Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1904 E. 2023/1559 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1904
KARAR NO : 2023/1559
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2017
NUMARASI : 2016/115 E. – 2017/430 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı ile Tanınmışlığa ilişkin Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/11/2017 tarih ve 2016/115 E. – 2017/430 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı şirket ile …vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirket tarafından 25.07.2011 tarihinde “…” ibareli markanın tanınmış marka statüsüne alınması için Türk Patent nezdinde başvuru yapıldığını, Markalar Dairesi Başkanlığının 22.03.2012 tarih ve 2012-O-136197 sayılı kararı ile “…” ibaresinin 556 sayılı KHK’nin 7/1-i bendi çerçevesinde tanınmış marka statüsüne alınmasına karar verildiğini, söz konusu tanınmışlık kararına müvekkili şirket tarafından 05.09.2014 tarihinde itiraz edildiğini, bu itirazın da dava konusu YİDK kararı ile reddedildiğini, oysa tanınmışlık kararı verilen bir markanın tescilli olduğu sınıflar bakımından ayrı ayrı inceleme yapılması gerektiğini, fakat dava konusu markanın daha tescili dahi tamamlanmadan tanınmışlığa konu olduğunu, tanınmışlık kararının alındığı tarih itibariyle davalı şirketin 29. sınıf dışında faaliyet göstermediğini, Türk Patent nezdinde “…” ibareli 160 adet marka bulunduğunu ve ibarenin tek bir kişi ya da sektöre özgülenemeyeceğini, bu ibarenin ancak yanında bir takım eklerle tescil edilebileceğini, tanınmışlık kararına konu “… …” markasının 2010/57321 sayı ile 06.09.2010 yılında başvurusunun yapıldığını ve 15.05.2013 yılında tescil edildiğini, yani tanınmışlık başvurusu yapıldığında Türk Patent kayıtlarında tecilli gözükmediğini, davalı şirketin tanınmışlık kararının verildiği tarihteki en eski markasının 2005/30934 sayılı “… + şekil” markası olduğunu ve tanınmışlık kararı verilen markadan farklı olarak 29. sınıftaki sınırlı emtiaları kapsadığını, tanınmışlık kararı verildiği tarihte piyasaya yeni sürülmüş bir marka ve görseline tanınmışlık tanınmasının hukuka aykırı olduğunu, bir markanın tanınmış kabul edilebilmesi için tescilli olması, yani başvuru sonrası yayın ve itiraz aşamalarını aşmış olması gerektiğini, henüz başvuru aşamasında olan, inceleme aşamasında eksiklik ya da aykırılık bulunup bulunmadığı veya itiraz ile reddedilip edilmeyeceği belirsiz olan bir markaya tanınmışlık statüsü tanınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, uzun yıllar sadece sucuk üreten firmanın mal ve hizmet sınıflarını genişleterek, üstelik yeni amblem ve tasarımla tanınmış kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, YİDK’nın itirazlarının reddine ilişkin 21.01.2016 tarih ve 29822383-130/2016-OE-30506 sayılı kararı ile T/02142 sayılı “… …” markasına verilen tanınmışlık kararının iptaline, söz konusu markanın tanınmış olmadığının tespitine, tanınmışlığın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, müvekkili şirketin ilk olarak Cumhuriyetin kuruluş yılına denk gelen 1923 yılında … … olarak başladığı faaliyetine şirketleşerek devam ettiğini, müvekkili markasının gerçek anlamda tanınmış marka olduğunu, davacının iş bu davayı açmakta hukuki menfaati bulunmadığı, davayı tamamen kötüniyetli olarak ikame ettiğini, Türk Patent’in tanınmış marka sicilinde yer alan bir markanın bu anlamda hükümsüzlüğünün talep edilemeyeceğini, davacının “…” asli unsuru etrafında şekillenen kullanımlarının ve yine davacının 2008/39453 sayılı “…+şekil”markasının sahibi olduğunun anlaşılması üzerine müvekkilince davacı aleyhine dava açıldığını ve bu davanın davacı taraf aleyhine kesinleştiğini, anılan kesinleşmiş mahkeme kararı ile müvekkilinin 43. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” üzerinde öncelik hakkının bulunduğunun kabul edildiğini ve müvekkili markalarının tanınmış olduğunun tespit edildiğini, bu husus davacı aleyhine kesinleşmiş iken bu aşamada müvekkili markasının tanınmışlık kararına karşı açılan davanın kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, sicilde tescilli bulunmayan bir markanın tanınmışlık vasfı kazanmasının mümkün olduğu, yerleşik yargı kararlarında da ifade edildiği üzere işlem sürecine dahil olmayan kişilerin hukuki menfaati bulunmak kaydıyla Türk Patent’in aldığı karara karşı çıkmaları, bu cümleden olarak kararın kaldırılması için istemde bulunmaları, istemlerinin reddi üzerine de anılan kararın iptali istemiyle dava açmalarının mümkün olduğu, davalının 2010/57321 sayılı “… …” ibareli markasının et ve et ürünleri bakımından tanınmış marka vasfına sahip olduğu, bu niteliğe hem tanınmışlık isteminde bulunulan 25.07.2011 tarihi itibariyle; hem de davacının bu kararın kaldırılması istemiyle Türk Patent’e başvuruda bulunduğu 05.09.2014 tarihi itibariyle sahip olduğu, dosya kapsamına göre halen de bu vasfını muhafaza ettiği, dolayısıyla bu yöne ilişkin itirazların ve iptal istemlerinin reddedilmesinin gerektiği, fakat Türk Patent’in davalının 2010/57321 sayılı markasını herhangi bir mal sınıfı belirtmeksizin tanınmış marka olarak kabul edip kayıtlarına işlediği, oysa anılan markanın kapsamında birçok mal ve hizmet sınıfının bulunduğu, anılan markanın tanınmışlığının ise sadece et ve et ürünlerine yönelik olduğu, bu hale göre Türk Patent’in anılan ürün sınıfını aşan nitelikte 2010/57321 sayılı markanın tanınmışlığına yönelik karar vermesi ve bu kararın kaldırılması istemiyle yapılan davacı itirazını reddetmesinin hukuka uygun olmadığı, dolayısıyla davanın bu yönden haklı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, YİDK’nın 21.01.2016 tarihli kararının “2010/57321 sayılı … … ibareli markanın et ve et ürünleri bakımından tanınmış marka olduğunun tespitini” aşan kısmına yönelik davacı itirazının reddi bakımından iptaline, davalının 2010/57321 sayılı markasının tanınmış marka olarak tespitine dair kararının “et ve et ürünleri” haricinde kalan ürün ve hizmetler bakımından iptaline ve bu yönden sicilden anılan kararın terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı …vekili istinaf başvuru dilekçesinde, diğer davalının sunduğu deliller ve ilgili mevzuat hükümlerine göre tanınmışlık kararı verildiğini, kararın hukuka uygun olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, davanın hukuki menfaat yokluğundan reddinin gerektiğini, 5000 sayılı Kanun’un 13/d maddesinin yürürlükten kaldırıldığını, Yargıtay kararları uyarınca sektörel tanınmışlığın tespiti biçimindeki kararların tanınmış markanın hukuki mahiyetine aykırı olduğunu, tanınmışlığın her durumun şartlarına göre yeniden incelenmesi gerektiğini, YİDK kararının davacıyı ilgilendiren bir boyutunun bulunmadığını, tanınmışlığın sektörel sınırlandırılması halinde iltibas koruması ile tanınmışlık koruması arasında fark kalmayacağını, tanınmışlık konusunda derecelendirme yapılmasının mümkün olmadığını, mahkemece verilen kararın infazı açısından belirsizlik içerdiğini, davacının “…” ibareli marka başvurularına müvekkilinin itirazları nedeniyle davanın kötüniyetli olarak açıldığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, tanınmışlık kararına itirazın reddine dair YİDK kararı ile davalının markasının tanınmışlığına ilişkin kararın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir (6100 sayılı HMK’nın 114 – 115. maddeleri). Bu kapsamda, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h maddesinde, “Dava açmakta hukuki yararın bulunması” dava şartlarından sayılmıştır. Hukuki yarara ilişkin dava şartının sonradan tamamlanması da mümkün değildir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05/02/2020 tarih ve 2019/2980 Esas – 2020/991 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, her ne kadar …tarafından, kendisine başvuru halinde başvuru konusu markanın tanınmışlık niteliğini haiz olup olmadığı konusunda inceleme yapılarak, bu nitelikte gördükleri markalar için sicil oluşturulmuş ise de; anılan Kurumun kanunen böyle bir sicil oluşturma yetkisi bulunmadığı gibi, tanınmışlık özelliği sabit bir olgu olmadığından, herhangi bir davada dayanılan markanın tanınmış olduğunun ileri sürülmesi halinde, her bir somut olayda o markanın tanınmış olup olmadığının ve tanınmışlığını sürdürüp sürdürmediğinin münferiden ispatlanması gerekmektedir.
O halde somut uyuşmazlıkta da ilk derece mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar göz önüne alınarak, davacının tanınmışlık kararı ile bu karara itirazın reddine dair YİDK kararının iptali talebiyle eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, HMK’nın 114/1-h maddesinde dava şartı olarak öngörülen hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden, Dairemizce HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince işin esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı şirket ile davalı …vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/11/2017 tarih ve 2016/115 E. – 2017/430 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Kararın niteliğine göre davalı şirket ile …vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-Davalı şirket ile …tarafından yatırılan 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği ve harç tahsil işlemlerinin yerel mahkemece yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 28/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip