Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/11/2021
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/11/2021 tarih ve 2021/206 E. – 2021/337 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi Davalılar … ile … … … A.Ş. vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili,müvekkilleri ve davalı yan arasında “…” ibaresinin kullanımı konusunda 1992 yılından bu yana hukuksal ihtilaf bulunduğunu, taraflar arasında yaşanan hukuksal mücadelede mahkemelerin müvekkili lehine karar verdiğini ancak davalı tarafın kötüniyetle kullanımını … – … … – … olarak sürdürdüğünü, akabinde hizmet markalarının tescil edilmesinin önü açılınca … Kurumuna başvurarak … markasının tescil aldığını, işbu dava tarihine kadar taraflar arasında “…” ibaresinin kullanımı ve hak sahipliği hakkında görülen tüm davaların müvekkili lehine sonuçlandığını ve kesinleştiğini, davalı yanın müvekkilinin fiili kullanımını içeren “… …” “… …”, “… …” vb markaları tescil ettirip kullanmaya başladığını, müvekkili ile arasında ticari ve organik bir bağ varmış izlenimi yaratmaya çalıştığını, müvekkillerinin eğitimci Akıngüç ailesinin yoğun emek ve çabalarıyla kurulduğunu, …’ün Türkiye’nin ilk … dershanesi olan … Dersevini 1932 yılında kurduğunu, sonraki yıllarda oğlu …’ün kurucusu olduğu “… …”nin 26.09.1960 tarihinde İstanbul’da faaliyete başladığını, davalı Şirketin ise 08.01.1991 tarihinde “… … … ve Tic. Ltd. Şti” unvanıyla kurulduğunu ve işbu kullanıma karşı 1992 yılında hukuksal mücadeleye başlandığını, … ibaresinin … ve … … alanında gerçek ve üstün hak sahibinin müvekkili … … A.Ş. olduğunun kesinleşmiş mahkeme, Yargıtay ve Hukuk Genel Kurulu kararlarıyla sabit bulunduğunu,TBMM’nin 2014 yılında almış olduğu son karar uyarınca “… dershane faaliyetlerinin kapanması ve … dershanelerin … okul olarak faaliyete devam etmesi” kararı sonrası davalı Şirketin dershane faaliyetlerini sonlandırarak … okul alanında faaliyet göstermeye hazırlandığını, bu kapsamda davalının … nezdinde 2015/99087 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvuruya yaptıkları itirazlarının nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa her iki markanın da 41. sınıfta kullanıldığını, markalar arasında işitsel, anlamsal ve sınıf bakımından ayniyet ve/veya büyük benzerlik bulunduğunu, dava konusu “… …” markasının müvekkili kurumun tescilli/tescilsiz marka ve hizmetlerinin devamı, serisi olarak anlaşılma tehlikesinin bulunduğunu ve bu markaların seri marka imajı yaratmasından dolayı tüketiciler açısından iltibasa mahal vererek haksız rekabete sebebiyet vereceğini, davalı tarafın tüm mahkeme kararlarına rağmen hukuk tanımaz davranışlarını sürdürerek … markasını dershane kapsamı dışında … okul alanında da kullanmaya başladığını, … okul faaliyetleri alanında aynı markanın kullanılmasının müvekkilleri açısından telafisi imkansız zararlara sebebiyet vereceğini, davalı Şirketin kötüniyetli olduğunu ileri sürerek 2017-M-4605 sayılı YİDK kararın iptali ile 2015/99087 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uugun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin … ve … esas unsurlu markalarını uzun yıllardan bu yana adına tescil ettirerek, kullandığı ve ayırt edicilik kazandırdığını, … Dershanelerinin 1979 yılında “öyle bir genç ki …’lü” iddiasıyla … tarafından kurularak … hizmeti vermeye başlandığını, söz konusu dershanenin işletmeciliği ile birlikte tüm hakları ile 1986 yılında devir sözleşmesi ile birlikte … tarafından … ve…’e devir ve temlik edildiğini, … … … … … Kurumlarının 1989 tarihinde düzenlenen ruhsatnamesi ile … … Dershanelerinin devirle kullanımlarına devam edildiğini, müvekkili Şirkete ait başvuru markası değerlendirildiğinde bu markada davacılar tarafından iddia edildiği gibi “…” ibaresinin tek başına yer almadığını, “… …” ibareli başvuru markasının bir bütün olarak ele alındığında davacıların markalarından farklı olduğunu, markalar arasında okunuş, fonetik ve genel intiba olarak herhangi bir benzerlik bulunmadığını, davacılardan herhangi biri tarafından açılan, karara bağlanan, kesinleşen hiçbir hükümsüzlük kararı bulunmadığını, her marka başvurusunun işaret anlamında düzenlenme şekli ve içerdiği ibareler itibariyle farklı olabileceği gibi kapsamlarında yer alan mal ve/veya hizmet sınıflarının da farklılık gösterebildiğini, bu sebeple her marka başvurusunun ve aynı zamanda işbu markalar ile ilgili açılmış dava dosyalarının kendi koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, tüm bu hususlar çerçevesinde müvekkili Şirketin değil davacı tarafın kötü niyetli bulunduğunun açıkça ortada olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının, 2015/99087 sayılı ibareli marka başvurusu ile” …” ibareli davacı markalarının benzer olduğu başvurunun kapsadığı tüm mal ve hizmetler (16 ve 41. sınıflar) bakımından emtia listelerinin aynı/aynı tür olduğu ve markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında iltibas ihtimalinin bulunduğu, davacı … … A.Ş.’nin, “…” ibaresi üzerinde “… ve … …” bakımından, tescilsiz markadan kaynaklı sınai bir hakkı olduğu ve bu hizmetler itibariyle 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca davalı markasının tescilini engelleme yetkisi bulunduğu, davalı şirketin … … ibareli dava konusu marka başvurusu yönünden, önceki tarihli markalarından kaynaklı müktesep hakkı olmadığı, … … ibareli davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu YİDK kararının iptaline ve dava konusu markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, taraf markalarında yer alan “…” ibaresinin 41. sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, aynı hususun uyuşmazlık konusu 16. sınıf yönünden de kabul edilmesi gerektiğini, anılan ibarenin 41. sınıfta yer alan hizmetler yönünden zayıf bir ibare olduğu hususunda Yargıtay ve mahkeme kararlarının bulunduğunu, ayrıca 41. sınıf hizmetlerin tüketicisinin daha dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin uzun yıllardan bu yana tescilli olan “…” ibareli markalarının bulunduğunu, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinin açıkca hukuka aykırı olduğunu zira taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, 41. sınıf hizmetler yönünden “…” ibaresinin zayıf bir ibare olduğu ve bu sınıf hizmetlerin tüketicisinin dikkatli bulunduğunun Yargıtay ve emsal mahkeme kararlarında belirtildiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı Şirketin “… …” ibareli marka başvurusu ile davacı tarafın “…” ibareli tescilli markaları arasında, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 16. ve 41 sınıfta yer alan tüm mal ve hizmetler yönünden ,556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu, aynı zamanda davacı tarafın “…” ibaresi üzerinde uyuşmazlık konusu 41. Sınıf “…-… …” yönünden aynı KHK”nın 8/3 maddesi uyarınca öncelik hakkı bulunduğu, davalı Şirketin dava konusu ibare üzerinde müktesep hakkının olmadığı, davalı Şirketin dava konusu marka başvurusunda kötü niyetli bulunduğu, zira aynı taraflar arasında görüp sonuçlandırılan İstanbul 1. FSHHM.’nin 10.06.2010 tarih ve 2010/60 E.-116 K. sayılı kararını bozan Yargıtay HGK.’nın 04.05.2011 tarih ve 2011/11-59 E.-271 K. sayılı kararından sonra, İstanbul 1. FSHHM.’nce verilen 29.03.2016 tarih ve 2012/82 E.-2016/47 K. sayılı kararında açıkça, “davalının markasal kullanımının en başından beri kötü niyetli olduğu” gerekçesiyle davalı adına tescilli 1998/193134 ve 195160 numaralı “…” esas unsurlu markaların hükümsüzlüğüne karar verildiği, bu karararın Yargıtay 11. HD.’nin 11.04.2018 tarih ve 2016/9432 E.-2018/2605 K. sayılı ilamı ile onandığı ve karar düzeltme isteminin de Yargıtay 11. HD.’nin 20.01.2020 tarih ve 2018/3538 E.-2020/511 K. sayılı ilamı ile reddedilerek kesinleştiği, yine davalı şirketin 2015/36230 sayılı “… … …” ibareli marka tescil başvurusuna, davacının “…” esas unsurlu markalarına dayanılarak yaptığı itirazların reddine dair, davalı TPMK’nin 2016-M-9768 sayılı YİDK kararının iptali ve tescil edilmiş olması halinde diğer davalı markasının hükümsüzlüğü istemine ilişkin davada, Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/07/2017 tarih ve 2016/457 E.- 2017/373 K. sayılı kararı ile davalının dava konusu marka başvurusunun, 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi kapsamında kötüniyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekillerinin istinaf itirazları, Dairemizin 07.03.2019 tarih ve 2018/835 E. -2019/261 K. sayılı kararı ile İstanbul 1. FSHHM’nin 29.03.2016 tarih ve 2012/82 E.-2016/47 K. sayılı kararında açıkça, “davalının markasal kullanımının en başından beri kötü niyetli olduğu” gerekçesiyle davalı adına tescilli 1998/193134 ve 195160 numaralı markaların hükümsüzlüğüne karar verildiği, bu kararın da Yargıtay 11. HD.’nin 11.04.2018 tarih ve 2016/9432 E.-2018/2605 K. sayılı ilamı ile onandığı, böylelikle davalı için hukuk dünyasında varlık kazanan “…” esas unsurlu markalarını kullanmasının en başından beri kötü niyetli olduğu gerekçesinin, bahsi geçen davada da davalı şirket başvurusu yönünden geçerli olmadığının söylenmesinin, yargı kararları arasında çelişki yaratacağı ve mümkün olmayacağı gerekçesiyle esastan reddedildiği ve verilen kararın, Yargıtay 11. HD.’nin 14.01.2020 tarih ve 2019/2209 E.-2020/351 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmakla davalılar … ile … … … A.Ş. vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar … ile … … … A.Ş. vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalılar tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 17/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/04/2022
….
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.