Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/376 E. 2022/427 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2021
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/12/2021 tarih ve 2021/230 E. – 2021/438 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı Şirketin diğer davalı Kurum nezdinde 2009/48269 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, iş bu markaya yaptıkları itirazların reddedilerek davalı Şirketin markasının tesciline karar verildiğini, bu kararının hatalı olduğunu, “…” ibaresinin, marka olarak tek başına tescili mümkün olmayan, ayırt ediciliği bulunmayan, tanımlayıcı bir ibare olduğunu, bu markayı gören tüketicilerin zihninde, davalı firmanın Türkiye’nin tek … … üretici olduğu ve bu marka altında satılan ürünlerin tamamen … ürünler olduğu, bu yüzden dava konusu markayı taşıyan ürünlerin diğer ürünlerden daha … olduğu, hatta diğer firmaların ürünlerinin aslında … ürünler olmadığı izleniminin oluşacağını, bu ibarenin marka hukuku anlamında tescili mümkün olmayan tanımlayıcı bir ibare olduğunu, dava konusu markanın, işbu marka altında pazarlanacak tüm ürünlerin … … olacağı iddiasında olduğunu, başvurunun 29, 30, 32. sınıflar için yapıldığını, söz konusu sınıflarda yer alan emtianın tamamının da içine bir şey katılmadan üretilmesinin mümkün olmadığını, bu yüzden bu derece iddialı bir ifadenin marka olarak tescil edilmesi halinde tüketicileri yanıltacak sonuçlara neden olacağını, dava konusu markayı gören tüketiciler, söz konusu marka sahibinin Türkiye’nin tek … … üretici olduğu kanısına varacağından, böyle bir iddia açıkça haksız rekabete neden olacağından, marka başvurusunun kötüniyetli olması nedeniyle de reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek 2017-M-846 sayılı YİDK kararının iptaline, dava esnasında tescil edilmesi halinde 2009/48269 sayılı “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin markasının şekil ve harflerin özel bir kombinasyonuyla oluşturulan, yeterli ayırt ediciliğe sahip bir marka olduğunu, şekil unsurunun ve … ibaresinin birlikte marka örneğinde baskın unsur olduğunu, dava konusu markanın bir şekil markası olduğunun dikkate alınması gerektiğini, tüketicilerin şekilleri çok daha kolay ayırt edebildiğini, müvekkilinin … esas unsurlu çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, önceki tescillerinin de dava konusu başvuru ile aynı mal ve hizmet sınıflarını kapsadığını, dava konusu başvurunun da bu markaların serisi olup müvekkilinin kazanılmış hakkının bulunduğunu, dava konusu başvurunun tanımlayıcı olmadığını, “Türkiye’nin … … …. + Şekil” ibaresinin markada tali unsur olduğunu, markanın esas unsurunun … ibaresi ile birlikte şekil unsuru olduğunu, bu nedenle başvuru konusu markanın tescil edilme şartlarına haiz olduğunu, YİDK kararının yerinde olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında tanımlayıcı nitelikte olmadığı, dava konusu marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-f maddesi anlamında yanıltıcı nitelikte bulunmadığı, davalının 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesinden yararlanma koşullarının oluşmadığı, davalının dava konusu başvuru açısından müktesep hakka dayanak oluşturabilecek nitelikte önceki marka tescilinin bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli başvuru olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davaya konu markanın bütüncül olarak incelendiğinde markayı oluşturan ibarenin tanımlayıcı olduğunu, “…” ibaresinin, marka olarak tek başına tescili mümkün olmayan, ayırt ediciliği bulunmayan, tanımlayıcı bir ibare olduğunu, dava konusu markada yer alan “… …” ibaresinin, mala asli değerini veren bir ibare olduğunu, dava konusu markanın, iş bu marka altında pazarlanacak tüm ürünlerin … … olacağı iddiasında bulunduğunu, ancak, tescili talep edilen sınıflarda yer alan ürünler de göz önüne alındığında, dava konusu markanın tescili halinde, halkı yanıltacağını, baskın unsuru “Türkiye’nin … … üreticisi” olan dava konusu markanın şekil unsuruna dayanılarak tesciline karar verilmesi hukuka aykırı bulunduğunu, kötü niyetli marka tescil talebi olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamında tanımlayıcı nitelikte olmadığı, 556 sayılı KHK’nın 7/1-f maddesi anlamında da yanıltıcı nitelikte bulunmadığı, davalı Şirketin 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesinden yararlanma koşullarının dosya kapsamına göre oluşmadığı, davalı Şirketin dava konusu edilen başvuru açısından müktesep hakka dayanak oluşturabilecek nitelikte önceki marka tescilinin de bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli başvuru olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 31/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/04/2022
…..