Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/988 E. 2022/977 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2021
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01/03/2021 tarih ve 2018/301 E. – 2021/65 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin … ve … … markalarını 1980’li yıllardan itibaren yoğun ve fasılasız bir şekilde kullandığını, ilk defa ilaç paketi tasarımı ile çakmak taşı paketlemesi yaptığını, 2000 yılında …. başvuru numaralı halen kullandıkları ambalaj tasarımının tescili için başvuruda bulunduklarını, davalının kötü niyetli olarak öncelik ilkesinden faydalanarak “…” markasını adına tescil ettirdiğini, bunun ardından da müvekkiline isterse markayı kendisine satabileceğini bildirdiğini, davalının bununla kalmayıp müvekkilininin çakmak taşının taklidini üretmeye başladığını ve taklit ettiği ürünlerle tüketiciyi yanıltmaya yönelik olarak ürünleri piyasaya sunduğunu, müvekkilinin kullanmakta olduğu … … markasının tescili için yaptığı başvurunun davalı markasının varlığı sebebiyle reddedildiğini, davalının kendi tescilli … markası yerine müvekkilinin kullanım yoluyla tanınmış hale getirdiği tasarım ve … … markasını kullandığını, davalının müvekkilinin markasının şöhretinden haksız kazanç sağlayarak piyasada haksız rekabete yol açtığını, SMK’nın 25/1, 6/3 ve 6/9 maddeleri gereğince davalının haksız ve kötü niyetli tescilinin hükümsüzlüğünün gerektiğini, dava konusu 2015/22894 no ile tescilli … markasının ilk olarak … ….. lehine tescil edildiğini, daha sonra davalıya tam devir yapıldığını, dava dışı şirket ile davalının adresinin aynı olduğunu, aralarında organik bağ bulunduğunu ileri sürerek, davalı adına tescilli 2015/22894 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin devir aldığı ve davaya konu olan … ibareli 2015/22894 tescil numaralı markanın, ilk olarak 34. sınıf emtia için …. tescil numarası ile 09.07.2003 tarihinden itibaren koruma altına aldığını, markanın ilk sahibi olan dava dışı şirketin davaya konu markanın üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu, işbu davada marka üzerinde üstün ve öncelikli hak sahipliği, dava açılması için geçen hak düşürücü süreler ve sessiz kalma yoluyla hak sahipliği kaybı incelenirken 09.07.2003 tarihinin dikkate alınması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, SMK’nın 6/3. maddesi anlamında önceki tarihli tescilsiz markasal kullanımlar ile sonraki tarihli hükümsüzlüğe konu tescilli marka arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesi gerektiği, davacının “…” ibareli önceki tarihli tescilsiz markasal kullanımları ile davalının başkasından devir aldığı 2015/22894 sayılı … ibareli markası arasında ayniyet/iltibas düzeyinde benzerlik oluştuğu, dosyaya yansıtılan 1992-2018 tarihlerine ait faturalarda davacı tarafın “…” malları açısından … ibareli markasal kullanımlarını kanıtladığı, bu kullanımların davalı tarafın 2015/22894 sayılı … ibareli markasının başvuru tarihinden çok önceki yıllara ilişkin olduğu, davacının davaya konu olan ibare üzerinde SMK’nın 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanıma bağlı hak sahibi olduğunun bu şekilde kanıtlandığı, dolayısıyla SMK’nın 25/1. maddesi kapsamında hükümsüzlük koşulu oluştuğundan bu yönden davanın kabulünün gerektiği, “…” malları dışında kalan emtia açısından ise davacı tarafın önceye dayalı markasal kullanımları kanıtlanmadığından bu yönlerden marka hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, dava konusu markanın hükümsüzlüğü bakımından sessiz kalma yoluyla hak kaybından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, dava konusu 2015/22894 sayılı markanın kapsamında yer alan 34. sınıftaki “….” malları yönünden markanın hükümsüzlüğüne, kararın hüküm özetinin masrafı sonradan davalı taraftan tahsil edilmek üzere tirajı 100.000’in üzerinde olan Türkiye genelinde yayınlanan bir gazetede bir kez ilanına, diğer kısımlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili katılma yoluyla, davalının marka tescilinin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının davanın kısmen reddine ilişkin kısmının kaldırılmasına ve davalının tescilde kötü niyetli olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, yerel mahkemenin usul ve yasaya uygun yetki itirazlarını haksız bir şekilde reddettiğini, yerel mahkemenin “önceye dayalı kullanıma bağlı hak sahipliği” gerekçesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, zira dava konusu markanın ilk sahibi olan dava dışı … Ltd. Şti’nin ”…” ibaresini 1998 yılında ticaret unvanı olarak tescil ettirdiğini ve ”…” markasını uzun yıllardır kullandığını, aynı zamanda 2003 yılından beri işbu markayı … nezdinde tescil ettirdiğini, bu şirketin ”…” ibaresinin hem TTK hem de SMK kapsamında tescilli hak sahibi olduğunu, davacı Şirketin ticaret unvanında ise ”…” ibaresi yer almadığı gibi bu ibareyi taşıyan tescilli bir markasının da olmadığını, dolayısıyla davacının ibare üzerinde gerçek hak sahipliğinden söz edilemeyeceğini, işbu dosya kapsamında sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olup davacı tarafından hak düşürücü süre geçtikten sonra işbu hükümsüzlük davasının ikame edildiğini, sessiz kalma yoluyla hak kaybı değerlendirilirken, markanın ilk sahibi olan dava dışı Şirketin 2003/17827 sayılı “…” ibareli markanın başvuru tarihi olan 09.07.2003 tarihinin dikkate alınmasının gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 156/5. maddesinde öngörülen yetki kuralının kesin yetki kuralı olmadığı ve davalı tarafça da süresi içinde yetki itirazında bulunulmadığı, bu itibarla davalı vekilinin mahkemenin yetkisine ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı, dosya kapsamında bulunan delillerle, davacının 1992 yılından itibaren kesintisiz biçimde “… …” ibaresini “…” malları üzerinde kullandığını ispat ettiği, bu kullanımın SMK’nın 6/3 maddesi kapsamında bir kullanım olduğu ve anılan madde uyarınca dava konusu markanın “…” malları yönünden hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, bunun dışında kalan mallar yönünden ise hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, öte yandan dava konusu markanın kötü niyetli olarak tescil ettirildiğinin ispat edilemediği, dava konusu markanın tescil tarihi gözetildiğinde, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığının söylenemeyeceği, davalı tarafça, davaya konu markanın önceki sahibi olan şirket adına tescilli 2003/17827 sayılı markanın başvuru tarihi itibariyle sessiz kalma yoluyla hak kaybının değerlendirilmesi gerektiği savunulmuş ise de belirtilen markanın, “…” malları üzerinde ciddi biçimde kullanıldığının ispat edilemediği ve bu itibarla dava konusu marka yönünden müktesep hak sağlamadığı da gözetildiğinde bu savunmanın yerinde olmadığı, her ne kadar marka hükümsüzlüğü davasında hükmün ilanının yasal dayanağı bulunmamakta ise de HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle sınırlı olarak yapılabileceği, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hükmün ilanına yönelik bir istinaf itirazı bulunmadığı gibi bu durumun kamu düzenine aykırılık da teşkil etmediği, dolayısıyla anılan yanlışlık nedeniyle hükmün kaldırılamayacağı anlaşılmakla, davacı ile davalı vekilinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ile davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davalı vekilinin istinaf başvurusunda yatırdığı 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı ile davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin taraflar uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2022