Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/854 E. 2022/996 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2021
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/12/2021 tarih ve 2021/215 E. – 2021/431 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2002 yılında kurduğu … okulları adı altında eğitim sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin “…” ibareli çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, davaya konu markanın tescili halinde müvekkili markaları ile iltibas doğuracağını, davaya konu marka ile müvekkilinin markalarının benzerlik teşkil ettiğini, davaya konu markaya esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, yine … renk, ağaç ve çiçek unsurlarını ihtiva ettiğini, dava konusu markada, davalı Şirketin sınırsız sayıda seçenek özgürlüğü olduğu halde, müvekkilinin tanınmış markaları ile özdeşleşen …, beyaz ve şekil unsuru kombinasyonunu markasında kullanmasının müvekkiline ait markalar ile benzeştirme amacı taşıdığını, davalı Şirkete ait davaya konu markanın, imaj transferinin tamamen müvekkili Şirkete ait markalara benzediğini, taraf markalarının 29. Sınıfta benzer olduklarını, 29. Sınıfa ilişkin malların bir kısmı çıkartılırken, diğer kısmının çıkarılmamasının yerinde olmadığını, müvekkilinin 2010/28470, 2010/29056 ve 2010/30364 sayılı markalarının 29. Sınıfta tescilli olduğunu, davalı yana ait markada yer alan “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hazır çorbalar, bulyonlar. … ve … ürünleri (tereyağı dahil)” emtialarının müvekkiline ait 2010/29056 ve 2010/30364 sayılı markalarda açıkça yer aldığını, ancak YİDK kararında bu markaların değerlendirme kapsamına alınmadığını, 29. Sınıftaki emtiaların birbiri yerine ikame edilebilir olduklarını, örneğin fındık ve fıstık ezmeleri ile tahinler emtialarının aynı yerde yan yana satıldığını, mezkur markalar birbirine benzediğinden, aynı sınıfta ve bağlantılı benzer mallar için iltibasın kaçınılmaz olacağını, müvekkilinin … markalarının aynı zamanda ….. sayısı ile tanınmış marka statüsünde tescilli olduğunu, tanınmış markaların farklı mal ve hizmetler yönünden yapılan başvuruları da engelleyebileceğini, dolayısıyla tanınmış markanın benzeri olan bir işaretin tescilinin talep edilmesi halinde, başvurunun sırf tanınmışlıktan ötürü dahi reddedilmesi gerektiğini, davaya konu başvurunun kötüniyetli olduğunu ileri sürerek Yeniden İnceleme ve Değerlendirme, Kurulunun 2017-M-9482 sayılı kararının iptaline, dava konusu marka tescil edildiği takdirde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili şirketin uzun yıllardır tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, dava konusu edilen markanın kullanıldığını, “…” ibaresinin davacının tekeline bırakılmasının kabul edilebilir olmadığını, müvekkili şirketin ticaret unvanını yıllardan beri kullandığını, bu durumun davacı markalarına tecavüz olarak adlandırılmasının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, bu markaların “…” ve “…” esas unsurlarına sahip olduğunu, markaların parçalara ayrılarak karşılaştırılmalarının doğru olmayacağını, taraf markalarının hitap ettikleri tüketici kitlesinin tamamen bilinçli tüketicilerden oluştuğunu, taraf markaları arasında markasal veya işletmesel bağlantı kurulmasına neden olacak bir karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … ibaresinin pek çok firma tarafından marka olarak ya da ticaret unvanı olarak kullanıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas ihtimalinin ilk şartı olan emtiaların benzerliği kriterinin somut uyuşmazlık açısından sağlanmış olduğu, başvuru konusu marka incelendiğinde, … … …+şekil ibareli markada, markanın bütüne hakim ve ön plana çıkacak bir şekilde yazılmış “…” ibaresi, bu ibarenin hemen alt kısmında “… …” şeklinde peynirin cinsini ifade eder tanımlayıcı bir ibareye, “…” ibaresinin üstünde ise oldukça küçük bir şekilde yazılmış ve tüketicinin ilk bakışta fark etse dahi algısında geri planda kalacak “…” ibarelerine yer verildiği, bunun dışında markanın genel anlamda yeşilin tonlarında kompoze edildiği, “ğ” hafinin şapkasının yaprak şeklinde stilize edildiği ve yine markada bütüne etkisi oldukça zayıf sair bir kısım grafik etkilerine yer verildiği, her ne kadar taraf markalarının sahip oldukları bütünsel görünümlerde, farklı birtakım sözcük ve figür unsurları bulunmakta ise de tüketicinin taraf markalarının tamamında derhal algılayacağı ilk ibarenin “…” sözcüğünün kendisi olması nedeniyle taraf markaları arasında görsel anlamda bir benzerliğin bulunduğu, bu benzerliğin yine markalar hakim renk unsurunun da “…” olması nedeniyle pekişeceği, markalar kapsamındaki benzer görülen emtiaların bir markette, bakkalda ya da bu tür perakende gıda ürünlerinin satıldığı herhangi bir yerde bir arada ve “…” reyonlarında tüketiciye ulaştırıldığı göz önüne alındığında, tüketicinin benzer mahiyetteki bu emtialarda ortak “…” ibaresini görmesi halinde bir an için iki farklı marka karşısında olduğunu belli bir inceleme süreci sonunda anlasa dahi iki marka arasında iktisadi ya da idari bir bağlantı olduğu yanılgısına düşebileceği, dava konusu markanın tescili kapsamında kalan emtia yönünden de 556 s. KHK 8/1-b maddesi uyarınca iltibas ihtimalinin oluştuğu düşünüldüğünden bu emtia yönünden de YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, davacı yan markalarının tanınmışlığının uyuşmazlık konusu 29. Sınıftaki emtialara sirayet etmeyeceği, kötüniyet iddiası ispat edilemediği, davalının, müktesep hak iddiasının temelindeki markalar ise 2012/56941, 2012/56931, 2012/56927 şeklindeki “… …” ibareli olup her üç markanın da ortak olarak “…” ibaresi içermekle birlikte dava konusu markadan tamamen farklı görsel mizanpajlara sahip olduğu görüldüğünden ve ayrıca yine anılan markaların tescil tarihleri göz önünde bulundurulduğunda başvuru tarihi itibariyle uzun süreli birlikte eş zamanlı kullanımın ispatlanmadığı gibi çekişmesiz hale gelmediği ve müktesep hakka konu olamayacağı, müktesep hak iddialarının yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile YİDK’nın 08/12/2016 tarih 2016-M-12146 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkeme tarafından 21.12.2021 tarihinde YİDK kararının iptaline ve davanın kabulüne dair karar verilmişse de, tebliğ edilen gerekçeli kararda, 3 numaralı hükmün hatalı yazıldığını, müvekkili lehine maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, fakat 20.11.2021 tarihinde yayımlanan ve yayımlandığı tarihte yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi eki ikinci kısım – ikinci bölüm – 11. açıklamaya göre Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen davalar için hükmedilmesi gereken avukatlık ücreti 7.375,00-TL olduğunu, mahkeme tarafından 21.12.2021 tarihinde karar verilmiş iken 5.900,00-TL vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkeme kararında, dava konusu marka kapsamında kalan emtia açısından davacı yanın işlem dosyasına dayanak yaptığı 29. sınıftaki tek marka olan 2010/28470 sayılı marka kapsamındaki emtianın benzer olduğu, zira bu emtia arasındaki benzerliğin düşük de olsa tamamının gıda ürünü olması sebebiyle Yargıtay kararlarınca benzer kabul edildiklerinin belirtildiğini, sadece gıda ürünü olması sebebiyle olmayan bir benzerliğin var kabul edilmesinin son derece hukuka aykırı bulunduğunu,‘’…’’ ibaresinin davacının tekeline bırakılmasının kabul edilebilir olmadığını, müvekkilinin markalarını yoğun ve ciddi surette kullandığını, davacı taraf tamamen farklı sektör olan eğitim sektöründe olup müvekkil şirket gibi söz konusu sektörde faal olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalıya ait başvuru ile davacıya ait “…” esas unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas olmadığını, aksi yönde verilen kararın doğru bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da, davacı tarafça 2017-M-9482 sayılı YİDK kararının iptali ve 2016/72141 sayılı markanın hükümsüzlüğü talep edilmiş olup, mahkemece de bu YİDK kararının inceleme konusu yapıldığı, gerekçe kısmında YİDK kararının ve markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak mahkemece bu YİDK kararı uyarınca inceleme yapılmış olmasına ve gerekçede YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun belirlenmesine rağmen, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, davanın kabulüne karar verilip, dava konusu 2017-M-9482 sayılı YİDK kararı ile 2016/72141 sayılı markanın hükümsüzlüğüne dair bir karar verilmemiş, dosya ile hiç ilgisi bulunmayan başka bir YİDK kararı olan 2016-M-12146 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.
Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1- HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf itirazların kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/12/2021 tarih ve 2021/215 E. – 2021/431 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Taraflarca yatırılan 80,70’er TL maktu istinaf karar ve ilam harçlarının istek halinde taraflara iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/06/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/07/2022

….
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.