Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/819 E. 2022/971 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2021
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/11/2021 tarih ve 2021/256 E. – 2021/356 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin 1925 yılında İsviçre’de bir şahıs şirketi olarak kurulduğunu ve yalnızca şeker, kahve, sabun gibi temel ihtiyaçların satıldığı küçük bir market olarak ticari hayata başladığını, 1940’lı yıllarda ise İsviçre’nin birçok bölgesine yayıldığını, 1954 yılında …. tarafından alınan bir kararla Türk piyasasına giriş yaptığını, 1975 yılında … … tarafından satın alınan çoğunluk hisselerle daha da büyüyerek tüm Türkiye’deki tüketiciler tarafından bilinen ve tanınmış bir marka haline geldiğini, müvekkili firmanın 1930’lu yıllarda tescil edilen “…” markasının aynı zamanda T/00176 sayı ile tanınmış marka olarak … Kurumunun özel siciline eklendiğini, müvekkili şirketin uzun yıllardır … markası altında logosunu kullandığını, bu markanın dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de tescilli olduğunu, Kurum nezdinde tescilli pek çok markada sadece müvekkili adına tescilli ve müvekkilini çağrıştıran “M” harfinin kullanıldığını, müvekkili tarafından halihazırda tescilli “M” markasının tanınmışlık durumunun Kurum tarafından tespit ve kabul edilmesi amacıyla yapılan başvurunun … Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, bu karara yapmış oldukları itirazın da YİDK kararı ile reddedilerek müvekkil markasının tanınmış olmadığına kanaat getirildiğini, Paris Sözleşmesi uyarınca tanınmış marka için devletin yetkili makamının markanın tanınmış olduğunu bizzat bilmesinin değil, markanın ilgili çevre içinde tanınmış olduğu hakkında bilgi sahibi olmasının gerektiğini, …. madde 16/2 ile bir markanın aynı veya farklı hizmetlere karşı “tanınmış marka” olarak korunabilmesi için aranan bilinirlik koşulunun “ilgili sektörde bilinirlik” olarak belirlendiğini, müvekkilinin M markasının tüketici ürünlerinin perakende satışı hizmetlerinde tanınmış olmadığı sonucuna ulaşmanın mümkün olmadığını, müvekkilinin M markalarının Kurum kriterleri çerçevesinde tanınmış marka ölçütlerini ve …. tarafından aranan ilgili sektörde tanınmışlık kriterlerini fazlasıyla karşıladığını ileri sürerek, YİDK’in …. sayılı kararının iptaline ve M markasının tanınmış marka olarak sicile kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı markasının tanınmış olduğunun ispat edilemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05/02/2020 tarih, 2019/2980 Esas, 2020/991 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; her ne kadar davalı Kurum tarafından, kendisine başvuru halinde başvuru konusu markanın tanınmışlık niteliğini haiz olup olmadığı konusunda inceleme yaparak bu nitelikte gördükleri markalar için sicil oluşturulmuş ise de; davalı Kurumun kanunen böyle bir sicil oluşturma yetkisi olmadığı gibi tanınmışlık özelliği sabit bir olgu olmadığından, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik kabullerine göre de, herhangi bir davada dayanılan markanın tanınmış olduğunun ileri sürülmesi halinde, her bir somut olayda o markanın tanınmış olup olmadığının ve tanınmışlığını sürdürüp sürdürmediğinin münferiden ispatlanması gerektiği, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın HMK 114/1-h maddesi kapsamında hukuki yarar yokluğu kapsamında dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilinin işbu davayı açmakta hukuki yararının olduğunu, aksi görüşün kabul edilemeyeceğini, …’in tanınmış markalar hakkında işlem yapmada görevli ve yetkili olduğunu, yerleşik uygulamanın da tanınmış marka sicili tutulması yönünde bulunduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.02.2020 tarihli kararının, ikili ve haksız bir uygulamaya sebebiyet vereceğini, bu kararın sürpriz karar verme yasağına da aykırı olduğunu, müvekkilinin “M” markasının tanınmış marka olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, davacı markasının tanınmış marka olarak tescili talebinin reddine dair YİDK kararının iptali ile davacı markasının Tanınmış Markalar Siciline tescili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05/02/2020 tarih, 2019/2980 Esas, 2020/991 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere her ne kadar davalı Kurum tarafından, kendisine başvuru halinde başvuru konusu markanın tanınmışlık niteliğine haiz olup olmadığı konusunda inceleme yaparak bu nitelikte gördükleri markalar için sicil oluşturulmuş ise de; davalı Kurumun kanunen böyle bir sicil oluşturma yetkisinin olmadığı, öte yandan tanınmışlık özelliği sabit bir olgu olmadığından, herhangi bir davada dayanılan markanın tanınmış olduğunun ileri sürülmesi halinde, her bir somut olayda o markanın tanınmış olup olmadığının ve tanınmışlığını sürdürüp sürdürmediğinin münferiden ispatlanması gerektiği, anılan kararda açıklanan ilkelerin istikrar kazandığı ve Özel Dairenin uygulamasının yerleştiği, bu itibarla eldeki davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcı, davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2022

…..

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.