Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1303 E. 2023/1068 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/1303 – 2023/1068
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1303
KARAR NO : 2023/1068
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2022
NUMARASI : 2022/51 E. – 2022/246 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/07/2022 tarih ve 2022/51 E. – 2022/246 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2017/29810, 2015/84820 sayılı “…”, “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, 2018/58810 kod numarasını alan başvurunun ilanı üzerine müvekkili tarafından başvuruya itiraz edildiğini, ancak itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin ilk olarak “…” ibaresini 2006 yılında kullanmaya başladığını, markası için ciddi yatırımlar yaptığını, “…” ve “…” markaları üzerinde uzun yıllardır kullanım sonucu gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markalar ile tesciline itiraz edilen davalı “…” markası arasında bağlantı kurma ihtimalinin bulunması nedeni ile müvekkilinin haklarının ihlalinin söz konusu olduğunu, müvekkili adına tescilli olan 2017/29810 nolu “…” markasına dair, iş bu itiraz konusu marka sahibi tarafından itiraz edildiğini, “…” ibaresinin benzer olduğu iddialarında bulunulduğunu, ancak bu itirazların kabulüne dair kararın iptali için, müvekkili tarafından Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/301 esas no ile dava açıldığını, bu davanın da kısmen müvekkili lehine sonuçlandığını ve müvekkiline ait “…” markasının 41 ve 35. sınıflarda tescili gerektiği, markanın kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığının açık bir şekilde tespit edildiğini, müvekkilinin söz konusu markayı uzun yıllardır Türkiye’de ve oldukça tanınmış organizasyonlarda kullandığını, markaya da yatırımlar yapıldığını, dava konusu tescil sınıflarında marka tüketici nezdinde kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığını, davalı yanın başvurusunun kötüniyetli olduğunu ileri sürerek YİDK’nın 2019-M-3579 sayılı kararın iptali ile dava konusu 2018/58810 başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, YİDK karar tarihinde, itiraz gerekçesi 2017/29810 sayılı ve “…” ibareli markanın hükümden düşmüş olduğunu, söz konusu marka başvurusunun 2018-M-4483 sayılı YİDK kararı ile reddedilmiş olduğundan, dava konusu 2018/58810 sayılı markanın incelenmesinde dikkate alınmasının mümkün olmadığını, dava konusunun 2018/58810 sayılı ve “…” ibareli marka olduğunu, markanın münhasıran kelime unsurundan oluştuğunu, ibare bir bütün olarak markanın esas unsurunu oluşturduğunu, “…” anlamına gelen markanın, davacının itiraza mesnet 2015/84820 sayılı markası ile farklı bir birlik ve bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulduğunun görüleceğini, davacının 2015/84820 sayılı markası incelendiğinde, markanın kelime, şekil ve renk unsurlarını esas unsur olarak ihtiva ettiğini, markanın “…” ibaresiyle başlamakta olduğunu, ibarenin koyu renkte kalın harfler kullanılarak oluşturulduğunu, ibaredeki “Y” harfi yerine özgün bir logo kullanıldığını, söz konusu ibare ve logo davalı markasında yer almadığını, markanın bütün olarak okunup algılanacağından, davacı markasındaki “…” unsurunun ve “Y” harfi yerine kullanılan logonun markalar arasında iltibası kaldıracak farklı esas unsur kullanımları olduğunun görüleceğini, davacı markasında yer alan “…” ibaresi ile davalı markasında yer alan “…” ibarelerinin, görsel işitsel ve anlamsal düzeyde farklı olduğunu, farklı kelimelerle başlayan markalardan “…” “…”, “…” ise “…” anlamına geldiğini, davacının kötüniyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilleri şirket adına “…” markasının ilk defa 2002 yılında tescil ettirildiğini, daha sonra da “…” ibaresini esas unsur olarak içeren pek çok seri marka oluşturduğunu, dava konusu müvekkilleri adına tescilli 2018/58810 sayılı “…” markasının müvekkillerinin “…” ibareli markalarının serisi niteliğinde olduğunu ve müvekkilleri adına tescilinin hukuka uygun olduğunu, müvekkilleri adına tescil edilen 2018 58810 sayılı dava konusu “…” markasının kötüniyetli olduğunu kabul edilemeyeceğini, iş bu davanın YİDK karar iptal davası olduğundan YİDK kararının verildiği tarihteki koşullara göre değerlendirme yapılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu marka ile davacı yanın markaları karşılaştırıldığında, davaya konu markanın dava konusu edilen 35., 39. ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının davacı yanın markalarında yer alan hizmetler ile aynı / aynı tür olduğu, somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken, itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…+şekil”, “…+şekil” ibarelerinden oluştuğu, marka hukuku açısından taraf markalarının, fonetik, anlamsal ve görsel olarak bir bütün halinde değerlendirilmesi esas olacağından, taraf markalarında yer alan “…” ibarelerin benzer nitelikte olduğu, okunuşlarının da İngilizce/Türkçe okunması halinde aynı olacağının kabul edilmesi gerektiği, bununla birlikte, davacı markalarından 2015 84820 sayılı markasında yer alan “…” unsuru ve şeklin markalardaki söz konusu benzerlik derecesini düşürdüğü, davacı markasında yer alan “…” ibaresi içerisindeki “…” ibaresinin de markanın esas unsuru olarak sayılması gerektiği, bu markanın davaya konu marka ile benzer kabul edilmeyeceği, diğer taraftan hükümden düşen 2017/29810 sayılı markanın içerdiği unsurlar, ibarelerin okunuşlarındaki ve anlamlarındaki aynılık markaların birbirlerine yakınlaştırmakta, davacı her ne kadar davacı yanın markasında görsel öğeler yer almakta ise bu öğelerin ayırt edicilikleri olmadıkları değerlendirmekle davaya konu marka ile 2017/29810 sayılı markanın bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer oldukları, davalı yanın, dava konusu “ …” markasını gören bir tüketicinin, bu markayı davalının “… şekil” markasının serisi, alt markası yahut yeni bir versiyonu sanabileceği, davaya konu marka ile davacı yanın itirazına mesnet markası arasında, tescili talep edilen 35. 39. ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı açısından 6769 sayılı SMK’nın 6/(1) maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu, diğer yandan somut olayda davacı yanın, davaya konu 2018/58810 sayılı “…” markasını başvuru tarihinden önce tescilsiz olarak kullandığı 41. sınıfta yer alan “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” hizmetleri açısından hükümsüzlük nedeninin oluştuğu, somut davada davaya konu marka ile davacı yanın itirazına mesnet markası arasında, tescili talep edilen 35. 39. ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı açısından 6769 sayılı SMK’nın 6/(1) maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu hizmetleri açısından hükümsüzlük nedeninin oluştuğu, 6769 sayılı SMK’nın 6/5. maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı, davalı şirketin kötüniyetli olmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, YİDK’nın 2019-M-3579 sayılı kararının 35, 39 ve 41. Sınıflar yönünden iptaline, 2018/58810 sayılı markanın 35, 39 ve 41. Sınıf mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, 2017/29810 sayılı davacı markasının, iş bu dava bakımından incelemeye esas alınamayacağını, hukuk sistemimizde idari işlemlerin iptal edilinceye kadar hukuka uygun olduklarının kabul edildiğini, marka başvurusunun reddedilmesinin önemli olmadığı tespitinin hukuken kabul edilemeyeceğini, YİDK kararının yerinde olup olmadığının, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.01.2010 tarih ve 2008/4266E. – 2010/586K. sayılı kararı), idarenin devamlılığı da göz önüne alındığında, Kurumun, böyle belirsiz bir süreci bekleme yetkisi ve sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu hizmetler kapsamında ortalama tüketicilerin markaları karıştırma ihtimali bulunmadığını, somut olayda, 41. sınıfta yer alan hizmetler yönünden SMK 6/3 maddesinin uygulanma koşullarının gerçekleştiği sonucuna varılmasının hukuka aykırı olduğunu, YİDK tarafından yapılan incelemede, davacı tarafından, iddialarını ispatlar ve kendisinin önceye dayalı gerçek hak sahibi olduğunu gösterir, ibareyi Türkiye’de markasal anlamda bilinir hale getirdiğini, uzun yıllardır kullandığını ve ibare üzerinde Türkiye’de bir hak elde ettiğini ispatlar yönde yeterli delilin sunulmadığının tespit edildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, … tarafından bazı marka tescil başvurularının işlem dosyasına “müddet” kaydı koyulmasının ve bu markaların hükümden düşmüş olduğu gerekçesiyle benzerlik incelemesinde dikkate alınmasının, bu kaydın mevcut hukuki ve fiili durumla uyuşmaması halinde yerinde olmayacağı, nitekim somut uyuşmazlıkta da davacının itirazına dayanak 2017/29810 numaralı marka tescil başvurusu hakkındaki, Ankara 3. FSHHM’nin kararının, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18/10/2022 Tarih, 2021/3283 Esas ve 2022/7138 Karar sayılı kararı ile kısmen davacı yararına onandığı, dolayısıyla davacının 2017/29810 numaralı marka tescil başvurusunun, YİDK karar tarihinde ve halen hukuki varlığını sürdürdüğü, YİDK kararının iptali davalarında, YİDK kararının verildiği tarih itibariyle mevcut hukuki ve fiili duruma göre karar verilmesi gerektiği, somut uyuşmazlıkta da dava konusu YİDK karar tarihinde, hukuki varlığını sürdüren davacının marka tescil başvurusunun, benzerlik incelemesinde dikkate alınması gerektiği, bunun aksinin kabulünün mükerrer marka tescillerine yol açacağı, bu bağlamda dava konusu marka ile davacı yanın markaları karşılaştırıldığında, kapsamlarının aynı / aynı tür olduğu, davalının başvurusu standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken, davacının itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…+şekil”, “…+şekil” ibarelerinden oluştuğu, taraf markalarında yer alan “…” ibarelerin benzer nitelikte olduğu, bununla birlikte, davacı markalarından 2015 84820 sayılı “…” ibareli markasının davaya konu marka ile benzer bulunmadığı, davaya konu marka ile davacı yanın itirazına mesnet markası 2017/29810 sayılı markası arasında, tescili talep edilen 35. 39. ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı açısından 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu, diğer yandan somut olayda davacı yanın, davaya konu 2018/58810 sayılı “…” markasının başvuru tarihinden önce tescilsiz kullanmış olduğu işaret kapsamında, 41. Sınıf açısından SMK’nın 6/3. maddesi kapsamında hak elde ettiği, ayrıca dosya kapsamındaki hükümsüzlük davası yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 179,90-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 89,95‬-TL’nin davalı … tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı … vekili tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.