Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1262 E. 2023/988 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1262
KARAR NO : 2023/988
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2021
NUMARASI : 2021/191 E. – 2021/385 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23/11/2021 Tarih ve 2021/191 Esas – 2021/385 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2016/97155 sayılı “… şekil” ibareli başvurusunun davalı kurum tarafından 7/1-b ve c bentleri uyarınca reddedildiğini, müvekkili şirketin itirazlarının da 16.09.2017 tarih ve 2017-M-7752 sayılı YİDK kararı neticesinde reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin 1990’lı yıllardan beri faaliyet gösteren, gümrük ve tedarik zinciri yönetimi alanlarında uzmanlaşmış bir firma olduğunu, 7/1-c maddesi anlamında yapılacak değerlendirmelerde, işaretin bir bütün olarak incelenmesinin gerektiğini, bir markanın ayırt edicilik sağlaması ve grafik olarak temsili halinde marka vasfına sahip olduğunu, ret kararına gerekçe gösterilen marka ile müvekkili şirket tarafından tescili istenen işaret arasında herhangi bir benzerliğin bulunmadığını, ret kararına gerekçe olan markada yer alan “…” ibaresinin ayırt edici bir unsur olmayıp, başına ya da sonuna eklenen şekil, harf, kelime vb. unsurların, anılan kelimeye ayırt edicilik kattığını, müvekkilinin “…” markası üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğunu, müvekkili şirketin markasının gerek yazılışı gerek renkleri gerekse “e” ibaresi ile ayırt edicilik unsurlarını bir arada taşıdığını ileri sürerek, davalı Türkpatent YİDK kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 2016/97155 sayılı “…” ibareli markanın, redde mesnet 2012/91236 sayılı “e …” ibareli marka ile 39. sınıfta yer alan “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” yönünden birebir aynı hizmetleri kapsadığı, başvuru konusu markanın kapsamından çıkartılmasına karar verilen emtiaların tamamı yönünden 7/1-b maddesinin şartlarının meydana geldiği, ibareler yönünden ise markalar arasında bir benzerlik bulunmakla birlikte, “…” ibaresinin sektörel bir ibare olduğundan benzerlik incelemesinde dikkate alınamayacağını, bu nedenle her iki markanın da ayırt edici esas unsurunun tek bir harften ibaret olduğu, harf markalarının ise zaten alfabedeki sınırlı sayıda seçenekten oluşması ve niteliği itibariyle koruma kapsamının stilizasyonundan ibaret olması nedeniyle zayıf ayırt edici ibareler oldukları, 556 sayılı KHK uyarınca harflerin yalnız başına tescilinin mümkün olduğu, ancak tek başına harflerin ayırt edicilik taşımasının mümkün olmadığı, ayırt edicilik sağlamak amacıyla anılan harflerin remiz, tezyinat, çizgi, resim veya renkle zenginleştirilerek tescilinin mümkün olabileceği, davacının biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle özgün niteliği tartışmasız olan “- …” ibareli markalarıyla redde mesnet “…” ibareli başvurusu arasında, markaların biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerliğin bulunmadığı, zira öncelikle her iki markada bulunan “e” harflerinin düzenleme biçimlerinin, renklendirme, kaligrafi ve yönlendirme itibariyle tamamen farklı olduğu, markaların bir bütün olarak korunabileceği, yine iltibas incelemesinin sadece işaretlere bakılarak değil, onların kapsamında bulunan ürünler ile onların niteliği gözetilerek ve her ikisinin birbirine etkisi nazara alınarak yapılmasının gerektiği, ortalama tüketicilerin davacının markalarını “…” olarak algılayacağı ve okuyacağı, oluşan kombinasyon ile “e” harfinin özel biçimle yapılmış yazım biçimini de gözeteceği, ortalama tüketicilerin “e …” biçimindeki redde mesnet markasını da bütün olarak algılayacağı, başvuruda bulunan “e” harfinin davacının markalarında bulunan “e” harfinden biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle farklı olması ve özellikle de işarette ayırt edicilik bakımından ikinci seviyede bulunması sebebiyle bu işareti davacının markalarıyla ilişkilendirmeyeceği, başvuru konusu “…” ibareli işaretteki sözcük, rakam ve harflerin anlam, okunuş ve görselliğinin, onu anlamsal, görsel ve sescil olarak redde mesnet davalı markalarından belirgin biçimde farklılaştırdığı, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi açısından da dava konusu “e- …” markanın “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri.” için gelişen teknolojilerin de günlük hayata entegre olması neticesinde, tüketiciye olağan yöntemlerle verilen hizmetlerin neredeyse pek çoğunun, artık internet üzerinden de doğrudan verilebilir hale geldiği, tüketicinin “… + sözcük” şeklindeki kombinasyonlarda, sözcüğün bir hizmete ilişkin sektörel bir ibare olması durumunda, o hizmetin internet yoluyla da ulaşılabilir olduğunu anlayacağı, nitekim somut uyuşmazlıkta da “…” ibaresinin taşıma işleri ile ilgili genel bir faaliyetin adı olup, tüketicinin “…” şeklinde bir ibare gördüğünde, bunu “elektronik …” olarak yorumlayacağı ve alacağı hizmete ilişkin işlemleri internet üzerinden kolaylıkla yapabileceği algısını edineceği, böyle bir durumda ise tüketicinin, anılan ibareye markasal bir vasıf yüklemeyerek, bunu verilen hizmetin elektronik ortamda gerçekleştirilen bir türü olarak yorumlayacağı, redde konu hizmetlerin de genel anlamda eşya taşımacılığı ile ilgili “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri” olduğu, bu hizmetler bakımından dava konusu ibarenin 7/1-c bendi kapsamında değerlendirilebileceği, bunun dışındaki hizmetler açsından ise “…” ibaresinin 7/1-c maddesi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile YİDK’nın 16/09/2017 tarih 2017-M-7752 sayılı kararının kısmen kara deniz hava taşımacılığı hizmetleri HARİÇ diğer hizmetler yönünden iptaline, YİDK iptaline yönelik fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu “…” ibaresinin somut ve soyut ayırt ediciliğinin bulunmadığını, tüketiciler nezdinde marka algısını yaratmayacağını, yine dava konusu marka ile redde mesnet 2012/91236 sayılı marka arasında, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu, başvurunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve c maddesi uyarınca reddi kararının hukuka uygun olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, marka ile ilgili Kurum kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve her ne kadar davalı … YİDK’nın 16/09/2017 tarih 2017-M-7752 sayılı kararı ile dava konusu başvuru tarihi itibariyle somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca, davacının marka tescil başvurusundan bir kısım hizmetlerin çıkarılmasına karar verilmişse de, davacı başvurusu ile redde mesnet markada yer alan “…” ibarelerinin sektörel bir ibare olması nedeniyle benzerlik incelemesinde dikkate alınamayacağı, markalarda yer alan “e” harflerinin ise gerek yazım stilleri gerekse de kullanılan renk ve şekiller itibariyle ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadıkları, dolayısıyla mahkemece davacı başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca kısmen reddine dair YİDK kararının, anılan maddeye dayanılarak başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden iptaline karar verilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşılmakla davalı … vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Davalı … vekilinin, mahkemece 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca davanın kısmen kabulüne dair karara yönelik istinaf başvurusunun incelenmesine gelince; anılan bent uyarınca ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescili mümkün değildir. Bir işaretin bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi için mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini, hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekir. Bir mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen, ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesi mümkün değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa dönüldüğünde; dava konusu başvuru kapsamında yer alan “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ile kurye hizmetleri.” için “…” ibaresinin taşıma işleri ile ilgili genel bir faaliyetin adı olduğu da düşünülürse, tüketicinin “…” şeklinde bir ibare gördüğünde, bunu “elektronik …” olarak yorumlayacağı ve alacağı hizmete ilişkin işlemleri internet üzerinden kolaylıkla yapabileceği algısını edineceği, böyle bir durumda ise tüketicinin, anılan ibareye markasal bir vasıf yüklemeyerek, anılan ibareyi verilen hizmetin elektronik ortamda gerçekleştirilen bir türü olarak yorumlayacağı, dolayısıyla anılan hizmetler bakımından dava konusu “…” ibareli başvurunun, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca reddine dair YİDK kararının yerinde olduğu, bu hizmetlerin dışındaki hizmetler yönünden ise 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi şartlarının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Esasen tüm bu tespitler, mahkemece görüşüne başvurulan ve aralarında sektör bilirkişisinin de bulunduğu heyet tarafından da bildirilmiştir. Buna rağmen mahkemece 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri” yanında “kurye hizmetleri” yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken, sadece “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri” yönünden davanın reddedilmesi doğru olmamıştır.
Ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.03.2005 tarih ve 2004/4734 Esas- 2005/2590 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, 556 sayılı KHK’nın 7. maddesindeki mutlak ret nedenlerinin, gerek … gerekse de mahkemelerce re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Zira, söz konusu hükümde düzenlenen mutlak ret nedenleri, toplumun ortak menfaatleri gereği olup, kişilerin menfaatinden önde gelmektedir. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22/06/2020 tarih, 2019/5206 Esas- 2020/3041 Karar sayılı ilamı da aynı yöndedir.
Eldeki davaya konu YİDK kararı da her ne kadar 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 7/1-c madde ve bentlerine ilişkin ise de aynı maddenin diğer bentlerindeki mutlak ret nedenlerinin de işbu davada değerlendirilmesi zorunludur.
Mutlak ret nedenlerinin düzenlendiği 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca, 5 inci madde kapsamına girmeyen işaretlerin, marka olarak tescili mümkün değildir. 556 sayılı KHK’nın 5. maddesi hangi işaretlerin marka olabileceğini hükme bağlarken, dolaylı bir şekilde markayı da tanımlamıştır. Bu tanım uyarınca, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla her türlü işaret markadır. Bir işaret bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlıyorsa, ayırt edici niteliğe sahiptir.
Dava konusu başvuruda, asli unsur olarak kullanılan “…” ibaresi, ortalama düzeydeki tüketici kitlesi üzerinde bıraktığı izlenim itibariyle, işaretin daha önce piyasada bulunan ürünlerden ayırt edilebilir olmasına imkan vermediğinden ve ortalama tüketiciler tarafından bu ibareye markasal bir değer verilmeyeceğinden, tüm mal ve hizmetler yönünden, 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca tescili mümkün olmayan bir işarettir.
Öte yandan davacı tarafça söz konusu ibareye 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesi kapsamında, kullanımla ayırt edicilik kazandırıldığı da iddia ve ispat edilememiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davalı … vekilinin yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 23/11/2021 gün ve 2021/191 Esas – 2021/385 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile kalan 238,45-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5-Dava reddedildiğinden ve davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı … tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 24,50-TL dosya masrafı ile istinaf aşamasından yapılan 70,50-TL tebligat ve posta masrafı, 492,00-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan 587‬,00-TL yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalı … peşin olarak alınan 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı … iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip