Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/588
KARAR NO : 2022/617
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/01/2022
NUMARASI : 2021/80 E. – 2022/6 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19/01/2022 tarih ve 2021/80 E. – 2022/6 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin kendi üretimi olan giyim ürünlerinin tanıtımında kullanmak amacıyla yine kendi tasarımı olan “…” markasını 2014 yılından itibaren ticaret hayatında kullanmaya başladığını, 2015 yılında “…” şeklindeki alan adını tescil ettirdiğini, “…” işletme adını da 2014/2015’ten beri kullandığını, aynı ibareyi marka olarak tescil ettirmek için başvuruda bulunduğunu, ancak davalı Şirketin itirazı sonucu başvurunun reddedildiğini, oysa mavi kelimesinin kimsenin tekeline verilemeyeceğini, çok sayıda mavi ibareli marka olduğunu ileri sürerek dava konusu YİDK kararının iptalini ve dava konusu markanın tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, davanın süresinde açılmadığını, müvekkilin aynı zamanda ticaret unvanının da asli unsuru olan “…” markasının global düzeyde tanınmış olduğunu, dava konusu başvurunun tescili halinde başvuru sahibi lehine haksız yarar sağlanacağı ve bu durumun müvekkile ait markaların itibarına zarar vereceğini, markalar arasında karıştırılma olasılığı bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, … Kurumu Bilgi İşlem Dairesi ile Hukuk Müşavirliğinin ayrı gönderdiği 07/01/2022 tarihli yazısına ek gönderilen belgede, davacının 22/09/2020 tarihli elektronik tebligatı almayı kabul ettiği şeklindeki ETEBS sistemine dair taahhütname belgesine dayalı YİDK kararının 02/11/2020 tarihinde 00.04 saati itibariyle elektronik ortamda davacıya tebliğ edildiği, davacının ise 5000 sayılı Kanun’un 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre geçtikten sonra 18/03/2021 tarihinde bu davayı açtığından dava açma süresine uyulmadığı, esas yönünden ise, davacının “Şekil+ … …” ibareli marka başvurusu ile davalının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu 25. sınıftaki mallar açısından ayırdığı satın alma süresi içinde, davacının “Şekil+ … …” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davalının “…” ibareli tescilli markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, her iki markada baskın “…” işareti benzerliği nedeniyle yanılgı yaşayabileceği, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davalı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısı oluşabileceği yani markaları karıştırabileceği, bu açıdan SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibas koşulları oluştuğundan YİDK kararının yerinde ve doğru olduğu, iltibas koşulları oluşmakla beraber davacının “…” ibareli markasının tekstil alanında tanınmış da olduğu anlaşıldığından davalının 25. sınıfta yapılan marka başvurusu dolayısıyla davalıya ait tanınmış markayı “…”, “…”, “…” riskleri nedeniyle onun tanınmışlığına zarar verebileceği, onun markasından haksız yararlanabileceği ihtimali de oluştuğundan tanınmışlık nedeniyle YİDK değerlendirmesinin de yerinde ve doğru olduğu gerekçesi ile davanın hem usul yönünden (hak düşürücü süre nedeniyle) hem de esas yönünden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin davalı Kurumun vereceği nihai kararı beklediğini, sürekli muhatarlığa da gidip kontrollerde bulunduğunu, ancak tebligat gelmeyince telefonla arayıp durum sorulduğunda E-Tebliğ yapıldığının ve iki aylık dava süresinin geçtiğinin öğrenildiğini, yapılan tebligatın usulsüz tebligat olması nedeniyle tebligatın öğrenme tarihine göre dava açıldığını, aktifleştirilmemiş bir sisteme tebligat gönderilmesinden müvekkilinin haberdar olmasının mümkün bulunmadığını, telefonuna gelen bir bildirim vs olmadığını, E-tebligat sisteminde ki amacın tebligatların daha sağlıklı ve sistematik bir şekilde yapılmasını sağlamak olduğunu, aktifleştirilmemiş bir e-tebligat sistemine tebligat yapılmasının usulsüz tebligat olduğunu, davanın esastan reddinin de hatalı bulunduğunu, markanın uzun süre aktif kullanılmasının markanın tescili yönünde değerlendirilmemesinin yerinde olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : 1-Dava, YİDK kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dosyada bulunan resmi yazılara göre davacının 22/09/2020 tarihli elektronik tebligatı almayı kabul ettiği şeklindeki taahhütname belgesine dayalı olarak YİDK kararının davacıya tebliğ edildiği, davanın ise öngörülen iki aylık süre geçtikten sonra 18/03/2021 tarihinde açıldığı, davacının tebligatın usulsüz yapıldığı yönündeki iddiasının dosya kapsamı karşısında yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki diğer istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Ancak, bir davada hem usul, hemde esastan reddi gerektiren sebepler var ise davanın öncelikle usulden reddi gerekir. Bir başka deyişle görülmekte olan davada hem usulden ve hemde esastan ret gerekçesi oluşturularak karar verilmesi olanaksızdır (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2015/7367 Esas, 2016/1015 Karar ve 03/02/2016 Tarih). Çünkü davanın usulden reddi, işin esasının incelenmesine engel teşkil eder (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2012/1890 Esas, 2012/8380 Karar ve 27/03/2012 Tarih).
Somut uyuşmazlıkta da mahkemece, davanın usulden reddi yönünde hüküm tesis edilmişken, işin esasının incelenemeyecek olmasına rağmen esas hakkında da değerlendirme yapılarak davanın aynı zamanda esastan da reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Diğer yandan vekalet ücreti fer’i nitelikte bir talep olduğundan ve Dairemizce işin esasına yönelik farklı bir karar verilmediğinden, hüküm kurulurken mahkeme karar tarihindeki vekalet ücreti miktarları esas alınmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1- Yukarıda (1) nolu bentte gösterilen gerekçelerle davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- Yukarıda (2) nolu bentte gösterilen gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19/01/2022 tarih ve 2021/80 E. – 2022/6 K.. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın yukarıda açıklanan gerekçe ile REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı Şirket ve … Kurumu tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 80,70.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/05/2022
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…