Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1655 E. 2023/1574 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/1655 – 2023/1574
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1655
KARAR NO : 2023/1574
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2019
NUMARASI : 2016/418 E. – 2019/78 K.

DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19/02/2019 tarih ve 2016/418 Esas – 2019/78 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 2015/98315 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve 7/-c maddeleri uyarınca başvurunun reddine karar verildiğini, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, YİDK kararında “bir daire içine yazılmış münhasıran ‘…’ ibaresi” olarak belirtilen işaretin gerçekte, fincanın bırakacağı kahve lekesi biçiminde oluşturulmuş sade fakat özgün bir işaret olduğunu, ayrıca müvekkili adına başvurusu yapılan “…” markasında da aynı işaretin kullanıldığını, gerek biçimsel olarak gerekse de kullanım sonucu bu markanın müvekkili şirket ile özdeşleştiğini ve ayırt edici niteliğinin bulunduğunu, bşvuruya konu marka içeriğinde “Ankara” sözcüğünün geçiyor olmasının tek başına başvurunun reddine gerekçe gösterilemeyeceğini, yine bir daire içine yazılmış, “…”, “….”, “…” markalarının müvekkili adına tescil edildiğini, … markasının müvekkili şirketin kullanımı sonucu ayırt edici nitelik kazandığını ileri sürerek, YİDK’in 2016-M-9631 sayılı kararının iptaline ve davaya konu markanın tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvurunun ayırt edici nitelik taşımadığı gibi başvuru kapsamında yer alan 35. sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri.” ile 41. sınıftaki “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dâhil).” yönünden tanımlayıcı nitelikte bir ibare olduğunu, 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesi koşullarının ispat edilemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 2015/98315 sayılı “…” ibareli marka başvurusunun, 556 sayılı KHK’nın 5 ve 7/1-a maddesi anlamında soyut ayırt ediciliği haiz olduğu ve tescil engeli taşımadığı, başvurunun, kapsadığı 35. sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri.” ile 41. sınıftaki “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)” bakımından 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendi anlamında somut ayırt ediciliği haiz olmadığı ve işbu hizmetler bakımından tescil engeli bulunduğu, başvuru markasının, 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesi anlamında kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazandığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’in 10/10/2016 tarih 2016-M-9631 sayılı kararının kısmen 35.sınıfta “Reklamcılık pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetlerle ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri” ile 41. sınıfta “spor kültür ve eğlence hizmetleri (sinema spor karşılaşmaları tiyatro müze konser gibi kültür ve eglence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)” hariç diğer mal ve hizmetler yönünden iptaline, YİDK kararının iptaline yönelik fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili katılma yoluyla, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu ve bu çelişkiler giderilmeden hüküm kurulduğunu, başvuru konusu markanın, tescil başvurusu yapılırken ayırt ediciliğinin sağlanması için kahve fincanı altının bıraktığı iz modeli şeklinde figüratif unsur eklenerek kullanıldığı ve figüratif unsur ile yapılan organizasyonlar dikkate alınarak markanın ayırt edicilik niteliğini haiz olduğunu, ayrıca başvuru konusu ibarenin kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandığını, bu hususun dosyaya sundukları deliller ile sübut bulduğunu, delilleri tam olarak incelenmeden karar verildiğini, müvekkilinin hali hazırda “…+şekil” ibareli tescilli markasının bulunduğunu, dolayısıyla işbu davaya konu markanın da tescilinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvurunun soyut ayırt ediciliğinin bulunmadığını, dolayısıyla 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi koşullarının somut olayda bulunduğunu, ayrıca aynı KHK’nın 7/1-c maddesi koşullarının da gerçekleştiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu başvurunun, başvuru kapsamında yer alan 35. sınıftaki “Reklamcılık pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetlerle ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri” ile 41. sınıftaki “spor kültür ve eğlence hizmetleri (sinema spor karşılaşmaları tiyatro müze konser gibi kültür ve eglence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)” yönünden tanımlayıcı nitelikte olduğu, bu hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi koşullarının oluştuğu, aynı maddenin son fıkrası uyarınca başvuruya kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandırıldığının ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; Davacı “…+şekil” ibaresinin 35. ve 41. sınıflarda tescili için davalı Kuruma başvurmuş, Markalar Dairesi Başkanlığınca 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve 7/1-c maddeleri uyarınca başvurunun reddine karar verilmiş, davacı yanca bu karara yapılan itiraz ise YİDK’in 10.10.2016 tarih, 2016-M-9631 sayılı kararıyla reddedilmiş, karar 17.10.2016 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş ve iki aylık hak düşürücü süre içinde 09.11.2016 tarihinde eldeki dava açılmıştır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesinde, 5. madde kapsamına girmeyen işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Aynı KHK’nın 5. maddesinde ise “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” düzenlemesine yer verilmiştir. O halde, teşebbüslerin mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmesi şartıyla çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretin marka olarak tescili mümkündür. Bu madde kapsamında tanımlanan ayırt edicilik, soyut ayırt edicilik olarak kabul edilmektedir. Bir işaretin soyut ayırt ediciliğinin varlığının kabul edilebilmesi için işaretin belli bir bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bütünlük arz etmek, işaretin fark edilebilir, bir bütün olarak tanınabilir, sınırlarının tespit edilebilir olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, işaretin tüketici tarafından uzun incelemeler sonucu anlaşılabildiği hallerde işaretin bütünselliğinden söz edilemez. Örneğin onlarca meyve sebzeden oluşan bir kompozisyon ya da birçok cümleden oluşan bir paragraf bütünlük şartını sağlamadığından soyut anlamda ayırt edici değildir. İşaret birçok unsurdan oluşsa da, bu unsurların kendi içinde bir bütünlük oluşturması halinde bütünlük şartının sağlandığının kabulü gerekir. Ayrıca işaretin, malın hem simgesel ve hem de işletmesel kökenini ifadeye soyut olarak elverişli olması zorunludur. Bir markanın ayırt edici niteliğe sahip olduğundan bahsedebilmek için, bu markanın tescili talep edilen malların veya hizmetlerin belirli bir işletmeden kaynaklandığını göstermesi ve bu şekilde malların diğer işletmelerin mallarından ayırt edilmesini sağlaması, diğer deyişle markasal algı yaratması gerekir.
556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescili mümkün değildir. Bir işaretin anılan bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. Bir mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesi mümkün değildir. Tüketici işareti gördüğünde kesin olarak mal veya hizmetin niteliğinin tanılayamıyor fakat olasılıkları zihninde birkaç seçeneğe kadar indirebiliyorsa o markanın tescili mümkündür.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, başvuru konusu işaret yer yer kalınlaşıp inceleşen daire şeklinin içinde yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Türkçe’de … anlamına gelen dava konusu başvuru, ortalama tüketici nezdinde Ankara’da düzenlenen kahve festivali olarak algılanacağından, markanın tescili talep edilen malların veya hizmetlerin belirli bir işletmeden kaynaklandığını göstermesini ve bu şekilde malların diğer işletmelerin mallarından ayırt edilmesini sağlaması söz konusu değildir. Diğer bir deyişle, dava konusu başvuruyu oluşturan ibare, markasal algı yaratmayan bir ibaredir. Nitekim, yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/2320 Esas, 2021/3977 Karar sayılı ilamında, “…” ibaresinin, 2020/7035 Esas, 2022/1366 Karar sayılı ilamında da …” ibaresinin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi anlamında marka vasfının bulunmadığı kabul edilmiştir. Her ne kadar davacı tarafça, başvuruda yer verilen şekil unsurunun ayırt edici olduğu ileri sürülmüş ise de yukarıda belirtilen Yargıtay ilamlarına konu marka başvurularında da yer alan şekil unsurunun ayırt edici nitelik taşımadığı, kesinleşen Yargıtay ilamlarıyla sübut bulduğundan, bu iddia yerinde görülmemiştir.
Başvuru konusu ibareye 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesi anlamında kullanımla ayırt edicilik kazandırıldığı iddiası, dosya kapsamındaki delillerle ispat edilemediğinden, davacının bu yöndeki iddiası yerinde görülmemiştir.
Açıklanan gerekçelerle, Dairemizce dava konusu başvurunun markasal algı yaratmayan bir ibare olduğu, soyut ve somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, bu ibareyi gören ortalama düzeydeki tüketici kesiminin bu ibareyi kahve konusunda sosyal ve kültürel bir tanıtım ya da festival yerini gösteren bir işaret olarak algılayacağı, dolayısıyla Kurum kararının yerinde bulunduğu, başvuruya kullanım yoluyla da ayırt edicilik kazandırıldığının ispat edilemediği kanaatine varılmış, aksi yönde kanaat bildiren dosyadaki bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir.
Bu itibarla, mahkemece açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 19/02/2019 gün ve 2016/418 Esas – 2019/78 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 29,20 TL’nin düşümü ile kalan 240,65‬ TL bakiye karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Türk Patent ve Marka Kurumuna verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı … tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),
9-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğinden; alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 89,95 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
10-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
11-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
12-Davalı … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalıya iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.