Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/374 E. 2022/465 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/11/2021
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesİ’nce verilen 02/11/2021 tarih ve 2021/204 E. – 2021/345 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” ve (at üstünde … oyuncusu figürlü) “şekil” markasının tanınmış olduğunu, davalı adına tescilli 2014/19451 sayılı ”… … …” ibareli ve 2013/54210 sayılı ”… … …” ibareli markaların, müvekkiline ait “…” markası ile benzer olduğunu ve aynı emtiaları kapsadığını, müvekkiline ait “…” markasının Paris Sözleşmesi ve SMK’nın 6/4 ve 6/5’inci maddeleri anlamında tanınmış marka olduğunu, müvekkilinin SMK’nın 6/6’ıncı maddesi anlamında hak sahibi bulunduğunu ileri sürerek, davalının 2014/19451 ve 2013/54210 sayılı markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, “…” ibaresinin “çim bir alanda, atlara binmiş dörder kişilik iki takım arasında oynanan, ucu tokmak biçiminde değneklerle yerdeki topa vurup onu rakip kaleye sokmaya dayanan bir top oyunu” anlamına geldiğini, bu nedenle bir kişinin tekeline bırakılmasının haksız rekabet doğuracağını, davacı tarafından kullanılan kelimenin “…” kelimesi olmayıp “… … …” ibaresi olduğunu, davacının giyim markası olarak isim yapmış bir firma iken, müvekkilinin ise çanta imalatı yaptığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 2013/54210 tescil numaralı davalı markası kapsamında 18. sınıftaki mallar yer alırken, hükümsüzlüğü istenin 2014/19451 tescil numaralı diğer marka kapsamında ise 18, 25 ve 35. sınıftaki mal ve hizmetlerin bulunduğu, 2014/19451 numaralı marka kapsamında 35’inci sınıfın son alt grubunda, 18 ve 25. sınıftaki malların bir araya getirilerek satışa sunulması hizmetinin yer aldığı, taraf markalarında ortak unsurun “…” ibaresi olduğu, davalı markalarının davacının “…” ibareli markaları ile benzer bulunduğu veya bu markalarla ilişkilendirilebileceği, davalının markalarının kapsamlarının da davacı markalarındaki mal veya hizmetlerle aynı/benzer bulunduğu, bu nedenle davalı markalarının davacının “…” ibaresini içeren markaları ile karıştırılma ihtimalinin olduğu, ayrıca SMK m. 6/4, 6/5 anlamında davacının tanınmış … markası nedeniyle tescil engelinin bulunduğu, davalının davacı markalarından haberdar olmadığını ispatlayamadığı ve dava konusu markalar ile kötüniyet iddiasına dayanak gösterilen davalı başvurusunun, davacı markalarının kelime ve/veya şekil unsurlarını kullanarak bu markalara yakınlaşmak yönünde bir kronolojik sürecin ortaya çıktığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı adına tescilli 2014/19451 sayılı ”… … …” ibareli ve 2013/54210 sayılı ”… … …” ibareli markaların tescilli oldukları tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilince başvurusu yapılan “… … … …” markası için tasarlanan şekil için başvurunun kabul edilmediğinden kullanılmadığını, müvekkiline ait diğer “… … …” markasının ise tescili esnasında hiçbir şekil kullanılmadan, sadece bu isimle kullanılmaya başladığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi söz konusu şekil ile kullanılan bir marka olmadığını, ayrıca “…” ibaresinin “çim bir alanda, atlara binmiş dörder kişilik iki takım arasında oynanan, ucu tokmak biçiminde değneklerle yerdeki topa vurup onu rakip kaleye sokmaya dayanan bir top oyunu” anlamına geldiğini, bu nedenle bir kişinin tekeline bırakılmasının haksız rekabet doğuracağını, davacı tarafından kullanılan kelimenin “…” kelimesi olmayıp “… … …” ibaresi olduğunu, davacının giyim markası olarak isim yapmış bir firma iken, müvekkilinin ise çanta imalatı yaptığını, bu nedenlerle davacı ve müvekkiline ait markaları kullanan kişilerce karıştırılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve taraf markalarında ortak unsurun “…” ibaresi olduğu, davalı markalarının davacının “…” ibareli markaları ile benzer bulunduğu ve bu markalarla ilişkilendirilebileceği, davalının markalarının kapsamlarındaki 18 ve 25. sınıflardaki tüm mallar ile bu malların satışına özgülenmiş 35. sınıf mağazacılık hizmetlerinin, davacı markalarındaki mal veya hizmetlerle aynı/benzer bulunduğu, bu nedenle davalı markalarının, davacının “…” ibaresini içeren markaları ile karıştırılma ihtimalinin olduğu, ayrıca SMK 6/4, 6/5. maddelerinde belirtilen şartların davacı yararına oluşması nedeniyle, davacının tanınmış “…” markalarının, davalının markaları için anılan mal ve hizmetler yönünden tescil engeli oluşturacağı, dolayısıyla mahkemece anılan mal ve hizmetler yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya ait önceki tarihli ve “…” esas unsurlu markaların, davalı adına tescilli 2014/19451 sayılı ”… … …” ibareli ve 2013/54210 sayılı ”… … …” ibareli markalar yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/4, 6/5 ve 6/9. maddesi uyarınca, gerçek ve üstün hak sahipliği, öncelikli kullanım, tescilli ve tescilsiz markalara benzerlik, tanınmışlık ve kötü niyet hükümleri çerçevesinde tescil engeli oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle davalı markalarının, davacının tanınmış markaları ile iltibasa yol açmasının, tek başına kötü niyet ve hükümsüzlük nedeni oluşturmayacağı belirtilmelidir. ….. sayılı kararında da açıklandığı üzere, “başvuru sahibinin başvurusu yapılan markayla karıştırılması olası bir markanın yurt dışında üçüncü bir kişi tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekliliği hususu, tek başına başvuru sahibinin, ilgili hüküm kapsamında kötü niyetle hareket ettiği sonucuna varılması için yeterli değildir.” Yine “inceleme konusu işaretlerin aynı olması, diğer faktörlerden hiçbirisi mevcut değilken, kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz” (Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 01.02.2012 tarihli, T-291/09 sayılı kararı). Yargıtay HGK.’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir.
Dolayısıyla davalının markalarının davacı markalarıyla iltibas oluşturma ihtimalinin varlığının kabulü halinde dahi, ayrıca tescille sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuruda bulunduğunun da ispatı gerekir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir.
Yine Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle davalının kötüniyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötüniyetinin bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
İlk derece mahkemesince davalı şirketin kötü niyetli olduğu, işbu davanın konusu 2014/19451 ve 2013/54210 sayılı markalar ile dava konusu olmayan 2016/12754 sayılı marka tescil başvurusu arasındaki kronolojik sürecin, davalının davacı markalarına giderek yaklaşmaya çalıştığını gösterdiği gerekçesiyle kabul edilmiştir. Öncelikle davalının 2016/12754 sayılı marka tescil başvurusunun, işbu dava konusu markalardan daha sonraki tarihli olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Davalının işbu davanın konusunu oluşturmayan, üstelik sonraki tarihli bir markasının, işbu dava yönünden kötü niyet gerekçesi kabul edilmesi Dairemizce doğru görülmemiştir. Davalının işbu davanın konusunu oluşturan markaları yönünden kötü niyetli kabul edilmesinin ise, yukarıda açıklanan hallerinden hiç birisine uymadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mahkemece yazılı gerekçelerle davalı şirketin kötü niyetli olduğunun kabul edilmesi doğru değildir.
Bu durum karşısında mahkemece, 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/4 ve 6/5. maddeleri uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, davalının kötü niyetli olduğunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/11/2021 gün ve 2021/204 E. – 2021/345 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalı adına tescilli 2014/19451 sayılı ”… … …” ibareli markanın, 18 ve 25. sınıftaki tüm mallar ile 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İşlenmiş veya işlenmemiş deriler ve postlar, yapay deriler, köseleler, astarlık deriler. Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar (çantalar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtarlıklar dahil). Şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar. Kırbaçlar, koşum takımları, eyerler, üzengi ve eyer kayışları. Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Davalı adına tescilli 2013/54210 sayılı ”… … …” ibareli markanın tescilli olduğu tüm sınıflar yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve sicilden terkinine,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 129,80.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 22,00.TL tebligat ve posta masrafı, 31,40.TL peşin harç, 31,40.TL başvurma harcı olmak üzere toplam 2.014,60.TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek 1.007,30.TL.’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan 33,50.TL posta marsafı, istinaf aşamasında yapılan 42,60.TL posta masrafı, 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 238,20.TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek 119,20.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 31/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/04/2022
….