Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/601 E. 2022/956 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/601 – 2022/956
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/601
KARAR NO : 2022/956
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2021
NUMARASI : 2020/581 E. – 2021/503 K.

DAVACILAR :
DAVACILAR VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Meni

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29/06/2021 tarih ve 2020/581 E. – 2021/503 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin uzaktan eğitim sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı Üniveristenin … (“…” Alan Adları) Yönetimine “…” alan adının kendisine tanınması için başvuruda bulunduğunu, davalı yönetimin, müvekkilinin almak istediği alan adına müvekkili şirkette bir süre çalışıp ayrılan diğer davalının itirazının bulunduğunu bildirerek başvurularını kabul etmediğini, bu şekilde taraflar arasında internet alan adları ile ilgili uyuşmazlık çıktığını ileri sürerek, müvekkilinin internet alan adına karşı sürdürülen ve halen devam etmekte olan haksız rekabetin men’ine ve alan adının müvekkili şirketin kullanımına bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Üniversitesi Rektörlüğü vekili, davacının alan adına dayanak yaptığı marka başvuru belgesini kendisine verilen süre içerisinde tamamlayarak müvekkili Üniversiteye sunamadığını, diğer davalının itiraz ve tahsisi başvurusunun dayanağı olan belgelerin ise usulüne uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı … vekili, ”…” ibaresinin kimsenin tekeline bırakılamayacağını, marka olarak tescilinin mümkün olmadığını, müvekkilinin 21.10.2008 tarihinde ilk defa “uzaktanegitim.net” alan adının sahibi bulunduğunu, bu tarihin davacının ”…” alan adını aldığı tarihten daha önce olduğunu, davacının marka başvurusunun reddedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, rakibinin alan adını kendine tahsis ettirmek için marka hakkını kötüye kullanan ve bu yolla kendine ticari faaliyetlerinde avantajlar sağlamak isteyen davalı …’ın bu davranışlarının, TTK m. 54 anlamında dürüstlük kuralına aykırı olduğu, alan adını ilk kez davacının alması, iki yıla yakın bir süre boyunca bu adı kullanarak faaliyette bulunması ve alan adına yatırım yapanın yine davacı olması sebebiyle davacının menfaatinin, aynı alanda faaliyet gösteren ve bu alan adını bilinçli bir şekilde marka hakkını kötüye kullanarak elde eden davalının menfaatine nazaran korunmaya değer olduğu, ”…” alan adının kullanılma hakkının davacıya ait bulunduğu, somut uyuşmazlık çerçevesinde, alan adı tescil işlemlerine uygun davrandığı anlaşılan … Rektörlüğü açısından yasal sorumluluk şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davalı … hakkındaki davanın kabulüne, “…” alan adının davacı şirkete ait olduğunun tespiti ile davalı …’ın bu nedenle yarattığı haksız rekabetin men’ine, alan adının davacı şirketin kullanımına bırakılmasına, davalı … Rektörlüğü hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacı şirketin kapatılması ve re’sen ticaret sicilinden terkin edilmesi ile aktif dava ehliyetinin ortadan kalktığını, dava konusu alan adının kapatılan bir şirketin kullanımına bırakılmasının hukuk ve mantıkla bağdaşmadığını, tüzel kişiliğin son bulması ile taraf ehliyetinin de son bulacağını, müvekkilinin davacı şirketin eski bir çalışanı olduğu iddiasının gerçeği yansıtmayıp, soyut bir iddiadan öteye geçemediğini, müvekkilinin “…” alan adını davacıdan önce tescil ettirdiğinin ve davacıdan daha önceki tarihte hak elde ettiğinin gözden kaçırıldığını, anılan ibarenin eğitim öğretim alanında kimsenin tekeline bırakılamayacak ve bu anlamda marka olamayacak nitelikte bir ibare olduğunu, davacının ”…” alan adı başvurusunu, 2008/64155 sayılı marka başvurusuna dayalı olarak yaptığını, bu marka başvurusunun ise tescil edilmediğini, … Alan Adı Yönetiminin kurallarına göre, marka başvurusunun olumsuz sonuçlanması halinde, alan adının iptal edileceğini, müvekkilinin bunun üzerine kendisine tanınan hakkı kullanmak suretiyle alan adının iptali için başvuruda bulunduğunu, hak arama özgürlüğünün Anayasanın 36. maddesi ile güvence altına alındığını, asıl edinilmesi mümkün olmayan bir ibareyi alan adı olarak almak için başvuru yapan davacının kötü niyetli olduğunu, kaldı ki müvekkilinin anılan ibareyi davacıdan daha önceki bir tarihte edindiğini, Türkiye’de … hizmeti vermeye yetkili tek kurumun davacı şirketmiş ve … hizmetlerinin sadece davacının tekelindeymiş gibi bir izlenim verilmeye çalışıldığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemine ilişkindir.
01.07.2016 tarih ve 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesinin 2. fıkrasında, “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Buna göre; bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinde (20.07.2016) ve bu tarihten sonra verilen kararlar, yeni kanun yolu sistemine tabi olup, bu kararlar yönünden öncelikle başvurulması gereken kanun yolu istinaf kanun yoludur. Ne var ki, daha önce eski kanun yoluna ilişkin hükümler uygulanmak suretiyle dosya bir kez (ya da birden fazla) temyiz incelemesinden geçmiş ise, bundan sonra da kesinleşinceye kadar eski kanun yoluna ilişkin hükümlerin uygulanmasına devam edilecektir.
Başka bir ifade ile 20.07.2016 tarihinden önce Yargıtay’dan temyiz incelemesinden geçmiş olup da, ilk derece mahkemelerince temyiz incelemesi sonrasında verilen kararlar, dosya kesinleşinceye kadar eski kanun yolu sistemine tabi olacaktır. Bu dosyalar yönünden verilen son karar tarihinin, 20.07.2016 tarihi ve sonrası olması da durumu değiştirmeyecektir.
Somut olayda, daha önce Ankara 3. FSHHM’nin 20/12/2012 tarih ve 2012/157 E.- 259 K. sayılı kararına karşı temyiz yoluna başvurulmuş olup, 1086 sayılı HUMK hükümleri uygulanmak suretiyle Yargıtay 11.HD.’nin 04/03/2013 tarih ve 2013/2689 E.- 3923 K. sayılı ilamı ile mahkeme kararı onanmıştır. Bu durumda Yargıtay’ca temyiz incelemesi yapılmış olduğundan, verilen son karar yönünden de kanun yolu incelemesinin, 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki (temyiz ve karar düzeltme kanun yollarının düzenlendiği) 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerine göre yapılması gereklidir.
Yine her ne kadar Dairemizce 20/11/2020 tarih ve 2019/628 E.- 2020/1017 K. sayılı karar ile sehven, dosyanın istinaf incelemesi yapılmış ve HMK’nın 353/1-a.6. maddesi uyarınca Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/02/2019 gün ve 2013/670 E. – 2019/114 K. sayılı kararının kaldırılmasına ve dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmişse de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04.02.2021 tarih ve 2020/1485 E.- 2021/886 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Dairemizin kararı yok hükmünde olduğundan, bu durum sonuca etkili değildir.
O halde istinaf kanun yoluna tabi olmayıp, HUMK hükümlerine göre temyize tabi olan mahkeme kararının temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkememize gönderilmiş olduğu anlaşılmakla, dosyanın gereği yapılmak üzere mahalli mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın, 1086 sayılı HUMK hükümlerine göre temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay’a gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine İADESİNE, HMK.’nın 352. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.