Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/2157 – 2023/1592
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/2157
KARAR NO : 2023/1592
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/09/2023
NUMARASI : 2023/313 E. – 2023/387 K.
DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01/09/2023 tarih ve 2023/313 E. – 2023/387 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin 2021/11152 sayılı ve “…” ibareli markasının 05. ve 10. sınıfta yer alan mallar üzerinde tescilini talep ettiğini, davalı tarafından 2016/57929 sayılı “Şekil+…” ibareli markasına dayalı olarak gerçekleştirilen itirazın, davalı … 6769 sayılı SMK.’nun 6/1. maddesi uyarınca 2022-M-8087 numaralı ve 28.06.2022 tarihli YİDK kararı ile kısmen reddedilmiş olduğunu, anılan kararın yeterli inceleme gerçekleştirilmeden ve hukuki mesnedi olmaksızın tesis edildiğinden iptaline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve müvekkilinin marka başvurusunun tümden kabulü ile tüm emtialar bakımından müvekkili şirket adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, dava konusu marka başvurusu bakımından redde mesnet alınan markaların müvekkiline ait olmadığını, dava dışı … şirketine ait olduğunu, bu nedenle müvekkilinin husumet ehliyetinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iptali istenen 2022-M-8087 sayılı YİDK kararında redde mesnet alınan 2016/57929 sayılı markanın davalıya ait olmadığı, …’a ait olduğu, davalı … Şirketi’nin 2022-M-8087 sayılı YİDK kararının tesis edilmesinde rol oynamadığı, başka bir deyişle söz konusu YİDK kararının oluşumuna sebep olabilecek şekilde bir yayına itirazının bulunmadığı, bu nedenle davalı … Şirketi’ne yöneltilen davanın mahkemenin 2022/308 Esas sayılı dava dosyasından tefrik edilerek iş bu esasa kaydedildiği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, … A.Ş.’nin, marka sahibi …’nin iştiraki ve Türkiye’deki distribütörü konumunda olduğunu, davalı tarafın “…… grup şirketleri arasındaki hukuki ve ticari ilişki, işbu davanın konusu dışındadır.” şeklindeki beyanlarıyla da … A.Ş.’nin …’nin grup şirketlerinden biri olduğunun ve aralarında ticari ve hukuki bir ilişkinin bulunduğunun bizzat davalı tarafça kabul edildiğini, bununla birlikte yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca iki tüzel kişilik arasında belirli olguların mevcudiyeti halinde, tüzel kişilikler arasında organik bağın bulunduğunun da kabulünün gerektiğini, 2010 yılı itibariyle Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi kuruluş tescil ilanı sayfasında görüleceği üzere; davalı şirketin %100 hisse sahibi olarak “… Holding” tarafından Türkiye’de kurulduğunu ve bundan böyle Türkiye’deki faaliyetlerinin davalı şirket … … Tic. A.Ş. tarafından gerçekleştirildiğini, iki şirketin vekilinin de aynı olduğunu, Mahkemece işbu husus gözetilmeksizin davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesinin hatalı bulunduğunu, ayrıca gerek TTK’nın ilgili hükümleri gerekse de yerleşik Yargıtay içtihatları ve doktrin uyarınca da sabit olduğu üzere, yabancı bir tüzel kişinin nam ve hesabına çalışan kişilere de acentelik hükümlerinin uygulanması suretiyle husumet yöneltilmesinin mümkün bulunduğunu, Mahkeme tarafından hükmedilen vekalet ücretinin de hatalı olduğunu, zira davalı tarafça ileri sürülen pasif husumet itirazlarının haksız ve kötü niyetli olup, yerleşik Yargıtay içtihatları ve HMK m. 329 uyarınca davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “Davaların ayrılması” başlıklı 167. maddesi uyarınca “Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.”
Yine 6100 sayılı HMK’nın 138. maddesi hükmü uyarınca mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Ayrıca aynı Yasanın 142. maddesi uyarınca ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.
Dolayısıyla mahkemece dosya üzerinden, sadece dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verilebilir. Hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’iler konusunda ise ön inceleme duruşmasını yapmak kaydıyla tahkikat ve sözlü yargılama duruşmalarını yapmadan karar verilebilir. Böylelikle mahkemece ön inceleme aşamasından sonra, başkaca bir tahkikat yapılmasına gerek olmadığı görülürse, yani mevcut dosya içeriği ile usul ya da esas bakımından bir karar vermek mümkünse, nihai bir kararla dava sona erdirebilir. (HMK. 138, 142. maddeler).
Esasen ön inceleme aşamasında karar verilebilen usulü sorunların tahkikata bırakılmaması ve ön inceleme aşamasında karara bağlanması gerekir. Ayrıca maddi hukuka ilişkin olmakla birlikte süreler bakımından da karar verilebilen durumlarda, kural olarak kararın tahkikata başlanmadan verilmesi gerekir. Yine taraflar ön inceleme aşamasında sulh ya da arabuluculuk yoluyla anlaşmışlarsa da yine tahkikat yapılamayacaktır. Kanunda açıkça belirtilen bu durumlar dışında da tahkikata ihtiyaç duyulmuyorsa hakim bunu belirterek de karar verebilmelidir. Ancak her halükarda duruşma yapmak ve sözlü yargılama yoluyla tarafları dinleyerek karar vermek zorundadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Usulü sorunlar hakkında karar verirken bu karar ön incelemede verilebilen karar niteliğindedir. Ancak esas hakkında karar verilecekse bunun ön inceleme aşaması içinde verilmesi mümkün değildir. Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlanmalı, uyuşmazlık noktaları tespit edilmeli, taraflar sulh olmuyorsa hakim işin esasına girip karar vermelidir. Dolayısıyla bu durumlarda ön inceleme duruşması yapılmalı, ayrıca sözlü yargılama ve hüküm aşaması da gerçekleştirilmelidir. Yani mahkeme ön inceleme duruşmasının tamamlandığını bildirip, bu konuda gerekli işlemleri yaptıktan sonra, tahkikata gerek olmadığını belirterek, tarafların bu konuda beyanlarını almak suretiyle yargılama kesitlerini aynı oturumda arka arkaya gerçekleştirebilir. Ancak ihtiyaç olmadığından, tahkikat yapılmayacaktır. Çünkü isminden de anlaşıldığı üzere tahkikat, incelenmesi gereken bir husus varsa yapılır, incelenecek bir husus olmayıp yargılama ön inceleme sonucu yeterince aydınlanmışsa, tahkikata gerek kalmayacaktır. Ön inceleme duruşması yapılmadan bir dava yürütülemez, ancak ihtiyaç yoksa tahkikat yapılmayabilir. Tek dikkat edilmesi gereken, bu kesitler aynı duruşmada yapılırsa mutlaka her birinin gereklerinin yerine getirilmesidir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuk, 15.Bası, Cilt:2, s:1335, 1336).
Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece 07.07.2023 tarihinde, asıl davadan ayrılan 2023/313 Esas numaralı davada, evrak üzerinden yapılan yargılama sonucunda, yukarıda yazılı gerekçelerle davalı şirket hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle tensiben reddine karar verilmiştir.
Oysa HMK’nın 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenen taraf ve dava ehliyeti, medeni hukukta düzenlenen hak ve fiil ehliyetinin, medeni usul hukukundaki karşılığıdır. Somut uyuşmazlıkta ise davacı ve davalı tarafların dava ve taraf ehliyetlerinin bulunduğu açıktır. Buna karşılık ilk derece mahkemesince davanın reddi sebebi olarak değerlendirilen pasif husumet yokluğu kavramı, dava konusu edilen hak ile ilgili bulunduğundan, HMK’nın 114/1-d maddesi kapsamında dava şartı olarak kabulü mümkün olmayan, işin esasına ilişkin bir kavramdır.
Bu durumda ayrılmasına karar verilen dava yönünden somut uyuşmazlıkta mahkemece, HMK’nın 138, 142. maddelerinde açıklanan istisnai bir durum söz konusu olmadığından, tahkikat duruşmasının da yapılması, tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra sözlü yargılamaya geçilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, HMK’da düzenlenen yargılama safhaları tamamlanmadan, asıl davadaki ön inceleme duruşmasında tefrik kararı verilmesinden sonra, mahkemenin yeni bir esasına kaydedilen davanın tensiben reddine karar verilmesi de doğru olmamış, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 01/09/2023 gün ve 2023/313 E. – 2023/387 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/12/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2023
Başkan
Üye
Üye
Katip
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.