Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/400 E. 2023/24 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/400
KARAR NO : 2023/24
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2017
NUMARASI : 2016/42 E. – 2017/322 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26/10/2017 tarih ve 2016/42 E. – 2017/322 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin … başta olmak üzere birçok basın kuruluşunu bünyesinde barındıran Türkiye’nin önde gelen medya kuruluşlarından biri olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli tanınmış markalarının bulunduğunu, anılan ibarenin aynı zamanda ticaret unvanının çekirdek unsurunu da oluşturduğunu, davalı gerçek kişinin “…” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazlarının dava konusu YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa taraf markaları arasında iltibas bulunduğu gibi müvekkili markaları tanınmış olduğundan 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların da bulunduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu, zira davalının müvekkilinin markalarından haberdar bulunduğunu, ayrıca somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesindeki koşulların da gerçekleştiğini ileri sürerek, 2015-M-10495 sayılı YİDK kararının iptali ile 2014/44893 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının itirazına mesnet … sayılı markalarının başvuru tarihinin, dava konusu başvuru tarihinden sonra olması nedeniyle iltibas değerlendirmesinde dikkate alınamayacağı, itiraza mesnet diğer markalar ile dava konusu marka başvurusu arasında iltibas ihtimali bulunmadığı, davacının tanınmışlık ididasını ispat edemediği, davacının ticaret unvanına dayanarak dava konusu marka başvurusuna itiraz etme imkanı bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığının ispat edilemediği, dava konusu YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı, dava konusu başvurunun tescil edilmemiş olması nedeniyle hükümsüzlüğünden söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, müvekkiline ait “…” ibareli markları ile dava konusu “…” ibareli başvuru arasında iltibas bulunduğunu, başvuru kapsamında yer alan tüm hizmetlerin müvekkili markası kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle aynı ve benzer olduğunu, müvekkilinin markalarının tanınmış bulunduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu, somut olay bakımından 556 sayılı KHKénın 8/5 maddesindeki koşulların da gerçekleştiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı gerçek kişinin “…+şekil ” ibaresinin marka olarak tescili için 28/05/2014 tarihinde davalı Kuruma başvurduğu, başvuru kapsamında 35. ve 43. sınıfta yer alan hizmetlerin bulunduğu, davacı Şirketin … sayılı “…” ibareli, markalarını gerekçe göstererek, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b, 8/3, 8/4, 8/5 maddeleri uyarınca ve kötü niyet iddiasıyla başvuruya itiraz ettiği, davacı itirazının Markalar Dairesince reddine karar verildiği, davacı tarafın bu karara karşı itirazının da YİDK’ın 2015-M-10495 sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın davacı tarafa 24/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, 2 aylık hak düşürücü sürenin sonu 24.01.2016 tarihinin pazar gününe rastladığı, bu nedenle 25.01.2016 tarihinde açılan işbu davanın 2 aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; öncelikle belirtmek gerekir ki; davacının itirazına mesnet … sayılı markalarının başvuru tarihinin, dava konusu başvuru tarihinden sonra olması nedeniyle iltibas değerlendirmesinde dikkate alınması mümkün bulunmadığından iltibas değerlendirmesinin, davacının itirazına mesnet … sayılı markaları dikkate alınarak yapılması gerekmiştir.
Davacının itirazına mesnet … sayılı markaları ” … …” ibarelerinden, dava konusu başvuru ise “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık markalarda yer alan “…” ve “…” ibarelerinden kaynaklanmaktadır. Davacının itirazına mesnet … sayılı markası dışında diğer markalarının asli unsurunu “…” ibaresinin oluşturduğu açıktır. Zira … sayılı marka dışında diğer markalarda yer alan kelime ve şekil unsurları ayırt edicilikte geri planda kalan tali unsur niteliğindedir. “…” ibareli başvuruda da, “…” ibaresinin, başvruda yer alan diğer kelime unsuruna göre daha büyük olarak konumlandırılması, “…’…” anlamına gelen başvuruda, “…” ibaresinin “…” ibaresine vurgu yapması ve başvuruda yer alan şekil unsurunun da ayırt ediciliğinin bulunmaması nedeniyle “…” ibaresi asli unsur olarak yer almaktadır. Davacının itirazına mesnet … sayılı markasında ise “…” ibaresi yer alsa da bu ibareye, marka kompozisyonunda ilk bakışta göze çarpan “…” ibaresinin sağ alt köşesinde, son derece küçük bir punto ile dikkat çekici hiçbir özelliği olmayacak şekilde yer verildiğinden, bahsi geçen markanın asli unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır. Bu duruma göre yapılan değerlendirmede; davacının … sayılı markasının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile dava konusu başvurunun asli unsurunu oluşturan “…” ibaresi arasında hiçbir benzerlik bulunmadığı, buna karşın davacının … sayılı markalarının asli unsuru oluşturan “…” ibaresi ile dava konusu başvurunun asli unsurunu oluşturan “…” ibaresi arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca işitsel ve görsel benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/1532-2018/6953 sayılı ilamında da “…” asıl unsurlu marka ile davacının “…” asıl unsurlu markalarının benzer olduğu kabul edilmiştir.

Marka kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin karşılaştırılmasına gelince; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususların dikkate alınması gerekmektedir. Dava konusu başvuru kapsamında 35. sınıfın 1-2-3-4. alt gruplarında yer alan hizmetler ile 5 alt grupta 29, 30, 31, 32 ve 33. sınıf malların satışına özgü mağazacılık hizmetleri ve 43. sınıfın 1-2-3-4 alt grubunda yer alan hizmetler yer almaktadır. Davacının itirazına mesnet olan ve işaret yönünden dava konusu başvuru ile benzer olduğu kabul edilen … sayılı markası da 16, 35, 38, 41 sınıf mal ve hizmetlerde tescillidir. Yukarıda açıklanan kriterler çerçevesinde tarafların marka kapsamları karşılaştırıldığında, dava konusu başvuru kapsamında 35. sınıfta yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” davacının itirazına mesnet … sayılı markalarının kapsamında aynen yer aldığı gibi başvuru kapsamında 35. sınıfta bulunan “gazete aboneliği düzenleme hizmetleri” de davacının itirazına mesnet … sayılı markaları kapsamında 16. Sınıf “basılı yayınlar” emtiası ile ilişkilidir. Bu itibarla Dairemizce, dava konusu başvuru ile davacının anılan markaları arasında sayılan hizmetler bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında emtia benzerliğine ilişkin şartın gerçekleştiği, bunun dışında kalan mal ve hizmetler yönünden ise böyle bir benzerliğin bulunmadığı kabul edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Dava konusu başvuru kapsamında farklı olduğu tespit edilen hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/4 ve 8/5 maddeleri kapsamında yapılan değerlendirmede ise, mahkemece bu konuda görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacının itirazına mesnet markalarının tanınmış olduğu veya 556 sayılı KHK’nın 8/4 madde koşullarının davacı yararına gerçekleştiği ispat edilemediğinden, yine her ne kadar dava konusu başvuru, davacının tescilli ticaret unvanının asıl unsuru olan “…” ibaresi ile benzer olsa da davacı tarafça başvuru kapsamında farklı olduğu tespit edilen hizmetlerle aynı veya benzer mal ve hizmetlerde fiilen faaliyette bulunulduğu ispat edilmediğinden Dairemizce 556 sayılı KHK’nın 8/4 ve 8/5 madde koşullarının somut olayda uygulanma yerinin bulunmadığı kabul edilmiştir.
Ayrıca dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş ise de; sırf benzer marka başvurusunda bulunmanın kötü niyet olarak kabul edilemeyeceği, bunun dışında davalı gerçek kişinin marka başvurusunu gerçekleştirirken kötü niyetli olarak hareket ettiğine dair de bir delilin bulunmadığı anlaşıldığından, davacının bu iddiası da yerinde bulunmamıştır.
Sonuç olarak; dava konusu “… ” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet … sayılı ve “…” asıl unsurlu markaları arasında , başvuru kapsamında 35. sınıfta yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu, buna karşın sayılan hizmetler dışında başvuru kapsamında bulunan hizmetler yönünden iltibas bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26/10/2017 gün ve 2016/42 E. – 2017/322 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KISMEN KABULÜNE, TÜRKPATENT YİDK’ın 05.11.2015 tarih ve 2015-M10495 sayılı kararının 35. sınıfta yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” yönünden KISMEN İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-Dava konusu başvuru tescil edilmediğinden hükümsüzlük talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 150,7‬0-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı … kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 172,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 168,90-TL tebligat ve posta gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.003,00-TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranı 1/2′ kabul edilerek bu orana tekabül eden 1.001,50-TL’ye, 29,20-TL peşin harç, 29,20-TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.059,90‬-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/01/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip