Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/525 E. 2022/541 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2020
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30/12/2020 tarih ve 2020/428 E. – 2020/643 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkilinin davalıların işleteni ve maliki bulunduğu otobüste yolcu olarak bulunduğu sırada otobüs sürücüsünün ani fren yapması nedeniyle otobüs içinde düşerek yaralandığını ve malul kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100 TL maddi, 40.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, yetkili mahkemenin … Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davanın arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden açıldığını, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkiline ait araçta davacının iddia ettiği şekilde yaralanma olayı meydana gelmediğini, dava konusu kaza nedeniyle müvekkiline yüklenecek bir kusur bulunmadığını, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, yetkili mahkemenin … Asliye Ticartet Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını, ayrıca müvekkili ile dava dışı … … A.Ş arasında imzalanan protokol gereği 01/05/2016 tarihinden itibaren özel halk otobüslerini tüm sevk, idare ve kontrollerinin bu Şirket tarafından yerine getirildiğini, diğer taraftan manevi tazminatın ancak haksız fiile sebep olan araç sürücüsünden talep edilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının davadan önce dava şartı olan arabuluculuğa başvurması ve arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, ancak bu zorunluluğa uymadan davayı ikame ettiği gerekçesiyle HMK’nun 114/2 delaletiyle TTK’nun 5/A, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 ve HMK’nun115/2. maddeleri gereğince arabuluculuğa yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davanın ilk olarak dava konusu kazanın gerçekleştiği otobüsün trafik sigortacısı olan sigorta şirketi ile birlikte davalılar aleyhine açıldığını, esasen davalı Belediye ve araç maliki yönünden açılan davada asliye hukuk mahkmelerinin görevli bulunduğunu ancak sigorta şirketi ile birlikte anılan davalılara karşı birlikte dava açıldığından görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, davalılar aleyhine açılan davada arabulculuğa başvurunun dava şartı olmadığını, bu yönde mahkeme kararları bulunduğunu, öte yandan davalılar yönünden red sebebi aynı olmasına rağmen davalılar yararına ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Her ne kadar taşıma sözleşmesi TTK.’da düzenlenmişse de, 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
HMK’nın 1. maddesinde de görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir. Göreve ilişkin inceleme yargılamanın her aşamasında mümkün ise de, görevli mahkemenin her davanın açıldığı tarihteki duruma göre belirlenmesi gerekir. Bu itibarla, kanunda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkemece, davanın açıldığı tarihte görevli olunan bir davada, yargılama sırasında gelişen durumlar nedeniyle davanın tamamı veya bir kısmı yönünden görevsizlik kararı verilemez. Aynı şekilde, davacının HMK’nın 57. maddesi uyarınca birden çok davalı hakkında birlikte dava açabileceği durumda da bir kısım davalılar hakkındaki davanın feragat, takipsiz bırakma vs. nedenlerle tefrikine karar verilmiş olması halinde dahi, tefrik kararı sonrasında yargılamaya devam edilen davalılar yönünden göreve ilişkin dava şartı bulunmadığından davanın reddine karar verilemez.
Somut olayda dava 16/09/2020 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu otobüsü işleteni, maliki ve ZMM sigortacısına karşı birlikte açılmıştır. İlk derece mahkemesince sigorta şirketi aleyhine açılan davanın tefrikine karar verilmişse de yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda görevli mahkemenin davanın açıldığı tarihteki duruma göre yani eldeki davada davalı olan işleten ve malik yanında, dava konusu kazaya karışan otobüsün ZMM sigortacısına karşı açıldığı gözetilerek değerlendirilmesi gerekir. Buna göre; davanın açıldığı 16/09/2020 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte bulunduğu, dosya kapsamından davacının ev hanımı olduğu, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, işleten ve malik olan davalılara birlikte açılan dava yönünden yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu açıktır.
Davacının yolcu olarak bulunduğu otobüsün ZMMS poliçesini düzenleyen sigorta şirketi yönünden ise; bahsi geeçen sigorta şirketi ile davacı arasında bir sigorta sözleşmesi ilişkisi bulunmadığından sigorta şirketi yönünden uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de işbu dava, taşıyan ve malik olan davalılara karşı birlikte açılmıştır. Bu durumda davalar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği de muhtemel olduğundan usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gerekli olduğundan ve ayrıca sigorta şirketi hakkındaki davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşeceğinden davanın açıldığı tarihindeki duruma göre dahi davaya bakma görevi tüketici mahkemelerine aittir.
O halde mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar nazara alınarak, dava konusu uyuşmazlıkta tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiş, anılan maddenin (a) bendinde açıkça, bölge adliye mahkemesince dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan karar verilebileceği düzenlendiğinden, HMK’nın 360. maddesinin atfı ile aynı Kanun’un 20. maddesi hükmü uygulanmaksızın dosyanın görevli Ankara Nöbetçi Tüketici Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 30/12/2020 gün ve 2020/428 E. – 2020/643 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-HMK’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca dosyanın görevli Ankara Nöbetçi Tüketici Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine,
3-Kararın bir örneğinin bilgi ve UYAP üzerinden dosyanın görevli mahkemesine aktarılması için Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,

4-İstinaf kararının neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf kararının tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/04/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a.3. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/05/2022

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.