Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/816 – 2022/987
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/816
KARAR NO : 2022/987
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2021
NUMARASI : 2021/289 E. – 2021/381 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesİnce verilen 23/11/2021 tarih ve 2021/289 E. – 2021/381 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ve “…” esas unsurlu tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki 2014/49865 sayılı, “… …” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazlarının 2017-M-1300 sayılı YİDK kararı ile y nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” ve “…” ibarelerini içeren onlarca tescilli ve başvuru aşamasında bulunan markası olduğunu, davalı ile müvekkili arasında “…” ibaresi ile ilgili pek çok hukuki ihtilafın bulunduğunu, “…” markasının uzun yıllar önce müvekkilinin tarafı olmadığı anlaşmalar neticesinde “zeytinyağı ve zeytinyağı ile ilişkili yemeklik sıvı yağ vb.” ürünleri bakımından müvekkili tarafından, “şampuan, duş jeli, sıvı sabun, bebe yağı, pişik kremi, bebe şampuanı ve sabunu ve ıslak mendil gibi kişisel temizlik malzemeleri” ürünleri bakımından ise davalı tarafından kullanıldığını, müvekkilinin “…” markasının tanınmış marka olması nedeniyle farklı mal ve hizmetlerde de 556 sayılı KHK.’nın 8/4. maddesi çerçevesinde korunacağını, davalı tarafın kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK.’nın 2017-M-1300 sayılı kararının iptalini, tescil edilmiş olması halinde dava konu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, davacı şirketin kötüniyetli olduğunu, davacı şirket ile müvekkil şirketin kökenlerinin aynı şirkete dayandığını, birtakım devirler ve unvan değişiklikleri sonucunda işbu nihai duruma gelindiğini, bu durum çerçevesinde markanın sabun, deterjan ve temizlik malzemelerine ilişkin kullanım hakkının müvekkili şirkete ait olduğunu, davacı şirketin tanınmış marka başvurusuna dayanan iddialarının gerçeği yansıtmadığını, zira müvekkili şirketin 3. ve 5.sınıflarda tescilli birçok markasının bulunduğunu ve bu sınıflarda “…” ibaresi üzerinde müvekkilinin kazanılmış hakkının olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili, taraf markaları bütünsel olarak incelendiğinde iltibas ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, uyuşmazlık konusu 5. Sınıf malların sadece davacının itirazına mesnet 2013/38209 sayılı markası kapsamında yer aldığı, bu marka ile de dava konusu marka arasında işaretler bakımından benzerlik bulunmadığı, taraf markları arasında iltibas tehlikesi bulumadığı gibi davalıya ait 99/020716 sayılı “… ” ibareli, 99/20717 sayılı “… ”, 99/20718 sayılı “… ”, 1999/20883 sayılı “… ”, 2000/1632 sayılı “… ”, 2000/3631 sayılı “… ” VE 2001/27267 sayılı “… ” markaları nedeniyle davalının müktesep hakkının da bulunduğu, davacının markalarının “zeytinyağı ve ilişkili ürünler” özelinde tanınmış olması sebebiyle davacının “…” markalarının itibarına zarar vermeyeceği, ayırt edici karakterini zedelemeyeceği, davalı markalarının zaten saç bakım, duş jeli, temizlik kâğıtları, bebek bezi, katı sabun, krem, köpük sabun, sıvı sabun, bebek ve çocuk bakım, ıslak havlu ürünlerinde de kullanıldığı göz önünde bulundurulduğunda, davalıya ait zeytinyağı ve ilişkili ürünlerdeki tanınmış markadan haksız yarar sağlamayacağı, bu sebeple dava konusu 2014/49865 sayılı markanın, davacıya ait tanınmış marka gerekçesiyle 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi çerçevesinde hükümsüz kılınamayacağı, davalı Şirketin kötüniyetli de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, aynı taraflar arasında görülen ve işbu davaya konu başvuru ile neredeyse birebir aynı olan “… … ” ibareli başka bir marka başvurusu hakkında açılan davada Ankara 3 FSHHM’nin 2014/141-2017/597 E/K sayılı kararıyla bahsi geçen başvuru ile müvekkili markaları arasında iltibas bulunduğu, davalının müktesep hakkı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiğini, anılan kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, işbu dava bakımından emsal niteliğinde olan karar doğrultusunda davanın kabulü gerektiğini, davalı Şirketin müktesep hakkı bulunmadığını, somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/4 koşullarının da bulunduğunu, davalı Şirketin kötüniyetli olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 12.06.2014 tarihinde 2014/49865 sayılı sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, marka kapsamında 5.sınıf malların yer aldığı, davacı tarafından “…” ve “…” ibareli markalara dayalı olarak yapılan itirazın nihai olarak YİDK’in 2017-M-1300 sayılı kararıyla reddedildiği, ret kararının 06.03.2017 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve iş bu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 19.04.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince, taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi koşullarının gerçekleşmediği, davalı Şirketin önceki markaları nedeniyle müktesep hakkı bulunduğu ve davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacının istinaf itirazları da gözetildiğinde istinaf incelemesine konu uyuşmazlık dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında 556 sayılı maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı ve aynı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı, davalı Şirketin önceki tarihli markalarının dava konusu başvuru bakımından müktesep hak teşkil edip etmeyeceği ve dava konusu başvurunun kötü niyetli bulunup bulunmadığı noktalarındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru kapsamında 5. sınıfta yer alan “Hijyen sağlayıcı ürünler (pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuk bezleri)” malları yer almaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere davacının itirazına mesnet 2013/38209 sayılı “…” ibareli markası kapsamında da uyuşmazlık konusu 5. sınıf mallar aynen yer almaktadır. Buna karşın davacının itirazına mesnet diğer markaları kapsamında başvuru kapsamında yer alan 5. sınıf mallar bulunmadığı gibi bu mallarla benzer mallar da yer almamaktadır.
Tarafların marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince, yukarıda da açıklandığı üzere taraf markaları arasında emtia benzerliğine ilişkin şart sadece 2013/38209 sayılı marka yönünden gerçekleştiğinden iltibas değerlendirmesinin de davacının bu markası dikkate alınarak yapılması gerekir. Buna gör yapılan değerlendirmede, davacının 2013/382509 sayılı markasının mühasıran “…” ibaresinden, dava konusu başvurunun da “… …” ibaresinden oluştuğu, davacının anılan markasının asli unsuru olan “…” ibaresi aynen dava konusu başvuruda da yer aldığı, bu durumun taraf markalarının görsel ve işitsel benzerliği sonucu doğuracağı kanaatine varıldığından Dairemizce dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet 2013/38209 sayılı markası arasında işaretler yönünden de 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi çerçevesinde benzerlik şartının gerçekleştiği kabul edilmiş, aksi yöndeki mahkeme kabulü yerinde görülmemiştir. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/02/2020 tarih ve 2019/1593 E.-2020/924 K. Sayılı ilamında da, davalı Şirketin “… … ” ibareli başvurusu ile davacının sadece “…” ibaresinden oluşan başka bir markası benzer kabul edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Diğer taraftan, ilk derece mahkemesinin davalı Şirketin önceki “…” ibareli markalarının dava konusu başvuru yönünden müktesep hak teşkil ettiği yönündeki kabulü de Dairemizce yerinde bulunmamıştır. Zira, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547 E.-2008/10251 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kazanılmış hakkın varlığının kabulü için, kazanılmış hakka dayanak teşkil eden tescilli marka ile yeni markadaki ibarelerde, asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markanın en azından hükümsüzlük davası açılabilecek kadar belli bir sürede çekişmesiz şekilde kullanılması, karşı taraf markalarına yanaşma niyeti olmadan ve iltibas tehlikesi yaratmayacak şekilde, eski ve yeni markalar arasında işletme ile bağlantının ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunmuş bulunması, yeni markada kazanılmış hak iddia edilen markaya nazaran emtia kapsamının genişletilmemiş olması şartlarının bir arada bulunması gerekmektedir. Somut olayda da mahkemece müktesep hak teşkil ettiği kabul edilen davalı Şirketin önceki tarihli markalarında dava konusu başvurunun tescil edilmek istendiği 5. Sınıf malların yer aldığı, bu markalar yönünden uzun süreli kullanım şartının da gerçekleştiği anlaşılıyorsa da, Dairemizce dava konusu başvuruya, davalı Şirketin önceki markalarında yer almayan “…” ibaresinin eklemesi, başvuruyu davacı markalarına yaklaştırdığı kanaatine varıldığından davalı Şirketin müktesep hak müessesinden faydalanmayacağı kabul edilmiştir. Nitekim yukarıda bahsi geçen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/02/2020 tarih ve 2019/1593 E.-2020/924 K. Sayılı ilamında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Her ne kadar davacı tarafça somut olay bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların oluştuğu ileri sürülmüşse de yukarıda açıklandığı gibi dava konusu başvuru kapsamında kalan tüm mallar yönünden aynı KHK’nın 8/1-b maddesindeki iltibas koşulları bulunduğu kabul edildiğinden Dairemizce somut olay bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların bulunup bulunmadığının tartışılması sonuca etkili görülmemiştir.
Yine, sırf başka bir marka ile benzer marka başvurusunda bulunmak kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceğinden ve dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığına dair başkaca bir delil de sunulmadığından davacı tarafın kötü niyete dayalı iddiaları da yerinde bulunmamıştır.
Sonuç olarak, mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle, dava konusu 2014/49865 sayılı, ” … …” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet 2013/38209 sayılı “…” ibareli markası arasında, başvuru kapsamında 5. Sınıfta yer alan tüm mallar yönünden, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış,, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 23/11/2021 gün ve 2021/289 E. – 2021/381 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile … YİDK’ın 2017-M-1300 sayılı kararının İPTALİNE
3-Davalı Şirket adına tescilli 2014/49865 sayılı, “… …” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 394,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 109,10-TL tebligat ve posta gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı tutarı olmak üzere toplam 2.465,20-TL yargılama giderine 31,40-TL peşin harç, 31,40-TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.528,00-TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/07/2022
Başkan
Üye
Üye
Katip
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.