Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1117 E. 2023/963 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1117
KARAR NO : 2023/963
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/03/2019
NUMARASI : 2017/443 E. – 2019/179 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR
DAVANIN KONUSU : Rücuen Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 04/03/2019 tarih ve 2017/443 E. – 2019/179 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili ile davalılar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, dava dışı …’ın da hizmet alım sözleşmesi çerçevesinde davalıların işçisi olarak müvekkilinin iş yerinde çalıştığını, dava dışı …’ın iş akdinin feshedilmesi üzerine, müvekkili ve davalılar aleyhine, işçilik haklarına ilişkin dava açıldığını, Ankara 11. İş Mahkemesinin 2005/935 E. – 2010/951 K. sayılı dosyası ile davacının taleplerinin kabulü ile müvekkilinden ve davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, kesinleşen alacağa ilişkin olarak Hatay 4. İcra Müdürlüğünün 2013/8897 E. sayılı dosyasında müvekkilinin 09/10/2013 tarihinde 23.631,39-TL ödeme yaptığını, dava dışı işçinin alacaklarından hizmet alım sözleşmesi ve eki şartname gereğince davalıların sorumlu olduğunu, bu nedenle müvekkilinin yaptığı ödemeye istinaden davalılara rücu hakkının bulunduğunu ileri sürerek, 23.631,39-TL nin davalı şirketlerden sorumlu oldukları miktar ile sınırlı olarak 09/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiş, 07/09/2016 tarihli dilekçe ile davalı … Hiz. Ltd Şti hakkındaki davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalılar davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraflar arasındaki sözleşmelere göre işçi alacaklarından alt işverenlerin sorumlu olduğu, davacının hizmet alım sözleşmesi çerçevesinde, işçiye yapılan ödemeleri alt işverenlerden talep edebileceği, öte yadan Yargıtay emsal içtihatlarında da belirtildiği üzere davalıların sorumluluğu aynı döneme ilişkin olmaması nedeniyle kıdem tazinatından ve izin ücretlerinden sorumluluklarının işçilerin kendilerinin yanında çalıştığı dönem ile sınırlı sorumlu tutulması, ihbar tazinatı yönünden ise, ihbar tazminatının son işverenin, ihbar süresi tanınmadan iş akdinin feshedilmesinden kaynaklandığı, bu tazminattan daha önceki alt işverenlerin sorumlu tutulamayacağı, davacı tarafından yapılan ödeme miktarı olan 23.631,39-TL’nin 4.498,22-TL’sinin davalı … A.Ş.’nin sorumlu olduğu, 1.497,46-TL sinin ise davalı … Ltd Şti’nin sorumlu olduğu dömene isabet ettiği, kısa kararda maddi hata sonucu ödeme tarihi 09/10/2013 olarak yazılmış ise de, ödemenin tahsilat makbuzuna göre 10/10/2013 tarihinde yerine getirldiği anlaşıldığından, kısa karardaki maddi hata bu şekilde düzeltildiği gerekçesiyle, davalı … Hizmetler Ltd. Şti. hakkındaki davanın feragat nedeniyle REDDİNE, davalılar … Hiz. Ltd Şti ve … … Ltd. Şti hakkındaki davanın kabulu ile 4.498,22-TL’nin davalı … Hiz. Ltd Şti’den, 1.497,46-TL’nin ise davalı … … Ltd. Şti’den, davacı tarafından yapılan ödeme tarihi olan 10/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalı şirketler bünyesinde çalışan işçilerin İş Kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından işçilerin işvereni olan taşeron firmaların sorumlu olduğunu, firmaların işçiyi çalıştırdıkları dönem bazında sorumlu olduklarını, davalı şirketlerin bugüne kadar müvekkili kuruma ödemede bulunmadıklarını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece kısa kararda alacağın 09.10.2013 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verildiği halde gerekçeli kararın hüküm kısmında 10.10.2013 tarihinden itibaren faiz işletilmiştir. Bu durum, az yukarıda açıklanan kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkemece verilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm de bulunmamaktadır.
Ayrıca, istinaf başvurusunda bulunan … A.Ş.’nin sıfatı dikkate alınarak, kabule göre de, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 13.05.2022 tarih ve 2021/3965 E.-2022/2714 K. sayılı kararında açıklandığı üzere, işçiye ödenen kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yüklenicilerin işverene karşı sorumlu oldukları, ihbar tazminatından son işverenin sorumlu olduğu, bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklarının dikkate alınmaması da doğru olmamıştır.
Bu itibarla Dairemizce, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 04/03/2019 gün ve 2017/443 E. – 2019/179 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 44,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 12/07/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 16/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip