Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/100 E. 2023/95 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2023/100 – 2023/95
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/100
KARAR NO : 2023/95
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2022
NUMARASI : 2020/662 E. – 2022/850 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03/11/2022 tarih ve 2020/662 E. – 2022/850 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 05.10.1995 tarihinde kurulmuş olup, “işlenmiş zeytin, zeytinyağı üretimi ve toptan ticareti” alanında faaliyette bulunduğunu, 29.12.1999 tarihinden itibaren tescilli “…” ibareli markasını kullandığını, bu markanın daha sonra “…” olarak yenilenmiş olup, 29.12.2019 tarihinden geçerli olmak üzere on yıl süreli marka yenileme belgesinin verildiğini, ancak bir takım işletmelerin satış reyonlarında müvekkilinin ticaret unvanı ve adres bilgileri kullanılmak suretiyle, 5 (beş) kg.’lık teneke ambalajlarda “…” sahte markası adı altında zeytinyağının satıldığının belirlendiğini, davalı şirketin müvekkilinin ticari bilgilerini ihtiva eden bu yağları satmak suretiyle haksız rekabette bulunduğunu ileri sürerek, davalının haksız rekabetinin men’ine, 100,00-TL maddi ve 15.000-TL manevi tazminatın, haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirketin iddia etmiş olduğu haksız rekabet eyleminin müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilmediğini, müvekkili şirketin bu eylemin faili değil mağduru olan iyi niyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğunu, müvekkili şirkete ait iş yerinde yapılan keşifte tespit edilen zeytinyağlarının, dava dışı … Şti. tarafından 08/11/2019 tarihli 1.116,05-TL bedelli fatura karşılığı müvekkiline satıldığını, müvekkili şirkette tespit edilen ürünler nedeniyle davacı şirketin zarara uğraması bakımından illiyet bağının olmadığını, manevi tazminat koşullarının da oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, TTK m. 56/4 hükmü uyarınca “haksız rekabete konu malları, doğrudan veya dolaylı şekilde ondan ticari amaçla elde etmiş olmak” fiilinin bir haksız rekabet fiili olmadığı, bu kişilerin durumunun Kanun’da sadece fail aleyhine alınmış hükmün, davanın tarafı olmayan üçüncü kişiye icra edilebileceğine ilişkin bir özellik gösterdiği için ele alındığı, davalının sadece haksız rekabete konu malları ticari amaçla elinde bulundurduğu anlaşıldığından, TTK m. 56/4 hükmü uyarınca davalının pasif husumet itirazının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalı firmanın “müvekkili/davacı şirketin işletme adresi ve ticaret sicil kaydının/numarasının sahte olarak basılı olduğu ürünleri ticari işletmesinde satması” eyleminin haksız rekabet oluşturduğunu, davalı firmanın bu eyleminin, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan delil tespiti ve bilirkişi incelemesi neticesinde belirlendiğini, ayrıca davalı firmanın bu ürünleri temin ettiği dava dışı firma ve kişilerle ilgili olarak Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu ve soruşturma kapsamında aldırılan bilirkişi raporlarının da dosya kapsamında mevcut bulunduğunu, davalı firma ile bu ürünleri temin ettiği kişi ya da firmalar arasındaki ilişkinin, kendi aralarındaki bir iç ilişki olduğunu, davalı firmanın dava ve taleplerinin muhatabı bulunduğunu, sahte ürünü satarak kişi ve firmaların mağduriyetine sebep olan firmaları, bu eylemlerinden sorumlu tutmayıp, “asıl üreteni bulacaksın ve husumeti ona yönelteceksin” gibi bir değerlendirmenin kabul edilemeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, haksız rekabetin men’i ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden davalının fiilinin, davacının “ticaret unvanı”, “adres bilgileri” ve “işletme kayıt numarası” üzerinde yazılı olan, ancak davacıya ait olmayan bir ürünün, davalı tarafından dava dışı … Şti.’nden satın alınarak, davalının iş yerinde satılmasından veya ticari amaçla elinde bulundurulmasından ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince TTK 56/4 maddesi uyarınca davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da davalının fiilinin TTK 55/1-a.4. maddesi uyarınca bir haksız rekabet hali oluşturmadığı bildirilmiştir.
Ancak TTK 56/4. maddesi uyarınca, bir kimse aleyhine birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri gereğince verilmiş olan hüküm, haksız rekabete konu malları, doğrudan veya dolaylı bir şekilde ondan ticari amaçla elde etmiş olan kişiler hakkında da icra olunur.
Bu hüküm, haksız rekabet konusunda verilen mahkeme kararlarının hangi hallerde üçüncü kişiler hakkında icra edilebileceğini düzenlemiş, böylelikle haksız rekabet konusunda usul hukukunun en temel ilkelerinden birisi olan, mahkeme kararlarının sadece taraflar arasında icra edilebilmesi ilkesinin bir istisnasını kabul etmiş ve haksız rekabet fiilinin mağdurlarını, maddede anılan kişilere karşı ayrı ayrı dava açmak zorunda bırakmamayı amaçlamıştır. Bu şekilde hak sahiplerinin, haksız rekabetin men’i veya bunun sonuçlarının ortadan kaldırılması hakkında, belli bir kimse aleyhine almış oldukları ilamları, malları o kimseden teslim almış olan diğer tacirlere karşı icra ettirmek imkanından mahrum kalmamalarını sağlamayı amaçlayan bu hükmün mefhumu muhalifinden, haksız rekabete konu malları doğrudan veya dolaylı bir şekilde haksız rekabet fiilinin failinden elde etmiş olan kişiler aleyhine, haksız rekabetin men’i veya bunun sonuçlarının ortadan kaldırılması davalarının açılamayacağı sonucunun çıkarılması, hükmün konuluş amacına aykırıdır. Aksinin kabulü halinde, aynı kişiler aleyhine birinci fıkranın (a) bendi uyarınca tespit davasının açılabileceği, ancak (b) ve (c) bentlerindeki davaların açılamayacağı sonucu ortaya çıkar ki, bu sonucun ilk kabul ile çelişeceği açıktır. Yine aksinin kabulü, haksız rekabet fiilinin mağdurlarının, önce asıl faili bulup ona karşı dava açmak, daha sonra da bu ilamı, malları asıl failden satın almış kişilere karşı icra ettirmek zorunda oldukları anlamına gelir ki, bu kabulün de TTK’nın 56/4. maddesinin amacına aykırı olacağı tabiidir. Bu itibarla Dairemizce, ilk derece mahkemesinin TTK 56/4 maddesi uyarınca davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi yerinde görülmemiştir.
Mahkemece kurulan hükümde dayanılan bilirkişi raporunda yer alan ve davalının fiilinin, TTK 55/1-a.4. maddesi uyarınca bir haksız rekabet halini oluşturmadığı yönündeki değerlendirmelere gelince; 6102 sayılı TTK.’nın 55/1-a-4. maddesinde, “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” fiili haksız rekabet olarak sayılmıştır. Anılan hüküm, ETTK.’nın 57/5. maddesinin karşılığıdır. ETTK.’nın 57/5. maddesinde yer alan “iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak” düzenlemesine, 6102 sayılı TTK.’nın 55/1-a-4. maddesinde yer verilmemesinin nedeni, 55/1-a-4. maddesinin hükümet gerekçesinde, “(4) numaralı alt bendin ilkeleri ve amacı, 6762 sayılı Kanunun 57 nci maddesinin (5) numaralı bendi ile özdeş olmasına rağmen lafızda farklıdır. Ancak, bu değişiklik 6762 sayılı Kanundaki hükmün öğreti ve mahkeme kararlarındaki birikiminin feda edilmesi, uygulanamaz kabul edilmesi anlamını taşımamaktadır. Çünkü, karıştırılma (iltibas) kavramı, pozitif hukuklarüstü anlamı ve işlevi ile varlığını sürdürmektedir.” denildikten sonra, 6762 sayılı Kanun hükmünde geçen, “başkasının ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları ile iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları” cümle parçasına yeni düzenlemede neden yer verilmediğinin açıklandığı kısımda “…Anılan cümle parçalarının burada yer almaları, haksız rekabete ilişkin hükümlerin fikrî mülkiyete ilişkin düzenlemelerde kümülatif uygulanması yönünden de gerekli görülemez.” ibareleri ile belirtilmiştir. Dolayısıyla haksız rekabet ile üretilmiş ürünleri satanlar hakkındaki sorumluluğun belirlenmesinde, Yargıtay 11. HD.’nin, 6102 sayılı TTK.’nın 18/2. (ETTK.’nın 20.m.) maddesinde yazılı basiretli tacir kavramından yararlanan kararlarını, somut olaya uygulamak halen mümkündür. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay 11. HD.’nin 17/06/2019 tarih ve 2018/3387 E.-2019/4529 K.).
Kaldı ki TTK.’nın 55. maddesinde “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” başlığı altında, haksız rekabet hallerinin başlıcalarının, örnek mahiyetinde sayıldığı, bu maddede sayılmamış olan ve fakat 54/2. maddesinde verilen tanım çerçevesinde haksız rekabet oyarak nitelendirilebilecek davranış ve uygulamaların da, haksız rekabet sayılabileceğinde bir tereddüt yoktur. Gerçekten de anılan hüküm uyarınca, “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”. Bu durum karşısında bir an için davalının fiilinin TTK 55/1-a.4. maddesi uyarınca bir haksız rekabet hali oluşturmadığı kabul edilse bile, TTK 54/2. maddesinde verilen tanım çerçevesinde, haksız rekabet halini oluşturduğunun kabulü gerekir.
Sonuç olarak Dairemizce, ilk derece mahkemesinin davalının fiilinin haksız rekabet oluşturmadığı gerekçesi de yerinde görülmemiştir.
22/7/2020 tarihli 7251 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” halinde bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine gönderilmesine, duruşma yapmadan kesin olarak karar verir.
Somut uyuşmazlıkta da mahkemece davalının fiili haksız rekabet olarak nitelendirilmeli ve davacının talep edebileceği maddi ve manevi tazminat miktarları belirlenmelidir. Bu gerekliliğe uyulmaması, 6100 sayılı HMK’nın 7251 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 353/1-a-6. maddesinin yeni düzenlemesi uyarınca, “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” halini oluşturur. Dolayısıyla haksız rekabetin varlığının Bölge Adliye Mahkemesince tespit edildiği, ancak ilk derece mahkemesince davacının tazminat talebinin incelenmeyip, davacının bu yöndeki talebi için hiçbir delilin toplanmadığı ve değerlendirmenin yapılmadığı durumlarda, Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 353/1-a-6 maddesi hükmü dayanak gösterilmek suretiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılamayacağına dair önceki Yargıtay uygulamasının, somut uyuşmazlık yönünden uygulanma yeri kalmamıştır.
Her ne kadar dosyaya sunulan belgelerden, şüpheli … hakkında, dava konusu fiil nedeniyle Ankara Batı C. Başsavcılığı tarafından bir soruşturmanın yürütüldüğü anlaşılmakta ise de, davalı tarafça işbu davada, iş yerinde tespit edilen ürünlerin, dava dışı … Şti.’nden fatura karşılığı satın alındığı kabul edildiğinden, Dairemizce anılan soruşturmanın sonucunun beklenmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle davalının fiilinin haksız rekabet olarak nitelendirilmesi ve davacının talep edebileceği maddi ve manevi tazminat miktarlarının incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, Dairemizce davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 03/11/2022 gün ve 2020/662 Esas – 2022/850 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70-TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinden, talep halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca yasal şartların oluşması nedeniyle ve istinaf kararının neden ve şekline göre, icranın geri bırakılması için davacıdan alınan 11.850,00 TL tutarındaki teminat mektubunun GERİ VERİLMESİNE,
8-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/01/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.