Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1390 E. 2023/991 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/1390 – 2023/991
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1390
KARAR NO : 2023/991
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2023
NUMARASI : 2023/110 E. – 2023/130 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/03/2023 Tarih ve 2023/110 Esas – 2023/130 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin akıllı telefonlar, mobil uygulamalar, dizüstü bilgisayarlar ve birçok tüketici elektroniği tasarlayıp geliştiren ve satışını yapan Çin merkezli şirketlerden birisi olduğunu, müvekkilinin 2022/061393 numaralı “…” ibareli marka tescil başvurusunun, 2022-M-13340 sayılı YİDK kararı ile 2019/115578 sayılı “…” ibareli markayla aynılık veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik gerekçesiyle kısmen reddedildiğini, … tarafından müvekkilinin markası reddedilmeden önce derdest Ankara 1. FSHHM’de 2021/401 Esas sayılı dosya numarası ile görülen davada redde dayanak gösterilen 2019/115578 nolu “…” ibareli davalı … markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, işbu dava konusu YİDK kararının da konusuz kalacağını, bu nedenle anılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin “…” unsurlu marka bakımından gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkiline ait markaların 6769 sayılı SMK m.6/4 ve 6/5 bakımından tanınmış olduğunu ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davanın husumet yönü ile reddinin gerektiğini, müvekkilinin markasının kendi adını taşımakta olduğunu, müvekkilinin markasının davacının talebinden önce tescil edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece 2022/434 Esas sayılı dava dosyasındaki talebin, davacının 2022/13340 sayılı marka tescil başvurusundan, SMK 5/1-ç hükmü uyarınca bir kısım emtiaların çıkarılmasına dair YİDK kararının iptali istemine ilişkin olduğu, söz konusu davada redde mesnet marka sahibi davalının dahlinin bulunmadığı, bu nedenle pasif husumet ehliyetinin olmadığı, mahkemenin 2022/434 Esas sayılı dava dosyasında 03/03/2023 tarihinde icra edilen ön inceleme duruşmasında, davalıya yöneltilen davanın tefrik edilmesine karar verildiği, tefrik edilen dava dosyasının yeni esasa kaydedildiği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalı şirketin redde mesnet markanın sahibi olduğunu, bu nedenle davalıların zorunlu dava arkadaşı bulunduğunu, işbu davada verilecek kararın davalı şirketin menfaatini de etkileyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “Davaların ayrılması” başlıklı 167. maddesi uyarınca “Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.”
Yine 6100 sayılı HMK’nın 138. maddesi hükmü uyarınca mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Ayrıca aynı Yasanın 142. maddesi uyarınca ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.
Dolayısıyla mahkemece dosya üzerinden, sadece dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verilebilir. Hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’iler konusunda ise ön inceleme duruşmasını yapmak kaydıyla tahkikat ve sözlü yargılama duruşmalarını yapmadan karar verilebilir. Böylelikle mahkemece ön inceleme aşamasından sonra, başkaca bir tahkikat yapılmasına gerek olmadığı görülürse, yani mevcut dosya içeriği ile usul ya da esas bakımından bir karar vermek mümkünse, nihai bir kararla dava sona erdirebilir. (HMK. 138, 142. maddeler).
Esasen ön inceleme aşamasında karar verilebilen usulü sorunların tahkikata bırakılmaması ve ön inceleme aşamasında karara bağlanması gerekir. Ayrıca maddi hukuka ilişkin olmakla birlikte süreler bakımından da karar verilebilen durumlarda, kural olarak kararın tahkikata başlanmadan verilmesi gerekir. Yine taraflar ön inceleme aşamasında sulh ya da arabuluculuk yoluyla anlaşmışlarsa da yine tahkikat yapılamayacaktır. Kanunda açıkça belirtilen bu durumlar dışında da tahkikata ihtiyaç duyulmuyorsa hakim bunu belirterek de karar verebilmelidir. Ancak her halükarda duruşma yapmak ve sözlü yargılama yoluyla tarafları dinleyerek karar vermek zorundadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Usulü sorunlar hakkında karar verirken bu karar ön incelemede verilebilen karar niteliğindedir. Ancak esas hakkında karar verilecekse bunun ön inceleme aşaması içinde verilmesi mümkün değildir. Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlanmalı, uyuşmazlık noktaları tespit edilmeli, taraflar sulh olmuyorsa hakim işin esasına girip karar vermelidir. Dolayısıyla bu durumlarda ön inceleme duruşması yapılmalı, ayrıca sözlü yargılama ve hüküm aşaması da gerçekleştirilmelidir. Yani mahkeme ön inceleme duruşmasının tamamlandığını bildirip, bu konuda gerekli işlemleri yaptıktan sonra, tahkikata gerek olmadığını belirterek, tarafların bu konuda beyanlarını almak suretiyle yargılama kesitlerini aynı oturumda arka arkaya gerçekleştirebilir. Ancak ihtiyaç olmadığından, tahkikat yapılmayacaktır. Çünkü isminden de anlaşıldığı üzere tahkikat, incelenmesi gereken bir husus varsa yapılır, incelenecek bir husus olmayıp yargılama ön inceleme sonucu yeterince aydınlanmışsa, tahkikata gerek kalmayacaktır. Ön inceleme duruşması yapılmadan bir dava yürütülemez, ancak ihtiyaç yoksa tahkikat yapılmayabilir. Tek dikkat edilmesi gereken, bu kesitler aynı duruşmada yapılırsa mutlaka her birinin gereklerinin yerine getirilmesidir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuk, 15.Bası, Cilt:2, s:1335, 1336).
Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece 16.03.2023 tarihinde, asıl davadan ayrılan 2023/110 Esas numaralı davada, evrak üzerinden yapılan yargılama sonucunda, yukarıda yazılı gerekçelerle davalı şirket hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle tensiben reddine karar verilmiştir.
Oysa HMK’nın 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenen taraf ve dava ehliyeti, medeni hukukta düzenlenen hak ve fiil ehliyetinin, medeni usul hukukundaki karşılığıdır. Somut uyuşmazlıkta ise davacı ve davalı tarafların dava ve taraf ehliyetlerinin bulunduğu açıktır. Buna karşılık ilk derece mahkemesince davanın reddi sebebi olarak değerlendirilen pasif husumet yokluğu kavramı, dava konusu edilen hak ile ilgili bulunduğundan, HMK’nın 114/1-d maddesi kapsamında dava şartı olarak kabulü mümkün olmayan, işin esasına ilişkin bir kavramdır.
Bu durumda ayrılmasına karar verilen dava yönünden somut uyuşmazlıkta mahkemece, HMK’nın 138, 142. maddelerinde açıklanan istisnai bir durum söz konusu olmadığından, tahkikat duruşmasının da yapılması, tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra sözlü yargılamaya geçilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, HMK’da düzenlenen yargılama safhaları tamamlanmadan, asıl davadaki ön inceleme duruşmasında tefrik kararı verilmesinden sonra, mahkemenin yeni bir esasına kaydedilen davanın tensiben reddine karar verilmesi de doğru olmamış, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/03/2023 gün ve 2023/110 Esas – 2023/130 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-İstinaf kararının neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 07/09/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.