciktirildiğini, buna rağmen davalı müvekkilinin iyiniyetli ve
uzlaşmacı tavrı çerçevesinde sözleşmenin sürdürüldüğünü, ancak davacı şirket tarafından
yalnızca projeyle ilgili işlerin ifa edilip, sözleşme kapsamındaki tedarik, montaj gibi
diğer edimler bakımından ifaya dahi başlanılmamasının, ana sözleşmede belirlenen iş
programının kalınmasına sebep olduğunu, ana sözleşme uyarınca 14.02.2020
tarihinde teslim edilmesi gereken proje, rapor vb. işlerin, davacı müvekkiline zamanında teslim
edilmemesi ve 13.06.2020 tarihine kadar tamamlanması kararlaştırılan tedarik ve montaj
işlerine davacı şirket tarafından başlanılmamış olması nedeniyle 10.04.2020 tarihinde
müvekkili tarafından davacı şirkete temerrüt ihtarında, 11.05.2020 tarihinde de
fesih ihbarında bulunulduğunu, hiçbir şekilde eser niteliğinde
olmayan çalışmalardan dolayı mali haklarının ihlal edildiğinden bahisle FSEK uyarınca tazmin talebinde bulunulmasının mümkün olmadığını, davacının huzurdaki dava kapsamında taraf
sıfatının bulunmadığını, ortada bir eser bulunduğunun kabulü durumunda dahi bu eserden dolayı mali hakları
talep hakkının davacıda değil, davalıda (veya ana işverende) olacağını, davacı ve müvekkili
arasında davacının bahsettiği şekilde bir iş ortaklığının, tüm aşamaların birlikte yönetilmesi gibi
bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkiline teslim edilenlerin ise -mühendislik
açısından uygulamaya elverişli ve tamamlanmış olmayıp; ayrıca sözleşme gereğini yerine
getiremiyor olsa bile- açık rıza ile teslim edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, uyuşmazlık konusu projenin bilirkişi heyet raporuna göre “hususiyet unsurunu ihtiva ettiğinden 5846 sayılı FSEK
md.3/2 kapsamında ilim ve edebiyat eseri olarak korunacağı, eser üzerinde davacı … ile dava dışı … şirketinin iştirak halinde (elbirliğiyle) eser sahibi oldukları” şeklindeki tespiti üzerine, mahkemece 20/02/2023 tarihli duruşmada “Bilirkişi heyet raporunda geçen dava dışı … … Firmasının 5846 sayılı Kanunun 10/2 kapsamında iştirak halinde eser sahibi olduğu ifade edildiğinden bu firmadan açılan dava ile ilgili noter onaylı yazılı müsade izni ya da bu firmaya açılan dava dolayısıyla temsilci atanması ve temsilcinin davaya dahil edilmesi için davacı firmaya bir aylık kesin süre verilmesine, aksi takdirde dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddi konusunda karar verileceğinin ihtarına,” şeklinde ara kararı oluşturulduğu, davacı vekilinin 08/03/2023 tarihli talep dilekçesinde üzerine 09/03/2023 tarihli ara karar ile 1 aylık kesin sürenin HMK 94/2 maddesi gereği 1 kez daha uzatılmasına, davacıya HMK 94/2 maddesine göre 2 ay daha (20/05/2023 tarihi saat 17.00’a kadar) ek kesin süre verilmesine, aksi takdirde HMK 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verileceğinin yeniden ihtarına,” şeklinde ara karar tesis edildiği, davacı vekilinin ikinci kez verilen kesin süreye de uymadığı, HMK 94/3 ve 115/2 maddesi gereği dava şartı eksikliğinin giderilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili şirketin ilgili eser üzerinde tek başına eser sahibi olduğunu ve dava dışı … şirketinden konuyla ilgili herhangi bir muvafakatname almaya gerek bulunmadığını, … Projesinin … Holding (“İşveren”) tarafından gerçekleştirilen özel bir ihale olup, katılımcıların işveren tarafından ihaleye davet usulü ile çağrıldıklarını, ihale kapsamındaki işler için şartnamelerde ve ihale dokümanlarında talep edilen özelliklere uygun olarak, belirtilen süre içerisinde anahtar teslimi tamamlanacak şekilde, mühendislik (tasarım), temin ve yapımını kapsayacak teklifler istendiğini, davalı tarafın da dava dışı … Ltd.’ne (“İşveren”) ait bahse konu “Nehir Suyu Artıma Tesisi” işinin birlikte yüklenilmesi hususunda müvekkili şirkete başvurulduğunu, müvekkilinin davalı taraf ile arasında kurulan bu iş ortaklığı çerçevesinde üstlendiği mühendislik işlerine ilişkin, bütünüyle kendi bünyesindeki yoğun emek ve Ar-Ge çalışmaları neticesinde, geniş kapsamlı bir su alma yapısı ve arıtma projesi meydana getirdiğini, ancak davalı tarafın bütünüyle müvekkili şirketçe meydana getirilmiş proje ve detaylarına hakim olması akabinde, müvekkili şirkete hiçbir hak ediş bedeli ödemeksizin, taraflar arasındaki ilişkiyi sonlandırarak, tüm hak ve yetkileri münhasıran müvekkili şirkete ait “eser” niteliğindeki mühendislik tasarım ve projelerini, hukuka ve kanuna aykırı şekilde ele geçirdiğini ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca müvekkili şirketin eser sahibi sıfatıyla mali ve manevi tüm haklarına tecavüz teşkil eden eylemleri ile müvekkili şirketi gerek maddi gerekse de manevi yönden büyük zarara uğrattığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, 5846 sayılı FSEK’na dayalı eser sahipliğinin tespiti ile telif tazminatı istemlerine ilişkindir.

İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava dışı işveren … Holding ile davalı arasında 04.08.2019 tarihinde … şehrinde bir su arıtma merkezi, su alma yapısı ve boru hattı
inşa edilmesi amacıyla “Nehir Suyu Artıma Tesisi” işinin yapılması konusunda sözleşme imzalandığı, 15.01.2020 tarihinde de davacı ile davalı arasında, 04.08.2019 tarihli asıl sözleşme hükümlerine atıf yapan ayrı bir alt taşeronluk sözleşmesinin akdedildiği, dava dışı işveren … Holding tarafından, yapılması istenen işin ana hatlarıyla temel verilerini içeren tasarım bilgilerinin davacı şirkete verildiği, davacının da bu bilgileri esas alarak meydana getirdiği bir kısım projeleri tamamlayarak davalı şirkete teslim ettiği hususları anlaşılmakta olup, mahkemece davacıya ait projelerin FSEK anlamında ilim ve edebiyat olduğunun kabul edilmesi ve mahkemece verilen karara karşı davalı tarafça istinaf isteminde bulunulmaması karşısında, gelinen aşama itibariyle çözüme kavuşturulması gereken uyuşmazlık, davacıya ait eserin FSEK’nın 9. maddesi anlamında birden fazla kişinin “birlikte” vücuda getirdiği bir eser mi, FSEK’nın 10. maddesi anlamında birden fazla kimsenin “iştirakiyle” vücuda getirilen bir eser mi, yoksa FSEK’nın 6. maddesi anlamında bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilen, ancak yararlanılan eserle bağlantısı bulunan yeni bir işleme eser mi olduğu, bu tespite göre de davacının işbu davadaki tespit ve tazminat istemleri yönünden aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporundaki tespitler ise bu konuda hüküm kurulması için elverişli değildir. Zira hem davacı ile dava dışı işveren … Holding’in hazırladığı vaziyet planlarının, boyutlandırma ve çizim çalışmaları açısından ayrı ayrı karşılaştırıldığından bahsedilmiş, hem de ortada bir bütün oluşturan, tek bir eserin ve dolayısıyla iştirak halinde bir eser birliğinin söz konusu olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu tespitler karşısında, davacının hazırladığı vaziyet planları ile dava dışı … Holding’in önceden hazırlayıp davacıya teslim ettiği vaziyet planlarının ve sonuçta davacı tarafça, dava dışı … Holding tarafından önceden hazırlanan bu çalışmalar esas alınarak ortaya çıkarılan yeni projelerin, FSEK’nın 9. maddesi anlamında kısımlarına ayrılmasının mümkün bulunup bulunmadığı, ya da davacının eserinin FSEK’nın 6. maddesi anlamında dava dışı … Holding’in hazırladığı eserden istifade suretiyle vücuda getirilen yeni bir işleme eser olup olmadığı konusunda tereddütler oluşmaktadır. Bu tereddütlerin ise teknik inceleme gerektirdiği ve hakimin bilgisi ile aşılamayacağı açıktır.
Bu durum karşısında mahkemece, yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, davacının eserinin FSEK’nın 9. maddesi anlamında birden fazla kişinin “birlikte” vücuda getirdiği bir eser mi, FSEK’nın 10. maddesi anlamında birden fazla kimsenin “iştirakiyle” vücuda getirilen bir eser mi, yoksa FSEK’nın 6. maddesi anlamında bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilen, ancak yararlanılan eserle bağlantısı bulunan yeni bir işleme eser mi olduğunun tespit edilmesi ve sonucuna göre davacının işbu davadaki tespit ve tazminat istemleri yönünden aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi incelemesine dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, Dairemizce, davacı vekilinin yukarıdaki hususlara ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6, maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/05/2023 gün ve 2021/59 E. – 2023/215 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/12/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.