Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/652 E. 2023/58 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/652
KARAR NO : 2023/58
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/01/2021
NUMARASI : 2017/337 E. – 2021/5 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : FSEK (Manevi Tazminat)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/01/2021 tarih ve 2017/337 E. – 2021/5 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin Almanya’nın Bonn ve Berlin kentlerinde dünyanın her yanına 30 farklı dilde radyo, TV ve internet üzerinden yayın yaptığını, 05/09/2016 tarihinde gazeteci … … arasında gerçekleşmiş olan röportajın kayıtlı olduğu metaryale ( iki adet chip-card-P2-card) haksız olarak elkonulduğunu, röportajın kayıtlı olduğu materyallerin iadesini, bu haksız elkoyma sebebi ile müvekkilinin uğramış olduğu ve miktarı bu aşamada belirsiz olup heran artmakta olan zararlarının miktarının tespitine tespit edildiğinde miktarını artırma hakları saklı tutularak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 60.000 TL’nin hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği günden başlayarak işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, … …’ın 05/09/2016 tarihinde …’nin “…” isimli televizyon programı için bant kaydı olarak röportaj gerçekleştirdiğini, röportajın sonuçlandırılmasını müteakip sunucunun kendisine, Bakanlık makamına ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı göstermiş olduğu önyargılı tutum, olumsuz tavırlar, maksadını aşan ifadeler ve ithamları sebebiyle röportajın yayınlanmasına muvafakat etmediğini, yetkilendirme yapmadığını belirttiğini, söz konusu kayıtların Bakanlığın Basın sözcüsü …’e teslim edildiğini, mevzuat ve içtihat doğrultusunda dava konusu edilen röportajdaki tüm açıklama ve görüşlerin …’ın olduğunu, kendisinin eser sahibi olduğunu, dolayısıyla bu röportajın çoğaltılması veya başkaca bir suretle yayılması hakkının açık muvafakat verilmediği sürece sadece kendisine ait olduğunu, kusurlu olan ve yayınlanmasına açıkça muvafakat verilmediği halde hak ihlalinde bulunmaya çalışanın bizzat davacının kendisi olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin … Basın sözcüsü olarak görev yaptığını, … …’ın 05/09/2016 tarihinde …’nin “…” isimli televizyon programı için bant kaydı olarak röportaj gerçekleştirdiğini, röportajın sonuçlandırılmasını müteakip sunucunun kendisine, Bakanlık makamına ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı göstermiş olduğu önyargılı tutum, olumsuz tavırlar, maksadını aşan ifadeler ve ithamları sebebiyle röportajın yayınlanmasına muvafakat etmediğini, yetkilendirme yapmadığını belirttiğini, … yetkililerinin programı yapan prodüksiyon şirketinin yetkilisi …’den kayıtların kendilerine teslimini talep ettiğini, …’nin söz konusu kayıtları Bakanlığı Basın Sözcüsü …’e teslim ettiğini, davacının söz konusu röportajın yayınlanmaması sebebiyle uğramış olduğu hiçbir zararı olmadığını, somut olayda röportaj kayıtlarının … tarafından teslim edildiğini, hukuksuz ve haksız bir elkoyma gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı dava dilekçesinde röportaj üzerindeki hakların kendisine ait olduğunu iddia etmiş, davalıda röportajın fikir sanat eseri niteliğinde olduğunu davalının izni olmadan alınamayacağını savunduğu, röportajın üzerine kayıtlı olduğu materyalin davacı tarafa ait olduğu hukuki tartışma konusu olmadığı, bununla birlikte davalının görüntü ve kayıtları üzerinde kendisinin hak sahibi olduğunu iddia eden davacının bu iddiasını ispatı gerektiği, davalının da eserin fikir sanat eseri olduğunu ispatı gerektiği, davalının eserin fikir sanat eseri niteliğinde olduğunu ispat edemediği, buna karşılık davalıya ait görüntü kaydının üzerinde davacının hak iddia edebilmesi için, görüntü kaydının kişilik haklarını ihlal etmemesi ve rızaen çekilmiş olması gerekeceği, davalının bakan olması nedeni ile kişilikleri sebebiyle topluma bir anlamda mal olmuş niteliği taşımalarından dolayı sade vatandaşlara göre eleştirilebilme kapsam ve kapasiteleri daha geniş çerçevede değerlendirilecek durumda ise de, Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin kapsamını aşacak şekilde hareket edilebileceği anlam ve sonucunu çıkarmak mümkün olmadığı, Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin kapsamı gereğince herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı, ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 49. maddesinde de kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda uygulanacak yaptırımın belirtildiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde de, herkesin özel hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, bu düzenleme gereğince bir kamu otoritesince yapılabilecek müdahalelerin ancak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasada öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği, dava konusu kaydın davalının makam odasında alınmış olduğu, kamuya açık alanda bulunmadığı, şu hâlde davalının kaydın başından sonunu kadar rızasının bulunması gerekeceği, kaydın içeriğinin davalının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığı ve rızasının bulunduğu noktalarında ispat yükü davacı tarafta olduğu, davacı taraf kaydın başlama anına ilişkin ispatı ortaya koyabilmiş ise de kayıt süresinde kişilik haklarını ihlale girmeyecek şekilde rızanın devam ettiği hususu ispatlanamadığı, davalının kaydın yapıldığı materyalin bedelini dava açılmadan önce davalıya ödediği de nazara alındığında davacının kayıt üzerindeki hakların taraflarına ait olduğu ve bakiye alacaklarının bulunduğu iddialarını ispat edemedikleri gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, Müvekkil …, … dünyanın her yanına 32 farklı dilde radyo, TV ve internet üzerinden yayın yaptığını, müvekkili …’nin … isimli TV programının sunucucu gazeteci …, yapımcı … ile birlikte, 05 Eylül 2016 tarihinde saat 19.30 civarında … olan Sayın … ile bir röportaj yaptığını, davalının müvekkile ait … isimli uluslararası televizyon kanalında, … programında yayınlanmak üzere röportajın yapılmasına rıza gösterdiğini, röportaj tarihi ve yeri röportaj tarihi öncesinde yapılan yazışma ve görüşmelerle belirlendiğini, tüm görüşmenin kaydedilmesine başından sonuna kadar rıza gösterdiğini, akabinde … ve kamera kayıt ekibinin, eşyalarını toplayarak, röportaj mahallinden ayrıldığını, ropörtaj ekibinin otellerine dönmek üzere Bakanlık binasının önüne park edilmiş olan araçlarına gittiklerini, bu noktada, davalı …’ın röportajın yayınlanmasını istemediğini söyleyen davalı …’in, …’in rızası olmamasına ve defaatle itiraz etmelerine rağmen, röportajın video kayıtlarının yer aldığı iki adet video kayıt kartını …’den aldığını, röportajın ve içeriğinin kişilik haklarını ilgilendiren hiçbir unsur içermediğini, yapılan röportajın tüm yapım maliyetinin müvekkili tarafından üstlenildiğini, Sayın Kılıç ve Sayın …’in söz konusu hukuka aykırı el koymaları nedeniyle müvekkil, söz konusu röportaj için yaptığı harcamaları ve röportajın kaydı ile ortaya çıkardığı yüksek haber ve ekonomik değeri kaybettiği gibi, bu olaylar sonrasında Türkiye’de ve Almanya’daki haklarını öğrenmek ve aramak için Almanya’da ve Türkiye’de avukat tutmak, görüş almak ve sair sebeplerle önemli miktarlarda gider yapmak zorunda kalmış olup açılan davada bu maddi zararın tazmini talep edildiğini, önceden verilen rızayı röportaj tamamlandıktan sonra alması mümkün olmadığı gibi rızayı geri alma yönündeki isteğin diğer davalı tarafından kayıtlara el koyma şeklinde bizzat gerçekleştirilmesinin de haksız ve hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, röportaja haksız elkoyma nedeniyle maddi ve manevi istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde röportaj üzerindeki hakların kendisine ait olduğunu iddia etmesi üzerine davalı tarafça dava konusu röportajın fikir sanat eseri niteliğinde olduğunun savunulmuş olması ve bu savunma üzerine gerekli tartışmanın fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesince yapılmasının gerekmesi nedeniyle somut uyuşmazlıkta mahkemenin görevli bulunduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, somut uyuşmazlık açısından emsal olabilecek nitelikteki, 2006/934 Esas, 2007/4555 Karar sayılı kararınına konu uyuşmazlığın da fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesince görüldüğü, somut uyuşmazlığın esasen davalı …’ın davacıya verdiği röportajdan kaynaklandığı, röportajın; radyo ve TV habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu program, mülakat olarak tanımlandığı (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Cilt 2, S.1866-1867), bu nitelikteki bir programın, muhabir ile görüşüne başvurulan davetli veya katılımcı arasında soru-cevap biçiminde gerçekleştirildiği, böyle bir programa katılan katılımcının açıklama ve görüşlerinin ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilmesi için gerekli “hususiyet” unsurunun belirlenmesinde, açıklamalardaki bütünlük, anlatım tarzı, program ile uyumlu bir biçimde ve akıcı bir şekilde ifade edilmesi gibi sahibine özgü ve orijinallik içeren hususların varlığının göz önüne alınmsı gerektiği, FSEK’in 32/1. fıkrasında düzenlenen, “umumi toplantılarda söylenen söz ve nutukların haber ve malumat verme amacıyla çoğaltılması veya radyo vasıtasıyla veya başka bir suretle (TV) yayımı serbestisi”nin istisnasını oluşturan, aynı maddenin son fıkrasındaki, “bu söz ve nutukları birinci fıkrada zikredilenden başka bir maksatla çoğaltılması veya diğer bir suretle yayılmasının eser sahibine ait olduğuna” ilişkin hükmün uygulanabilmesi için de; söylenen sözlerin FSEK’in 1/B ve 2. maddelerine göre eser olup olmadığının mahkemece re’sen belirlenmesi gerektiği, bu belirleme yapılırken hakimin, HUMK’nun 275. maddesi uyarınca, uyuşmazlığın çözümü konusunda uzman bir bilirkişi veya işin niteliğine göre bilirkişi kurulunun özel ve teknik bilgisinden yararlanmak zorunda olduğu, ancak dosya kapsamında bu programın kayıtlarının sunulmamış olması nedeniyle gerekli incelemenin de yapılamadığı, bu nedenle dava konusu röportajin eser olduğu yönündeki savunmanın ispat edilemediği, somut uyuşmazlığın esasen bu bağlamda genel hükümlere göre değerlendirmesi gerektiği, davalı …’ın beyanlarının kişilik hakları ile sıkı sıkıya bağlı olduğu, Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin kapsamı gereğince herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip bulunduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı, ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 49. maddesinde de kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda uygulanacak yaptırımın belirtildiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde de, herkesin özel hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde davalının dava konusu röportajın başından sonunu kadar rızasının bulunması gerekeceği, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere davalı …’ın bu röportajın yayınlanmasına rızası göstermediği, yayınlanması davalı …’ın rızasına bağlı bir kaydın yayınlanmaması nedeniyle davalının tazmin borcu altına girmeyeceği, diğer yandan davacının talebinin esasen dava konusu röportaja davalıların haksız elkoyması nedenine dayalı olduğu, davacı tarafça dava konusu kaydın davalılarca zorla alındığı yönündeki iddianın ise dosya kapsamına göre ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/01/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip