Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/676 E. 2022/635 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/676
KARAR NO : 2022/635
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2021
NUMARASI : 2021/276 E. – 2021/363 K.

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/11/2021 tarih ve 2021/276 E. – 2021/363 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2012/10199 sayılı “…” ibareli marka başvurusuna davalı Şirket tarafından “…” ibareli marka gerekçe gösterilerek yapılan itirazın Markalar Dairesi tarafından kabul edilerek başvurunun reddine karar verildiğini, müvekkilinin bu karara karşı yaptığı itirazının da dava konusu YİDK kararı ile reddedildiğini, oysa dava konusu markanın esas unsurunun … ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin “…” ve “…” anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliğinin bulunmadığını, markaların esas unsurunun aynı olmaması nedeniyle dava konusu markanın davalı markası ile benzer bulunmadığını, ayrıca redde mesnet 2012/14520 sayılı davalı markasını oluşturan “…” ibaresinin “…” ve “…” anlamlarına gelmesi nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 7/1-a-c-d-f maddeleri gereğince marka olarak tescil edilemeyeceğini ileri sürerek 2014-M-15228 sayılı YİDK kararının iptalini ve 2012/14520 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, taraf markaları arasında iltibas bulunduğunu dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu, davacının marka hükümsüzlüğü iddialarının da yerinde bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca benzerlik bulunduğu, davacı tarafın önceki tarihli tescilli 2011/89387, 2011/89425 sayılı “…”, “… …” sayılı markaları nedeniyle kazanılmış hakkı olmadığı, dava konusu YİDK kararının yerinde bulunduğu diğer taraftan 2012/14520 sayılı markanın 556 saylı KHK’nın 7/1-a-c-d-f maddeleri gereğince hükümsüzlüğü koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu markanın gerçek ve öncelikli hak sahibinin müvekkili olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış bulunduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, “…” ibaresinin “…, …” anlamlarına geldiğini, davalının kötü niyetli olarak bu anlamlara gelen ibareyi marka olarak tescil ettirdiğini, davalının anılan ibareli markasının Bakırköy 2. FSSHM’nın 2014/2013 sayılı dosyasında hükümsüzlüğüne karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, davaki marka hükümszlüğü talepleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettiklerini, yargılama sırasında dava konusu markanın hükümsüz kılındığını belirtmelerine rağmen mahkemece bu beyanları dikkate alınmadan hükümsüzlük iddialarının incelendiğini, redde mesnet marka hükümsüz kılındığından sonuçların geçmişe etkili bulunduğunu, dava konusu “… “ibaresinin bir meslek ismi olduğunu, tanımlayıcı , vasfı bildirici olduğunu, bu sebeple anılan ibarenin markada asıl unsur olarak yer almasının mümkün olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali ve davalı Şirkete ait 2012/14520 sayılı markanın hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı şirketin 2012/101909 sayılı ”…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 35.,41. ve 43. sınıf hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilanı üzerine davalı Şirketin 2012/14520, 2012/14510 sayılı ve ”… …” , ” …” ibareli markalarına dayalı olarak iltibas iddiasıyla yaptığı itirazının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edilerek başvurunun tüm sınıflar yönünden reddine karar verildiğini, davacının bu karara karşı yaptığı itirazının da YİDK’ın 2014-M-15228 sayılı kararıyla reddine karar verildiği, anılan kararın davacı tarafa 18/12/2015 tarihinde tebliğ edildiği ve iş bu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerinde 16/02/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince; taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas bulunduğu, dava konusu başvuru yönünden müktesep hak koşllarının davacı yararına oluşmadığı, dava konusu YİDK kararının yerinde bulunduğu, hükümsüzlüğü istenen davalı Şirket adına tescilli 2012/14510 sayılı markası yönünden de 556 sayılı KHK’nın 7/1-a-c-d-f maddeleri uyarınca hükümsüzlik koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık dava konusu başvuru ile davalı Şirkete ait 2012/14520 ve 2012/14510 sayılı redde mesnet markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunup bulunmadığı, davacının dava konusu başvuru üzerinde önceki markaları nedeniyle müktesep hakkının olup olmadığı bu bağlamda dava konusu YİDK kararının yerinde bulunup bulunmadığı ve davalı Şirkete ait 2012/1452 markanın 556 sayılı KHK’ nın 7/1-a-c-d-f maddeleri uyarınca hükümsüzlüğü koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru kapsamında 35. Sınıfta yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık , muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri (ithalat-ihracat acente hizmetleri dahil). Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Alkollü içecekler (biralar hariç). bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)”, 41. Sınıfta yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılması, dağıtımına ilişkin hizmetler ( global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil ). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” ve 43. Sınıfta yer alan ” Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil). Hayvan bakım evleri hizmetleri.” bulunmakta olup mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporların da belirtildiği üzere başvuru kapsamında yer alan sayılan hizmetlerle ile davalı Şirkete ait 2012/14520 ve 2012/14510 sayılı markaların kapsamlarında yer alan hizmetler arasında aynılık/benzerlik mevcuttur.
Marka işaretlerinin karşılatırılmasına gelince; davacının başvurusu ”…” ibaresinden, redde mesnet davalı Şirket markaları ise ”… …” ve ” …” ibarelerinden meydana gelmekte olup, markalarda ortak olarak bulunan “…” kelimesinin asıl unsur olarak yer aldığı görülmektedir. Ancak, yukarıda belirtildiği üzere markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı değerlendirilirken, markaların birbirlerine olan görsel, sescil ve kavramsal benzerlikleri yanında, markaya konu unsurların ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekir. Bu anlamda markalarda yer alan ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı olan ibarelerin karşılaştırmada dikkate alınmaması, tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın olan ibareler yönünden ise koruma düzeyinin düşük tutulması gereklidir. Somut olayda da … anlamına gelen “…” ibaresi başvuru kapsamında yer alan 35. sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için biralar; bira yapımında kullanılan preparatların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ile 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından tanımlayıcı , vasıf bildirici ve herkesin kullanıma açık bir ibare olup kimsenin tekeline bırakılacak ibarelerden olmadığından davacının başvuru markasında yer alan “…” ibaresinin başvuruya ayırt edicilik kattığının ve bu bağlamda sayılan hizmetler bakımından taraf markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik koşulu gerçekleşmediğinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesindeki iltibas koşulların oluşmadığının kabulü gerekir. Buna karşın başvuruda yer alan 35. sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık , muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri (ithalat-ihracat acente hizmetleri dahil). Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Alkollü içecekler (biralar hariç). bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.);” hizmetleri ile 41. sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılması, dağıtımına ilişkin hizmetler ( global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil ). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri;” ve 43. sınıftaki “Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil). Hayvan bakım evleri hizmetleri” bakımından “…” ibaresi tanımlayıcı bulunmayıp , somut ve somut ayırt ediciliği bulunan bir işaret olduğundan ve sayılan hizmetler bakımından zayıf marka olarak nitelendirilemeyeceğinden, anılan ibarenin taraf markalarında ortak yer almasının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibasa neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim aynı taraflar arasında işbu davanın konusu oluşturan uyuşmazlık konusu hizmetlerle aynı hizmetler yönünden tescili istenen 2012/101928 sayılı “…” ibareli başka bir davacı başvurusunun konu edildiği benzer bir uyuşmazlıkta , Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/970 Esas 2019/2924 Karar sayılı ilamınında da aynı sonuçlara ulaşılmıştır.
Her ne kadar redde mesnet 2012/14520 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verildiği, hükümsüzlüğün geçmişe etkili sonuç doğuracağı bu nedenle 2012/14520 sayılı redde mesnet markanın başvurunun reddine gerekçe olamayacağı bir istinaf itirazı olarak ileri sürülmüşse de, davacının marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemli bu davanın YİDK karar tarihindeki mevcut şartlara göre inceleneceği, dava konusu YİDK karar tarihi itibariyle redde mesnet 2012/14520 sayılı marka hakkında verilmiş bir hükümsüzlük kararı da bulunmadığından, davacının bu yöndeki istinaf itirazları yerinde olmadığı gibi, davacının 2011/89387, 2011/89425 sayılı markalarının tescil kapsamında uyuşmazlık konusu hizmetlerin olmaması karşısında, dava konusu başvuru yönünden davacı yararına müktesep hak koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından davacının bu yöndeki istinaf itirazları da yerinde görülmüştür.
Davadaki marka hükümsüzlüğü istemi yönünden yapılan incelemeye gelince; 6100 sayılı HMK’nın 114. maddesi uyarınca aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması dava şartlarından olup, bu hususun kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle Dairemizce resen gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, yukarıda da belirtildiği üzere davacı taraf davalı Şirketin 2012/14520 sayılı “…” ibareli markasının 556 sayılı KHK’nın 7/1-a-c-d-f bentleri uyarınca hükümsüz kılınması gerektiğini ileri sürmüştür. Dosya kapsamından davacının aynı markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-a-c-f bentleri ve 8/1 maddesi uyarınca hükümsüzlüğü istemi ile işbu davadan önce 01/12/2014 tarihinde Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/213 esasında kayıtlı davayı açtığı, anılan davada yapılan yargılama sırasında markanın 556 sayılı KHK2nın 7/1-d ve k bentleri uyarınca da hükümsüz kılınması gerektiğinin ileri sürüldüğü, mahkemece 21/09/2016 tarihinde davanın kısmen kabul edilerek 2012/14520 sayılı markanın 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 7/1-d maddeleri uyarınca 35. Sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için alkollü ve alkolsüz içeceklerin biraraya getirilmesi hizmetleri” ve 43.sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden kısmen hükümsüzlüğüne karar verildiği, anılan kararın tarafların istinaf istemi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 26/05/2017 tarih ve 2017/349-2017/1826 E/K sayılı ilamıyla kaldırılarak davacının başlangıçta 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 7/1-a-c-f maddeleri uyarınca hükümsüzlük talebinde bulunduğu, ön inceleme aşamasından sonra verdiği dilekçe ile 556 sayılı KHK’nın 7/1-d ve k maddeleri uyarınca da hükümsüzlük talep etmiş ise de bu dilekçenin ön incelemeden sonra verildiği ve davalı yanın bu hususa iddianın genişletilmesi hali olması nedeniyle karşı çıkmış olması nedeniyle dava kapsamında KHK’nın 7/1-d ve k maddeleri uyarınca değerlendirilme yapılmasının mümkün olmadığı, dava konusu 2012/14520 sayılı markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri uyarınca kapsamında bulunanan 35. Sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için alkollü ve alkolsüz içeceklerin biraraya getirilmesi hizmetleri” ve 43. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, diğer iddiaların ise yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 2012/14520 sayılı markanın 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için alkollü ve alkolsüz içeceklerin biraraya getirilmesi hizmetleri” ve 43.sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden hükümsüzlüğüne karar verildiği, bu kararın da Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/02/2019 günlü, 2017/3997- 20219/777 E/K sayılı ilamıyla onandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda eldeki davada 2012/14520 sayılı markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-a-c-f bentlerine dayalı hükümsüzlük istemi bakımından tarafları, dava sebepleri ve konusu aynı olan Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen dava bulunduğundan iş bu davada 2012/14520 sayılı markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-a-c-f bentlerine dayalı hükümsüzlük istemine ilişkin davanın derdestlik dava şartı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince bu istem yönünden işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Buna karşın, işbu davada dava konusu markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-d uyarınca hükümsüzlüğü istemi bakımından bahsi geçen Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin derdestlik teşkil ettiği söylenemeyecektir. Zira Bakırköy 2 Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/213-2016/125 E/K sayılı ilamını kaldıran İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi16. Hukuk Dairesi’nin 26/05/2017 tarih ve 2017/349-2017/1826 E/K sayılı ilamında davacının dava dilekçesinde ileri sürmediği 556 sayılı KHK’nın 7/1-d maddesine dayalı talebinin iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında olduğu gerekçesiyle incelenemeyeceği açıklanmıştır.
Bu itibarla eldeki davada, dava konusu 2012/14520 sayılı markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-d maddesine dayalı hükümsüzlük istemi bakımından, derdest bir dava bulunmadığından ve dava konusu markanın 21/08/2014 tarihinde tescil edilip 16/02/2015 dava tarihi itbareiyle 5 yıllık süre dolmadığından Dairemizce işin esası incelenmiştir.
556 sayılı KHK’nin 7/1-d maddesinde ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Ancak bir işaretin anılan madde ksapmında marka olarak tescilinin mümkün olup olmadığının değerlendirmesi yapılırken söz konusu ibare ile tescil kapsamındaki mal ve hizmetler arasında ilişki olması hususu göz önünde bulundurulmalıdır. Dava konusu işaret ile kapsamındaki mal ve hizmetler arasında bu ilişkinin kurulamaması halinde 556 sayılı KHK’nin 7/1-d maddesi gereğince marka tescil edilebilecek ve tescil sağlanmışsa hükümsüz kılınamayacaktır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/10333 Esas- 2018/2505 Karar sayılı ilamı)
Bu madde kapsamında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; dava konusu marka sadece “…” ibaresinden oluşmaktadır. Anılan ibare İngilizce bir kelime olup “…” anlamına gelmektedir. Ülkemizde İngilizce’nin yaygın olarak bilindiği ve “…” nın bira konusu uzamanı kişiyi veya kurumu tasvir ettiği gözetildiğinde “… ibaresinin dava konusu marka kapsamında 35. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için alkollü ve alkolsüz içeceklerin biraraya getirilmesi hizmetleri” ve 43.sınıfta bulunan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetler” yönünden ticaret hayatında herkesin kullanımına açık bulunduğu, bu itibarla anılan hizmetler bakımından dava konusu markanın 556 sayılı 7/1-d maddesi uyarınca hükümsüzlüğü koşullarının oluşdtuğu, buna karşın markanın tescili bulunduğu 35. “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık , muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri (ithalat-ihracat acente hizmetleri dahil). Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.”, 41. sınıftaki tüm hizmetler ve 43. Sınıf “Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil). Hayvan bakım evleri hizmetleri.” yönünden aynı sonuca varılamayacağı dava konusu markayı oluşturna ibarenin sayılan bu hizmetler bakımından ayırt edici olduğu ve 556 sayılı KHK’nı 7/1-d maddesi uyarınca hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Ancak her ne kadar Dairemizce dava konusu 2012/14520 sayılı markanın tescilli bulunduğu 35. Sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için alkollü ve alkolsüz içeceklerin biraraya getirilmesi hizmetleri” ve 43.sınıfta bulunan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetler” yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-d maddesi uyarınca hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu kabul edilmişse de Bakırköy Bakırköy 2 Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/213-2016/125 E/K sayılı ilamını kaldıran İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi16. Hukuk Dairesi’nin 26/05/2017 tarih ve 2017/349-2017/1826 E/K sayılı kararıyla dava konusu markanın anılan hizmetler yönünden kısmen hükümsüzlüğüne karar verildiği ve bu kararın da Yargıtay incelemesinden geçerek 04/02/2019 tarihinde kesinleşiği ve bu bağlamda dava konusu markanın hali hazırda 35. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için alkollü ve alkolsüz içeceklerin biraraya getirilmesi hizmetleri” ve 43.sınıfta bulunan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetler” yönünden tescilli bulunmadığı anlaşıldığından Dairemizce davanın bu yönden konusuz kaldığı kabul edilmiştir. Nitekim davacı taraf da hem ilk derece mahkemesince yapılan yargılama aşamasında hem de istinaf dilekçesinde marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin davanın konusuz kaldığını belirtmiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan nedenlerle, dava konusu başvuru kapsamından çıkarılan 35. sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için biralar; bira yapımında kullanılan preparatların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ile 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından,”…” ibareli başvuru ile davalı Şirkete ait ”… …” ve ” …” ibareli redde mesnet markaları arasında 556 sayulı KHK’nın 8/1-b maddesindeki iltibas koşullarının oluşmadığı, başvuru kapsamından çıkarılan diğer hizmetler yönünden ise iltibas koşullarının bulunduğu bu bağlamda dava konusu YİDK kararının başvuru kapsamından çıkarılan 35. sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için biralar; bira yapımında kullanılan preparatların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ile 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından yerinde olmadığı gerekçesiyle davadaki YİDK kararının iptali istemi bakımından açılan davanın sayılan hizmetler yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu istem yönünden açılan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediği gibi davadaki 556 sayılı KHK’nın 7/1-a-c ve f bentlerine dayalı olarak açılan marka hükümsüzlüğü istemi yönünden açılan davadanın derdestlik dava şartı nedeniyle HMK’nın 114/1-ı ve 115/2. maddeleri uyarınca reddine , 556 sayılı KHK’nın 7/1-d bendine dayalı olarak açılan marka hükümsüzlüğü istemi bakımından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken bu isteminde yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanaa nedenlerle kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nın esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri başlıklı 331/1. maddesinde, “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” düzenlemesine yer verilmiş olup, anılan yasal düzlenmeye göre dava konusuz kalması halinde davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunun belirlenmesi ve sonucuna göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiğinden, somut olayda da Dairemizce yukarıda açıklanan gerekçelerle davacının 556 sayılı KHK’nın 7/1-d maddesine dayalı marka hükümsüzlüğü istemi bakımından kısmen haklı olduğu kanaatine varıldığından davadaki marka hükümsüzlüğü istemi yönünden haklılık oranı dikkate alınarak davacı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 16/11/2021 gün ve 2021/276 E. – 2021/363 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-YİDK kararının iptaline ilişkin davanın KISMEN KABULÜ ile … YİDK’ın 14.11.2014 tarih ve 2014-M-15228 sayılı kararının 35. sınıfta “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için biralar; bira yapımında kullanılan preparatların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ile 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden KISMEN İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Davalı Şirket adına tescilli 2012/14520 sayılı “…” ibareli markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-a-c-f bentleri gereğince hükümsüzlüğü istemine ilişkin davanın HMK’nın 114/1-ı ve 115/2 maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE
4- Davalı Şirket adına tescilli 2012/14520 sayılı “…” ibareli markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-d bendi gereğince hükümsüzlüğü istemine ilişkin dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
5-Harçlar Kanunu’na göre YİDK kararının iptali istemli dava yönünden alınması gereken 80,70 TL , marka hükümsüzlüğüne ilişkin dava yönünden alınması gereken 80,70 TL olmak üzere toplam 161,40 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 27,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 133,70 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-YİDK kararının iptali istemli dava yönünden, davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-YİDK kararının iptali istemli dava yönünden, davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Marka hükümsüzlüğü istemli dava yönünden, davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı Şirketten alınarak davacıya verilmesine,
9-Marka hükümsüzlüğü istemli dava yönünden, davalı Şirket kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Şirkete verilmesine,
10-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 4.500,00.TL bilirkişi ücreti, 1.047,30.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 152,00.TL tebligat ve posta masrafı ile 162,10 TL istinaf başvuru harcından oluşan toplam 5.861,40TL yargılama giderinin takdiren 1/2 sinin YİDK kararının iptali istemli dava yönünden yapıldığı kabul edilerek bu orana tekabül eden 2.930,70 TL yargılama giderinden , bu davanın kabul oran 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 1.465,35 TL’ye 27,70.TL peşin harç, 27,70.TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.520,75 TL.’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11- Marka hükümsüzlüğü istemi yönünden yapıldığı kabul edilen 2.930,70 TL yargılama giderinden , bu davanın kabul oran 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 1.465,35 TL’nin davalı Şirketten tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına

12-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
13-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
14-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
15-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/05/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip