Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/2024 – 2023/1434
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/2024
KARAR NO : 2023/1434
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2023
NUMARASI : 2023/134 E. – 2023/343 K.
DAVACI-BİRLEŞEN
DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/07/2023 Tarih ve 2023/134 Esas – 2023/343 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı-birleşen davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl ve birleşen davalarda, dava konusu YİDK kararının kendisine 06/01/2023 tarihinde tebliğ edildiğini, SGK’lı olarak çalıştığı şirketin ekte sunulan faaliyetleri kapsamında deprem bölgesinde görev alması ve sonrasında deprem bölgesinde bulunması nedeniyle davayı 21/03/2023 tarihinde açabildiğini, 120 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi m.2/6 hükmü kapsamında dava açma süresinin 06/02/2023 ile 06/03/2023 tarihleri arasında durduğundan, dava açma süresinin 06/04/2023 tarihine kadar uzadığının kabul edilmesinin gerektiğini, işin esası yönünden ise müvekkilinin “…” markasını ilk olarak 2009 yılında tescil ettirdiğini, o tarihten bu yana söz konusu markanın aralıksız olarak kullanıldığını, dava konusu başvuruda ise “…” markası altında sunacağı hizmetlerini koruma altına almak üzere 2021/042171 sayılı marka tescil başvurusunda bulunduğunu, başvurunun SMK m.6/1 hükmü uyarınca reddedildiğini, YİDK kararının yerinde olmadığını, müvekkiline ait marka başvurusu ile redde mesnet alınan markaların benzer bulunmadığını, başvuru markasının müvekkiline ait “…” ibareli seri markalarından birisi olduğunu, müvekkili marka başvurusunun tescil edileceği mal ve hizmetlerin de redde mesnet markalar ile aynı veya benzer olmadığını ileri sürerek, 2022-M-17894 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, davanın hak düşürücü süresi içinde açılmadığını, davaya konu edilen marka başvurusu ile redde mesnet alınan
markalar arasında, ret kararına konu emtialar yönünden karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, davanın iki aylık hak dürüşücü süre geçtikten sonra açılmış olduğunu ve davanın süre yönünden usulden reddinin gerektiğini, davacının “…” ibaresini kullanmak suretiyle gerçekleştirmek istediği marka tescillerinin, hem marka sınıfları itibarıyla hem başvuru veya marka kullanım tarihleri açısından, müvekkili şirketin “…” markası üzerindeki haklarını açıkça ihlal etmekte ve iltibas yaratmakta olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece davaya konu 2022-M-17894 sayılı YİDK kararının davacı tarafa 06/01/2023 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın 21/03/2023 tarihinde, YİDK kararının davacı tarafa tebliğinden itibaren iki aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, davacının kayıtlı adresinin “Şişli/İSTANBUL” olduğu, söz konusu adresin deprem nedeniyle ilan edilen olağanüstü hale konu illerin dışında kaldığı, davacı vekili Av. …’in her ne kadar 120 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi m.2/6 hükmü koşulunun somut olayda oluştuğunu ileri sürse de, YİDK kararının tarafına tebliğ tarihinden itibaren iki ay içerisinde, ister şirketi temsile yetkili kimse aracılığı ile isterse vekaletnameli veya başkaca vekalet vereceği bir avukat aracılığı ile işbu davayı en geç 06/03/2023 tarihine kadar açması gerekirken, bu süre sona erdikten sonra, davacı şirketin vekaletname verdiği avukatlardan birinin verdiği yetki belgesi ile açtığından, Av….’in 120 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi m.2/6 hükmünü dayanak alarak işbu davada hak düşürücü sürenin bir müddet durduğunu ileri sürmesinin, adı geçen Kararname hükmünün amacı ile bağdaşmadığı, kaldı ki dosya kapsamında yer alan evrak incelendiğinde, Av….’in 22/02/2023 tarihinde davacı şirkete yazdığı dilekçe ile deprem bölgesine gönüllü gitmek üzere izin talebinde bulunduğu, ayrıca 13/02/2023 tarihli tutanakta müşarünileyhaya dair herhangi bir kayda yer verilmediği, … isimli kişiye teslim edilen ve depremzedelere teslim edileceği belirtilen ürünlere ilişkin bilgilere yer verildiği, bu iki evrak haricinde Av….’in deprem bölgesinde yer alan illerden birine gittiğine ve bu illerde yapılan çalışmalara katıldığına dair başkaca bir evrakın sunulmadığı, Av….’in 22/02/2023 tarihinde davacı şirkete yazdığı dilekçe ile deprem bölgesine gönüllü gitmek üzere izin talebinde bulunmuş olmasının, tek başına adı geçen avukatın deprem bölgesinde yer alan illerden birine gittiği şeklinde yorumlanamayacağı, dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi m.2/6 hükmünün Av…. bakımından uygulanamayacağı gerekçesiyle hak düşürücü süre noksanlığı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacının adresinin İstanbul olup, olağanüstü hal konusu dışında kalsa da sürenin, anılan KHK’nın madde 2.6 kapsamında durduğunu, zira anılan maddede “Olağanüstü hal ilan edilmeyen illerin barosuna kayıtlı avukatlar ile bu kişilerin bürolarında çalışan kişilerin söz konusu illerde kan veya kayın hısımlarının bulunması veya bu illerde felakete uğrayanların kurtarılması, meydana gelen hasar ve zararın telafi edilmesi ya da ihtiyaçların karşılanması amacıyla bu illere gitmeleri halinde söz konusu avukatlar,” ibarelerine yer verildiği, mahkemenin davacı şirketin davayı başka avukat ile açsaydı veya herhangi bir temsilcisi ile açsaydı önermesinin de Kararname’nin ve vekalet ilişkisinin mantığı ile çeliştiğini, zira Kararnamenin “söz konusu avukatlar tarafından takip edilen dava ve işlerle ilgili olarak bu avukatlar bakımından” şeklinde kaleme alındığını, avukatların zaten ya gerçek ya da tüzel bir başka kişinin işini takip etiğini ve bu işi her zaman bir başka avukata veya yetkiliye verilebildiğini, bir kişinin veya şirketin davayı başkasına verebilmesi mümkün olduğuna göre, kanun koyucu bu düzenlemeyi yapmasının amacının olmayacağını, davacı Şirketin bir … iştiraki olup, vekaletnameyi veren avukatın Holding çalışanı bulunduğunu, uygulamada SGK’lı iştirak avukatına bu yöntem ile vekillik yetkisinin verildiğini, olayımızda işin takibini ilgili tarihte … dışında yapan bir başka SGK’lı çalışan avukatının bulunmadığını, mahkemenin belirttiği yetki belgesinin dava açma süresinden sonra değil, 28.12.2022 tarihinde verildiğini, yine deprem bölgesine gidiş sürecinin ilgili ekipmanın toplanması, tırlara yüklenmesi ve ilgili illere giderek dağıtımını kapsamakta olup, gitmek isteyen çalışanlardan yazı alındığını ve sonrasında ilgililerin tırlarla bölgeye ulaştığını, giden tüm kişilerin listelenmesinin değil, ilgili uygulamayı yöneten kişilere ilgili ekipmanın teslim edilmesinin ve bunun tutanak altına alınmasının söz konusu olduğunu, eldeki evrakın da bu kapsamda düzenlendiğini, deprem felaketi kapsamında sadece deprem yaşanan illerin değil, tüm ülkenin etkilendiğini ve avukatların da ilgili illerde tanıdıklarının olduğunu, yardım çalışmalarına tüm yurttaşların katıldığını ve bu sürede işlerin aksadığını, somut uyuşmazlıkta da davayı takip ve açmakla sorumlu olan avukatın 120 Numaralı Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2. maddesinin 6. bendi kapsamına girdiğinden, dava açma süresinin 06.02.2023 ile 06.03.2023 tarihleri arasında durduğunun, 06.04.2023 tarihine kadar uzadığının ve 21.03.2023 tarihinde açılan davanın süresinde olduğunun kabul edilmesinin gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davacı vekili Av. … tarafından dosyaya sunulan belgelerden, anılan vekilin 120 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2/6. maddesi hükmü kapsamında, “deprem felaketine uğrayan illerde kan veya kayın hısımları bulunan veya bu illerde felakete uğrayanların kurtarılması, meydana gelen hasar ve zararın telafi edilmesi ya da ihtiyaçların karşılanması amacıyla bu illere giden” avukatlardan olduğunun ispatlanamadığı gibi, bir an için aksi kabul edilse dahi, davacı tarafça sunulan 09.12.2021 tarihli vekaletnamede 5 ayrı vekilin avukat sıfatıyla imzasının bulunduğu, bunlardan hiçbirisinin Av. … olmadığı, Av. …’in anılan vekaletnamede ismi geçen Av. … tarafından 28.12.2022 tarihli yetki belgesi ile yetkilendirildiği, bu durum karşısında davacı şirketin vekalet verdiği ve deprem bölgesinde görev yapmayan birden fazla avukatı varken, vekaletnamede ismi dahi geçmeyen, yetki belgesi ile işlem yapan Av. …’in mazereti üzerinden yapılan savunmanın, anılan Kararname hükmünün amacı ile bağdaşmayacağı, dolayısıyla mahkemece yazılı gerekçelerle hüküm kurulmasında bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşılmakla, davacı-birleşen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı-birleşen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcı, davacı-birleşen davacı tarafınca istinaf başvurusunda peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında davacı-birleşen davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin anılan tarafın uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/11/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2023
Başkan
Üye
Üye
Katip
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.