Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/803 E. 2022/926 K. 24.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2021
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/11/2021 tarih ve 2021/248 E. – 2021/352 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı şirket tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verdikleri anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin … dahil dünyanın birçok ülkesinde tescilli … esas unsurlu onlarca tanınmış markanın sahibi olduğunu, … esas unsurlu … ibaresinin tescili için yaptıkları 2014/101657 numaralı marka başvurusunun, … Dairesi Başkanlığı tarafından davalı Şirkete ait 2013/101749 sayılı “… …” ibareli markaya dayalı olarak 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca kısmen reddine karar verildiğini, bu karara yaptıkları itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, başvurularının reddine ilişkin YİDK kararının haksız ve hukuka aykırı bulunduğunu, müvekkilinin … ve … ibaresini havi markalar üzerinde öncelik hakkını haiz olduğunu, dava konusu markanın gerçek hak sahipliğinin müvekkiline ait bulunduğunu, söz konusu marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 8/3. maddesi uyarınca kabulünün gerektiğini, müvekkili başvurusu ile redde mesnet marka arasında herhangi bir ayniyet/benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin 35. sınıfta bulunan hizmetleri kapsayan 2003/21955 sayılı … ibareli tanınmış markasının bulunduğunu ve bu markadan kaynaklı müktesep hakkının olduğunu, redde mesnet gösterilen tanınmış olmayan markanın müvekkilinin tanınmış markasının tescilini engellemeyeceğini, … ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının kılavuz unsuru olduğunu, müvekkili Şirketin iştigal alanının tescil başvurusunda bulunduğu hizmetleri kapsadığını, bu suretle huzurdaki davaya konu marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 8/5’inci maddesi gereğince tescilinin gerektiğini, müvekkilinin … ve … esas unsurlu markalarının seri marka olduğunu, davalı şirket adına tescilli 2013/101749 nolu markanın müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu markalara iltibasa yol açacak düzeyde benzer bulunduğunu, ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8/3, 8/5 ve 42/1-b maddeleri uyarınca da davalı markasının hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunu, davalı Şirketin marka tescilinin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2016-M-4845 sayılı kısmi ret kararının iptaline, dava konusu 2014/101657 sayılı marka tescil başvurusunun tümüyle tescil işlemlerinin devamına, davalı Şirket adına tescilli 2013/101749 numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, YİDK kararının isabetli olduğunu, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b hükmü gereğince müvekkilinin markası ile davacının markasının birbirinden ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkili markasının hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 556 Sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi kapsamında açılan davada mutlak red nedeni yapılan marka sahibine husumet yöneltilemeyeceği, dava konusu markanın redde mesnet marka ile mülga 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu, mal ve hizmetler itibariyle de aynı/aynı türden bulundukları, YİDK karar tarihinde redde mesnet markanın geçerli ve koruma altında olması sebebiyle YİDK kararının yerinde olduğu, hükümsüzlük talebi yönünden ise, redde mesnet markanın da davacı markaları ile mülga 556 sayılı KHK’nın 8/1-b anlamında benzer olduğu, mal ve hizmetler itibariyle de aynı/benzer bulunduğu, bu nedenle hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK iptal talebi yönünden davalı şirket hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, … hakkındaki davanın da esastan reddine, hükümsüzlük talebi yönünden davanın kabulü ile davalı şirket adına tescilli 2013/101749 sayılı “… … … ….” ibareli markanın tescilli olduğu sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, redde mesnet markanın hükümsüzlüğüne dair verilen kararın geriye yürütülmesinin ve bu nedenle de dava konusu YİDK kararının iptaline karar verilmesi gerektiğini, zira 556 sayılı KHK’nın 44/1 maddesinde, markanın hükümsüzlüğüne ilişkin kararın sonuçlarının geçmişe etkili olduğunun düzenlendiğini, müvekkilinin “…” asıl unsurlu markalar üzerinde önceye dayalı hak sahibi olup, başvuru konusu markanın da gerçek hak sahibi bulunduğunu, müvekkilinin, dava konusu başvuru üzerinde önceki markalarından kaynaklanan müktesep hakkının olduğunu, bu husustaki emsal yargı kararlarının mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkilinin uzun yıllardır başvuru konusu markayı nizasız ve fasılasız biçimde kullandığını, dava konusu başvurunun 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca tescilinin gerektiğini, müvekkilinin “…” esas unsurlu markalarının tanınmış olduklarını, bu hususun da mahkemece dikkate alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının aleyhe olan kısmının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin “…” ibareli markaları 15/04/2013 ve 28/08/2014 tarihlerinde adına tescil ettirerek, bu markaları yıllardır kullandığını, piyasada bu markalar ile bilinirlik sağladığını, ilk derece mahkemesinin “…” ibaresinin teknoloji ile ilgili olması sebebiyle tüketicide herhangi bir etki uyandırmayacağı tespiti ve gerekçesinin hatalı olduğunu, bu ibarenin, teknoloji ile ilgili olmasının tek başına ayırt ediciliğini ortadan kaldırmadığı gibi müvekkili tarafından markanın yüksek tanınırlık düzeyine ulaştırıldığını ve bu tanınırlık sebebi ile tüketici çevresinde ayırt edicilik kazandığını, davacının “…” markası hiçbir dönemde tablet işine girmediğini, davacının bu davayı açmakta hiçbir menfaatinin bulunmadığını, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin, “…” türü ürünlere konulmuş olan markalardaki “…” ibaresinin üstlenmiş olduğu rol ve görevi yerine getirdiğini, “…” ibaresinin ise yalnızca bir nevi benzer bir emtia olan notebookları çağrıştırdığını ve bir sonraki nesil algısını uyandırdığını, tablet, minipc, … gibi ürünlerde markaların, emtianın önünde yer alan marka ve üretici adı ile belirlendiğini, bu sebeple tüketicinin en başta yer alan markaya odaklandığını, müvekkili markasının asli unsurunun “…” ibaresi olduğunu, müvekkili markası ile davacı markaları arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını, davacı adına tescilli markaların kullanılıp kullanılmadığı hususunda herhangi bir denetim ve inceleme yapılmaksızın bu markaların seri marka olarak kabulünün doğru olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca kısmen reddine ilişkin YİDK kararının iptali ile redde mesnet alınan markanın hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesine göre, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretlerin, marka olarak tescil edilemeyeceği, buna göre anılan madde hükmü uyarınca, … Kurumu tarafından re’sen uygulanacak mutlak ret nedeni kapsamında bir marka başvurusunun reddedilebilmesi için, başvuru konusu işaretle önceki tarihte tescil edilen veya tescil başvurusu yapılan markaların hem emtia listelerinin aynı veya aynı tür mal ve hizmetleri kapsaması hem de marka işaretlerinin aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması gerektiği, somut olayda başvuru konusu “…” ibaresi ile redde mesnet “… …” ibaresi arasında bu anlamda bir benzerliğin bulunduğu, zira redde mesnet markada, “…” ibaresinin çok küçük olarak yazıldığı ve markada dikkati çeken ilk unsurun “…” ibaresi olduğu, dava konusu başvurunun da yalnızca “…” ibaresinden oluştuğu, görüldüğü üzere marka işaretleri arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğu, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetlerin de redde mesnet markanın kapsamındaki hizmetlerle aynı tür olduğu, YİDK kararının iptali istemi ile açılan davaların, YİDK kararının verildiği tarihteki hukuki duruma göre çözümlenmesi gerektiğinden ve dava konusu YİDK kararının verildiği tarih itibariyle redde mesnet marka hüküm ifade ettiğinden, redde mesnet markanın daha sonra hükümsüz kılınmasının, bu yönden eldeki davaya bir etkisinin olmadığı, müktesep haktan bahsedebilmek için karşılaştırılmaya konu markaya yanaşılmaması gerekli olup, somut olayda “…” ibaresinin varlığı nedeniyle redde mesnet markaya yanaşıldığı ve bu itibarla dava konusu başvuru üzerinde davacının müktesep hakkının olmadığı, bunun dışında davacının önceki tarihli tescilsiz fiili kullanımlarının da kendisine dava konusu başvuruyu tescil hakkı sağlamayacağı, öte yandan 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi anlamındaki kullanımın, tescil hakkı sağlamayıp ancak marka başvurusuna itiraz hakkı sağladığı, tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde bulunmadığı, davalı Şirket adına tescilli 2013/101749 sayılı “… …” ibareli marka ile davacı adına tescilli “…” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, her ne kadar davalı tarafça, adlarına tescilli markanın asli unsurunun “…” ibaresi olduğu savunulmuş ise de gerek davalı markasına ilk bakışta dikkati çeken unsurun, büyük puntolarla yazılarak öne çıkarılan “…” ibaresi olması, gerekse de “…” ibaresinin, marka kapsamındaki hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin zayıf bulunması hususları gözetildiğinde bu savunmanın yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı ve davalı şirket vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ve davalı şirket vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 21,40.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı şirket tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalı şirket tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/07/2022

….