Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/2083 E. 2023/1538 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/2083 – 2023/1538
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/2083
KARAR NO : 2023/1538
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/02/2023
NUMARASI : 2023/169 E. – 2023/212 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16/02/2023 tarih ve 2023/169 E. – 2023/212 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, davalılardan …’ın 03.05.2013 tarihli belirsiz iş sözleşmesi ile müvekkili şirkette üretim ve geliştirme teknisyeni olarak çalışmaya başladığını, diğer davalının ise müvekkili ile aynı iş kolunda çalışan, davalı işçi ve diğer bazı üst düzey çalışanları daha ayartarak, haksız ve usulsüz olarak işten ayrılmalarını sağlayan, kendi bünyesinde işe alarak çalıştıran şirket olduğunu, davalı …’ın 01.07.2019 tarihli noter fesih ihtarnamesi ile asılsız ve mesnetsiz sebeplerle istifa ettiğini bildirdiğini, müvekkilinin de 30.07.2019 tarihli noter iş akdi fesih ihtarnamesi ile 29.07.2019 tarihi itibari ile iş akdinin feshedildiğini davalıya ihtar etmiş olup, müvekkili şirketin davalının iddialarının aksine iş akdinin haklı feshine sebep olacak hiçbir eylemde bulunmadığını, davalının müvekkili şirketten ayrıldıktan kısa bir süre sonra müvekkili şirket ile aynı faaliyet sahasında yer alan diğer davalı şirkette çalışmaya başladığını, böylece sözleşmeye ve rekabet yasağı hükümlerine aykırı davrandığını, davalı şirketin de İş Kanununun 23. maddesi gereği davalı işçi ile birlikte rekabet yasağının ihlalinden doğan cezai şarttan müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, sözleşmede belirtilen 47.500,00TL tazminat tutarının ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, görev, zaman aşımı defi, husumet ve esas yönünden davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece 2022/1333 Esas sayılı dosyasının 14/02/2023 tarihli duruşmasında verilen ara karar gereğince, davalı şirket yönünden tefrik kararı verilmekle bu davalı yönünden ayrılan davanın, mahkemenin esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedildiği, davanın dayanağının 02.08.2018 tarihinde davacı ile … arasında akdedilen Personel Gizlilik ve Sır Saklama Taahhüdü başlıklı belgedeki 14. madde olduğu, sözleşme uyarınca talep edilen cezai şartın sözleşmenin tarafı olmayan davalı şirketten istenemeyeceği, davanın rekabet yasağının ihlali sebebine dayandığı, rekabet etmeme yükümlülüğünün yalnızca …’a ait olduğu, davalı şirketin böyle bir yükümlülüğünün bulunmadığı, davacının haksız rekabet iddiasına dilekçesinde yer vermediği, bu durumda davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davalı şirket yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalı işçinin müvekkili şirket nezdindeki işinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra, aynı faaliyet sahasında yer alan başka bir firmada işe başlamış olmasının, TBK’da düzenlenen rekabet yasağı hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, davalı yeni işverenin de kötü niyetle hareket edip, davalı işçiyi ayartmak suretiyle müvekkili ile davalı işçi arasındaki sözleşmenin usulsüz ve haksız feshine neden olduğunu, bu nedenle İş Kanununun 23. maddesi gereği davalı şirketin de davalı işçi ile birlikte müşterek ve müteselsilen rekabet yasağının ihlalinden doğan cezai şarttan sorumlu bulunduğunu, dolayısıyla mahkemenin davalı şirket yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddi kararının usul ve yasaya aykırı bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, rekabet yasağı sözleşmesine ve İş Kanununun 23. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince 2022/1333 Esas numarası üzerinden açılan davada 14.02.2023 tarihli oturumda ön inceleme duruşması yapılmış, davalı şirket vekilinin de hazır olduğu bu celse davalı şirket yönünden husumet itirazının değerlendirilmesi bakımından dosyanın tefriki ile yeni bir esasa kaydının yapılmasına karar verilmiş, 2023/169 Esas numarasını alan dosyada ise tensiben, davalı şirket hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Bu aşamada davacının İş Kanunu’nun 23. maddesinde düzenlenen yeni işverenin sorumluluğuna dayalı tazminat talebi hakkında iş mahkemelerinin görevli olup olmadığı konusunda tereddüt yaşanabilir ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin birçok emsal kararı ile açıklığa kavuştuğu üzere, önceki işverenin sonraki işverenden İş Kanunu’nun 23. maddesine dayalı tazminat taleplerini incelemek konusunda ticaret mahkemeleri görevlidir (Yargıtay 11. HD.’nin 29/05/2015 tarih ve 2015/2138 E.- 2015/7320 K., 14/04/2016 tarih ve 2015/10622 E.- 2016/4177 K., 17/04/2017 tarih ve 2015/14346 E.- 2017/2152 K., 22/11/2017 tarih ve 2016/13197 E.- 2017/6476 K.).
6100 sayılı HMK’nın “Davaların ayrılması” başlıklı 167. maddesi uyarınca “Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.”
Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in “Davaların birleştirilmesi ve ayrılmasında yapılacak işlemler” başlıklı 219. maddesi ise;
“(1) Birleştirilmelerine karar verilmiş olan davaların esas kayıtlarında bu durum belirtilir. Başka bir dava ile birleştirilmesine karar verilen davanın karar numarası birleştirme kararına yazılır ve bu durum mahkemede verilen son kararda gösterilir.
(2) Bir davada ayırma kararı verilirse ayrılan dava veya davalar o mahkemenin esasına ayrıca kaydedilir ve eski kayıt ile yeni kayıt birbiriyle ilişkilendirilir. İlk kayıt o dosyada kalan kısma münhasır olur. Ayrılan davanın dosyası ilk dosyada bu kısımlara ait yazıların tamamının onaylı suretleri konularak yeniden oluşturulur. Ayrılan davalar bakımından daha önce tek karar ve ilâm harcı alınmış ise her biri için ayrıca harç alınır; daha önce alınan harç ayrılmış davaları da kapsıyorsa yeniden harç alınmaz. Ayrılıp yeni esas numarası alan her dava için başvuru harcı alınır.
(3) Ayırma işlemleri için yapılan masraflar ile ayrılan dosyanın duruşma gününün tebliği için gerekli olan masraf ana dosyanın gider avansından karşılanır. Gerektiğinde gider avansı tamamlattırılır.” hükmünü haizdir.
Yine 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27. maddesine göre “(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir. Mahiyetleri icabı işin sonunda hesap edilip alınması gerekenler, harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir. Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, mütaakıp muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur”.
Aynı Yasanın 30. maddesi uyarınca yatırılan harcın dava dilekçesinde bildirilen değerden az olduğu anlaşılırsa, noksan değer üzerinden peşin karar ilam harcı tamamlanmadan davaya devam olunamaz. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. Eksik harç ikmal edilmediği takdirde de Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi yollamasıyla HMK’nın 150. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına, dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 ay içinde yenilenmediği takdirde ise mahkemece kendiliğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Görüldüğü üzere Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır.
Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece, davalı şirket hakkındaki dava, yukarıda anılan Yönetmelik maddesinin gerekleri yerine getirilmeden, asıl davadan ayrılarak, mahkemenin 2023/169 Esas numarasına kaydedilmiştir.
Zira mahkemece ilk yapılması gereken iş, anılan Yönetmelik’in 219. maddesi uyarınca davaların ayrılmasının sağlanması, bu cümleden olarak davacıdan ayrılan davalar bakımından yeniden karar ve ilâm harcı alınıp alınmayacağının değerlendirilmesi, ancak her halükarda ayrılıp yeni esas numarası alan her dava için yeni bir başvuru harcının alınmasıdır.
Bu itibarla mahkemece, ayrılan dava için gereken harçları yatırmak üzere davacıya kesin süre verilmesi, aksi halde sonucuna göre bir hüküm kurulması, davacı tarafça gerekli işlemler yapıldıktan ve harçlar yatırıldıktan sonra, ayrılan dava hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu işlemler tamamlanmadan, diğer bir deyişle davacı tarafça tefrik işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmayacağı belli olmadan, ayrılan dava hakkında hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Ayrıca mahkemece ön inceleme aşamasından sonra, başkaca bir tahkikat yapılmasına gerek olmadığı görülürse, yani mevcut dosya içeriği ile usul ya da esas bakımından bir karar vermek mümkünse, nihai bir kararla dava sona erdirebilir. (HMK. 138, 142. maddeler). Esasen ön inceleme aşamasında karar verilebilen usulü sorunların tahkikata bırakılmaması ve ön inceleme aşamasında karara bağlanması gerekir. Zira maddi hukuka ilişkin olmakla birlikte süreler bakımından da karar verilebilen durumlarda, kural olarak kararın tahkikata başlanmadan verilmesi gerekir. Yine taraflar ön inceleme aşamasında sulh ya da arabuluculuk yoluyla anlaşmışlarsa da yine tahkikat yapılamayacaktır. Kanunda açıkça belirtilen bu durumlar dışında da tahkikata ihtiyaç duyulmuyorsa hakim bunu belirterek de karar verebilmelidir. Ancak her halükarda duruşma yapmak ve sözlü yargılama yoluyla tarafları dinleyerek karar vermek zorundadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Usulü sorunlar hakkında karar verirken bu karar ön incelemede verilebilen karar niteliğindedir. Ancak esas hakkında karar verilecekse bunun ön inceleme aşaması içinde verilmesi mümkün değildir. Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlanmalı, uyuşmazlık noktaları tespit edilmeli, taraflar sulh olmuyorsa hakim işin esasına girip karar vermelidir. Dolayısıyla bu durumlarda ön inceleme duruşması yapılmalı, ayrıca sözlü yargılama ve hüküm aşaması da gerçekleştirilmelidir. Yani mahkeme ön inceleme duruşmasının tamamlandığını bildirip, bu konuda gerekli işlemleri yaptıktan sonra, tahkikata gerek olmadığını belirterek, tarafların bu konuda beyanlarını almak suretiyle yargılama kesitlerini aynı oturumda arka arkaya gerçekleştirebilir. Ancak ihtiyaç olmadığından, tahkikat yapılmayacaktır. Çünkü isminden de anlaşıldığı üzere tahkikat, incelenmesi gereken bir husus varsa yapılır, incelenecek bir husus olmayıp yargılama ön inceleme sonucu yeterince aydınlanmışsa, tahkikata gerek kalmayacaktır. Ön inceleme duruşması yapılmadan bir dava yürütülemez, ancak ihtiyaç yoksa tahkikat yapılmayabilir. Tek dikkat edilmesi gereken, bu kesitler aynı duruşmada yapılırsa mutlaka her birinin gereklerinin yerine getirilmesidir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuk, 15.Bası, Cilt:2, s:1335, 1336).
Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece, 14.02.2023 tarihli ön inceleme duruşmasında, davalı şirket hakkındaki davanın asıl davadan tefriki ile yeni bir esasa kaydına karar verilmiş, yeni esasa kaydedilen işbu davanın ise husumet yokluğu nedeniyle tensiben reddine karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, HMK’nın 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenen taraf ve dava ehliyeti, medeni hukuktaki hak ve fiil ehliyetinin medeni usul hukukundaki karşılığı olup, somut olayda davacı ve davalı tarafların dava ve taraf ehliyetlerinin bulunduğu açıktır. Pasif husumet ise dava konusu edilen hak ile ilgili bulunduğundan, HMK’nın 114/1-d maddesi kapsamında dava şartı olarak kabulü mümkün olmayıp, işin esasına ilişkindir. Bu durumda somut uyuşmazlıkta, yukarıdaki bentte açıklanan istisnai bir durum söz konusu olmadığından tahkikat duruşmasının da yapılması, tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra sözlü yargılamaya geçilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gereklidir. Mahkemece ise HMK’da düzenlenen yargılama safhaları tamamlanmadan yazılı şekilde asıl davadaki ön inceleme duruşmasında tefrik kararı verilmesinden sonra, mahkemenin yeni bir esasına kaydedilen davanın tensiben reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16/02/2023 gün ve 2023/169 E. – 2023/212 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.