Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/735 E. 2022/800 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2017
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : Alacak

Taraflar arasında görülen davada Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13/12/2017 tarih ve 2014/852 E. – 2017/1015 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl davada müvekkili şirketle davalıya bağlı …… müdürlükler arasında 2008-2011 yılları arasında posta gönderilerinin ayrımı, taşınması ve dağıtımı gibi konularda hizmet sözleşmesi imzalandığını ve işin başarıyla yerine getirildiğini, … Vergi Dairesinin davacının hakedişleri üzerinde haciz uyguladığını, bu uygulamanın Mayıs 2010 dönemi başlayıp 01/04/2011 tarihine kadar sürdüğünü, bu dönemde işin devam ettiğini, … … Hesaplama Modülünde … ücretinin aylık ücret, SGK primi ve stopaj vergisi olarak gösterildiğini, … … … Müdürlüğünün ihtiyati haciz kararını doğru uygulayarak SGK primini ve işçi alacaklarını ödeyip kalan parayı emanet hesapta bloke ettiğini, ……. … … Müdürlüklerinin ise kararı yanlış uygulayarak işçi alacaklarını ödemekle beraber SGK primlerini ödemediğini, davacı şirketin bu nedenle zarara uğradığını, 5510 sayılı Kanun’dan doğan %5 prim indiriminden faydalanamadığını, SGK borçlusu gözüktüğünden sonraki dönem ihalelere katılamadığını, borcunu 6111 sayılı Kanun’a göre yeniden yapılandırdığını, bu yapılandırmada SGK primlerine eklenen TEFE, TÜFE farkı kadar ayrıca zarara uğradığını ileri sürerek, her üç kalemde doğan 5.000,00 er TL toplam 15.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 21/06/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle faydalanılamayan %5’lik indirim için 346.455,67 TL’nin, müvekkilinin katılmadığı ihalelerden doğan zararının tazmini için şimdilik 5.000,00 TL, ödemek zorunda kaldığı TEFE-TÜFE farkı için şimdilik 5.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiş, birleşen davada ise müvekkili şirketle davalıya bağlı … … … Müdürlüğü bünyesindeki posta tekeli dışında kalan gönderilen taşınması ve dağıtımı hizmetlerine ilişkin sözleşme kapsamında 5510 sayılı Yasa’nın 81. maddesinin ı bendine göre malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden işveren hissesinin 5 puanlık kısmına isabet eden ve Hazinece karşılanacak yasal kesintinin hukuka aykırı olarak müvekkili şirket hakedişlerinden kesilmesi nedeniyle yoksun kalınan 114.761,57 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacı vekilinin birleşen dava dosyasını takip etmeyeceğini 26/06/2014 tarihli celsede beyan ettiğinden, birleşen dosyanın HMK m.150/1 maddesi uyarınca aynı celse işlemden kaldırılmasına karar verildiği, yasal 3 aylık süre içerisinde davanın yenilenmediği, taraflar arasında yapılan sözleşmenin 9. maddesinin d bendinde yüklenicinin hakediş alabilmesi için SGK borcunun bulunmadığını gösteren yazı ile e bendinde önceki aya ilişkin gelir vergisini ödediğini gösterir makbuzu sunmakla yükümlü olduğunun bildirildiği, sözleşme bedeline dahil olan giderler başlıklı 11. maddeye göre, sigorta giderinin sözleşme bedeline dahil olduğu, sözleşmenin türü ve bedeli başlıklı 5. maddesine göre işçi başına birim fiyat belirlendiği ve KDV dışındaki tüm giderlerin yükleniciye yapılan ödemeden karşılanacağının düzenlendiği, yüklenicinin çalıştırdığı personele ilişkin sorumlulukları başlıklı 24. maddesine göre yüklenicinin çalıştıracağı işçilerle ilgili İş Kanunu ve mevzuattan doğan yükümlülüklerden sorumlu olduğunun belirtildiği, ayrıca Teknik Şartnamenin 7. maddesine göre idarenin çalışan işçilerin ücretlerinin yüklenici tarafından ödenip ödenmediğinin, sigorta bildirimlerinin yapılıp yapılmadığının kontrolü ile yükümlü olduğu, gerekirse bu kapsamda yüklenicinin hakedişlerinden kesinti yapmaya yetkili bulunduğu, … Vergi Dairesi Müdürlüğü ile davalı arasında, 05/05/2010 tarihli davacıya ait alacağa ihtiyati haciz konulduğu ve ikinci bildirime kadar bloke edilmesi gerektiği yönündeki 6183 sayılı Kanun’a göre hazırlanmış haciz bildirileri ile ilgili yazışmaların yapıldığı, davalının davacının işçi ücretlerini ödediği, ancak Mayıs 2010 dönemi primlerine esas bildirgelerini vermediği, bu koşullar altında davalının prim ödeme yükümlülüğünün olup olmadığı hususlarında, gerek SGK gerekse ihtiyati haczin uygulanmasını isteyen Vergi Dairesi Müdürlüğü ile yazışmalar gerçekleştirildiği, her ne kadar 5510 sayılı … ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 12. ve 4. maddelerinin, üst işvereni de alt işveren ile birlikte SGK’ya karşı sorumlu tutmakta ise de bu yükümlülüğün getirilmesinde korunan menfaatin, sözleşmenin tarafı olan işveren ve alt işveren değil, sözleşmenin tarafı olmayan taşeron işçilerinin alacak hakları olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmede yüklenicinin hakediş alabilmesi için SGK borcunun bulunmadığını gösteren yazı ile önceki aya ilişkin gelir vergisini ödediğini gösterir makbuzu sunmakla yükümlü kılındığı, taraflar arasındaki sözleşme açısından davalının davacı namına ve hesabına SGK primi ödemesini gerektirir hiçbir düzenlemenin bulunmadığı, aynı durumun işçi alacakları için de geçerli olduğu, hakeza … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nce davalıya gönderilen 05/05/2010 tarihli davacıya ait alacağa ihtiyati haciz konulmasına ilişkin bildirimin yapılmasını müteakip, işçi ücretleri ödendiği halde SGK primlerinin de ödenip ödenmemesi gerektiği hususunda davalı kurumca tereddüt yaşandığı, bu hususun tespiti yönünde gerek SGK ile gerekse vergi dairesi müdürlüğüyle yazışmalar gerçekleştirdiği, taraflar arasındaki ilişkinin sözleşme kaynaklı olduğundan ve bu sözleşme gereğince prim ödeme yükümlülüğünün davacıya ait bulunduğundan, davalının davacıya karşı sözleşme gereği edimini yerine getirmediğinden söz edilemeyeceği, hakediş bedelleri ödenmese bile SGK prim borcunun yüklenici tarafından öncelikle ödenmesinin gerektiği, hatta sözleşmenin 9. maddesi uyarınca yüklenicinin hakediş alabilmesi için öncelikle SGK borcunun bulunmadığına dair yazıyı davalı kuruma sunmakla yükümlü bulunduğundan, ihtiyati haciz kararına istinaden davacıya ödenmeyen hakediş bedellerinden, davalı yanca sigorta primlerinin ödenmediğinden bahisle davacının uğradığı zararlardan sorumlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın HMK 150 maddesi çerçevesinde açılmamış sayılmasına
karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, … … Hesaplama Modülünde, işçi ücretinin, işçinin aylık ücreti, işçinin SGK primleri ve stopaj vergisinin toplamı olarak gösterildiğini, müvekkilin iş yaptığı … … … Müdürlüğünün, … Vergi Dairesinin bahse konu ihtiyati haciz kararını doğru uygulayarak SGK primlerini ve işçi alacaklarını ödeyip kalan parayı emanet hesapta bloke etmişken, davalı … Müdürlüğüne bağlı …, Ankara, İzmir, Kocaeli, Konya, Antalya … … Müdürlüklerinin ise … … Hesaplama Modülünde gösterilen işçi alacakları tarifine hukuka aykırı olarak dikkate almadığını, … … … Müdürlüğünün doğru uygulamasına itibar etmeyip, işçi alacaklarını ödediğini, ancak SGK primlerini ödemediğini, davalı Kurumun … Vergi Dairesinin ihtiyati haciz kararını hukuka aykırı şekilde uygulayarak, müvekkilinin yapmış olduğu işlere karşılık hak edişlerinden SGK primlerini ödememiş olmasından dolayı, müvekkili şirketin büyük zarara uğradığını, kanun koyucunun üst işverenler için gerek işçi ücretleri gerekse SGK primleri ile ilgili, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinden bağımsız (korunan menfaatin tarafı önem arz etmeksizin!) emredici mahiyette hükümler getirdiğini, müvekkilinin bu nedenle uğradığı zararlardan birincisinin 5510 sayılı Kanundan doğan %5 prim indiriminden faydalanamaması, ikincisinin SGK borçlusu gözüktüğünden sonraki dönem ihalelere katılamaması, son olarak da borcunu 6111 sayılı Kanuna göre yeniden yapılandırmasında primlerine eklenen TEFE ÜFE farkı kadar ayrıca zarar uğraması olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Asıl ve birleşen davalar, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, birleşen davanın takipsiz bırakılması nedeniyle mankemece HMK 150 maddesi çerçevesinde açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Asıl davada davacı şirketin davalı Kurum nezdindeki hakedişlerine … Vergi Dairesi tarafından haciz uygulanmış olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık, bu hacze rağmen davalı asıl işverenin, davacı alt işverenin çalıştırdığı işçilerden dolayı SGK’ya olan prim borcunu ödemesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Davacı şirket bu hacze rağmen davalının, anılan prim borçlarını ödemesi gerektiğini ileri sürerek, bu nedenle uğradığını belirttiği üç kalemden ibaret zararının tazminini istemiştir.
4857 sayılı İş Kanununun 36. maddesinde, davalı Kurumun çalıştırdığı müteahhit veya taşeronlarca … ücretlerinin ödenip ödenmediğinin kontrolü, ya da ücreti ödenmeyen işçinin başvurusu üzerine, ücretleri ödenmeyen varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bu ücretleri bunların hakedişlerinden ödenmesi yükümlülüğü düzenlenmiş, akabinde 3. fıkrasında, “Anılan müteahhitlerin bu işverenlerdeki her çeşit teminat ve hakedişleri üzerinde yapılacak her türlü devir ve el değiştirme işlemleri veya haciz ve icra takibi bu işte çalışan işçilerin ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.” düzenlemesine yer verilmiştir. Esasen davalı Kurum da davacının hakedişlerinden işçilerin ücret alacaklarını ödemiş olup, davacı şirket vekili, davalının müvekkilinin SGK prim borçlarını da bu hakedişlerden ödemesi gerektiğini ileri sürmektedir. Oysa anılan düzenlemede davalı Kuruma bu yönde bir yükümlülük yüklenmemiş, tam tersine müteahhitlerin hakedişleri üzerindeki “hacizlerin”, sadece işçilerin ücret alacakları ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade edeceği açıkça belirtilmiştir. Bu düzenlemenin amacının, işçilere fiilen ödenecek ücret alacağı haklarının korunması olduğu anlaşılmaktadır. SGK’ya ödenecek prim borçlarının bu kapsamda olduğunun, diğer bir deyişle Vergi Dairesince konulan “hacze” rağmen, davalı Kurumca davacının hakedişlerinden ödenmesi gerektiğinin söylenebilmesi mümkün değildir.
5510 sayılı Kanunun 90/2. maddesindeki “İşverenlerin hakedişleri, Kuruma idari para cezası, prim ve prime ilişkin borçlarının olmaması kaydıyla ödenir. Kesin teminatları ise ihale konusu işle ilgili olarak Kuruma borçlarının bulunmadığının tespit edilmesinden sonra iade edilir. İşverenlerin, kamu idareleri ile döner sermayeli kuruluşlar, bankalar ve kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar nezdindeki her çeşit alacak, teminat ve hakedişleri üzerinde işçi ücreti alacakları hariç olmak üzere yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme, Kurum alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.” düzenlemesinden de aksi yönde bir sonuca varılması mümkün değildir, zira bu hükümde, yukarıda anılan “veya haciz ve icra takibi” ibarelerine yer verilmemiştir. Bu düzenlemeden, davalı Kurumun Vergi Dairesince konulan “haciz” dolayısıyla davacının hakedişlerinden SGK borçlarının ödenmesinin gerekmediği, ancak davalının, davacının SGK borçlarından davacı ile birlikte sorumlu bulunduğu sonucuna varılsa bile, bu sorumluluğun, davacıya karşı değil, dava dışı SGK’ya karşı olacağı tabiidir.
Taraflar arasındaki sözleşmede de davalıya bu yönde bir yükümlülük yüklenmemiş olup, tam tersine anılan sözleşmenin 5, 11, 24. maddelerinde, … alacaklarından davacının sorumlu bulunduğu belirtildiği gibi, 9. maddesinde, davacının ilgili SGK müdürlüğünden borcunun bulunmadığına dair belgeyi getirmemesi halinde, davacıya hakediş ödemesinin dahi yapılmayacağı açıkça bildirilmiştir.
Esasen bu noktada SGK prim borçlarının asıl yükümlüsünün davacı olduğunun ve davacının bu yükümlülüğünün, kati surette davalı nezdindeki hakedişlerden karşılanması gerektiğine dair yasal bir zorunluluğunun bulunmadığının da gözden kaçırılmaması gerekir. Dolayısıyla SGK prim borçlarının asıl sorumlusu olan davacı, tüm mal varlığına şamil bu yükümlülüğünün, davalı tarafça yerine getirilmediğinden bahisle zarar iddiasında bulunamaz.
İlk derece mahkemesince de gerekçeli kararında yer verilen ve görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda belirtilen tüm bu hususlar ve dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 35,90-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 44,80-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/06/2022