Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/2079 E. 2023/1512 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/2079 – 2023/1512

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/2079
KARAR NO : 2023/1512
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/09/2023
NUMARASI : 2022/463 E. – 2023/473 K.

ASIL DAVADA
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
BİRLEŞEN
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Rücuen Tazminat)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11/09/2023 Tarih ve 2022/463 Esas – 2023/473 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davalarda davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl ve birleşen davalarda, müvekkili ile davalılar arasında taşıma sözleşmelerinin akdedildiğini, müvekkilinin 3065 sayılı KDV Kanununun 9. maddesi ve KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C.2.1.3.2.5.) bölümü uyarınca, söz konusu sözleşmelere istinaden davalı şirketlere yaptığı ödemelerden, KDV tutarının 9/10’unu sorumlu sıfatıyla tevkif edip, kendi vergi dairesine ödenmesi gerektiği halde, KDV tutarının tamamının anılan şirketlere ödendiğini, akabinde ise KDV mevzuatından kaynaklanan zorunluluklar gereği 9/10 oranındaki tevkif KDV’yi, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 371. maddesi hükümlerine göre, pişmanlıkla vergi dairesine beyan ederek ödenmek durumunda kalındığını, söz konusu KDV tutarının vergi dairesine ödenmesi üzerine, davalılar tarafından katlanılması gereken vergi yükünün müvekkili şirketin üzerinde kaldığını, bu durumun davalılar yönünden sebepsiz zenginleşme teşkil ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla asıl davada 1.304.932,91 TL’nin, birleşen 2022/633 Esas sayılı davada 863.363,11 TL’nin, birleşen 2022/762 Esas sayılı davada 1.580.372,99 TL’nin temerrüt faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalılar vekili, esas davanın reddini istemiştir.
Birleşen davalarda davalılar vekilleri, savunmada bulunmamıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin 06.06.2023 tarihli duruşmaya katılmadığı, herhangi bir mazeret dilekçesi de sunmadığından dosyanın işlemden kaldırıldığı, davanın 6100 sayılı HMK’nın 150. maddesinde düzenlenen üç aylık yenileme süresinin bitim tarihi olan 08.09.2023 tarihine kadar yenilenmediği, bu durumda aynı Yasanın 102, 104 ve 150/5. maddeleri gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle davacının asıl ve birleşen 2022/633 Esas ve 2022/762 Esas sayılı dosyalarındaki davalarının açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dosyanın işlemden kaldırılması kararının verildiği duruşmaya müvekkilinin usulüne uygun şekilde davet edilmediğini, HMK’nın 147. maddesi uyarınca tarafların duruşmaya çağırılması adına bir davetiye çıkartılacağının ve bu davetiyenin alelade bir davetiye olmayıp, madde hükmünde belirtilen ihtaratı da içermesi gerektiğinin açıkça düzenlendiğini, yine HMK’nın 150. maddesinde “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.” hükmüne yer verildiğini, somut olayda ise dosyanın işlemden kaldırılması kararının verildiği duruşmanın önceki celsesinde, müvekkilinin duruşma gününü UYAP’tan öğrenmesine karar verilmiş olup, usulüne uygun bir davet söz konusu olmadığından, yerel mahkemece verilen kararın hukuka aykırı bulunduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/343 Esas- 2019/323 Karar sayılı, 19.03.2019 tarihli kararında ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2020/2423 Esas- 2021/735 Karar sayılı, 09/03/2021 tarihli kararında bu hususlara değinildiğini, ayrıca işlemden kaldırma kararını içeren duruşma zaptının da müvekkiline tebliği ve müvekkilinin bu durumdan haberdar edilmesi gerekirken, yerel mahkemece bu hususa da riayet edilmediğini, yerel mahkemece böyle bir tebliğ yapılmadan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin de hatalı olduğunu, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2017/9643 Esas- 2020/5686 Karar sayılı, 01.10.2020 tarihli kararının da bu yönde olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Asıl ve birleşen davalar, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece, her ikisinde de davacı vekilinin hazır bulunduğu 05.10.2022 tarihli oturumda asıl davanın, 21.12.2022 tarihli oturumda da birleşen davaların ön inceleme duruşması tamamlanıp tahkikat aşamasına geçilmiş, 11.04.2023 tarihli bir sonraki oturuma taraf vekilleri mazeret bildirerek katılmamış, mahkemece taraf vekillerinin mazeretleri kabul edilerek, duruşmanın 06.06.2023 tarihine bırakılmasına, duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine, bilirkişi raporunun da taraflara tebliğine karar verilmiştir.
Her ne kadar mahkemece duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine karar verilmesi, 6100 sayılı HMK’nda böyle bir bildirim usulü olmadığından doğru değilse de, taraflara bilirkişi raporunun tebliği amacıyla çıkarılan tebligatlarda, duruşma gününün 06.06.2023 olduğunun ayrıca belirtilmesi karşısında, bu usule aykırılık Dairemizce sonuca etkili görülmemiştir. Nitekim davacı vekiline de bilirkişi raporu ekli, duruşma gününün 06.06.2023 olduğunu bildirir davetiye, 16.04.2023 tarihinde tebliğ edilmiş, hatta davacı vekilince bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi de sunulmuştur.
Dolayısıyla davacı vekilince usulüne uygun şekilde duruşma gününün kendisine bildirilmesine rağmen, 06.06.2023 tarihli oturuma katılım sağlanmadığı gibi, mazeret de bildirilmemiş, davalı vekilinin de davayı takip etmediklerini bildirmesi üzerine, mahkemece dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu durum karşısında davacı vekilinin, dosyanın işlemden kaldırılması kararının verildiği duruşmanın önceki celsesinde, müvekkilinin duruşma gününü UYAP’tan öğrenmesine karar verilmesinin usulüne uygun olmadığına dair istinaf itirazı, Dairemizce yerinde görülmemiştir.
Yine her ne kadar davacı vekili tarafından, mahkemece işlemden kaldırma kararını içeren duruşma zaptının da müvekkiline tebliğ edilmediği, oysa müvekkilinin bu durumdan da haberdar edilmesinin gerektiği, yerel mahkemece böyle bir tebliğ yapılmadan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin de hatalı olduğu ileri sürülmüş ve bu konuya ilişkin olduğunu bildirdiği bir kısım Yargıtay ilamları sunulmuşsa da, davacı vekilince sunulan tüm Yargıtay ilamları, duruşmaya katılmayan davacı vekilinin mazeretinin reddine karar verilmesine ve dosyada bu kararın tebliği için gerekli avansın bulunmasına rağmen, davacı vekilinin mazeretinin reddedildiğine ve dosyanın işlemden kaldırıldığına dair mahkeme kararının davacı vekiline tebliğ edilmemesinin ve devamında da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu hususu ile ilgilidir. Gerçekten de dosyada gerekli avansın bulunması kaydıyla, davacı vekilinin mazeretinin reddedildiğinden ve dosyanın işlemden kaldırıldığından haberdar edilmemesi ve devamında da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan, mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde olup, bu durumda işlemden kaldırılması kararının verilmesi değil, bu kararın bildirilmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hukuka aykırı olmaktadır. (Yargıtay 11. HD’nin 29.04.2019 tarih ve 2018/1652 E.- 2019/3236 K. sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta ise davacı vekilince duruşma gününün kendisine bildirilmesine rağmen, duruşmaya katılım sağlanmamış, mazeret de bildirilmemiştir. Bu durumda davacı vekilince dosyaya sunulan Yargıtay ilamlarının somut uyuşmazlığa uygulanma yeri bulunmadığından, davacı vekilinin anılan Yargıtay ilamlarına yanlış anlam vererek ileri sürdüğü bu iddiasına da Dairemizce itibar edilmemiştir.
Esasen gerek Anayasa Mahkemesinin gerekse Yargıtayın, işlemden kaldırma kararının niteliği itibariyle bir ara karar olduğuna ve kural olarak taraflara tebliğinin gerekmediğine dair emsal kararları da aynı yöndedir.
“Somut olayda başvurucunun 17/11/2016 tarihli duruşmaya vekili aracılığıyla iştirak ettiği, dolayısıyla dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilen 19/1/2017 tarihli duruşmadan haberdar olduğu, başvurucunun duruşmaya katılmaması ya da usulüne uygun mazeret bildirilmemesi hâlinde usul hukuku hükümlerine göre ne gibi sonuçlar ortaya çıkabileceğini öngörebilecek durumda bulunduğu, ayrıca Mahkemenin taraflarca takip edilmeyen dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin duruşma tutanağını davacıya tebliğ etmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun ilk derece mahkemesinin dosyayı işlemden kaldırmasından sonra üç aylık yenileme süresi içinde dosyanın tekrar işleme alınmasını sağlaması mümkün olduğu hâlde bu yöndeki sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla Mahkemece bu şekilde karar verilmesinin başvurucunun mahkemeye erişimini aşırı derecede zorlaştırmadığı, yapılan müdahalenin ölçülü olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre şikâyete konu yargılama işlemlerinde mahkemeye erişim hakkı yönünden bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.” (Anayasa Mahkemesinin 10/3/2020 tarih ve 2017/39270 Başvuru Numaralı, İbrahim Hayat Kararı).
“Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, davacı vekilinin duruşmalara katılmaması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesinden sonra üç aylık yasal süre içerisinde davanın yenilenmediğinin ve ara kararı niteliğinde olan işlemden kaldırma kararının taraflara tebliği gereken kararlardan olmadığı gibi, tebliğini gerektirir yasal bir mecburiyetinde bulunmadığının anlaşılmasına göre, davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.” (Yargıtay 3. HD’nin 21.03.2023 tarih ve 2022/8196 E.- 2023/709 K. sayılı kararı).
Yargıtay 1. HD’nin 22.06.2023 tarih ve 2021/9275 E.- 2023/3709 K., Yargıtay 8. HD’nin 19.06.2023 tarih ve 2023/2339 E.- 2023/3756 K., Yargıtay 10. HD’nin 20.06.2023 tarih ve 2023/5185 E.- 2023/6977 K. sayılı ilamları da bu yöndedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin, HMK’nın 147. maddesi uyarınca tarafların duruşmaya çağırılması adına çıkartılan davetiyenin alelade bir davetiye olmayıp, madde hükmünde belirtilen ihtaratı da içermesi gerektiğinin açıkça düzenlendiğine, yine HMK’nın 150. maddesinde “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.” hükmüne yer verildiğine, bu durumda mahkemece anılan madde hükmünde belirtilen ihtaratın yapılmadan davanın işlemden kaldırılmasının hukuka aykırı olduğuna ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun konu ile ilgili “Tarafların Duruşmaya Daveti” başlıklı, 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanunun 16. maddesi ile değişik 147. maddesi “(1) Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat ve sözlü yargılama için duruşmaya davet edilir. (2) Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği, sözlü yargılama için duruşmanın ertelenmesi hâlinde taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyeceği ve 150 nci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, yokluklarında hüküm verileceği bildirilir.” hükmünü haizdir.
6100 sayılı HMK’nın 150’nci maddesi ise; “(1) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. (2) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez. (3) Duruşma gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hâllerde gün tespit ettirilmemişse, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle dosya işlemden kaldırılır. (4) Dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır, bu harç yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır. (5) İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır. (6) İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır. (7) Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır.” düzenlemesini getirmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2007 tarih ve 2007/8-161 E.- 2007/155 K. sayılı kararı ile de belirtildiği üzere, adil yargılanma ve dinlenilme hakkının bir gereği olarak hakim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkan vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkana rağmen, duruşmaya gelmek zorunluluğu yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir.
Taraflara böyle bir müeyyidenin uygulanabilmesi için de, tarafların HMK’nın 147/2. maddesi uyarınca, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat ve sözlü yargılama için duruşmaya davet edilmesi, taraflara gönderilecek davetiyede de, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceğinin ve yapılan işlemlere itiraz edemeyeceklerinin, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçileceğinin, sözlü yargılama için duruşmanın ertelenmesi hâlinde taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyeceğinin ve 150 nci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, yokluklarında hüküm verileceğinin bildirilmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nın 147/2. maddesi, 1086 sayılı HUMK’nın 213/2. maddesinin karşılığı olup, duruşmaya gelmemiş olan tarafa gönderilen davetiyede “gelmediği takdirde tahkikata yokluğunda devam edileceği” ihtarı (şerhi) yoksa, tahkikata o tarafın yokluğunda devam edilemez. Bu durumda tebliğ edilen çağrı kağıdı, gerekli yasal uyarıyı içermemesi nedeniyle usulüne uygun olmadığından ve bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 150’nci maddesinin ilk cümlesindeki “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan” şartı da sağlanmadığından, dosyanın işlemden kaldırılmasına da karar verilemez.
6100 sayılı HMK’nın 147/2. maddesine ilişkin Hükûmet gerekçesinde de bu husus belirtilmiştir. Hükûmet Gerekçesi: «Bu madde 1086 sayılı Kanunun 213 üncü maddesini karşılamaktadır. Tasarıda, dava, cevap, cevaba cevap ve davalının ikinci cevap dilekçesi verilince veya ilgili süreler geçince, tarafların ön inceleme için davet edileceği ve yapılacak işlemler gösterilmiştir. O işlemler tamamlanmadan başka bir işlem yapılamaz. Bu yönün sağlanması amacıyla maddenin birinci fıkrası 1086 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeden farklı bir biçimde düzenlenmiş; tarafların bundan sonraki tüm duruşmayı kapsar şekilde, oturumlara çağırılma şekli belirlenmiştir. Diğer unsurlar yönünden 1086 sayılı Kanunun 213 üncü maddesi hükümlerinden bir aynlma söz konusu değildir. Ancak, maddenin ikinci fikra hükmü, mutlaka davetiye ile taraflara bildirilmelidir. Çünkü ihtara rağmen gelmeyen taraf, müeyyideye muhatap olacaktır».

Konu ile ilgili gerek 1086 sayılı HUMK’nın 213/2. maddesine, gerek 6100 sayılı HMK’nın 147/2. maddesine ilişkin Yargıtay içtihatları da bu yöndedir.

“Mahkemece İngiltere’de yerleşik davalılara duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmış ise de, yapılan tebligatta 1086 sayılı HUMK. 213/II. maddesine uygun meşruhatın bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. 1086 sayılı HUMK’na göre mahkeme tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Fakat taraflar çağrıldıkları duruşmaya gelmek zorunda olmadıkları gibi zorlada getirilemezler. Taraflardan biri duruşmaya gelir diğeri gelmez ise ve duruşmaya gelen taraf davayı takip edeceğini bildirirse, davaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir. Ancak bunun için bu hususun (tahkikata yokluğunda devam edileceğinin) duruşmaya gelmeyen tarafa gönderilen davetiyede (çağrı kağıdında) bildirilmiş olması gerekir. (1086 sayılı HUMK. 213/II) Duruşmaya gelmemiş olan tarafa gönderilen davetiyede (gelmediği takdirde tahkikata yokluğunda devam edileceği) ihtarı (şerhi) yoksa tahkikata o tarafın yokluğunda devam edilemez. Bu nedenle mahkemece davalılara HUMK. 213/II. maddesine uygun meşruhatlı davetiye çıkarılarak duruşma gününün bildirilmesi ile davalıların savunma ve delillerinin toplanılıp, değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş kararın davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” (Yargıtay 11. HD’nin 26.09.2013 tarih ve 2011/14352 E.- 2013/16888 K.).

“HUMK.213/2. madde hükmü uyarınca, taraflara çıkarılacak çağrı kağıtlarında tarafların belirlenen günlerde mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde tahkikata yokluklarında devam edileceği bildirilir. Ayrıca duruşmaya davacı gelmemiş davalı gelmiş ise ve gelen taraf davayı takip edeceğini bildirirse, davaya gelmeyenin yokluğunda devam edilir.Ancak, bunun için duruşmaya gelmeyen tarafa meşruhatlı davetiye tebliği gerekir. Dava konusu olayda, davacı vekiline çıkarılan tebligatta HUMK.213/2.maddesinde düzenlenen şerh konulmamıştır. Bu nedenle mahkemece davacı vekilinin duruşmaya gelmediği ve davalı vekilinin de davayı takip etmesi nedeniyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 11. HD’nin 25.02.2008 tarih ve 2007/266 E.- 2008/2064 K.).

“HUMK. 213/2.madde hükmü uyarınca, taraflara çıkarılacak çağrı kağıtlarında belirlenen günde mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde tahkikata yokluklarında devam edileceği bildirilir. Ayrıca, davacı duruşmaya gelmemiş davalı gelmiş ve davayı takip edeceğini bildirmiş ise, davaya gelmeyen davacının yokluğunda devam edilir. Ancak bunun için duruşmaya gelmeyen tarafa, meşruhatlı davetiyenin tebliğ edilmiş olması gerekir. Dava konusu olayda, davacı vekiline çıkarılan davetiyede HUMK.213/2. maddesinde düzenlenen şerh konulmamıştır. Bu nedenle, mahkemece davacı vekilinin duruşmaya gelmediği ve davalı vekilinin de davayı takip etmesi nedeniyle yanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 11. HD’nin 25.02.2008 tarih ve 2007/264 E.- 2008/2169 K.).

“Davalı davaya yanıt vermemiş,oturumlara da katılmamıştır.Davalı tarafa çıkarılan dava dilekçesi ve duruşma tarihine ilişkin tebligat parçasında HUMK’nun 213/2.maddesinde düzenlenen belli edilen günde hazır bulunulmadığı takdirde tahkikata yokluğunda devam edileceği yönündeki yasal uyarı yazılmamıştır.Bu durumda davalı taraf adına çıkarılan ve tebliğ edilen çağrı kağıdının gerekli yasal uyarıyı içermemesi nedeniyle usulüne uygun olmadığı anlaşıldığından söz konusu çağrıya dayalı olarak yargılamaya davalının yokluğunda devam edilerek hüküm tesisi yerinde görülmediği gibi…” (Yargıtay 11. HD’nin 22.11.2007 tarih ve 2006/12369 E.- 2007/14656 K.).
“Somut olaya gelince, 04.12.2014 tarihli tahkikat duruşmasının 8 nolu ara kararında tahkikat duruşmasının bilirkişi raporu ile birlikte taraflara tebliğine karar verilmiştir. Bilirkişi raporu ekli davetiyeye, duruşma gün ve saati şerh edilmişse de, HMK 147/2. maddesi uyarınca açıklamalı herhangi bir ihtarat yapılmamış, sadece HMK’nın 281. maddesi uyarınca bilirkişi raporuna karşı itiraz etme hakkı hususunda ihtarat şerh edilmiştir. Bu durumda, davacı vekilin, HMK’nın 147/2. maddesi uyarınca tahkikat duruşmasına usulünce davet edildiği kabul edilemeyeceğinden, duruşmaya katılmaması nedeniyle HMK 150. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılması ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerinde görülmemiştir.” (Yargıtay 11. HD’nin 04.05.2016 tarih ve 2015/93213 E.- 2016/5016 K.).

“Somut olayda, mahkemece davalı Mahmut İpek’e 29.5.2013 tarihli duruşma gününü bildiren davetiye tebliğ edilmiş ise de; davetiye HMK’nın 147/2.bendinde öngörülen maşruhatı içermediğinden, yapılan tebligat usulsüz olup davalının savunma hakkı kısıtlanmıştır. Bu durumda mahkemece, adı geçen davalıya usulüne uygun şekilde HMK’nın 147/2.maddesinde düzenlenen meşruhatın yazılı olduğu duruşma gününü belirten davetiye tebliği ile savunma hakkının tanınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 17. HD’nin 10.04.2014 tarih ve 2014/5838 E.- 2014/5452 K.).

Yargıtay 1. HD’nin 16.11.2017 tarih ve 2017/1583 E.- 2017/6541 K., Yargıtay 1. HD’nin 07.05.2015 tarih ve 2014/6736 E.- 2015/6868 K., Yargıtay 19. HD’nin 22.11.2007 tarih ve 2016/13345 E.- 2017/1669 K., Yargıtay 7. HD’nin 19.12.2016 tarih ve 2016/33066 E.- 2016/21383 K., Yargıtay 7. HD’nin 27.10.2016 tarih ve 2016/19043 E.- 2016/17764 K. sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan konudaki doktrin görüşleri de aynı şekildedir.
“Yukarıda görüldüğü gibi mahkeme tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Fakat taraflar çağrıldıkları duruşmaya gelmek zorunda olmadıkları gibi, zorla da getirilemezler. Buna göre; …

Duruşmaya gelmiş olan taraf davayı takip edeceğini bildirirse, davaya (tahkikata), gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir. Ancak, bunun için, bu hususun (tahkikata yokluğunda devam edileceğinin) duruşmaya gelmeyen tarafa gönderilen davetiyede (çağrı kağıdında) bildirilmiş (yazılı) olması gerekir. Çünkü: Taraflara çıkarılacak (ilk) çağrı kağıtlarında (davetiyelerde), tarafların belli edilecek günde mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde; tahkikata yokluklarında devam edileceği bildirilir (m.213,II). Bu davetiyeye bir çeşit meşruhatlı davetiye diyebiliriz. Bu davetiyeyi alan taraflardan biri çağrıldığı duruşmaya gelmezse (ve gelen taraf davayı takip edeceğini bildirirse), tahkikata gelmeyen (karşı) tarafın yokluğunda devam edilir.” (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Mahkemeleri Usulü, 2001, 6. Baskı, s:1877-1878).

[Gönderilen duruşma davetiyesine bu yönde bir açıklama konulmamışsa, duruşmaya özürsüz gelmeme halinde dahi duruşma yapılması doğru olmaz; buna rağmen duruşma yapılmışsa, duruşmaya gelmeyen taraf daha sonra bunlara itiraz etme olanağına sahiptir.

“14.7.2004 günlü tensip tutanağında, dava dilekçesinin davalı adına tebliğe çıkarılmasına, gönderilecek davetiyeye davete rağmen duruşmaya gelmediği taktirde yargılamaya yokluğunda devam edilip, hüküm verileceği açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, davalı adına dava dilekçesinin tebliğine ilişkin olarak çıkarılan tebligat mazbatasının incelenmesinde, bu konuda herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, HUMK’nım 213. ve 503. maddelerine aykırı davranıldığı ve böylece tebligatın geçersiz olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, davalı adına çıkarılacak tebligata ibraz etmek istediği delillerini bildirmesi, oturuma katılmadığı halde tahkikata yokluğunda devam edilip, karar verileceği şerhi yazılmalı bu şekilde öncelikle taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmelidir” (Yargıtay 13. HD., 25.10.2005, 9893/15916)

Duruşmaya gelmeyen taraf bakımından dosyanın işlemden kaldırılabilmesi için, kendisine gönderilen davetiyenin açıklamalı davetiye olması şarttır.] (Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Değiştirilmiş 2. Baskı, Ankara 2013, Sayfa: 879.).

Somut uyuşmazlıkta ise dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, mahkemece taraflara HMK’nın 147/2. maddesinde belirtilen bildirimin yapılmadığı, buna rağmen davacı vekilinin katılmadığı oturumda duruşmaya devam edilerek, yokluğunda işlem yapıldığı, sonuçta da dosyanın işlemden kaldırıldığı ve ardından da davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa bu durumda mahkemece yapılacak iş, öncelikle taraflara HMK’nın 147/2. maddesinde belirtilen bildirimin yapılmasından ve bu suretle taraf teşkili sağlandıktan sonra, buna rağmen tarafların duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde, HMK’nın 150. maddesi uyarınca işlem yapılmasından ibarettir.
Bu durum karşısında ilk derece mahkemesince, taraflara 6100 sayılı HMK’nın 147/2. maddesinde belirtilen bildirimin yapılmamasına rağmen, davacı vekilinin katılmadığı 06.06.2023 tarihli oturumda yargılamaya devam edilerek, dosyanın işlemden kaldırılmasına, ardından da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a-5. maddesi uyarınca davanın yeniden görülmek üzere hükmün kaldırılarak, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,

2-Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-5. maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/09/2023 gün ve 2022/463 Esas – 2023/473 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,

4-Asıl ve birleşen davalarda davacı tarafça istinaf başvurusunda peşin olarak ve her bir dava için ayrı ayrı yatırılan 269,85’er TL olmak üzere toplam 809,55-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, istek halinde asıl ve birleşen davalarda davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,

7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/11/2023 tarihinde HMK 353/1-a-5 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.