Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1377 E. 2023/989 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/1377 – 2023/989
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1377
KARAR NO : 2023/989
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/02/2022
NUMARASI : 2022/129 E. – 2022/115 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)

Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01/02/2022 Tarih ve 2022/129 Esas – 2022/115 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirkete taşıma rizikolarına karşı müşterek sigortalı bulunan ve… A.Ş. tarafından …. Şti. isimli firmaya satılan 4.527 koli / 108.642 adet / 8.413,566 kg muhtelif gıda emtiasının taşınması işinin, davalı …. Şti. sorumluluğunda 10.02.2020 tarihinde gerçekleştirildiğini, söz konusu emtianın dava dışı … A.Ş. tarafından Ankara’dan Iğdır/Kars’a taşındığını, 12.02.2020 tarihinde sürücüsünün kusuru nedeniyle nakliye aracının yoldan çıkarak devrildiğini, meydana gelen hasar dolayısı ile sigorta şirketlerinin müşterek poliçenin %12 oranı ile paydaşı olduğundan, sigortalısı… A.Ş.’ye 14.04.2020 tarihinde 1.427,75 Euro sigorta tazminatı ödemesinde bulunulduğunu, hasardan sorumlu olan taşıyıcı …. Şti.’den ve bu şirketin Genişletilmiş Kasko Poliçesi ile sigortacısı olan … Sigorta A.Ş.’den, 1.427,75 Euro maddi tazminat tutarının rücuen tahsilini talep ettiklerini, ancak bir sonuç alınamadığını ileri sürerek, şimdilik 1.427,75 Euro maddi tazminat tutarının, 14.04.2020 ödeme tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi oranı uygulanmak suretiyle belirlenecek faiz tutarının fiili ödeme günündeki rayiç bedelin Türk Lirası karşılığının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. Şti. vekili, davanın zaman aşımına uğradığını, davacı yanın ödeme ile ilgili bir başvurusunun olmadığını, davanın esas yönünden de haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece davanın açıldığı 2021/913 Esas sayılı dosyanın 01/02/2022 tarihli duruşmasında verilen ara kararı ile davalı …. Şti. yönünden zamanaşımı definin kabulü ile davanın zamanaşımından reddine, bu davalı yönünden ilgili dosyadan tefrikine, mahkemenin ayrı bir esasına kaydına dair karar verildiği, somut uyuşmazlığa uygulanması gereken TTK’nın 885. maddesi hükmüne göre, eşya taşımasına ilişkin taleplerin bir yıllık zaman aşımına tabi olduğu, bu sürenin eşya taşımasında eşyanın gönderilene teslimi, eşya zayi olmuş ise eşyanın ulaşması gereken tarihten başlayacağı, davacı yanın 14.04.2020 tarihinde hasar bedelini ödediği, rücu mektubunun 12.08.2020 tarihinde gönderildiği, davalı yanın 09.11.2021 tarihinde eldeki davayı açtığı, ödeme tarihi ile dava tarihi arasında TBK’nın 153. maddesinde düzenlenen zaman aşımının durması veya aynı Yasanın 154. maddesinde düzenlenen zaman aşımının kesilmesi nedenlerinin bulunduğunun iddia ve ispat edilemediği, trafik kazasının, sürücünün aracı yol ve trafik şartlarına uygun şekilde sevk ve idare etmemesinden kaynaklanması ve sürücünün tam kusurlu olması halinin, TTK’nın 855/5. maddesinde düzenlenen kasıt veya pervasızca davranış olarak değerlendirilemeyeceğinden, somut olayda üç yıllık zaman aşımının da uygulanamayacağı, taşıma sözleşmesinin sigortalı ile davalı arasında düzenlenmiş olup, davacı yanca sigorta poliçesi kapsamında hasar bedeli ödenmekle sigortalının haklarına halef olunduğu, bu durumda sigortalının taşıma sözleşmesinden kaynaklanan taşıyıcıya karşı ileri sürülebilecek tüm hakların davacı tarafından kullanılabileceği, somut olayda taşıyana karşı bu sıfatıyla dava açılması nedeniyle yasadaki özel düzenleme nedeniyle 2918 sayılı Kanun’un 109. maddesinde belirlenen zaman aşımı süresinin uygulanması olanağının da bulunmadığı gerekçesiyle davalı …. Şti. yönünden zamanaşımı definin kabulü ile davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, koronavirüs salgınının Türkiye’de görülmesiyle beraber yargı alanında önlemler kapsamında hak kayıplarının önlenmesine yönelik düzenlemeler yapıldığını, çıkarılan 7226 Sayılı Kanunla dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikayet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı sürelerinin, hak düşürücü sürelerin ve gerekli idari başvuru sürelerinin 13 Mart 2020’den 30 Nisan 2020’ye kadar durdurulduğunu, 30 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’na göre, “Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair” Cumhurbaşkanı Kararının, 30 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, anılan Karar ile Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını ve yargı alanında doğabilecek hak kayıplarını önlemek amacıyla 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen durma süresinin, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin süreler hariç, 1/5/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 15/6/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar (salgın hastalığın yayılma tehlikesinin daha önce ortadan kalkması halinde yeniden değerlendirilmek üzere) uzatıldığını, durma süresinin başladığı tarih itibariyle bitimine 15 gün ve daha az kalmış olan sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden (16 Haziran’dan) başlamak üzere 15 gün uzamış sayıldığını, eldeki davada da mahkemece ön inceleme duruşmasında, taraflarına herhangi bir savunma yapma imkanı verilmeksizin, zaman aşımı süresi covid pandemisi nedeniyle durmuş olmasına ve ayrıca arabuluculuk sürecinde de zaman aşımı süresinin durmuş olmasına rağmen, hatalı bir şekilde davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verildiğini, ayrıca eldeki davadaki kazanın, araç sürücüsünün pervasızca davranışı sonucunda meydana geldiğini, bu nedenle TTK’nın 855/5. maddesi uyarınca somut olayda 3 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanmasının gerektiğini, yine TBK’nın 72. maddesi hükmü uyarınca, eldeki davada meydana gelen kazada ceza zaman aşımı sürelerinin uygulanmasının gerektiğini, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 179/2-3. maddesi uyarınca ceza davası zamanaşımı süresinin 8 yıl, TCK 179/1. maddesi açısından ise 15 yıl olduğunu, bu nedenle de davanın zaman aşımına uğramadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak talepleri doğrultusunda kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, taşıma rizikolarına karşı sigortalı bulunan entianın uğradığı hasarın, hasar sorumlusu olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “Davaların ayrılması” başlıklı 167. maddesi uyarınca “Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.”
Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in “Davaların birleştirilmesi ve ayrılmasında yapılacak işlemler” başlıklı 219. maddesi ise;
“(1) Birleştirilmelerine karar verilmiş olan davaların esas kayıtlarında bu durum belirtilir. Başka bir dava ile birleştirilmesine karar verilen davanın karar numarası birleştirme kararına yazılır ve bu durum mahkemede verilen son kararda gösterilir.
(2) Bir davada ayırma kararı verilirse ayrılan dava veya davalar o mahkemenin esasına ayrıca kaydedilir ve eski kayıt ile yeni kayıt birbiriyle ilişkilendirilir. İlk kayıt o dosyada kalan kısma münhasır olur. Ayrılan davanın dosyası ilk dosyada bu kısımlara ait yazıların tamamının onaylı suretleri konularak yeniden oluşturulur. Ayrılan davalar bakımından daha önce tek karar ve ilâm harcı alınmış ise her biri için ayrıca harç alınır; daha önce alınan harç ayrılmış davaları da kapsıyorsa yeniden harç alınmaz. Ayrılıp yeni esas numarası alan her dava için başvuru harcı alınır.
(3) Ayırma işlemleri için yapılan masraflar ile ayrılan dosyanın duruşma gününün tebliği için gerekli olan masraf ana dosyanın gider avansından karşılanır. Gerektiğinde gider avansı tamamlattırılır.” hükmünü haizdir.
Yine 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27. maddesine göre “(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir. Mahiyetleri icabı işin sonunda hesap edilip alınması gerekenler, harç alacağının doğması tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenir. Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, mütaakıp muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur”.
Aynı Yasanın 30. maddesi uyarınca yatırılan harcın dava dilekçesinde bildirilen değerden az olduğu anlaşılırsa, noksan değer üzerinden peşin karar ilam harcı tamamlanmadan davaya devam olunamaz. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. Eksik harç ikmal edilmediği takdirde de Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi yollamasıyla HMK’nın 150. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına, dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 ay içinde yenilenmediği takdirde ise mahkemece kendiliğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Görüldüğü üzere Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır.
Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece, 2021/913 Esas sayılı dosya üzerinden yapılan yargılamanın 01.02.2022 tarihli ön inceleme duruşmasında, davalı …. Şti. yönünden zaman aşımı def’inin kabulü ile davanın zaman aşımından reddine, bu davalı yönünden ilgili dosyadan tefrikine, mahkemenin ayrı bir esasına kaydına karar verilmiş, ancak anılan davalı hakkındaki dava, yukarıda anılan Yönetmelik maddesinin gerekleri yerine getirilmeden, asıl davadan ayrılarak, mahkemenin 2022/129 Esas numarasına kaydedilmiştir.
Zira mahkemece ilk yapılması gereken iş, anılan Yönetmelik’in 219. maddesi uyarınca davaların ayrılmasının sağlanması, bu cümleden olarak davacıdan ayrılan davalar bakımından yeniden karar ve ilâm harcı alınıp alınmayacağının değerlendirilmesi, ancak her halükarda ayrılıp yeni esas numarası alan her dava için yeni bir başvuru harcının alınmasıdır.
Bu itibarla mahkemece, ayrılan dava için gereken harçları yatırmak üzere davacıya kesin süre verilmesi, aksi halde sonucuna göre bir hüküm kurulması, davacı tarafça gerekli işlemler yapıldıktan ve harçlar yatırıldıktan sonra, ayrılan dava hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu işlemler tamamlanmadan, diğer bir deyişle davacı tarafça tefrik işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmayacağı belli olmadan, ayrılan dava hakkında hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Ayrıca bir davada önce davalılardan sadece birisi hakkında karar verilip yargılamanın bitirilmesi, sonrasında diğer davalı yönünden davaya devam edilebilmesi mümkün olmadığından, mahkemece davalılardan birisi hakkındaki davanın ayrılmasına ve devamında da reddine karar verilmesi gerektiği düşünülüyorsa yapılması gereken iş, önce o davalı yönünden tefrik kararının verilmesi, ardından tefrik işlemlerinin davacıya tamamlattırılıp, ayrılan davanın mahkemenin yeni bir esas numarasına kaydının yapılması ve daha sonra anılan davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesidir.
Bu durumda somut uyuşmazlıkta mahkemece, yukarıda açıklanan usule aykırı şekilde, önce aynı davada başka bir davalı daha varken, davalı …. Şti. yönünden zaman aşımı def’inin kabulü ile davanın zaman aşımından reddine karar verilerek, anılan davalı hakkındaki davanın sonuçlandırılması, sonrasında anılan davalı hakkındaki davanın tefrikine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, tüm bu kararların davacı tarafından henüz ayırma işlemlerinin yukarıda açıklanan şekilde tamamlanıp tamamlanmayacağı, dolayısıyla ayrılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin gerekip gerekmediği belli olmadan verilmesi de doğru olmamıştır.
Yine somut uyuşmazlıkta mahkemece, yukarıda açıklanan Yönetmelik hükümleri uyarınca ayrılan dava dosyası, ilk dosyada bu kısımlara ait yazıların tamamının onaylı suretleri konularak yeniden oluşturulmadığından veya Uyap kayıtlarında da bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmadığından, Dairemizce ayrılan dosyada da bulunması gereken suretlerin hiçbirisi incelenememiş ve sonuçta davalı …. Şti. hakkında verilen, davanın zaman aşımından reddine dair ilk derece mahkemesi kararı konusunda herhangi bir değerlendirme de yapılamamıştır.
Ayrıca her ne kadar 6100 sayılı HMK’nın 167. maddesi uyarınca ayrılan dava, asıl davanın devamı ise de tefrik edilerek mahkemenin ayrı bir esasına kaydedilmekle asıl davadan ayrı bir hukuki nitelik kazanmaktadır. Somut uyuşmazlıkta da tefrik edilip mahkemenin 2022/129 Esas numarasına kaydedilen dava, 2021/913 Esas numaralı asıl davadan ayrı bir dava hüviyetindedir. Bu itibarla mahkemece, 2022/129 Esas numarasına kaydedilen davada, esasen dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda bir karar verildiği halde, gerekçeli kararda “kararın taraf vekillerinin yüzlerine karşı verildiğinin” belirtilmesi suretiyle, 2021/913 Esas numaralı dosyada yapılan 01.02.2022 tarihli ön inceleme duruşmasının, 2022/129 Esas numaralı dosyasında yapılan yargılamanın son duruşmasıymış gibi hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01/02/2022 gün ve 2022/129 Esas – 2022/115 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-İstinaf kararının neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 07/09/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.